Çağdaş Mısır: İslamın yeni gecesi

Başlangıçta, Muhammed Mursi’nin Mısır’ın meşru yolla seçilen tek sivil Cumhurbaşkanı olduğunu vurgulamak önemlidir. Mısır Müslümanları, çoğunluğun iradesiyle Ocak Devrimi’nde diktatör Mübarek’i tahttan indirdikten sonra, demokratik sürecin tüm şartlarını yerine getirerek, Müslüman Kardeşler’in üyesi, NASA uzmanı ve Kur’an Hafızı’nı Cumhurbaşkanı olarak seçmişti.

Müslüman Kardeşler’in 108 üyesi ve Dünya Müslüman Alimler Birliği Başkanı Yusuf el-Karadavi ile birlikte Mısır’ın meşru yolla seçilen Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi ölüme mahkum eden Mısır Ceza Mahkemesi’nin kararı, Hz. Peygamber’in, bugünün şartlarında diğer her söze (siyasal ideoloji ve pratiğe) kıyasla, Allah’ın sözlerini yükseltmek isteyen ümmetini şok etmişti.

Öte yandan, Yüce Allah’ın İslam’ı, birtakım şartlara uymak ve uyarlamak için değil, insanlığı Allah’ın iradesine yönlendirmek ve uyumlandırmak için bildirdiğini bilmeyen veya bilmek istemeyen Müslümanlar, Sisi’nin suç ve İslam karşıtı rejimini haklı çıkarıyor.
Müslüman olduğunu düşünen Boşnakların bir kısmı da böyle. Mursi davası, gerçek Bosna Hersekli ve tüm Balkanlar’daki Müslümanlara, birçok sorudan aşağıda belirtilen en önemli birkaçını soruyor:

1) Bu kararların bizimle, Balkanlar ve Avrupalı Müslümanlarla ne alakası olabilir?

2) Ulemamız ve çok sayıda Müslüman’ın yaşadığı Bosna Hersek’in ve diğer Balkan devletlerinin siyasi temsilcileri, İslam’a ve ümmete karşı yapılan bu ve benzeri aşağılanmalara karşı nasıl davranıyor?

Başlangıçta, Muhammed Mursi’nin Mısır’ın meşru yolla seçilen tek sivil Cumhurbaşkanı olduğunu vurgulamak önemlidir. Mısır Müslümanları, çoğunluğun iradesiyle Ocak Devrimi’nde diktatör Mübarek’i tahttan indirdikten sonra, demokratik sürecin tüm şartlarını yerine getirerek, Müslüman Kardeşler’in üyesi, NASA uzmanı ve Kur’an Hafızı’nı Cumhurbaşkanı olarak seçmişti.

Kısa bir süre Cumhurbaşkanı olan Muhammed Mursi, ülkesini barışçıl bir şekilde ve yavaşça ağır bir siyasi ve ekonomik krizden çıkarmak ve Ümmet’in ve Arap dünyasının en önemli ülkelerinden birinin reytingini tekrar kazanmak istediğini göstermişti. Halkın iradesine saygı gösterileceği ve generallerin -bütün demokratik devletlerde olduğu gibi- sivil otoritelere tabi tutulacağı bu ülkenin yeni bir anayasasını kabul etme sürecini başlattı.

MISIR’I MISIR’DAKİ AMERİKALILAR YÖNETİYOR

Hüsnü Mübarek’in hükümeti sayesinde Mısır’daki generallerin Mısır ekonomisinin yüzde 40’ını ellerinde tuttukları, çoğunlukla Amerika’da eğitim gördükleri ve Mısır’ın, Mısır’da bulunan on binlerce Amerikan “uzman” tarafından yönetildiği pek bilinmiyor.

Mursi’nin, hükümetinin uzmanlarından oluşan bir ekiple, Mısır’ın çoğunu sulamak, büyük yoksulluğu ve aynı zamanda bu ülkenin Amerika ya da diğer dünya güçlerine olan bağımlılığını ortadan kaldırmak için, Nil Nehri’nde sulama sistemi başlatmak üzere olduğu daha da az bilinen bir gerçek. Mursi, siyasi gündemde ümmetleşme sürecine, yani Müslüman halkların ve devletlerin birleşmesine ve Filistin sorununun nihai çözümüne güçlü bir ivme kazandırdı.

BENNA HAREKETİNE, MEYHANEDE ‘MÜSLÜMAN KARDEŞLER’ DEDİ

Mısır, dünya şah damarı olan Süveyş Kanalı’nın resmi sahibidir ve Filistin ile doğrudan bir coğrafi bağlantıya sahiptir. Bu noktada, ülkedeki tarihî çatışmanın ve bölünmenin köküne geliyoruz. Batının sömürge güçleri, Filistin topraklarında İsrail devleti kurmaya karar verdiğinde, Müslümanları, güçlerinin ve kesin başarılarının kaynağı olarak İslami evrensel kardeşliğe davet ederek, İslâmî (siyasi) mesajı camiden meyhanelere taşımaya karar veren genç din hocası Hasan el Benna’nın (1906-1949) hareketi Mısır’da yayıldı.

Benna, hareketine meyhanede Müslüman Kardeşler adını verdi. Benna, Mısırlı Müslümanlardan, anayasalarını Kur’an ve Sünnet üzerinde kurarak “Allah’ın Sözünü yükseltmelerini” istedi (“Anayasamız Kur’an, önderimiz Muhammed!”) ve Filistin’i Kudüs-i Şerîf ile Ümmet’in en önemli konusu, gururu, izzeti ve ilgisi olarak belirledi.

Batılı istihbarat teşkilatlarıyla birlikte yolsuzluğa karışan Mısır rejimi, yeni kurulan Birleşmiş Milletler İsrail devletini (1948) ilan ettikten sonra Benna’nın sesini 1949’da kana boğdu. Yaklaşık 15 yıl sonra, aynı uydu rejimi, Kuran’ın yirminci yüzyılın en etkili yorumcusu olan Seyyid Kutub’u ve Müslüman Kardeşler’in en ünlü üyesi ve ideoloğu olan Hasan El-Benna’yı (1906-1966) katletti.

REJİMLERİN PAPAĞANLARI

Mısır uleması, Cumhurbaşkanı Mursi davasında Seyyid Kutup davasında olduğu gibi davranacak ve bu kararı haklı çıkarmak için yüz tane yol bulacaktı ki, yüksek mahkemeden döndü. Bunu yaparak da işlenen suçu Şeriat ile destekleyeceklerdi ama rejim elini çabuk tutup Mursi’yi şehid etti. Mısır müftüsünün eline bu fırsat geçseydi, Müslüman Sünni dünyasının geri kalanında “alimler” de bunu “papağanlar” gibi tekrarlayacak ya da Ümmetimizin bu karanlığı karşısında “akıllıca” sessiz kalacaklardı.

Boşnak “uleması” da genelde böyle davrandı; Genç Müslümanların ölüm cezalarını haklı çıkardı ve bu Boşnak örgütünün hayatta kalan üyeleri, İslam toplumundan “dışlandı” ve bu utanç verici kararı henüz kaldırmadılar. 1983 yılında Aliya İzzetbegoviç’i ve diğer münevverleri mahkum ettiler. Geçtiğimiz yıllarda (2015) bir “müftü” (Allah gücünü azaltsın ve onu Boşnak sırtına yük olmaktan alsın) rahmetli Nerdin İbriç’i iki kez terörist olarak adlandırdı ve tüm “ulema” Bosna’daki ümmetimizin bu aşağılanması karşısında sessiz kaldı, ne yazık ki!

Kısacası, İslam’ı, Yüce Allah’ın bildirdiği gibi yorumlayan ve Allah’ın sözünü yükselten gerçek Boşnak uleması ölüme mahkum edildi (Komünistlerin Haziran 1945’te öldürdüğü şehit Mustafa Busulaciç) ya da gizli bir şekilde öldürüldü. (Misal, Mehmed efendi Handziç, 1944 yılında öldürüldü ve 1988 yılında aniden ölen veya 1983 yılında tutuklanan ve mahkum edilen aydınları mahkum etmeyi reddettiği için zehirlenen doktor Ahmed Smajloviç…)

Boşnak halkı ve bu ülkenin tüm vatandaşları, bu üç alimle gurur duyabilir. Maalesef, yüksek pozisyonlarda olan resmi “ulema”, yetmiş-seksen yıldır, bugüne kadar ait oldukları halklarının tüm kötülüğü ve küçük düşürmesi karşısında kariyerleri yüzünden sessiz kalıyor.

“Yeşil Kitap” (“Yugoslavya Muhafızları”), “ulemanın”, Müslümanları ezen ve gerçek âlim ve aydınlara zulmeden tanrısızlık rejimine hizmet etmeye ne kadar hazır olduğuna şahitlik ediyor.

SİYASİ İSLAM’A AMERİKAN İSLAMCILARI DÜŞMANDIR

Böylece Ümmet, Mısır, Türkiye ve Bosna’da, 21. yüzyılın başında en büyük iki kötülüğüyle, yani yabancı zeka ve kötü niyetli ulema ile karşı karşıya geliyor. İslâmî eğitim kurumlarının dışında, düşman devletlerde ve İslam karşıtı merkezlerde eğitim gören, laikleştirilmiş Mısırlı generaller, Türkiye’deki jön Türkler, Bosna’daki komünistler vs. ateizmin sözünü yükseltmek için mücadele ederken, İslam’ı yıktılar, kendi Müslüman halklarında çatışmalara ve bölünmelere neden oldular, eğitildikleri ülkelerin yardımı ile bu uluslardan şiddetle iktidarı devraldılar ve büyük kan dökülmesine ve iç ve dünya sahnesinde güç kaybetmesine neden olan diğer ideolojilere onları bıraktılar.

Kendi halklarının köleleştirilmesiyle, yabancı aydınlar, rejimlerine hizmet eden ve Allah’ın dinine ihanet eden “ulemayı” oluşturarak Müslüman’ı köleleştirmiştir. Bu onların “Amerikan İslam’ı”, yani “Hayız ve Nifas İslam’ı” (“yalnızca kadınların adetlerini ve doğum sonrası sürecini ilgilendiren İslam”) idi ve öyle kalacak (S.Kutub); siyasi İslam onlar için düşmandır.

Mısır’daki diktanın kararlarına uymak, onu desteklemek siyasi düzeyde onun karşısında sessiz kalmak, hayali veya onaylanan “İslami terörizmle” mücadeleyi onaylamak anlamına geliyor.

Bu yansıtma, bugün Boşnaklar ve genel olarak Balkan Müslümanlarına oluşturduğu kadar kimseye tehdit oluşturmuyor. Tıpkı Muhammed Mursi’ye bir “terörist”olarak ölüm cezasının verilmesi gibi, yaşadıkları devleti yıkmakla suçlanıp, desteksiz, hem Batıda, hem de Müslüman Doğusunda müttefiksiz bir şekilde tarihin sonsuzluğunda kaybolmaya mahkum etmek için kendilerine İslam ve Müslüman’a terror yaftası vuran veya vurulmasına sessiz kalan Boşnaklar da aynı cezaya mahkum edilecek.

Ipso facto, Mısır “İslam gecesi” ve Boşnakların imhasının projeksiyonu karşısında sessiz kalan “ulemamızın” tehlikesinin ölçeğini görmek mümkün mü?

İSLAM OKYANUSU ÇIĞLIK AT!

2015’de şöyle yazmıştım: “Öngörülebilir bir zamanda, bu kararı emreden dünya siyasetçileri bir dünya olayı, bir işgal veya yeni bir yerel savaş uydurduğunda, dünya kamuoyunun dikkati Mısır’a yönelmediğinde, askerî bir hapishanede, bilinmeyen bir yerde, Muhammed Mursi bilinmeyen bir elle öldürülecekler!” Ne yazık ki öyle oldu ve Mursi’yi alçakça bir usulle şehid ettiler. Mısır uleması bu hususta susarak onaylamaktan başka ne yapıyor?

Yazım şöyle devam ediyordu:

“Mursi’nin cezaevinden çıkması ümmetleşmenin başlaması, suçluların ve yabancı zekanın kaldırılması, yeni Mısır için umudun geri dönüşü, Filistin’in özgürleşmesi ve Ümmetin özgürlüğü mücadelesinde Muhammed Mursi’ye ilham olan eski liderleri Aliya İzetbegoviç olan Boşnaklara destek anlamına gelirdi. Ancak bu, Mursi’nin kardeşlerinden devraldığı ve şerefle taşıdığı ruhun öldürüleceği anlamına gelmeyecek. İslam okyanusu çığlık at! Camilerden çık, meyhanelere gir ve “tüm insan ırkının iyiliği için dünyaya gelen en iyi topluluk olan” insanlığa gücünü geri ver!”
Şehid Mursi kardeşime Allah (c.c.)’den rahmet diliyorum. O bizim aziz şehidimiz! 

 

 

Benzer konular