Veliahtın “Doğu Seferi” neyi amaçlıyor?

Hatırlarsanız 2015 yılındaki G20 zirvesi Antalya’da yapılmıştı. Antalya’daki zirveye Suudi Arabistan’ı temsilen tahta yeni geçen Kral Selman bin Abdülaziz katılmıştı. Zirvenin aile fotoğrafına bakıldığında, en önde ABD Başkanı Obama ile Çin lideri Şi Cinping’in arasında yer alan Erdoğan görünüyordu. Fakat kadrajda en dikkat çeken figür, tartışmasız bir şekilde Şi Cinping’in hemen sağında yer alan Suudi Arabistan kralı Selman olmuştu. Geleneksel kıyafeti içerisinde kendinden emin bir görüntü sergiliyordu.

ANTALYA-BUENOS AİRES FARKI
2018 yılındaki G20 zirvesinin adresi ise Arjantin’in başkenti Buenos Aires olmuştu. Bu kez ülkesini temsilen kral Selman değil, veliaht unvanı taşıyan oğlu Muhammed bin Selman bulunuyordu. Zirvenin aile fotoğrafına bakıldığında tedirgin ve kadrajın neredeyse dışına taşacak bir konumda, arka safta yer alan Bin Selman figürü fazlasıyla dikkat çekiyordu. Babasının Antalya’da sergilediği o kendinden emin, en önde gururla duran pozuyla kesinlikle bir alakası yoktu. Zaten zirveyi izleyenlerin ortak hükmü, Veliaht Bin Selman’ın etkinlik boyunca diğer dünya liderleri tarafından iltifat görmediği, yalnız bırakıldığı şeklinde oldu. Bin Selman’ın en sıcak ilgiyi Rusya ve Çin liderlerinden görmesi dikkatlerden kaçmadı. Rus lider Putin’le karşılıklı “çak” yaparak aynı karede poz veren Bin Selman, Çin lideri Şi Cinping ile bir araya geldiğinde oldukça rahatlamış görünüyordu. Zirve boyunca verdiği o tedirgin görüntüden eser yoktu. Batılı liderler ile buluştuğunda küçük çaplı bile olsa muhakkak surette Kaşıkçı sorgusuna maruz kalan Bin Selman’ı rahatlatan karşı yaka, yani Doğu olmuştu. Veliaht Bin Selman’ın Pakistan, Hindistan ve Çin ziyaretlerinden oluşan “doğu seferi”ni biraz da buradan okumak gerekiyordu.

PAKİSTAN BÖYLE KARŞILAMA GÖRMEDİ
Suudi veliahtı Bin Selman, doğu seferinin ilk durağı Pakistan’da şimdiye dek görülmemiş bir şekilde karşılandı. Binlerce güvercin ve balonların uçurulduğu karşılama töreninden sonra ülke tarihinde ilk kez bir yabancı lider başbakanlık konutunda ağırlandı. 1980 yılından bu yana IMF ile 12 kez masaya oturan Pakistan’ın ekonomik sıkıntıları had safhada. Merkez Bankası’ndaki döviz rezervi 8 milyar dolara dek inmiş durumda. Ülke, borçlarını ödemekte büyük zorluk çekiyor. Bin Selman’dan önce Abu Dabi Veliahtı Muhammed bin Zayed’i konuk eden Pakistan’ın ABD basınına göre Körfez hattından 30 milyar dolarlık kredi ve yatırım beklentisi var. Suudi Arabistan’ın, ülkenin güneyinde yer alan Gwadar’da 8 milyar dolarlık petrol rafinerisi inşa etmesi bekleniyor.

ASIL ÖNEMİ ASKERÎ GÜCÜ
1979 yılındaki Kâbe Baskını’nı hatırlayan vardır. İsyancılara karşı zor durumda kalan Suudi Arabistan çözüm seçeneklerinden biri olarak Pakistan komandolarının müdahalesine yeşil ışık yakmıştı. O vakit pek işe yaramasa bile Pakistan’ın güçlü askerî varlığı Suudiler için her zaman başvuru seçeneği olarak kabul gördü. 1982-87 yılları arasında 20 bin Pakistan askeri Haremeyn bölgesini koruma amacıyla Suudi Arabistan topraklarında konuşlandı. 13 Mart 2017 tarihli The National gazetesinin iddiasına göre ifşâ edilmiş değildi ancak Suudi Arabistan’da 70 bin Pakistan askeri bulunuyordu. Bu durumu nereden okumak gerekiyor?
Aklımıza ilk gelen Katar krizinde Türk askeri varlığının oynadığı rol. Ülkesinde taşları yerinden oynatan Bin Selman, bir darbe ihtimaline karşı kendince önlem alma peşine düşmüş olabilir. Kaşıkçı hâdisesi sonrası özellikle Batı ülkeleri nezdinde ciddi itibar kaybına uğrayan, kimi zaman gözden çıkarılması gündeme gelen Bin Selman açısından bu durum hiç de uzak bir ihtimal gibi durmuyor. Bunu teyit eden hâdiseye gelince… Geçen yıl Birleşik Arap Emirlikleri tarafından kendisine tavsiye edilen batı menşeli korumaları kovduğu, yerine Pakistanlı korumalar edindiği yazılıp çizilmişti.

HİNDİSTAN İLE DENGEYİ KURMAK

Suudi Arabistan Veliahtı, Pakistan’ı ziyaret ettikten sonra komşusu ve belâlısı Hindistan’a uğramayı ihmal etmedi. Hindistan Başbakanı Modi, ülkesine gelen Veliaht Bin Selman’ı elinde çiçeklerle bizzat havaalanında karşılayarak bütün protokol kurallarını altüst etti. Nedeni elbette fazlasıyla “hissî.” Önümüzdeki iki yıl içerisinde Hindistan’a akıtılacağı ifade edilen 100 milyar dolarlık Suudi sermayesi söz konusu. Pakistan ile Hindistan arasındaki gerilimin Keşmir dolayısıyla yine had safhaya vardığı bir ortamda Bin Selman’ın iki ülkeyi aynı anda ziyaret edebilmesi enteresan. Mekke ve Medine’yi elinde tutan bir yönetimin Müslüman azınlıklar meselesinde durduğu yeri göstermesi açısından mesele önemli.

SAHİ, KEŞMİR NE OLACAK?

Keşmir meselesine dair Suudi tarafının yorumu şu: Bin Selman Pakistan’dan sonra Hindistan’ı ziyaret etmiş zira iki ülke arasındaki gerilimi bu şekilde azaltmak istemiş. Efendisi adına konuşan Suudi Dışişleri Bakanı Adil Cübeyr’in yaptığı açıklama bu şekilde. 14 Şubat’ta Hint askeri konvoyuna yapılan bombalı saldırıda 44 askerin ölümü bugüne dek gerçekleşen en kanlı saldırı. Hindistan her zaman olduğu gibi işin kolayına kaçarak Pakistan’ı suçlamakla haklı çıkacağını sanıyor. Meselenin çözümü noktasında Bin Selman’dan medet umuyor. Oysa saldırı sonrası sıradan Keşmirli vatandaşa ülkenin değişik bölgelerinde yapılan linçleri engellemeyen, üstelik birçok noktada bu olaylara çanak tutan bir zihniyetle karşı karşıyayız. Keşmir’de yaşanan trajedinin pek çok suçlusu olabilir. Fakat meselenin en masumu, dahası en fazla mağduru Müslüman Keşmir halkı. Nitekim başkent Muzafferabad şehrinde toplanan Keşmirliler “İşgal altındaki Cammu-Keşmir’de, Hint terörüne maruz kalan Keşmirlilere yardım etmesi için Veliaht Bin Selman’a sesleniyoruz” şeklinde pankart açarak seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Terör eylemini kınamakla iktifa eden Bin Selman’ın Keşmir halkının mağduriyetine “ölü balık” tepkisizliği gözden kaçmıyor.

ÇİN İLE BALAYI DEVRİ

Bin Selman’ın “doğu seferi” Çin’e dek uzanıyor. Çin, Suudi Arabistan’ın şu an en yakın ticarî ortağı. Ekonomik ilişkiler göz önüne alındığında iki ülke arasında bir balayı döneminden bahsetmek mümkün. Bin Selman’a ait 2030 Vizyonu’na en önemli katkı yapacak ülkenin Çin olacağı söyleniyor.
Bin Selman’ın ziyaretini Çin basınına değerlendiren Suudi Arabistan Enerji, Sanayi ve Maden Kaynakları Bakanı Halid bin Abdulaziz’e göre ilişkiler asıl bundan sonra ivme kazanacak. Bakanın şu sözleri dikkatle okunmalı. “Kültürümüz, Çin kültürü ile son derece uyumlu. Yüzlerce öğrencimizi eğitim amacıyla Çin’e gönderdik. Geri geldiklerinde Çince öğrenmişlerdi. Bu sayede halkımız Çin’in ne kadar büyük, Çin halkının ne derece mükemmel olduğunu kavramış durumda. Fakat daha fazlasına ihtiyaç var.”

NE KEŞMİR, NE DE DOĞU TÜRKİSTAN
Hindistan ziyaretinde Keşmir meselesini sadece terör bağlamında ele alarak Hint zulmünü temize çeken Suudi yaklaşımının bir benzerine Doğu Türkistan konusunda şahit oluyoruz. Suudi Dışişleri Bakanı Adil Cübeyr, Çinli muhatabı Wang ile yaptığı görüşmede “iki ülkenin de radikal terör tehdidiyle karşı karşıya olduğunu, güvenlik ve istikrar için işbirliğini güçlendirmeleri gerektiğini” dile getiriyor. En azından söylem bazında olsun Müslüman azınlıklara sahip çıkmayan Suudi Arabistan, Mekke ve Medine’nin temsil ettiği değerlere ne kadar yabancı olduğunu bir kez daha ortaya koymuş oluyor.

Benzer konular