Her ülkenin bir başka ülkeyle çok yönlü ilişkilerinde olduğu gibi Türkiye’nin de Almanya ile olan ilişkileri zaman zaman inişli çıkışlı bir seyir takip ediyor. Yine her ülkenin diğerine karşı, günü ve zamanı gelince devreye sokabileceği bir rezervi mevcut. Ülkeler arası ilişkilerde bildiğimiz bir şey daha var: Dostluklar kadar düşmanlıklar da konjonktüre bağlı. Yani zamana ve şartlara göre değişebiliyor. Bu değişim, ülkenin millî çıkarları doğrultusunda vuku buluyor. Türkiye-Almanya ilişkileri değerlendirilirken gözardı edilmemesi gereken en öncelikli konu; Almanya’nın üç milyon Türk’ün yaşadığı bir ülke, Türkiye’nin de Almanya’ya üç milyon vatandaşını gönderen bir ülke olduğudur. Zamanla sayılar azalıp çoğalsa da milyonlarca Türk’ün varlığı bir Almanya gerçeğidir. İki ülke arasındaki balans ayarını da, Almanların hâlâ bu ülkede doğup büyüyen üçüncü ve dördüncü nesle rağmen “misafir işçi” kategorisinde görmek istediği; Türkiye’nin de geçerliliğini çoktan kaybetmiş, günümüz gerçeklerini yansıtmayan “gurbetçi” yakıştırmasıyla tanımladığı Almanya/Avrupa Türkleri yapacaktır.
Yeni sayımızda!