2015 yılının başlarında meçhul bir kaynak, ünlü Alman gazetesi Süddeutsche Zeitung’a (SZ) bir elektronik posta gönderdi. İhbarcı, postaya Anglosaksonların, gerçek kimliği belirlenemeyen veya gizli tanık olan kişileri ifade etmek için kullandığı ortak mahlas ismi ‘John Doe’yi de eklemişti.
Panama Belgeleri adı verilen ekonomik ve politik amaçlı istihbarat operasyonu işte bu ihbarla başladı. İhbarcının kimliği hâlâ sır. Her ne kadar Süddeutsche Zeitung Gazetesi’nden Bastian Obermayer, kaynağın off-shore hesapların sahiplerine danışmanlık yapan Mossack Fonseca adlı hukuk şirketinin dünyaya verdiği zararın sonlandırılması motivasyonuyla belgeleri sızdırdığını söylese de bu açıklama yüzyılın en büyük istihbarat operasyonunun sebebini açıklamak için yeterli değil.
Panama Belgeleri 80 ülkenin 107 medya kuruluşunda çalışan 400’den fazla gazeteci tarafından derlendi. Belgeleri derleyen Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu’nun (ICIJ) başındaki isim olan Gerard Ryle, CNN’den Christiane Amanpour’a konuştu. Ryle, Alman hükümetinin geçen yıl aynı şirketten gelen çok daha küçük bir sızıntıdaki belgeleri satın aldığına dikkat çekti ve Almanya’nın bu belgeleri ABD ve İngiltere’yle de paylaştığını aktardı.
Belgeleri getiren kişinin bilinmediğini söyleyen Ryle, haber kaynağının kendisini tehlikede hissettiğini de söyledi. Belgeleri sızdıranın kimliği gibi, operasyonun amacı da şimdilik meçhul. Bu sorunun cevabı ancak Süddeutsche Zeitung gazetesine ihbarda bulunan meçhul kişinin gerçek amacının açığa çıkarılmasıyla anlaşılabilir.
İlk sızıntı, 3 Nisan’da gerçekleşti. Belgeleri derleyen kuruluş Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu’nun (ICIJ) bildirdiğine göre Mayıs başına kadar toplam 2.6 terabayt boyutunda 11.5 milyon belge sızdırılmış olacak ki, bu, Wikileaks sızıntısının on katından biraz az. Belgeler off-shore sistemi üzerinden vergi kaçırma, kara para aklama, mal varlıklarını saklama gibi suçları ifşa eder nitelikte.
Finansörlerinden biri Soros
Belgeleri yayına hazır hale getiren ICIJ, Washington merkezli Kamusal Alanda Dürüstlük Merkezi’nin (The Center for Public Integrity) bir projesi. Finansörleri arasında George Soros’un Açık Toplum Vakfı ve Rockefeller Vakfı da var.
Yayınlanan belgeler Panama merkezli Mossack Fonseca firmasına ait.
Şu ana kadar ifşa edilen belgelere göre adı vergi kaçakçılığına karışan devlet yetkililerinden beşi halen görevde: Bunlar, Arjantin Cumhurbaşkanı Mauricio Macri, İzlanda Başbakanı Sigmundur Gunnlaugsson, Ukrayna Başbakanı Petro Poroshenko, Suudi Arabistan Kralı Salman ve Birleşik Arap Emirlikleri Başkanı Şeyh Halife bin Zayed Al Nahyan. Bunlardan İzlanda Başbakanı, önce yoğun protestolara direndi, 5 Nisan’da istifasını açıklamak zorunda kaldı. İzlanda Başbakanı, bir off-shore şirket aracılığıyla krizdeki İzlanda bankalarına yüz milyonlarca dolarlık yatırım yapmak ve bu yatırımları kamuoyuyla paylaşmamakla suçlandı.
Adı belgelerde yer alan eski liderler ise şunlar: Gürcistan eski Başbakanı Bidzina Ivanishvili, Irak eski Başbakanı Ayad Allawi, Ürdün eski Başbakanı Ali Abu al-Ragheb, Katar eski Başbakanı Hamad bin Casim bin Cabir El Tani, Katar eski Emiri Şeyh Hamid bin Halife El Sani, Sudan eski Devlet Başkanı Ahmad Ali al-Mirghani, Çin eski Devlet Başkanı Li Xiaolin, Ukrayna’nın devrik Lideri Pavlo Lazarenko ile yakın çevresi üzerinden Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve beş yıldır iç savaşın yaşandığı Suriye’deki Esad rejiminin lideri Beşar Esad, İngiltere Başbakanı David Cameron, Pakistan Başbakanı Nawaz Şerif ve Malezya Başbakanı Necib Rizak’ın adı bulunuyor.
Belgelerde siyasilerin yanı sıra kamuoyunun yakından tanıdığı popüler isimler de var. Bunlardan biri ünlü Arjantinli futbolcu Lionel Messi. Messi, belgelerde vergi kaçırmakla suçlanıyor. Ünlü futbolcunun, babası Jorge Messi aracılığıyla Mossack Fonseca’nın danışmanlığında bir off-shore şirketi kurduğu ve bu şirketle 4,6 milyon Euro para akladığı belirtiliyor. Panama belgelerinde İspanyol yönetmen Pedro Almodovar da var. İspanya’nın El Pais gazetesinde yer alan habere göre sızan belgelerde ünlü yönetmen ile yapımcı kardeşi Agustin Almodovar’ın Haziran 1991’den Kasım 1994’e kadar İngiltere’ye bağlı vergi cenneti Virjin Adaları’nda kayıtlı Glen Valley Corporation şirketini kontrol ettikleri ve vergi kaçırdıkları ileri sürülüyor.
Belgelerde bu kadar çok ismin yer alması normal. Çünkü Mossack Fonseca şirketi kurulduğu 1977’den beri 300 binden fazla özel, tüzel kişiye hizmet vermiş. Hizmet verilen tüzel kuruluşlar arasında Deutsche Bank, HSBC gibi dünyanın en büyük bankaları da var.
Mossack Fonseca’nın, müşterisi olan özel ve tüzel kişiler için yasadışı mali faaliyetlerde bulunduğu, bu kişilerin vergi kaçırmasına ve kara para aklamasına yardımcı olduğu söyleniyor. Zaten Fosenca’nın vekili olduğu şirketlerin yarısından fazlası Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) vergi cenneti kabul ettiği ülkelerde kayıtlı. Fransa, Panama’nın da sızıntılardan sonra vergi cenneti listesine alınması önerisinde bulundu.
Panama ABD’nin hedefinde
Panama, 20. Yüzyıl’ın ikinci yarısında eşsiz coğrafi konumundan yararlanarak Avrupa ve Asya’nın finans merkezleriyle rekabet edebilecek bir finans sistemi kurdu. Fonseca da bu amaçla kurulan şirketlerden biriydi. Finans sisteminde gizlilik ve yurtdışından gelen gelirlere sıfır vergi uygulaması bunun parçasıydı. Panama para aklamanın merkezlerinden olduğu halde OECD’nin vergi cenneti listesine girmedi.
Panama, öteden beri Amerika Birleşik Devletleri’nin ilgili olduğu bir ülke. Panama Kanalı, Atlas Okyanusu ile Büyük Okyanus’u birbirine bağlayan su yolu. İnşaat ABD tarafından tamamlandı ve kanal 1914’te hizmete açıldı. Panama, bu kanal sayesinde dünya ticaretinin merkezlerinden biri haline geldi.
Panama finans sisteminin merkezinde yer alan Fonseca, 1984-1990 arasında eski Panama Lideri Manuel Noriega ile de çalışmış bir şirket.
ABD, 1980’li yıllarda anlaşmazlığa düştüğü Panama Lideri’yle ilgili diktatörlük algısını sistematik biçimde işlemişti. Noriega ülkesinde otoriter bir rejim kurmuştu ama temel sorun ABD ile anlaşmazlığa düşmesiydi. ABD’nin diktatörlük söylemlerini ise her zaman olduğu gibi sol çevreler dillendirdi, çoğalttı.
Rusya CIA’i suçluyor
Ekonomik temelli politik istihbarat operasyonunun hedefindeki isimlerden Vladimir Putin’in Sözcüsü Dmitri Peskov, Panama Belgeleri’nin sızmasından önce muhtemelen bir istihbarata binaen “Putin’e karşı karalama kampanyası başlatacaklar” demişti. Rusya sızıntıdan CIA’i sorumlu tutuyor. Belgeleri derleyen kuruluşun finansörleri arasında George Soros’un vakfının da olduğu düşünülürse haksız sayılmaz. Ancak hedef sadece Putin değil, küresel çapta bir ekonomik operasyon bu.
Verimsiz iktidarının son yılını yaşayan ABD Başkanı Barack Obama’nın Panama Belgeleri’yle ilgili açıklamaları da operasyonun gerçek amacını anlamak için yeterli değil. Yine de Obama’nın vergi adaletsizliklerini odak noktası yaptığı Panama Belgeleri konuşmasından anladığımız kadarıyla ifşaat, ABD’nin vergi sistemini düzenleme stratejisine de hizmet edecek gibi görünüyor.
Obama konuşmasında “Son birkaç günde Panama’dan çıkan belgelere ilişkin haberler, vergi kaçırmanın küresel bir sorun olduğunu bize anımsattı. Bu yalnızca öteki ülkelere özgü bir sorun değil, açıkçası ABD’de de aynı yollardan çıkar sağlayan kişiler var” diyerek ve vergi kaçakçılığının takipçisi olacaklarını söyleyerek ABD’nin bu operasyona örtülü destek verdiğini zımnen kabul etmiş oldu.
Panama Belgeleri ABD içi vergi sistemine ‘ayar vermek’ amacıyla kullanılmaya da müsait. Ama sadece bu amaca hizmet edeceği söylenemez.
Belgelerde 200 ABD’linin isminin olduğu söyleniyor. Ancak an itibariyle ‘yolsuzluğu’ ifşa edilmiş bir ABD’li politikacı yok. Hillary Clinton’ın menajeri hariç tutulursa Amerikalı bir politikacı veya danışmanla ilgili ifşaat olmadı.
Belgeler, Batı’nın Rusya ile ilgili otokrasi, hatta kleptokrasi (yağma rejimi) tezlerini güçlendirecek nitelikte. Dolayısıyla ilk hedeflerden biri Rusya. Öte yandan CIA geçmişte Fonseca şirketinin kimi müşterileri üzerinden operasyon yaptığı için ABD’nin de sızdırmanın hedefinde olduğunu iddia edenler var, ancak bu pek inandırıcı değil.
Sızan belgelere göre Fonseca, Kuzey Kore rejiminin nükleer silah programına kaynak sağladığı iddia edilen kara listedeki şirketlere yaptırımları delmeleri için de yardımda bulunuyormuş. Sırf bu iddia bile operasyonun arkasında ABD gizli servisi CIA’in olduğu şüphesini doğurmak için yeterli.
Gizli belgeleri ifşa edilen hukuk şirketinin sahiplerinin profili, operasyonun perde arkasını anlamak açısından önemli. Şirketin kurucularından Jürgen Mossack Alman asıllı bir Panamalı. Açık kaynaklara göre Jürgen Mossack’ın babası Erhard Mossack bir SS subayıydı. Amerikan istihbarat belgelerine göre ise 1960’larda Küba’daki komünist hareketlilik konusunda CIA’i bilgilendiren bir ajandı. Diğer ortak Ramon Fonseca Mora ise Panamalı. Milliyetçi Panama Partisi’nin başkan yardımcısı. Panamada’da Ricordo Miro Ödülü’nü iki kez almış bir romancı aynı zamanda.
Panama Sızıntısı, daha şimdiden tarihin en büyük belge sızıntısı olarak nitelendiriliyor.
Wikileaks belgelerini sızdıranlardan Edward Snowden bile Panama Sızıntısı için “Veri gazeteciliği tarihindeki en büyük sızıntı” açıklamasını yaptı. Wikileaks belgelerini sızdıran Edward Snowden Rusya’da siyasi sığınmacı. ABD yakalarsa tutuklayacak. Julian Assange, Londra’da Ekvador Büyükelçiliği’nde sığınmacı. Çıkarsa tutuklanacak. Belgeleri sızdıranlardan bir diğeri olan ABD Ordusu’ndan Bradley Manning ise 35 yıl hapis cezası aldı.
Panama Sızıntısı, eski MI5 görevlisi İngiliz casusluk yazarı John Le Carre’ın Panama Terzisi (The Tailor of Panama) adlı romanını akıllara getiriyor. Romanda MI6 görevlisi Andy Osnard, büyük miktarda borcu olan terzi Harold Pendel’e bir teklif yapar ve kendisine kanal hakkında bilgi sızdırması karşılığında onu borçlarından kurtaracağını söyler. Harold Pendel ise Osnard’ı ve dolasıyla MI6’i yanıltır. Eser, gizli servislerin nasıl manipüle edileceğini gösteren casusluk romanı başyapıtlarından biridir.
Panama Belgeleri’ni kesip biçen ‘terzi’nin, üst aklın hangi güç olduğu ve operasyonun hedefi önümüzdeki günlerde daha net biçimde görülebilecek.