Çatık kaşlı, sarkık bıyıklı, takım elbiseli biraz da asabi ağabey ve gençlerin partisi… 1970-1980 arasında sokaklardaki ‘sol’ istilaya direnen, devlet içinde derinlere uzanan bir damarın siyasi uzantısı: Milliyetçi Hareket Partisi… Türk siyasal ve toplumsal hayatındaki özgül ağırlığı, aldığı oy oranının çok üstünde olan parti, son günlerde çok bilinmeyenli bir ‘kurultay’ denklemi ile karşı karşıya. Süreci sadece parti içi mücadele olarak okumak şüphesiz ki Türkiye gerçeklerini bilmemek olur. Çünkü MHP, Türkiye üzerinde hesaplar yapanların ellerini sokmaya çalıştıkları ilk adreslerden birisi. Sadece son 20 yılda parti üzerindeki kuşatmalar da bunun göstergesi.
Merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun deyimiyle ‘ülkücülerin tarlasını sürmek isteyen’ grupların iştahı, AK Parti’nin iktidara gelmesiyle kabardı. Geleneksel tabanlarıyla iktidarı hayal bile edemeyen mahfiller ilk kancayı ‘milliyetçilere’ attı. 2003 yılında ‘Dip Dalgası’, ‘Kızılelma Koalisyonu’ gibi ağdalı tanımlarla garip bir ittifak kuruldu. İttifakın bir yanında PKK kampında terörist başı Abdullah Öcalan’a çiçek veren Doğu Perinçek’in oğlu Mehmet Perinçek, diğer yanında ise İstanbul Ülkü Ocakları Başkanı Levent Temiz yer aldı. 30 Ağustos 2003’de Taksim’de ortak miting düzenleyen gruplar boy boy pozlar verdi, silahlı mücadele naraları attı.
Talimat Veli Küçük’ten geldi
Merkez medya tarafından da pompalanan koalisyonun derin kökleri 10 yıl sonra Ergenekon davasında ifşa oldu. Dava kapsamında 11 Haziran 2012’de mahkemede ifade veren Mehmet Perinçek, ‘Kızıl Elma Mitingi’ni, adı faili meçhul cinayetlerle anılan eski Türkiye’nin karanlık yüzü emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün “istemiş olabileceğini” belirtti. Tuzağı fark eden MHP lideri Devlet Bahçeli, Levent Temiz’i görevden alarak ‘koalisyonu’ çökertti.
Sokak planı da tutmadı
MHP’ye yönelik ikinci kuşatma 2006-2007 yılları arasında gerçekleştirildi. 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in yerine ‘Abdullah Gül’ isminin ön plana çıkması, sokakları hareketlendirmeye yetti. Rejimin yılmaz bekçileri, tıpkı 28 Şubat sürecinde olduğu gibi, ‘Laiklik tiyatrosunu’ sahneye koydu. Türkiye’nin bir çok ilinde CHP, Çağdaş Yaşam ve Atatürkçü Düşünce Derneği başta olmak üzere üniformalı sivillerin desteklediği ‘Cumhuriyet Mitingleri’ düzenlendi. TSK’nın AK Parti’ye karşı darbeye çağrıldığı mitinglerde, MHP tabanına da göz kırpıldı ancak Devlet Bahçeli kitlesini milli irade karşıtı organizasyonlardan uzak tuttu.
Abdullah Gül’ün ‘367’ garabetine takılmasının ardından yaşanan süreçte de MHP kilidi açan parti oldu. AK Parti’nin erken seçim resti ile 2002’de baraj altında kalan MHP, 22 Temmuz 2007’de 71 milletvekili ile Meclis’e döndü. Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçildiği Meclis oturumuna katılarak 367 garabetini bertaraf eden MHP, ‘kaos’ planları yapanların elini bir kez daha boşa çıkardı. Toplum mühendisliğine mesafeli durup milli iradeden yana tavır olan Bahçeli, 4 yıl sonra 2011 yılında ağır bir kumpasla sarsıldı.
Kasetler havada uçuştu
2010 yılında bir kasetle Deniz Baykal’ı gönderip yerine Kemal Kılıçdaroğlu’nu getiren irade, MHP’yi dizayn etmek için de aynı plana başvurdu. 12 Haziran seçimlerine 45 gün kala ‘farklıülkücülük.com’ adlı internet sitesi Genel Başkan Yardımcıları Recai Yıldırım ve Metin Çobanoğlu’nun uygunsuz görüntülerini yayınlayarak Bahçeli dahil tüm MHP yönetiminin istifasını istedi. Bahçeli’nin restiyle kasetler kasetleri kovaladı, MHP’de 7 genel başkan yardımcısının yanı sıra bir genel sekreter ve bir başkanlık divanı üyesi istifa etti.
Önemli bir seçim öncesinde tüm kurmaylarını kaybeden Bahçeli, “Okyanus ötesi fetva makamlarının ve içerideki uzantıların provokasyonu…” diyerek Fetullah Gülen’i işaret etti. Tabii ki bu iddia sadece işaret olarak kalmadı. Kasetlerin yayınlandığı internet sitesinin ABD’den yayın yaptığı ortaya çıktı. Daha da ilginci sitenin hosting ücretinin paralel yapıya yakın bir iş adamının kredi kartından ödendiği belirlendi.
Paralel yapı da bu süreçte MHP’ye olan ilgisini gizleme gereği duymadı. Başta Zaman gazetesi olmak üzere paralel kalemler ip gibi sıraya dizilip Bahçeli’yi bombardımana tuttu. Hatta MHP’ye yakınlığı ile bilinen Ortadoğu Gazetesi ‘farklıülkücülük’ adlı internet sitesinde yayınlanan metinlerin ‘eski ülkücü’ Mümtazer Türköne’nin kaleminden çıktığını iddia etti.
Kumpasçıları FETÖ yargısı himaye etti
MHP skandalı yargıya taşıyarak kasetleri kimin yayınladığının bulunmasını istedi. Yıllar süren soruşturmada bir arpa boyu yol alınamadığı gibi karanlık eller itina ile gizlendi. Kumpasçıları gizleyen savcı, bu da yetmezmiş gibi resmi yazıyla MHP’ye delil ulaştıranların kimliğini deşifre etmek istedi. Peki kimdi soruşturmaya yürüten isim: İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Adnan Çimen… HSYK tarafından meslekten ihraç edilen FETÖ yargısının önemli isimlerinden birisi. Selam Tevhid kumpasının mimarı, binlerce kişiyi sahte isimlerle dinleten, mahkeme kararına rağmen paralel polisleri korumaya alan şahıs.
Türkiye tarihinin en büyük darbe girişimlerinden birisi olan Gezi olaylarında da MHP üzerinde paralel rüzgarlar esti. Olayların başladığı ilk günlerde bazı milletvekilleri ve parti yöneticileri Taksim’e çıkarak eylemcilere destek verdi. Bozkurt işareti yapan çakma ülkücülerle, devrimci selamı veren marjinal solcular, sırt sırta polise taş atarken pozlar verdi. Tehlikeyi sezen Bahçeli bu tezgaha da isabetli bir neşter vurdu. Tüm teşkilatları genelge ile uyaran Bahçeli, ‘Türkiye baharı diye adlandırılan bir kalkışmanın içinde olmayız. Ülkücüler dibi görünmeyen kuyudan su içmez’ diyerek rüzgara kapılan yavru kurtları da Taksim’den indirdi. Neredeyse bütün merkez medyanın hedefi olan Bahçeli’ye parti içinden de ‘Taksim’dekileri yalnız bırakmayalım’ eleştirileri geldi. İtirazlara daha sonradan partiden atılan bir vekil lokomotiflik yaptı. ABD’de Fetullah Gülen’le açılışlara katılan bu vekil hep ‘paralel’ bağlantılarıyla anıldı.
8 Haziran…
Buraya kadar anlattıklarımızdan muradımız Devlet Bahçeli güzellemesi yapmak değil, parti üzerindeki kuşatmasının tepeden bir fotoğrafını çekmek, tezgahın köklerine inmek içindi. Bu bilgiler ışığında bugüne dönersek MHP için dananın kuyruğu, AK Parti’nin tek başına iktidardan düştüğü 7 Haziran seçimlerinde koptu. 8 Haziran sabahı harekete geçen siyaset mühendisleri, okyanus ötesinde pişirilen “yüzde 60’lık blok” söylemini tedavüle soktu. Hedef, CHP, MHP ve HDP ortaklığı ile milli iradeye çalım atmak, sandıktan birinci parti çıkan AK Parti’yi iktidardan uzaklaştırmaktı. Merkez medya, CHP, HDP, terör örgütleri, yabancı misyon temsilcileri ve neredeyse bütün gayrı milli unsurların destek verdiği projeye, en çok da paralel yapı arka çıktı. Ayak oyunları ile kök saldıkları tüm kurumlardan temizlenen FETÖ’cüler, can simidi gibi projeye sarıldı. Ancak oyun yine aynı isim tarafından bozuldu: Devlet Bahçeli… Kemal Kılıçdaroğlu’nun ısmarladığı başbakanlık koltuğunu elinin tersi ile iten Bahçeli, üstüne bir de ahlak dersi verdi: “Yüzde 60’lık blok bize göre boş laf. Oranların toplamıyla hükümet kurulacaksa, ne ilkeye, ne ahlaka, ne de haysiyete ihtiyaç vardır. MHP küresel plan ve projelere tetikçilik yapan kiralık katillerin hiçbir şart altında meşruiyet kazanmalarına hizmet etmez.”
Arkasından 1 Kasım seçimleri ve AK Parti’nin yeniden yüzde 50 ile tek başına iktidara gelmesi… AK Parti’den kurtulma planları yapan tüm mahfiller 2 Kasım’da faturayı Devlet Bahçeli’ye kesti. Terörle mücadele, Suriye ve Rusya ile yaşanan gerilim sürecinde de Bahçeli milli bir duruş sergileyince, köşe başlarından yükselen istifa çağrılarını partide mantar gibi türeyen genel başkan adayları izledi. Siyasallaşmak ve tabanı kısa sürede mobilize olma kapasitesine sahip MHP’yi operasyon partisi haline getirmek isteyen paralel yapı fırsatı kaçırmadan yeniden oyuna döndü. İktidar değil, AK Parti karşıtı formüllere koalisyon ortağı devşirme stratejisi izleyen paralel yapı, hedefine uygun bir profil seçip onu destekleme yoluna gitti. O ismi MHP lideri Devlet Bahçeli açıkladı: Meral Akşener…
Abiler ablalar yine sahada
1 Kasım seçimlerinden sonra siyasi hayatı boyunca gezmediği kadar il gezen Akşener derinden yol aldı. MHP kulislerindeki iddialara göre paralel yapıdan ekonomik destek gören Akşener, gittiği her ilde paralel ‘abi’ ve ‘ablalar’ın organize ettiği kalabalıklar tarafından karşılandı. Uzun konvoylar, kesilen kurbanlar, şaşaalı teşrifatlar… Bütün hedef MHP tabanında Akşener rüzgarı estirip genel merkezi devre dışı bırakmak. Bir dönem Gülen’e yakın isimlerden birisi olan Hüseyin Gülerce’ye göre de Akşener paralel yapı ile sıcak ilişki içinde. “Meral Akşener cemaate çok yakındır şahidi benim” diyen Gülerce göre Gülen’le Akşener arasında aracılar vasıtasıyla selam getirip selam götürme fasılları yaşandı.
Operasyonun diğer ayağı ise yargı üzerinden yürüdü. Bahçeli’nin açıkladığı kongre tarihini beğenmeyen muhalifler imza toplayarak olağanüstü kongre için genel merkeze başvurdu. Yine MHP kulislerine göre imza toplama sürecinde paralel yapının da ‘himmetleriyle’ ‘akçeli’ müdahaleler yaşandı. İmzalar genel merkezden dönünce ‘17-25 Aralık’ kokan yargı müdahalesi patlak verdi. Yetkili olup olmadığı hala tartışılan Ankara 12. Sulh Hukuk Mahkemesi, partiyi kurultaya götürmek üzere 3 kayyum atayıp 5 milyon 691 bin seçmenin iradesini temsil eden MHP yönetimine fiilen el koydu.
FETÖ’nün sevinç naraları
Karar sonrasında yeri göğü inleten zafer naraları da genel merkez kulislerinde ‘kripto abla’ lakabı takılan Akşener’le paralel yapı arasındaki muhabbete ilişkin endişeleri derinleştirdi. Şu günlerde twitter hesabından Bahçeli’ye itibar suikastı düzenlemekle vazifeli paralel tetikçi Emre Uslu, “AKP’liler Devlet beyi AKP’nin MHP’den sorumlu genel müdürü gibi görüyor. Demek ki MHP’de Devlet beyden başka kim gelse AKP’yi sarsacak…” ifadelerini kullanırken Zaman Gazetesi’nin eski Danimarka Temsilcisi Hasan Cücük Bahçeli’yi alaya alarak “MHP’nin başında zaten kayyım var ki!” twitini attı. Daha Meral Akşener adaylığını ilan etmeden, 5 Kasım 2015’te köşe tuttuğu korsan gazeteden “Devlet Bahçeli’yle MHP cazibe merkezi oluşturamıyor. Etrafta Meral Akşener’in ismi dolaşıyor. Bence, hiç tereddüt etmesin çıksın ortaya” diye emir buyuran Nazlı Ilıcak da kayyum kararı açıklandıktan dakikalar sonra “İyi gelişmeler olabilir” mesajını paylaştı. FETÖ ile kirli ilişkileri ortalara saçılan Can Dündar’ın “Bütün hesaplar sil baştan” twiti kumpasın işaretini verdi.
MHP: Elimizdeki verileri açıklayacağız
Tepesine kayyum atanan Genel Merkez kararı itidalle karşıladı ama yüksek perdeden mahkemeye yönelik ‘paralel’ imasında bulundu. MHP Merkez Disiplin Kurulu Üyesi ve Parti Avukatı Yücel Bulut’un genel merkeze yakın bir internet sitesine yaptığı şu açıklama önümüzdeki günlerde fırtınalar kopacağını ortaya koydu: “MHP’yi haklı şüpheye sevk edecek nedenler vardır ve bir süredir Bağımsız Yargıya olan saygımız nedeniyle uhdemizde tutulmaktadır. Ancak Milliyetçi Hareket Partisi, kurumsal kimliğine yönelmiş küresel saldırının geldiği boyut karşısında, Ankara 12’inci Sulh Hukuk Mahkemesi nezdindeki davaya ilişkin olarak elde bulunan veriler Aziz Milletimizin vicdanıyla paylaşılacaktır. Özellikle yargı organları üzerinde tesir etmeye çalışan aktörler deşifre olduğunda; Türk Milletinin ve Ülkücü Hareketin nasıl bir kumpasla karşı karşıya olduğu anlaşılacaktır.”
Son bir aydır ‘FETÖ’ye yönelik daha net tavır alan Bahçeli de, ‘Paralel yapıya teslim edilecek partimiz yok’ diyerek kararı temyiz edeceklerine duyurdu. Muhalif kimlikleri ile tanınan kayyumlar kongre için kolları sıvasa da gözler düğümü çözecek Yargıtay’a çevrildi.