Yaşları 60’ın üstünde olup da geçmişten bu yana çiftçilik yapanlara sorduğunuzda, eskiden görmedikleri böceklere maruz kaldıklarını, eskiden zarar vermeyen böceklerin şimdi hasadı yok ettiğini, bitkilerde eskiden rastlanmayan hastalıklara maruz kaldıklarını söyleyecekler.
Rusya’ya göre, ABD’nin dünya genelinde 200’den fazla askerî biyolojik laboratuvarı var. Rusya Güvenlik Konseyi Başkanı Nikolay Patruşev, ABD’nin Ukrayna ve Gürcistan dâhil pek çok yerde yeni nesil biyolojik silah üzerinde çalıştığını söylüyor.
Rusya Silahlı Kuvvetleri Kimyevî, Biyolojik ve Radyasyonel Koruma Birliği Komutanı Orgeneral İgor Kirillov, ABD’nin Gürcistan’da ilaç testi kisvesi altında insanlar üzerinde muhtemelen zehirli kimyasal madde denediğini ve sonucunda 73 Gürcistan vatandaşının hayatını kaybettiğini ileri sürüyor.
Bu iddiaları bir adım daha ileri taşıyan Patruşev ise şöyle devam ediyor: “Bu laboratuvar faaliyetinin barışçıl bilimle ilgisi yok. En büyük endişe kaynağı da laboratuvarda insanlar üzerinde deney yapılması. Bu bağlamda, biyolojik güvenlik alanındaki küresel epidemiyolojik nezaretin ve bilimsel araştırmaların artırılması giderek daha acil konu hâline geliyor.”
Science dergisi ise geçtiğimiz yıl yayınladığı bir makalede, ABD ordusunun genetiği değiştirilmiş virüsleri yaymada böcekleri kullandığını, bunun da ‘Biyolojik Silahlar Sözleşmesi’ne aykırı olabileceğini yazmış ve bu projenin biyolojik, ekonomik ve toplumsal sonuçları olacağını dile getirmişti.
Konuyu sürekli işleyen Rusya’nın algı oyuncusu Sputnik ise geçtiğimiz günlerdeki bir haberinde “Türk” kelimesini de araya sıkıştırarak başka bir algıya imza atıyordu.
Tıpkı İsrail ile İran’ın düşmanlığına inanmanın doğru olmaması gibi, ABD ile Rusya’nın düşmanlığına inanmak da böyledir. Düşmanmış gibi görünüp birbirlerine alan açmak en büyük oyunlarından…
Rusya yetkililerinin biyolojik silahlarla ilgili yukarıda söyledikleri kendi faaliyetlerine meşruiyet hazırlamaktan başka bir amaç taşımaz. Zira bu faaliyetleri bir asırdır hem Rusya, hem ABD, hem İngiltere, hem İsrail, hem de Almanya başta olmak üzere çeşitli ülkeler yaptı ve yapmaya devam ediyorlar.
Zira bu savaş diğerlerinden çok daha etkili. Bu savaşın diğerlerinden farkı, tabii araçların kullanılmasından ibaret değil. Bu tehlikeli oyuncağınız gelir herkesten evvel sizi de vurabilir.
‘BÖCEKLERİ BİYOLOJİK SİLAH OLARAK KULLANDINIZ MI?’
ABD Temsilciler Meclisi geçtiğimiz hafta Rusya’nın açıklamalarını doğrulayan bir adım attı.
Temsilciler Meclisi, 1950 ile 1975 yılları arasındaki 25 yıllık süreçte Pentagon’un eklembacaklıları biyolojik silah olarak kullanacak testleri yürütüp yürütmediğinin bir genel müfettiş tarafından incelenmesini öngören tasarıyı kabul etti.
ABD’li senatörler, Amerikan Savunma Bakanlığı Pentagon’dan hastalık taşıyan kenelerin ‘silah’ olarak kullanmak için biyolojik deney yürütüp yürütmediğine ve bu böceklerin laboratuvar dışına kasten veya kazara salınmadığına açıklık getirmesini talep etti.
Temsilciler Meclisi’nin bazı üyeleri “Böcekleri biyolojik silah olarak kullandınız mı” sorusunu yönelterek, hem ‘yaptığınızı biliyoruz’ mesajı verdi, hem de dünyayı üstü kapalı bilgilendirdi. Meseleyi bu açıdan ele aldığımızda bu adımı önemsemek gerekiyor.
BU BÖCEKLER ESKİDEN YOKTU
Yaşları 60’ın üstünde olup da geçmişten bu yana çiftçilik yapanlara sorduğunuzda, eskiden görmedikleri böceklere maruz kaldıklarını, eskiden zarar vermeyen böceklerin şimdi hasadı yok ettiğini, bitkilerde eskiden rastlanmayan hastalıklara maruz kaldıklarını söyleyecekler.
Bunun pek çok nedeni var. Bir örnekle açıklayalım konuyu. 1990 öncesinde oldukça zengin çeşit ve verimli üzüm bağları vardı Türkiye’nin. 90’ların başına gelince bunların çoğu kurudu. Sonra “Amerikan çubuğu” denilen bir tür tavsiye edildi insanlara. Çiftçiler ilk zamanlarda bunu alıp dikti. Ancak çubuk kısırdı ve çiftçiler bunu aşıladı. Daha sonra ise yeni fideler (çubuklar) dağıtıldı. Bizim o canım türler gitti, şimdi şeklen üzüm, ancak tat, koku ve besin açısından üzüm olup olmadığı tartışmalı türler istila etti memleketi.
Artık günümüzde böcek, verimlilik, hastalık vs. ad altında yüzlerce kimyevî madde üretim sürecinde onlarca kez üzüm çubuğuna boca ediliyor.
Üzüm sadece bir örnek. Benzeri pek çok bitki için de geçerli.
Sebzelerden tahıla, meyvelerden pamuğa kadar her tür ürüne “tarım ilacı” adı altında atılan maddeler (zehirler);
Toprağı verimsizleştiriyor ve bu kimyevî maddelere bağımlı hâle getiriyor,
Böcekleri yaygınlaştırıyor,
Böcekleri mutasyona uğratıp daha etkin ve güçlü olmasını sağlıyor,
İnsanı ve toprağı kanser ediyor,
Suyu ve tabiatı kirletiyor,
Engelli doğumlara yol açıyor,
Asırlardır kimseyi öldürmeyen keneler başta olmak üzere pek çok böcek ısırdığı insanlara ‘Lyme’ ve/veya ‘Kırım Kongo Kanamalı Ateşi’ adlı ölümcül hastalıkları bulaştırıyor.
BU KENELER BİZİM DEĞİL
Hastalık 1980’li yılların başında ilk kez ABD’de Connecticut Eyaleti’nin Lyme Kasabası’nda tanımlandığı için Lyme ismini alıyor. Yüzlerce hastalıkla aynı belirtileri verdiği için “büyük taklitçi” olarak adlandırılan hastalık; kene, sivrisinek, tahtakurusu, at sineği gibi kan emen böceklerden bulaşıyor.
Bir başkası ise son günlerde yeniden duymaya başladığımız yine benzer böceklerle bulaşan ‘Batı Nil Virüsü!’ Bu da bir insan hastalığı değil, ama böceklerle insanlara taşınıyor.
Türkiye ise ilk olarak Tokat, Sivas, Çorum gibi Orta Anadolu şehirlerinde görülen ve kene ısırmasıyla ortaya çıkan bir ölümcül hastalık (yani Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığı) ile tanıştı. Sonra da Karadeniz vilayetlerimize sirayet etti… Sıkı durun, bu hastalık Türkiye’de ilk olarak 2002’de görülüyor ve artarak devam ediyor. Yani öncesi yok!
Tarlada çalışan insanların bedenine keneler ilk kez mi yapıştı? Elbette asırlardır keneler, insanların yanı başında yaşadılar. Kene ısırınca insanlar ölmezdi. Ne oldu da Tokat’ta kene kaynaklı ilk ölüm yaşandı ve artarak devam ediyor?
Ardından ne tür haberler geliyor? Tahmin ettiğiniz gibi ilaç ve aşı…
Muhtemel hikâye şöyle:
● Önce kene vb böceklerin genetik yapısına müdahale edilerek virüs yayar hâle getiriliyor.
● Ardından özellikle havadan uçaklarla atılıyorlar.
● İlk olarak ölümler yaşanıyor.
● Panik artıyor, hemen ilaçlarından söz ediyorlar.
● Müteakiben de aşılardan…
Hani ticari olmayan sıradan hastalıklar için ilaç ve aşı üretmezlerdi bunlar? İnsan hayatı söz konusu olduğunda, hele ki bir Türk’ün hayatı söz konusu ise elbette batı her türlü imkânını seferber edecektir. Bundan ne şüphe…
Nasıl olsa bilim kilisesi ilaç ve aşıların kefilidir, yeter ki “Türkler yaşasın(!)”
ABD’NİN PATETLİ VİRÜSÜ: EBOLA
Liberya doğumlu, ABD vatandaşı Delaware Üniversitesi’nden Profesör Cyril Broderick, bugüne kadar EBOLA’dan en fazla kişinin öldü(rüldü)ğü Liberya’nın en büyük gazetelerinden Daily Observer’a bir makale yazmış ve öldürücü virüsün, ABD’nin yürüttüğü biyo-terörizm deneylerinin bir sonucu olduğunu dile getirmişti.
Profesör Cyril devamla şöyle diyordu: “Afrika’nın kaynaklarını yasadışı şekilde kontrol etmek amacıyla, başta Afrika olmak üzere, DÜNYA NÜFUSUNU AZALTMAK İÇİN EBOLA’YI KULLANDILAR… ABD Savunma Bakanlığı’nın, EBOLA SALGINI Gine ve Sierra Leone’de başlamadan sadece haftalar önce, insanlar üzerinde Ebola deneyleri yapılması için fon sağladığına dair raporlar var. ABD, Kanada, Fransa ve İngiltere, EBOLA testlerinin yapıldığı bu tiksindirici ve şeytanî işlere karıştı.”
Profesör daha da ileri giderek hastalığa karşı mücadele veren ‘Sınır Tanımayan Doktorlar’, ‘Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’ ve ‘Hastalıkları Kontrol Merkezi (CDC)’nin de “bu işin içinde” olduğunu söylüyordu.
Daily Observer’da çıkan makaleyi, Washington Post dünyaya, Hürriyet de Türkiye’ye duyurmuştu.
SAVAŞ BİÇİMLERİ DEĞİŞTİ
Sayısız kez yazıp söyledik. Savaş biçimleri değişti. Artık dünyanın başı biyolojik silahlarla, başka bir ifadeyle de biyolojik teröristlerle belada. Kuş gribi ile sayısız tür yok edildi. Domuz gribi ile herkes ablukaya alındı. Çok önce başlayan biyolojik savaşta yeni bir aşamaya geçildi… Bunu biz söylesek gülüp geçebilirsiniz. Fakat gördüğünüz gibi işin failleri itiraf, meseleyi bilenler ise ifşâ ediyor.
HABERLERLE İNSANLAR ZİHNEN HAZIRLANIYOR
4-5 yıl önce yoğun gündem olan, ancak bir türlü hedefe ulaşamayan EBOLA meselesi yeniden gündemde. EBOLA ile ilgili sadece Türkiye’de günlük 50 dolayında haber çıkıyor. İnsanlar, şirketler, doktorlar ve devletler zihnen hazır hâle getiriliyor.
Geçtiğimiz günlerde bir papaz EBOLA’dan öldü. Avrupa’da olağanüstü toplantılar yapıldı. Şimdi aşıdan söz ediyorlar. Bill Gates, bütün dünyayı bedava aşılamak için siperde elindeki enjektör görünümlü biyolojik silahla bekliyor.
FİKRİN SAHİBİ İLERİCİ DÖNEMİN SERİ KÂTİLLERİ
Durum sanıldığından da ciddi. İlk hedef, Afrika’yı insansızlaştırmak! Sonra bütün dünyayı kısırlaştırmak ve proje yeni de değil. Bütün bunlar Amerika’da 1850-1950 arasında yaşayan, iktisatçı görünümlü “İlerici dönem”in seri kâtilleri tarafından planlandı.
İktisatçılar bayrağı David Rockefeller’e devretmişti. David de ölmeden Bill Gates’e devretti görevi. Bill’i ise Rockefellerin yanı sıra, George Soros, Michael R. Bloomberg, Warren Buffet, Ted Turner, Eli Broad, Peter George Peterson, Julian Hart Robertson Jr., Oprah Winfrey, Patricia Q. Stonesifer, John Morgridge ve karısı Tashia Frankwurth gibi isimler destekliyor. Hem siyasî, hem de iktisadi olarak. İnsanlıktan öç alma bütçeleri, yıllık 10 milyarlarca dolar. Arkalarında CIA ve Pentagon ve daha fazlası var.
Simon Patten bir asır evvel “ilerlemenin tek yolu verimsizlerin ortadan kaldırılması ile mümkün” demişti. Asil ırk olarak gördükleri Anglo-Saxonlar ile bunlara hizmetçilik edecek kadar zavallı tipler yaşayacaktı. Dahası Anglo-Saxonların engelli ve fakirleri bile öldürülecekti.
EBOLA İÇİN ABD’YE PATENT
ABD, 2007 yılında EBOLA virüsü için patent müracaatında bulunmuş, 2010 yılında ise patent almıştı.
Yani EBOLA virüsü ABD’nin CA2741523A1 numaraya kayıtlı patentli biyolojik silahı.
Meşhur Naturalnews sitesi, konuyu 2014’de “Ebola salgını ve aşısı önceden yazılmış bir senaryo” diyerek haberleştirmişti.
Dahası ABD’nin patentli ebola virüsünü taşımak bile Amerikan kanunlarına göre suç. Şaka değil gerçekten böyle.
Fiyasko ile neticelenen domuz gribinin sadece henüz üretilmemiş sözde ilaç ve aşı satışının (2009 yılında) insanlığa maliyeti 55 milyar dolardı. Diğer harcamalarla yüz milyarlarca dolar. Siz siz olun meselenin ekonomik yönünü önemseyin, ama burada takılıp kalmayın! Mesele sadece para değil, belki de para hiç değil. Mesele tabiattaki varlıkların recombinand DNA, biyoteknoloji ve nanoteknoloji gibi usuller kullanılarak ‘biyolojik terörist’e dönüştürülmesi…
Türkiye’nin bu milli güvenlik meselesi olan teröre karşı sıkı tedbir alması gerekiyor!
Spot: ABD, 2007 yılında EBOLA virüsü için patent müracaatında bulunmuş, 2010 yılında ise patent almıştı. Yani EBOLA virüsü ABD’nin CA2741523A1 numaraya kayıtlı patentli biyolojik silahı.