Kara kıta hep kobay oldu

Enstitüde çalışmaya başladığımda çocukluk rüyalarım gerçek olmuştu. Hep bir tıp araştırmacısı olmayı hayal etmiştim. Burada her gün beyaz erkek ve kız çocuklara kimya ile tıp hakkında bilgilendirme yapıldığını görünce afalladım. Çünkü siyah çocuklar için kimse böyle bir zahmete katlanmıyordu.
Richard Wright
Oxford mezunu, diplomat ve de ömrünün nice yılını MI5 ve MI6 mensubu olarak geçirmiş, daha ziyade yazdığı casus romanlarıyla şöhrete kavuşmuş İngiliz yazar John Le Carre, nâm-ı diğer David John Moore Cornwell’in 2001 yılında kaleme aldığı bir roman var. Türkçeye “Arka Bahçe” adıyla çevrilmiş roman, Afrika’da yaşanmış gerçek bir hikâyeye dayanıyor.

Romanın kahramanı Kenya’nın başkenti Nairobi’de görev yapan Justin Quayle adında bir İngiliz diplomat. Diplomatın kendini hayır hasenat işlerine adamış Tessa isimli aktivist bir eşi var. Tessa bir doktor arkadaşıyla Afrika’nın ücra yerlerinde yanlış giden bir şeylerin peşine düşüyor ve kimliği belirsiz kişiler tarafından öldürülüyor. Diplomat işin peşini bırakmıyor, cinayetin izini sürmeye başlıyor. Hâdiseler onu ilaç sektörünün karanlık dünyasına sürüklüyor.

TÜBERKÜLOZ SALGINI İÇİN ELLERİNİ OVUŞTURAN İLAÇ ŞİRKETİ

KVH (Karel Vita Hudson) sektöre damgasını vurmuş büyük ilaç şirketlerinden biridir. Daha ziyade AIDS üzerine çalışmalarıyla bilinir. Fakat o sıralarda ciddi yan etkileri bulunan bir tüberkülöz ilacı üzerinde çalışmaktadır. Şirket yan etkileri azaltmak yahut yeni bir ilaç üzerine çalışmak yerine mevcut durumu gizleme çabasındadır. İlerde patlak vermesi beklenen tüberküloz salgını için ilacın hazır olması şirketin baş hedefidir.

Diplomat, sahte kimliklerle karısını öldürenlerin izinde dünyayı dolaşmaya başlıyor, ipuçlarını bir araya getirip hâdiseyi aydınlatmaya çalışıyor. Topladığı ipuçları karısının son yazdığı raporla birleşince karşısına inanılmaz bir manzara çıkıyor. İlaç sektörünü adım adım takip eden bir Alman STK’sı, Afrikalı bir yardım kuruluşu ve İngiliz hariciyesinde gırtlağına kadar yolsuzluğa batmış politikacılar…

BU HİKÂYE GERÇEĞİN YANINDA BASİT VE YAVAN

Yazarın kendi kitabı hakkında kaleme aldığı şu sözlere ne demeli?

“Dünyada yaşanan gerçeklerle kıyas edildiğinde benim kitabım tatil yerinden gönderilmiş bir posta kartı kadar basit ve yavan kalıyor.”

Şimdi gelelim şu basit ve yavan hikayeye…

Romanın 212. sayfasında öldürülen Tessa’nın bir notu kayıtlı. Notta şunlar yazılı:

“Arnold’a göre büyük ilaç firmaları, ürünlerinin reklamını yapmaları için bilim adamlarına ve doktorlara inanılmaz paralar ödüyorlar. Birgit, kısa bir süre önce KVH’nın büyük bir ABD eğitim hastanesine elli milyon dolar bağışta bulunduğunu, ayrıca üst düzeydeki üç doktorun ve altı araştırma asistanının maaşlarıyla masraflarını üstlendiğini bildirdi. Üniversite Dinlenme Odaları’yla ilgili yolsuzluk yapmak daha da kolay: Profesör koltukları, biyoteknoloji laboratuvarları, araştırma fonları vb. ‘Satın alınmamış bilimsel düşünceyi bulmak çok zor’ diyor Arnold.”

Şu alıntı da sayfa 215’ten:

“Afrika’nın başka bölgelerinde yaşanan yaygın bir olayı da saptamıştık; şöyle ki, bazı ilaç kutularının üzerindeki endikasyonlar ve kontrendikasyonlar, ilacın gelişmiş ülkelerdeki lisanslı kullanım alanını genişletmek amacıyla Üçüncü Dünya pazarı için yeniden yazılıyordu. Mesela Avrupa veya Amerika’da ileri kanser vak’alarında ağrı kesici olarak kullanılan bir ilaç, Afrika’da aybaşı ve hafif eklem ağrıları için öneriliyordu. Kontrendikasyonları (sakıncalı yönleri) verilmiyordu. Afrikalı doktorların, doğru teşhis koyduklarında bile yetersiz talimatlar yüzünden yanlış tedavi yaptıklarını tespit edebiliyorduk.”

PFİZER AFRİKALI ÇOCUKLARI ÖLDÜRDÜ

Afrikalı insanın ilaç şirketleri tarafından kobay olarak kullanıldığı gerçeğini anlatan “Arka Bahçe”, yazarı John Le Carre tarafından bizzat ifade edildiği gibi yaşanan hadiseler karşısında yavan bile sayılabilirdi. O zaman 12 Ağustos 2011 tarihli The Guardian’a şöyle bir göz atalım.
Gazetenin Afrika muhabiri David Smith tarafından kaleme alınan makalenin başlığı “Pfizer, menenjit ilacı davasındaki Nijeryalı kurbanların ailelerine tazminat ödüyor” şeklinde atılmıştı.

Makalede 15 yıldır süren davanın nihayet sonuçlandığı ve ölen dört Nijeryalı çocuk için her aileye Pfizer şirketi tarafından 175 bin dolar ödeneceği yer alıyordu.

1996 yılında Nijerya’nın kuzeyinde yer alan Kano eyaletinde Afrika’da o vakte dek görülmemiş bir menenjit salgını baş göstermişti. Bu salgın sırasında devreye Pfizer şirketi girmiş ve yüz civarındaki çocuğa “Trovan” isimli ağızdan alınan bir antibiyotik vermişti. İşin ilginci, Trovan henüz testleri geçip piyasaya sürülmüş bir ilaç değildi. Henüz deneme safhasındaydı. Yüz civarındaki başka bir çocuk grubuna ise “modern tıbbın altın ilacı” olarak nitelenen “Ceftriaxone” verilmişti.

Netice ne mi oldu?

Trovan 5 çocuğun, Ceftriaxone ise 6 çocuğun hayatına mâl oldu. Pfizer şirketi çocukların ailelerine gerçeği söylememiş, ilaçların henüz deneme safhasında olduğunu belirtmemişti. Peki, şirket konuyla ilgili açılan dâvâda kendisini nasıl savundu dersiniz?

Şirkete göre suçlu ailelerdi. Çocuklara gereken dozdan çok daha azı verilmiş, bu da çocuklarda beyin hasarına, felce ve konuşma zorluğuna neden olmuştu. ABD menşeli şirket 11 çocuğun ölümüne menenjitin yol açtığını, kendi ilaçlarının mâsum olduğunu savunuyordu. Şirket bununla da kalmamış, Nijerya Başsavcısı’nı dâvâyı düşürmeye ikna etmek için adamlar kiralamıştı.

FRANSIZ DOKTORLAR MESLEKTEN ATILMALI

Dün böyleydi de bugün durum çok mu farklı?
Koronavirüs salgını ortalığı kasıp kavuruyorken iki Fransız doktor çıkıyor “Korona ilacını Afrika’da deneyelim” hezeyanını ulu orta savurabiliyor. Dünyadan gelen tepkilere bakıyorsunuz, en hallice olanı sivrisinek vızıltısını bastıracak cinsten değil.

Kendisi de bir Afrikalı olan Dünya Sağlık Teşkilatı Başkanı ise Fransız doktorları protesto namına “ırkçı, utanç verici, korkunç ve sömürge dönemi kalıntıları” gibi basmakalıp ifadeleri sarfettikten sonra “Afrika herhangi bir aşı için test alanı olamaz ve olmayacaktır” deyip zahiri kurtarma peşinde.

Yahu sen koskoca Dünya Sağlık Teşkilatı Başkanı’sın be adam! “Bu zihniyette olanlar bir daha doktorluk yapamaz. Diplomalarını bugünden itibaren geçersiz sayıyor ve meslekten ihraç ediyorum” diyebiliyor musun?

Diyemiyorsan, hiç boşuna tatava yapmayacaksın.
İşte o kadar…

Benzer konular