İran’ın Irak’taki nüfuzu

Irak, İran’ın bölge projesinde siyasî ekonomik, askerî, dinî, vb. çeşitli yönlerde önemli bir konuma sahiptir.
■ Irak, Tahran politikasına bağımlı kaldığı müddetçe müttefiktir.
■ Aynı zamanda Amerika’nın ekonomik yaptırımlarına karşı mücadelede hendek mahiyetindedir.
■ Irak, İran’ın servetini Tahran, Şam ve Beyrut şehirlerini Bağdat yoluyla Akdeniz’e ulaştıran ihracat köprüsüdür.
■ Bununla birlikte İran’ın Suriye, Lübnan ve Yemen’de bulunan militanlarını besleyen, nüfuzunu güçlendiren karayolu kaynağıdır.
■ Öte yandan İran’ın hırsla baktığı Körfez ülkelerine açılan önemli bir penceredir.
İran, coğrafyadaki nüfuzunu ilmek ilmek dokurken bütün ipler Irak’tan geçmek durumundadır. Irak’ın güneyinden itibaren kuzeye doğru uzanan hattın her kilometresi İran açısından stratejik bir öneme sahiptir. Bağdat’taki İran Büyükelçiliği yanında Basra’da 5 konsolosluk bulunmakta, Necef, Kerbelâ hatta Erbil ve Süleymaniye şehirlerinde bile İran etkisi rahatlıkla hissedilmektedir.

SİYASÎ NÜFUZ

İran genel anlamda Şii partileri desteklemekte, Şii partilerin siyasi platformda ortak operasyonlar yapmasını teşvik etmektedir. 2003 yılından bu yana siyasi kararların kendi menfaatleri doğrultusunda çıkmasını sağlamış, krizlerde kontrolü elde tutma adına gerekli çalışmaları yapmıştır. Tarih boyunca İran’a düşman bir ülke pozisyonunda bulunan Irak, bugün İran’ın kararları doğrultusunda yönetilen bir ülke haline gelmiştir. Amerika’nın liderliğinde hareket eden yerel rakipler İran’ın nüfuzuna paralel şekilde kendi nüfuz alanlarını oluşturamamış, İran nüfuzuna karşı savaş dahi açmayı becerememişlerdir.
Bugün Irak’ın güneyinden kuzeyine kadar Şii, Sünni ve Kürt siyasi gruplarla sıkı ilişkiler kuran ve bir anlamda onları denetim altında tutmaya çalışan bir İran söz konusudur. Her türlü ittifak ilişkisinden öte bir devletin başka bir devlet içerisinde bu derece nüfuz sahibi oluşu Irak örneği ele alındığında şaşırtıcı bir düzeydedir. İran, Irak hükümetinin teşekkülünde önemli rol oynamakta, siyasi uyuşmazlıkların çözümünü üstlenmekte, bilhassa Şii gruplar arasında hakem olarak görülmektedir. Irak’ın adeta ciğerine işlemiş bir İran’ı denklemden tamamıyla söküp atmak neredeyse imkansız hâle gelmiştir.
İran, Irak’ı silahlı militanlar, dinî ve siyasî yapılar eliyle kontrol etmektedir. Irak’ta kendisine yakın duran pekçok yapıyı siyasî alanda partileştiren, askerî alanda silahlandırıp ayrı ayrı elinde tutan İran, bu yeni gruplar sayesinde herhangi bir olumsuzluk karşısında alternatif bulma sıkıntısı yaşamayacaktır. Nitekim çoğu silahlı grup ve siyasi teşekkül İran’ın desteğine ihtiyaçları olduğunun pekala bilincindedir. Bunun yanında sosyal hayatın kılcal damarlarına dek yayılmış şebekeyi daha anmadık bile. Birçok aşiret reisi ticaret ve sanayi odalarında, meslek gruplarında; üniversite hocaları akademik mahfillerde; yerelde mahalle muhtarlarına değin İran’ın menfaatlerine hizmet eden devasa bir kitle söz konusu.

EKONOMİK NÜFUZ

İran’ın Irak’taki iktisadî nüfuzu sanıldığından çok daha önemlidir. Bilhassa Amerikan yönetiminin İran’ın nükleer projesiyle ilgili uyguladığı yaptırımlar, İran’da büyük sıkıntılara yol açmış, İran parası tarihindeki en büyük dalgalanmalardan birini yaşamıştır. Irak işte bu noktada devreye girmiş ve ambargo altında nefessiz kalan İran için âdeta bir akciğer vazifesi görmüştür. İran, Irak sayesinde Amerikan yaptırımlarını çeşitli yollarla delebilmektedir. Örneğin Irak aracılığıyla petrol kaçırma, para aklama, Irak bankaları veya ortak bankalar yoluyla sağlam para sızdırma gibi çeşitli konuları bu meyanda zikretmek mümkündür. Ayrıca İranlı işadamları ve yatırımcılar Irak’ta ayrıcalıklı bir durumdadır.
Ticari ve endüstriyel alanlarda olduğu gibi turizm sektörü dahil pekçok alanda İranlı yatırımcıları görmek mümkündür. İranlı yatırımcılara vize konusunda kolaylık sağlamıştır. Irak piyasası ucuz İran mallarıyla doludur. İran, Irak’ın ana ticari ortağı hâline gelmiş, Irak’taki İran yatırımları 12 milyar dolara ulaşmıştır. İran açısından hedeflenen miktar 20 milyar dolardır. Bunun için İran-Irak sınırında Amerikan denetiminden uzak serbest ticaret odaları kurulmaktadır.

GÜVENLİK VE ASKERİ NÜFUZ

Irak’ta güvenlik meselesi başlıbaşına bir çalışma konusudur. Mekanizma çok karışıktır ve büyük oranda İran’ın elindedir. İran – Irak sınırında İran Devrim Muhafızları bulunmaktadır. Sınırına yakın noktalarda doğrudan Irak askerleriyle birlikte operasyon yapmaktadır. İran, aynı zamanda Irak sınır şeridi boyunca Şii ziyaret mahallerini terör riskinden koruma gerekçesiyle hava harekatları düzenlemektedir.
İran yanlısı Şii milis çetelerinin bileşkesi olarak ortaya çıkan Haşdi Şa’bi İran kontrolündedir. DEAŞ ile mücadele amacıyla kurulduğu söylenen Haşdi Şabi’nin DEAŞ sonrası tasfiye edilmemesi ne maksatla ortaya sürüldüğünün en açık göstergesidir.
Amerikan işgali öncesinde Iraklı Şii gruplar İran tarafından desteklenip silahlandırılmıştır. Daha sonra bu gruplar silahlarını Irak silahlı güçlerine teslim etmedikleri halde çete hüviyetinde resmiyet kazanmışlardır.
Haşdi Şabi liderleri herhangi bir çekinme duymadan sınır dışına (İran) bağlı olduklarına dair açıklamalar yapmaktadır. Haşdi Şabi benzeri yapılanmalar Devrim muhafızları tarafından Washington’un müttefiklerini – Suudi Arabistan veya İsrail – tehdit edebilecek balistik silahlarla donatılmıştır. Bu silahlar geçtiğimiz haftalarda Suud petrol şirketine karşı kullanılmıştır.

MEZHEPÇİ NÜFUZ

İran mezhebe dayalı birlikteliği Irak’taki Şiileri elinde tutma konusunda gayet mâhir bir şekilde değerlendirmektedir. İran’ın “Vilayet-i Fakih”e inanan kesimle güçlü ilişkileri bulunmakta, bu kesimi her türlü amacı için kullanmaktadır. Bilhassa mâişet sıkıntısı çeken hırslı devrimci gençleri devşirip silahlandırma yolunu benimsemiştir. Bu gençleri kendi ajandasına hizmetçi kılarak silahlı militanlara dönüştürmüştür.
Irak’taki dini referanslar, özellikle Necef İran için büyük önem arz etmektedir. Necef’in nüfuzunu kullanan İran, dini olguları kendi siyasetine alet etmektedir. Ancak bu dini referanslar kimi zaman İran politikasına uymayınca “Kum” ulemasının müdahalesi gecikmemektedir. Şii ulemanın kalbi sayılan Kum şehri, fetvalarıyla sadece İran’ı değil, Arap coğrafyasındaki tüm Şii kuşağı etkisi altına almış durumdadır.
Görüldüğü üzere İran siyasi hırslarını mezhep ambalajına sarmış Irak ve Arap coğrafyasındaki Şii kuşağı parmağında oynatmaktadır. Irak, İran ajandasına teslim olduğu sürece kendi ayakları üzerinde durmayı başaramayacaktır.

Benzer konular