Hibrit terörist

FETÖ’cü Mevlüt Mert Altıntaş, DEAŞ/PKK’lı intihar saldırganlarını çok aşan komplike bir terörist. Psikolojik sorunları olsa da anlık karar vermedi. Bir istihbaratçı gibi kendini gizledi, başka gruplara sızdı, yanlış yöne sevk edecek izler bıraktı, aylar süren planlar yaptı ve günü geldiğinde kendini ‘patlattı’. Hem istihbaratçı, hem intihar saldırganı.

Mevlüt Mert Altıntaş, 24 Haziran 1994’te Manisa’nın Şehzadeler ilçesinde doğdu. 2012 yılında polis okulu sınavlarını kazanarak İzmir Rüştü Ünsal Polis Meslek Yüksek Okulu’na gitti.
12 Haziran 2014’te mezun oldu ve 15 gün sonra Ankara Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’nde göreve başladı. Polis okulundaki neredeyse tüm arkadaşları verdikleri ifadelerde, “sessiz, sakin, içine kapanık ve çok dikkat çekmeyen biri” olarak niteledikleri Altıntaş’ın FETÖ evlerine ve toplantılarına gittiği anlatıyor.

“EVET BİZ FETÖ’CÜYDÜK”

Karlov suikastından bir yıl kadar önce hedef şaşırtmak için en yakın arkadaşı Sercan Başar ile takıldıkları Nurettin Yıldız grubu ve diğer gruplardaki kişiler de ikilinin kendilerini 17-25 Aralık’tan sonra FETÖ’den ayrılan kişiler olarak tanıttıklarına dikkat çekiyor.

ALTINTAŞ’IN BAĞLI OLDUĞU HİYERARŞİ

Polis soruşturmanın başlarında Altıntaş ile birinci derece yakınlarının ByLock vb. kayıtlarını tespit edemedi ancak 2017 yılında ele geçirilen Micro SD durumu değiştirdi. Emniyet bünyesindeki üyelerini fişleyen FETÖ, Altıntaş ile ilgili de kayıtlar tutmuştu.
Buna göre Altıntaş, 17-25 Aralık sürecinden önce FETÖ üyesiydi ve ‘ayrıldı’ notu düşülmüştü. Zümre başkanı Sait Yılmaz, öğretmeni Şahin Söğüt ve vekili de Ramazan Yücel’di.

RENKLENDİRME TAKTİĞİ

Yılmaz ifadesinde Altıntaş’ın kendisine bağlı bir örgüt mensubu olduğunu ve 17-25 Aralık’ta örgüt yönetiminden “gizlenmek için diğer grupların içerisine dağılın” diye emir aldıklarını itiraf etti.
FETÖ’nün üyelerini diğer cemaat, tarikat, siyasi parti ve gruplara yönlendirmesine verdiği isim “Renklendirme”.
Altıntaş ev arkadaşı Sercan Başar ile birlikte “renklendirilerek” Nurettin Yıldız grubuna bağlı “Sosyal Doku Vakfı”nın uzantısı olan “Sosyal Doku Ankara Gönüllüleri Grubu”na sızdı.
Mart 2016’ya kadar “İyilikhane Yetimlerle Dayanışma Derneği” dışında herhangi bir derneğe, vakfa, kuruluşa yardım etmeyen Altıntaş, sonraki 5 ay içerisinde tamamı farklı illerde bulunan 4 farklı derneğe bağışta bulundu.
19 Aralık 2016’da Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov’u vurmadan sadece 1 gün önce yani 18 Aralık’ta, “renklendirme” zamanında satın aldığı ve kapağını bile açmadığı kitaplarını yine “renklendirme” dönemindeyken tanıştığı İsmailağa cemaatinden İbrahim Bilal Oduncu’ya bir valiz içinde hediye etti. Valizde doğal olarak Fetullah Gülen’i ve FETÖ’yü çağrıştıracak bir kitap yoktu.

SARAÇHANE’YE İZ BIRAKMAK

Altıntaş, suikast hazırlığı yaparken ilginç bir adım daha attı.
8 Ekim’de Söke’den İzmir’e, oradan uçakla İstanbul’a geldi. Sosyal medyada tanıştığı Enes Asım Silin ile Fatih Saraçhane Parkı’nda görüştü. Silin ile buluşma amacı ABD’nin “El Kaide”ci iddiasında bulunarak hakkında Türkiye’den bilgi istediği Abdulkadir Şen ile buluşmaktı. Altıntaş’ın niyeti sadece şaşırtacak izler bırakmaktı. Uçak kayıtlarına göre aynı gün İzmir’e döndü.
Belli ki FETÖ, Abdulkadir Şen’in sosyal medyadaki “Rusya dünya ile alay ediyor, ‘sivilleri hedef aldığımıza dair geçerli kanıt yok’ diyor. Moskova metrosu patlayınca görürler alayı” şeklindeki mesajını kullanışlı görmüştü.
Şen’in FETÖ’cü polisler tarafından 17-25 Aralık’ın hemen ardından 14 Ocak 2014’de gözaltına alındığını hatırlatalım.

VE AYNI ANDA HAREKETE GEÇİYORLAR

14 Şubat 2016.
Ankara Yenimahalle’de Sercan Başar ile kalan Altıntaş, ortak kullandıkları laptop üzerinde “El Kaide – Sen ancak kendinden sorumlusun” başlıklı bir video izledi. Şubat ayı MİT ve BTK’daki kripto FETÖ üyelerinin Karlov ile ilgili istihbarat toplamaya başladığı ve organizatör Mustafa Timur Özkan’ın cinayet mahalline dönüşen sergi teklifini (12 Şubat) Rusya’nın Ankara Büyükelçiliği’ne götürdüğü aydır.

TÜRKİYE-RUSYA SAVAŞI ÇIKACAK

Kritik iddianameyi hazırlayan Ankara Cumhuriyet Savcısı Adem Akıncı’ya göre Karlov’un öldürülmesi kararı Ocak-Şubat 2016’da alındı. Türkiye ile Rusya arasında 24 Kasım 2015’te patlayan uçak krizi henüz tazeydi. Suikastı tasarlayanlar Rusya’nın Ankara’daki 1 numaralı temsilcisine yönelik suikastın, iki ülkeyi savaşın eşiğine getirebileceğini hesapladı.
Savcı, FETÖ yöneticilerinin Ocak 2016 yılında ABD’deki bazı otellerde uçak krizinden sonra Türkiye ve Rusya’yı savaşın eşiğine getirmek, Suriye krizini çözümsüz hale getirmek için toplantılar yaptığını ve suikast kararının burada alındığını belirtiyor.
Bunu hem FETÖ hem de arkasındaki istihbarat örgütleri istiyordu. Karlov’un öldürülme kararı Fetullah Gülen’e iletildi, onay alındı ve hücreler harekete geçti.
Mevlüt Mert Altıntaş, El Kaideci gibi görünmek için çaba göstermeye devam etti. Suikastı gerçekleştirdiği ana kadar Youtube’da aralıklarla “El Kaide, Nusra” videoları izledi. Fakat bu videoları hedef şaşırtmak için izlediği her videoya sadece 3-4 saniye vakit ayırmasından belliydi.

ALTINTAŞ’TA 2. TELEFON VARMIŞ

Karlov soruşturmasını yakından izleyenler Altıntaş’a ait iPhone 4S telefonun şifresinin yurtdışından yabancı uzmanlar getirilmesine rağmen kırılamadığını ve içeriğine ulaşılamadığını bilir.
Savcı “dünya üzerindeki geçerli son yöntem kullanıldı” diyor. Siber güvenlik-hackerlik konusunda yetkin olan Rusya soruşturmaya dahil olmasına rağmen şifrenin neden kırılamadığının cevabını bilmiyoruz.
Ama iddianamenin açıklanmasıyla birlikte, suikasttan neredeyse 2 yıl sonra Altıntaş’ın hatsız Turkcell T50 marka ikinci bir telefon kullandığını öğreniyoruz. Suikastın belki de perde arkasını deşifre edecek bu telefon ortada yok.
Altıntaş’ın örgütteki abisi ve suikast emrini kendisine getiren BTK çalışanı (Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu) Şahin Söğüt de üzerinde hat bulunmayan bir telefonla yakalandı. Gözaltındayken tuhaf bir biçimde kendini tuvalete kilitleyip telefonu parçaladı.
Bu nedenle iki ismin takibe takılmamak için sim kart kullanmadan sadece wifi üzerinden haberleştikleri tahmin ediliyor.

iPHONE 4S ŞAŞIRTMACA MIYDI

Altıntaş’ın iPhone 4S’i Karlov’u öldüreceği sergi salonuna beraberinde getirmesi ise artık örgütün bir başka şaşırtmacası ve oyalama taktiği olarak görülüyor. Sonuç olarak savcılık, iPhone 4S’i çözmeyi şimdilik bir kenara bıraktı.
Altıntaş, Karlov’u saat 19.05’te vurduktan kısa süre sonra öldürüldü. Buna rağmen aynı gün saat 21.25’te gmail hesabına girildi. Daha sonraki incelemede Altıntaş’ın öldürüldükten sonra mailine ve sosyal medya hesaplarına defalarca girildiği anlaşıldı. Savcının ulaştığı sonuca göre mail ve sosyal medya hesaplarına ulaşan kişiyle Altıntaş’a “Karlov’u öldür” emrini ulaştıran kişi aynıydı: Hacettepe Üniversitesi Elektrik ve Elektronik Mühendisliği mezunu Şahin Söğüt.

GİZLİ HÜCRELERE BÖYLE ULAŞILDI

Suikasttaki en kritik nokta henüz mesleğinin başındaki Altıntaş’ın Karlov’un koruma kullanmadığını bilebilmesiydi.
Karlov soruşturmasını yürüten yetkililer, herhangi bir “Yalnız Kurt” teröristin veya El Kaide/DEAŞ’lının ulaşamayacağı bu altın değerindeki bilginin kaynağını ararken FETÖ’nün MİT, polis ve BTK’daki gizli hücrelerine ulaştı.

CASUSLUĞU ANLATTI

MİT’in İstihbarata Karşı Koyma biriminde Rusya masasında görev yapan “Vedat” kod adlı MİT çalışanı Vehbi Kürşad Akalın kısa süre içinde yakalandı. Yakalandıktan sonra da verdiği bilgilerle suikasta ışık tutmakla kalmadı, FETÖ’nün yabancı ülkeler adına nasıl casusluk yaptığını açığa çıkardı.
Önce suikast.
Karlov’un öldürülmesi kararı alınmıştı.
BTK’da çalışan örgüt abisi Hüseyin Kötüce, Akalın’dan ‘çok gizli’ bilgiler istedi: Ankara’daki Rusya Büyükelçiliği nasıl korunuyor, içeride ve dışarıda güvenliği kim sağlıyor? Karlov nasıl biri, eve gider gelirken, toplantılara katılırken yanında koruma var mı, aracına koruma aracı eşlik ediyor mu?
Akalın birçok gizli istihbaratla birlikte Karlov’un Türkiye’de kendini güvende hissettiği için koruma ihtiyacı duymadığı bilgisini paylaştı.
Bilgileri Kötüce’den isteyen ise “Sadık” kod adını kullanan abisi Cemal Karaata’ydı. Kötüce’nin anlattığına göre de “Sadık”ın üstünde “Vedat” kod adını kullanan MİT imamı Cengiz Özkan vardı. Ama Sadık/Cemal Karaata zaten bizzat Fetullah Gülen ile görüşebilen biriydi. Karaata aynı zamanda Şerif Ali Tekalan’ın rektörlük yaptığı dönemde Fatih Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yapmıştı.
“BU İŞİN İÇERİSİNDE FETÖ VARDIR”

İşte deşifre olunca MİT’ten atılarak tutuklanan Vehbi Kürşad Akalın’ın suikast zincirini gözler önüne seren ifadeleri: Ben o incelemeler neticesinde saldırganın kısa süre içerisinde radikalleştiğini fark etmiştim. Şahsi görüşüm bu işin içerisinde FETÖ vardır, ancak örgütün işin ne kadar içerisinde olduğunu bilemiyorum. Ben Mevlüt Mert’in psikolojik sorunlar yaşayan bir kişi olduğunu, örgüt tarafından bu nedenle seçilmiş olabileceğini düşünüyorum.
Eylemi gördüğümde şahsın kesinlikle eğitim aldığını düşünmüştüm. Büyükelçinin Türkiye’de kendisini güvende hissettiği için koruma kullanmadığını biliyordum. Bunu Yusuf kod adlı (Hüseyin Kötüce) şahsa da iletmiştim. Benim Yusuf’a vermiş olduğum bilgileri kullanmış olabilir.

BİLGİLERİ YABANCI İSTİHBARAT SERVİSLERİNE VERDİLER

Ve Akalın’ın Ankara’daki casusluk öyküsü:
Yusuf (Hüseyin Kötüce) bana Rusya’da çalışan MİT görevlisi sayısını da sordu. Bunun benim alanıma girmediğimi söyledim. Yine Rusya’nın Türkiye’deki temsilciklerinde kaç kişinin çalıştığını ve bunlardan kaçının istihbaratçı olduğunu sordu. Ben de bildiklerimi aktarmıştım. Yine ajanların etnik kökenlerini sormuştu. İçlerinde Azeri, Kafkas, Dağıstan kökenli şahıslar olduğunu, hatta bazılarının Müslüman olduğunu söylemiştim.
Ben süreç içerisinde düşündüğümde söz konusu bilginin yabancı ülke servisleriyle paylaşıldığını düşünüyorum. Bunun da söz konusu ülkelerde bulunan FETÖ okulları ve diğer teşkilatların, şirketlerin rahat edebilmesi amacıyla yapıldığını düşünüyorum. Bu sadece Rusya ile ilgili bir husus değil. Diğer bütün ülkelerle ilgili bir husustur. Bizden aldıkları bilgileri belirttiğim sebeplerle paylaşmak için biriktirdiklerini düşünüyorum. Bir ülkeye ait ajanın başka bir ülke tarafına çekilebilmesi amacıyla ellerindeki bilgileri istihbarat servislerine de vermiş olabilir.
Akalın’ın Hüseyin Kötüce’ye vermiş olduğu bilgiler arasında Akkuyu Nükleer Santrali ile ilgili bilgiler de bulunuyordu.

CEMAL KARAATA’YI BULUP KONUŞTURUN

Hüseyin Kötüce de yakalandığında topladığı bilgileri “suikast” için kullanıldığını bilmediğini iddia edip, “Bilsem böyle bir işe kesinlikle girişmezdim. Benim saldırı ile alakam yoktur ancak bunu nasıl ispat edeceğimi bilemiyorum” dedi.
Kötüce’ye göre kilit konumdaki kişi Cemal Karaata ve konuşsa her şey çözülebilir.
Suikasttan hemen önce ve sonra Hüseyin Kötüce ile Şahin Söğüt’ün telefonla 3 kez irtibat kurdukları belirlendi.
Türkiye-Rusya arasında savaş çıkartmak için yapılan suikastın tam merkezindeki Kötüce yakalandığında CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu “Kaçırıldı” diyerek Meclis’e soru önergesi vermişti.
Bir parantez de Altıntaş ile birlikte diğer cemaatlere sızan Sercan Başar için açalım. Başar, Altıntaş’ın 24 saatini kontrol ediyordu. Altıntaş’ın annesi Hamdiye Altıntaş, Başar için, “Ankara’da dışarıya gezmeye gittiğimizde yanımızdan ayrılmayan bir kişiydi” yorumunu yapıyor.
Rus elçinin öldürüldüğü “Gezgin Gözüyle Kaliningrad’dan Kamçatka’ya Rusya” serginin organizatörü Mustafa Timur Özkan’a gelince… Özkan’ın FETÖ’nün kare ası içindeki Şerif Ali Tekalan ile 2008-2015 yılları arasında 25 mail yazışması tespit edildi.

TEK TETİKÇİ ALTINTAŞ OLAMAZ

Karlov öldürüldüğü zamanı hatırlayalım.
Türkiye 15 Temmuz darbe girişiminin henüz şokunu atlatamamış, güvenlik bürokrasinin içinde devletin verdiği silahı kullanan binlerce kişi kripto FETÖ’cü olduğu için açığa alınıyor. Ve herkes yeni suikastların endişesini taşıyor. Belki yazılmadı ama FETÖ’nün suikast için gizli eğitimler verdiği timler olduğu çokça konuşuldu.
Gerçekten de örgüt içinde bir “suikast organizasyonu” varsa tetikçilerin ya da intihar saldırısı yapacak teröristlerin Mevlüt Mert Altıntaş ile sınırlı olduğunu düşünemeyiz.
Mevlüt Mert Altıntaş, DEAŞ/PKK’lı intihar saldırganlarını çok aşan komplike bir terörist.
Psikolojik sorunları olsa da anlık karar vermedi.
Bir istihbaratçı gibi kendini gizledi, başka gruplara sızdı, yanlış yöne sevk edecek izler bıraktı, aylar süren planlar yaptı ve günü geldiğinde kendini patlattı. Hem istihbaratçı, hem intihar saldırganı.
Varsa yeni suikast hücreleri mutlaka bulmalıyız.
İddianamede TRT’nin Rus elçinin katılacağı sergiye canlı yayın için 3G göndermesinin bu kadar mesele edilmesi ise anlaşılmaz. Suikastla ya da FETÖ’yle bağı olan çalışan varsa tabii ki yargılansın.
Ancak, “Başka kültürel etkinlikler 3G ile izlenmezken, bu sergi niye izlendi” şeklindeki hüküm gazeteciliğin doğasına aykırı.

Benzer konular