Hedef Türkiye

Dünyadaki silahlanma yarışı dudak uçuklatır boyutlarda. Evsizlerine ev, işsizlerine iş, açlarına ekmek sağlamayan pek çok ülke, milyarlarca dolarını silaha yatırıyor. Kin ve düşmanlıkların üzerine ekilen ‘korku tohumu’ özellikle Ortadoğu gibi coğrafyaları alacakaranlık kuşağına çeviriyor. Eller sürekli bir tedirginlik içerisinde tetiği kavramak zorunda kalıyor.

Diğer yandan silahlanma yarışında tıpkı pek çok sahada olduğu gibi ABD, Çin, Rusya, İngiltere, Almanya ve Fransa satıcı, diğerleri ise alıcı. Muhtemelen hiçbir zaman kullanılmayacak ve gelecekte imhası için milyarlarca dolar harcanacak bu silahlar, batılıların korku ticareti ve kandan beslenme geleneğinin bir neticesi. Bu yüzden meseleyi sadece savunma ihtiyacına has bir durum olarak görmek yanıltıcı olacak.

Silahlanma yarışında Trump’ın tavrı oldukça net. ABD’deki okullarda öğretmenlerin silahlanmasına izin veren Trump, yaklaşan seçimlerde 2. dönemi de garantilemek istiyor. Bunun yolunun silah endüstrisini beslemekten geçtiğinin farkında. Bu bağlamda en belirleyici hamlesini Suudi Arabistan Kralı ile yaptığı telefon görüşmesinde yaptı. Alaycı üslubu gözlerden kaçmadı.

Silahlanma bahsinde Türkiye’yi diğerlerinden iki unsur ayırıyor. İlki Türkiye’nin savunma sanayiinde yüzde 76 ile dışa bağımlılığını bitirmiş bir ülke olması. Ankara bu bağlamda çevre ülkelerden dikkate değer bir ayrışma yaşıyor. İkincisi, silahlar daha ziyade Türkiye’nin periferine yığılıyor. Ve de Türkiye’nin savunma sahasındaki bağımsızlaşması bazılarını hiç mi hiç memnun etmiyor.

Akdeniz’deki enerji gerilimi, Körfez ülklerinin Türkiye’ye yönelik hasmane tutumundaki artış, ABD’nin terör örgütlerine özelde de Irak ve Suriye’de PKK ve uzantılarına sağladığı sillah yardımları, Mısır’daki firavun rejiminin Türkiye’ye yönelik kini, İran, Irak, Suriye, Yemen, Libya gerilim ya da savaşları, Ukrayna ile Rusya arasındaki savaş, Yunanistan’ın korku denizinde yüzdürülmesi, İsrail’in bölgedeki gerilimden beslenmesi, Şii ve Vahhabi hattındaki gerginlikleri ve daha fazlası namluların çevremizde konuşlandığının en açık göstergesi. Buna Avrupa’nın; Fransa, Almanya ve İngiltere’nin Ali Cengiz oyunlarını da siz ekleyin!

Kısaca SIPRI olarak bilinen Stockholm Uluslalararası Barış Araştırmaları Enstitüsü Nisan ayı sonunda 2018 yılına ait silahlanma rakamlarını kamuoyuna açıkladı. Buna göre soğuk savaştan bu yana silahlanma rekoru kırılmış durumda. Evet, dünya silahlanıyor. Bunun ne anlama geldiği mâlûm. Uluslararası arenada gerilim had safhada. Ortadoğu, Doğu Avrupa, Asya Pasifik gibi son derece hareketli fay hatları her gün biraz daha esnerken, büyük bir savaşın nereden patlak vereceğine dair yorumlar hızını artırmış durumda. Yeni savaşlar, yeni yıkımlar ve elbette yeni mülteci akınları demek. Suriye kriziyle tetiklenen mülteci dalgasının Batı’da aşırı sağı tetiklemesiyle oluşan büyük travma gittikçe derinleşirken yeni bir dalganın ne tür sonuçlara yol açacağı kocaman, ürkütücü bir belirsizlik.

Rakamlar ne diyor?

SIPRI raporuna kestirmeden şöyle bir baktığımızda göze çarpan bazı rakamlar mevcut. 2018 yılında küresel silahlanma rakamı geçen yıla oranla 2.6 artış gösterip 1 milyar 822 milyon dolara ulaşmış. 2009 rakamlarına göre artış yüzde 5.4. Bu, soğuk savaş sonrası en düşük rakamın görüldüğü 1998 yılına göreyse tam yüzde 76’lık bir artış demek. Neredeyse tam iki misli.

Silahlanma yarışında başı çeken beş ülkeye gelirsek; ABD, Çin, Suudi Arabistan, Hindistan ve Fransa. Bu beş ülkenin toplamda payı yüzde 60. Rusya altıncı sırada. Küresel silahlanma yarışı daha ziyade ABD ve Çin arasında geçiyor. İki ülkenin toplamı diğer tüm dünya ülkeleri tarafından harcanan rakamın yarısına tekabül ediyor.

Yarısı ABD ve Çin, diğer yarısı tüm dünya

ABD 2018 yılında silahlanmaya 649 milyar dolar ayırmış. Çin tarafından harcanan meblağ ise 250 milyar dolar. Çin askerî harcamalarını yüzde 5 oranında artırmış, Hindistan ise yüzde 3.1. Üst sıralarda yer alan Suudi Arabistan yüzde 6.5, Rusya yüzde 3.5, Fransa ise yüzde 1.4 civarında bir azalma yaşamış. Silahlanma rakamlarında artış görülen bölgelere bakıldığında Batı ve Orta Avrupa; Orta, Güney ve Doğu Asya ile Kuzey Amerika dikkat çekiyor.

ABD satıyor, Suudiler alıyor

Dünya silah pazarının en büyük üreticisi ABD, 98 ülkeye satış yaparken en büyük alıcısı tahmin edileceği gibi Trump’ın paspasa çevirdiği Suudi Arabistan. ABD’nin askerî alanda en büyük ihraç kalemi ise yüzde 53’lük paya sahip olan savaş uçakları.

Son beş yılda 14 ülkeye 255 savaş uçağı satan ABD’nin bir diğer önemli ihraç kalemiyse yüzde 19 paya sahip güdümlü füzeler. ABD aynı dönemde 400 Cruise füzesi, 124 balistik füze ve 36.500 tank füzesi satışı gerçekleştirdi. Küresel silah satışında aslan payına sahip olan ABD’nin ithalattaki yeri ise epey aşağılarda. Silah alımında 16. sırada yer alan ABD’nin bir diğer dikkat çeken yanı, son 5 yılda dış ülkelerden yaptığı satın almaların neredeyse yarı yarıya azalması.

En büyük alıcı Körfez

Küresel silahlanma yarışında ABD ve Çin’in ardından üçüncü sıradaki Suudi Arabistan son beş yılda silah alımını iki misline çıkarmış durumda. Bu rakamın üçte ikisini ABD’den satın alınan silahların oluşturması dikkat çekiyor. ABD’den satın alınanlar listesinde Cruise füzesi taşıyan 56 savaş uçağı bulunuyor. 2019-2023 yılları arasında yine ABD’den gelecek 98 uçak savar, 7 savunma sitemi ve 83 tank mevcut.
Suudilerin kankası Birleşik Arap Emirlikleri’nin satın aldığı silahların da yüzde 64’ü Amerikan menşeli. Yine Kuveyt benzer şekilde ülke savunmasında yüzde 65 oranıyla ABD’ye bağımlı. Ortadoğu coğrafyasındaki silahlanmanın en ilginç örneklerinden birini Irak oluşturuyor. 2003 yılındaki Amerikan işgalinin travmasını henüz atlatamayan, iç istikrarına bir türlü kavuşamayan ülkenin son beş yılda silah alımını yüzde 135 artırması not alınası bir durum.

Kuzey Afrika’ya dikkat

Afrika kıtasına yapılan silah satışlarında yüzde 56 oranıyla en büyük alıcıların Müslüman Kuzey Afrika ülkeleri olması yine ilginç bir durum. Toplam nüfusları bir Mısır etmeyen Cezayir, Libya, Fas ve Tunus’un yüzde 75’lik silah alımı özellikle Libya ve Cezayir özelinde petrol paralarının nereye gittiğini bir şekilde izah ediyor. Kıtanın silahlanma rekoru kıran ülkesiyse toplam rakamın dörtte birini tek başına temsil eden Güney Afrika Cumhuriyeti. Güney Afrika, kıtanın toplam silah ithalatının yüzde 25’ini tek başına gerçekleştiriyor.

11 Eylül dönüm noktası

Bu arada yıllar içindeki hareketliliği veren SIPRI rakamları önemli bir gerçeğe işaret ediyor. 1990’lı yıllarda büyük bir daralma yaşayan silah sektörü, 11 Eylül 2001 sonrası istikrarlı bir büyüme trendi gösterip neredeyse iki misline ulaşıyor. Bunu bir tesadüf olarak mı görmeli? Elbette değil.

1990 yılındaki Körfez Savaşından sonra şaşırtıcı bir inişe geçen silahlanma rakamlarının 2001’de tırmanışa geçişinin Bush ailesi ve de temsil ettiği Amerikan silah sektörüyle doğrudan ilişkisi var. 1990 yılındaki Körfez Savaşı’nın başında Baba Bush var ve silah tüccarları açısından işler tıkırında. Baba Bush gidince büyük bir çöküş söz konusu ve acilen oğul Bush’un başkanlığa taşınması gerekiyor. Oğul Bush’un seçimleri nasıl kazandığını bir hatırlayalım.

Florida’da dönen dolapları en iyi bilenler Amerikan silah lobisinin kolu her yere uzanan adamlarından başkası değil. Oylar tekrar tekrar sayıldı, mahkemeye bile gidildi. ‘Uygunsuz gerçek’ adıyla küresel iklim değişimi belgeseli yapacak zihniyetteki bir adamın başkan seçilmesini silah lobisi kesinlikle hazmedemezdi. İşler iyice dibe vuracaktı. Tıpkı dedesi ve Körfez Savaşı’nı çıkaran babası gibi aileden silah taciri oğul Bush kazanmalıydı. Nitekim öyle de oldu.

Başkan atayan silah sektörü

11 Eylül bir milattır. Zira bir lobi grubu olarak her zaman güçlü olan Amerikan silah sektörü mevcut durumla yetinmeyip doğrudan siyasete müdahil oldu ve kendi başkanını sisteme dikte etmeyi başardı. Fakat bu o derece bir hinlikte yapıldı ki, Bush ailesinin pek çok yatırımı içinde silah sektörü bilhassa arka plana itildi, kamuoyunun gözünden kaçırıldı. Oysa Bush’lar nesiller boyu silah sektörünün kalbinde yer aldı. Hatta dedeleri Sam Bush Federal Silah Endüstrileri Kurumu’nun yönetim kurulunda söz sahibi oldu.

Senatör Prescott Bush’un şirketi Dresser Industries, aynı zamanda bir bomba üreticisi olup, İkinci Dünya Savaşı’nda Japonya’nın başkenti Tokyo’ya atılan yangın bombalarını üretti. Bush’lar atom bombası projesine teknoloji üreterek katkı verdi. ABD silah sektörünün büyük kazançlar elde ettiği Körfez Harekâtıyla Afganistan ve Irak İşgalleri Bush’ların başkanlığı döneminde gerçekleşti.
Trump yangına benzin döktü

Amerikan silah sektörü, daha kampanya döneminde milyonlarca dolar bağış yapmak suretiyle Trump’ı avucuna almayı bildi. 26 Nisan’da Ulusal Tüfek Birliği’nin Indianapolis kentinde yıllık olağan toplantısı yapıldı. Başkanlık koltuğuna oturdu oturalı silah sektörünün davetini geri çevirmeyip her yıl düzenli olarak katılmayı gelenek haline getiren Trump ortalığı fena karıştırdı.

Sipariş ürünü konuşmasında ülkesinin 2013 yılında Obama döneminde imza attığı BM Silah Ticareti Anlaşması’ndan çekileceğini duyuran Trump, bireysel silahlanmaya övgüler yağdırmayı ihmal etmedi. Amerikan anayasasında silah sahibi olmaya imkan veren maddenin saldırı altında olduğunu söyleyen Trump, bu hakkı en çok kendisinin savunduğunu özenle vurguladı.

Silahlanma hakkını savunanlara 2020 seçimlerinde sandığa gitme çağrısı yaparak “Silahlarınızı elinizden almak istiyorlar. Gidin, oyunuzu kullanın” şeklinde nara attı. Silah tacirlerinin küresel siyaset üzerindeki etkisi malum. Fakat 11 Eylül sonrası bu etkinin hangi noktaya ulaştığını gerek silahlanma rakamları, gerekse Trump’ın son hamlesi net bir şekilde ortaya koyuyor.

Benzer konular