Dünyaya meydan okuyan adam

Dünyayı kendilerinden ibaret gören bir yapıya itiraz ederek özellikle yeni gelişen ülkeler için bir rota çizen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Dünya beşten büyüktür” sözünü Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda da tekrarladı. Bu, dünyaya hâkim olmaya çalışan güçlere sadece “Biz varız” demekle kalmayan, bunun her ortamda dile getirileceğini hatırlatan bir söz.

1945’te kurulduğunda verdiği vaatleri çok da iyi tutamayan Birleşmiş Milletler’in eksikliği yıllar içinde pek yüzüne vurulmadı. Büyük çaptaki uluslararası ihtilaflar için çözüm üretmesi beklenen kuruluş, İsrail-Filistin sorunu, Sırp- Bosna Savaşı, Sovyetler Birliğinin Afganistan saldırısı, Hindistan-Pakistan gerginliği, Dağlık Karabağ sorunu, Körfez savaşı ve Amerika’nın Irak’ı işgali sırasında çözüm üretememişti. Hemen bir not düşelim: Güvenli ilan edilen Srebrenitsa’da gerçekleştirilen katliamı unutmak mümkün mü?

Bu kadar iddialı bir gerekçeyle kurulup hanesine bu kadar başarısız işler ekleyen BM’yi tek başına suçlamak anlamsız. Daimi üyelerden herhangi birinin vetosu ile işlevsiz hale gelen Güvenlik Konseyi’nin çözüm üretebildiği söylenemez.

Ancak bu “acı” gerçek şimdiye kadar dillendirilmemişti. O yüzden Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda duvara çarpan sözlerin bazılarının hoşuna gitmediğini düşünebiliriz. Sözlerin sahibi dönemin Türkiye Başbakanı olan Recep Tayyip Erdoğan:

“Modern dünya tarafından sergilenen bu çifte standart, çok geniş halk yığınları nezdinde ciddi bir güvensizlik oluşturmaktadır. Şu anda çatısı altında bulunduğumuz Birleşmiş Milletler’e, uluslararası kurum ve kuruluşlara karşı vicdanlarda oluşan güvensizlik duygusu, adalet duygusunu zedelemekte, milyonlarca insanı umutsuzluğa sevk etmektedir. Bugün karşı karşıya kaldığımız uluslararası terörün en temel beslenme kaynaklarından biri de işte bu güvensizlik duygusudur. Mazlumlara yönelik çifte standart, çocukların katledilmesine karşı sergilenen kayıtsızlık, tüm dünyada teröre oksijen sağlamaktadır. Birleşmiş Milletler’den ve uluslararası kurumlardan umutlarını kesen kitleler, çaresizlik ve umutsuzluk içinde terörün tuzağına düşüyorlar.”

Mursi’nin askerler tarafından zorla devrildiği, Ukrayna’nın yolsuzluk ve ekonomik darboğazla cebelleştiği, Suriye’de 17 bin çocuğun hayatını kaybettiği bir dönemde yapılan bu konuşmanın en can alıcı noktasıysa, Erdoğan’ın elinin 5 parmağını göstererek söylediği “Dünya beşten büyüktür” cümlesi oldu.

Beş daimi üyesinden birinin vetosuyla tamamen işlevsiz hale gelen ama bütün dünyayı temsil etmek iddiasındaki örgütün çelişkisi bundan iyi özetlenemezdi. Bütün dünyaya karşı beş ülke.

Dünyanın birçok ülkesinde açlık ve sefalet baş göstermişken ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa’yı kapsayan beş ülkenin bir başka sorunu daha var: Bir ülke bile 1.5 milyarlık İslam dünyasını temsil etmiyor.

Erdoğan’ın ilk kez 2013’te sarf ettiği slogan yine bir konuşmasının daha odak noktasıydı. Erdoğan Suriyeli mültecilere karşı Avrupa Birliği standartlarını işletmeyen BM’yi şu sözlerle eleştirdi:

“Güvenlik Konseyi’ni, temsil niteliği güçlendirilmiş, daha demokratik, adil, şeffaf ve etkin kılacak kapsamlı bir reform üzerinde mümkün olan en geniş uzlaşmayı sağlamalıyız. Birleşmiş Milletlerin reforme edilmesi gerekir. Özellikle barışı koruma ve inşa faaliyetlerinin daha etkin hale getirilmesi konusunda Genel Sekreter Ban Ki-Mun önderliğinde atılan adımları takdirle karşılıyoruz. Bununla birlikte uluslararası barış ve güvenliğin temininden sorumlu ana organ olan BM Güvenlik Konseyi reforme edilmekçe bu çabaların tam manasıyla amacına ulaşamayacağı açıktır. İşte bu sebeple, ‘Dünya 5’ten büyüktür” gerçeğini her fırsatta, uluslararası kamuoyuna hatırlatıyoruz, hatırlatıyorum.”

Erdoğan, FETÖ darbe girişimine karşı suskun kalanlara da tüm liderlerin önünde bir mesaj verdi:

“Unutulmasın ki Türkiye’deki darbe girişimi aynı zamanda dünya demokrasisine de yapıldı. Milletimiz o gece darbe heveslilerine tarihi bir ders verirken demokrasiye inanan tüm halklar için de ilham kaynağı oldu. Bu yeni nesil terör örgütü sadece Türkiye’nin değil varlık gösterdiği 170 ülkenin tamamı için bir milli güvenlik tehdididir. Diğer bir deyişle bugün bu genel kurulda temsil edilen ülkelerin büyük bölümü bu yapılanmanın tehdidi altındadır. Bu örgüt Türkiye’nin ötesinde tüm dünyayı boyunduruğu altına almak gibi derin bir zihni sapkınlık içindedir. Örgütün (FETÖ) temel stratejisi eğitim, diyalog, hoşgörü, sivil toplum kuruluşu kisvesi altında devlet kurumlarına sızmak, toplumu etkilemek, ekonomik kaynaklara hâkim olmaktır. Bu kürsüden tüm dostlarımıza kendi güvenlikleri için, ülkelerinin geleceği için Fetullahçı Terör Örgütü’ne karşı gerekli önlemleri süratle almaları çağrısında bulunuyorum. Bizim yaşadığımız tecrübeyle sabittir ki FETÖ ile bu aşamada mücadele etmezseniz yarın çok geç olabilir. Bu vesileyle bu örgütün kurumları ve örgütle bağlantılı kişiler tarafından kullanılan ‘Türk, Türkiye’ gibi ifadelerin kesinlikle ülkemizle bir ilgisi bulunmadığını da belirtmek isterim.”
Suriyeli mültecilerin durumunu da hatırlatan Erdoğan yalnız BM’nin değil AB’nin de bu konudaki çelişkili tavrına dikkat çekti:

“Türkiye mülteciler için şu ana kadar 12.5 milyar dolar harcadı. STK’lar, belediyelerimizin yaptığı harcamalar bir o kadar. Yani toplamda 25 milyar dolar gibi bir harcama yapılmıştır.

Peki dünyadan bize ne geldi? Şu anda çatısı altında bulunduğumuz BM’den bize gelen destek 525 milyon dolardır. Başka Başka herhangi bir şey yok. Peki AB’den gelen bir şey var mı? Ne yazık ki AB de verdiği sözleri tutamamıştır. UNICEF’e sadece gönderdikleri 178 milyon dolardır, o kadar. Fakat Türkiye’ye gelen herhangi bir yardım bu konuda söz konusu değildir. Biz meselenin başından beri bu olayın tüm insanlığın ortak meselesi olduğu inancıyla bölgesel ve küresel aktörlerle iletişim ve iş birliği içinde hareket etmeye özen gösterdik. Komşumuz ve akrabamız Suriyelilerin yaşadığı bu kıyamete sessiz kalamazdık, kalmadık.

Bu insanlara desteğimize devam edeceğiz. Başta AB olmak üzere bize katkı sözleri verenler sözlerini yerine getirmedi. Aynı şekilde BM’den de bekliyoruz. Uluslararası toplumun katkısı sadece 525 milyon dolarda kalmamalı. Tüm Avrupalı dostlarıma sesleniyorum; dikenli tel örgülerin yüksek duvarların arkasında huzur aramak beyhude bir çabadır.”

Erdoğan’ın konuşmasında dediği gibi, dikenli tellerin ardında kalanlar için de huzur yok artık.

Benzer konular