2019 yılındaki kritik seçimlere hazırlanan AK Parti şimdiden işi sıkı tutuyor. İl, ilçe teşkilat başkanlıklarına yönetici atarken “ince eleyip sık dokuyacağım” diyor.
Yani siyasetle ticareti karıştıran, en aktif görevlere talip ama ununu elemiş eleğini asmış bir emekli havasında çalışan, vatandaşa yukarıdan bakan, kendi küçük çevresinde bir hegemonya kuranlara müsamaha göstermeyecek.
Ve tabii ki FETÖ’cüleri temizleyecek.
Yüzde 50 değişecek
FETÖ için bir milat belirleyeceksek bu Şubat 2012’deki MİT krizi olur. AK Parti o tarihten bu yana içindeki FETÖ’cülerle zaten mücadele ediyor, etmeye devam edecek.
AK Parti’deki yenilenme ve değişimi gündemin birinci sıralarına çıkaran, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 16 Nisan’daki referandum zaferinden bu yana partideki metal yorgunluğuna dikkat çekmesi.
Parti teşkilatlarında yüzde 50’i civarında bir yenilenme olacağı ifade ediliyor. Pek çok şehirde il/ilçe başkanlığını bırakanların, yeniden aday olmayacağını açıklayanların haberi geliyor.
Defolu adamla mücadele olmaz
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçen hafta Türkiye’nin FETÖ, PKK ve DEAŞ ile mücadele verdiğini, defolu adamlarla bu mücadeleyi yürütemeyeceklerini söyledi:
“Milletimizin bizden beklentilerini karşılayabilecek donanıma ve dinamizme sahip arkadaşlarımızla yolumuza devam edeceğiz. ‘Ben belediye başkanıyım’ havasından geçilmiyorsa yandık. ‘E ben bakanım’ yanından havasından geçilmiyorsa yandık. Yahu mütevazi ol. Öncelikle bizim AK Partililer olarak sapasağlam durmamız lazım. Bencillik batağında çırpınan defolu kişilerle böyle bir mücadeleyi yürütemeyiz.”
Bir “defolu adamlar” sorunu varsa sebebi, defolu adamların her daim işini bilmesi.
“İşini bilmek” biraz da Turgut Özal’ın rüşvetle özdeşleşen
“benim memurum işini bilir” sözünü hatırlatıyor. Merhum Özal’ın bu sözü maalesef “işini bilenlere” hoşgörü gösterdiği şeklindeki yorumlanmıştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu adamlara kesinlikle müsamaha göstermeyeceklerini ifade ederek, bir anlamda “işini bilenlerle işimiz olmaz” diyor.
İşini bilenler partiyi tüketti
İşlerini bilenler çeşit çeşit…
Özal ve partisi ANAP…
ANAP “işini bilen adamlar”la dolduğu için tükendi.
Bugün sahnede olup da işini bilenlerin bir kısmının eski ANAP’lı olması tesadüf mü? Siyaseti ticari kalem olarak görenler, malına mal katmanın bir aracı yapanlar.
Dünyaları kazansalar her daim “aç” olanlar; paraya, makama, güce…
Endişe yok, sadece çıkar var
Maalesef siyaseti lekeleyen tüccar siyasetçilerimiz var. Tarif etmeye gerek var mı bilmiyorum, hepimiz bunları yakından tanıyoruz.
Herhangi bir dünya görüşleri ve idealleri yoktur.
Ülkeye dair kaygıları ve endişeleri de yoktur. Bürokrat ya da işadamı seçkinlerin yanındadırlar. Kalabalıklarla bir işleri olmaz, köşe bucak kaçarlar. Sadece poz verecekleri zaman vatandaşa inerler.
CHP iktidardaysa bildiğiniz laiktirler, ANAP’ın sesi güçlü çıkıyorsa Türkiye’ye çağ atlatan onlardır. Neyse ki bunların sayısı AK Parti’de fazla değil. İşleri yürüyorsa da makbul adam sayılmazlar.
Zafer seven adamlar
İşini bilenler çeşit çeşit dedik ya… Zor zamanlarda ortadan kaybolur, zafer zamanlarında herkesi ezip öne fırlarlar. Hatta zafer konuşmasının yapıldığı otobüsün üstüne ya da balkona kadar çıkmayı başardılarsa değmeyin keyiflerine…
Gezi olayları başlar birileri Türkiye’de sokak terörüyle darbe planlar, İstanbul’da Başbakanlık Ofisi, Ankara’da Başbakanlık Binası, Başbakan’ın evi basılmak istenir. Başörtülü kadınlar, sakallı erkekler ülkeyi esir alan vandallar yüzünden günlerce tedirgin olur.
Bu anlarda cesurca öne çıkacak, sokak teröristlerine bir çift laf edip hadlerini bildirecekler lazım. Daha düne kadar gazetelerde, televizyonlarda görünmek için can atan “X kişisi”ni ararsınız, yaşadığına dair hiçbir iz yoktur.
Savaşın sonucunu bekle
17-25 Aralık’ta FETÖ’cü yargıçlar ve polisler tarihte görülmemiş bir ihanetle başbakan, yüzlerce siyasetçi, bürokrat, gazeteci ve işadamını cezaevine atmak için harekete geçerler.
Hainlere karşı çetin bir savaş başlar. İşini bilenler -sadece siyasetçi değil, işadamı, bürokrat, gazeteci de vardır- kenarda oturup savaşın sonucunu bekler. Kazananın elini havaya kaldırmaya hazırdırlar.
İkili oynayanlar
Kimi de vardır ki hem FETÖ’den hem de hükümetten nemalanmıştır. Kaybet-kaybet durumu söz konusudur. Öne atılır. Kendi geleceğini kurtarmak için arabuluculuk rolüne soyunmaktan başka çaresi yoktur.
Sorsan akil adamdır.
İşini bilenler çeşit çeşit…
17-25 Aralık’tan sonra aylarca FETÖ adına hükümet başta olmak üzere herkesi tehdit eder “ayağınızı denk alın” der. Bugünse FETÖ dedektörü gibi çalışır. Tartıştığı herkese FETÖ’cü der, tehdit eder. İşin garibi sözlerine değer verilir, kabul görürler.
Bunu nasıl beceriyorlar, anlamazsınız…
Mesele ihaleyse gerisi teferruattır
İş bilen “projeci”yi unutmamak lazım.
Uçan kuştan ihale çıkarır. Tek derdi para getirecek, cebi dolduracak bir ihaledir.
Öyle ki biz faniler günlük gelişmeleri okumak için gazete okuruz, projeci adam fırsatlardan haberdar olmak için…
Sabah işe giderken bile gözü bina konduracağı boş bir arsa arar. Biraz muhabbet et, sana satacağı uygun bir malı mutlaka vardır. Kartvizitleri sayesinde devletle ballı iş yapmayı ya da devleti kazıklamayı ticaret diye yutturmaya kalkar.
İşini bilen gazeteciler
Seçilmiş kişilerdir bunlar. Hiçbir mesleki geçmişleri, tecrübeleri olmamalarına rağmen tepeden inerler. Dışarıdan baksan liberal ama aslında safları sıkı seküler bir cemaat.
Hep birlikte sever, aynı anda nefret ederler. Kazara birini işe almışsan yandın, sayıları iki, üç, dört, beş olur. Birbirine benzeyen bir sürü adam… Geçmiş olsun, etrafın sarılmıştır artık.
Mikro bir FETÖ anlayacağınız.
Ha bir de her birinin mutlaka bir fiyatı vardır. Kim daha çok para verirse, ona çalışırlar. “Operasyonel medya” isteyenler için vazgeçilmezlerdir. Vatandaşta pek karşılıkları olmasa da sesleri çok çıkar. Bu biraz da Batı’nın Türkiye’deki şubeleri olmalarından. Kapımıza dayanmış bir alacaklı gibi sürekli üst perdeden konuşurlar.
Gülen’den çok FETÖ’cü
Fetullah Gülen’den çok FETÖ’cü olur, örgüte yol haritası çizecek kadar içeriden konuşurlar.
Sonra devran döner FETÖ ile nasıl mücadele etmemiz gerektiğini dikte ederler. Hatta FETÖ bahanesiyle diğer cemaatlere parmak sallamaya başlarlar.
Güçleri tükenince içeriden bazılarını yanlarına çekip yeni “altın nesil” oluştururlar. FETÖ güçlüyken işini bil, FETÖ tasfiye edilirken işini bil. Bunların selefleri 12 Eylül’de de, 27 Mayıs’ta da işini yürütürdü.
Dikkat klik var
Siyasetin doğasıdır, sürekli bir rekabet ve mücadele içindesinizdir. Yorgun düşüp duraksadınız mı geride kalırsınız. Uyanıksanız, işinizi biliyorsanız bir siyasi klik bulursunuz kendine. Aşırı konforludur.
Kliği tasfiye etmek sizi saf dışı etmek kadar kolay değildir. Sırtınızı oraya dayayın gerisini merak etmeyin. Parti içinde parti, cemaat içinde cemaat. Partilerde her zaman klikler olur. Bunlar siyasetin cilvesi. Fakat sayıları artarsa parti parti olmaktan çıkar derebeyliklere dönebilir dikkat etmek lazım.
Makamın tapusunu alanlar
Adam hasbelkader ya da şöyle diyelim doğru zamanda doğru yerde olduğu bir sırada belediye başkanı/milletvekili olmuştur. Koltuğu ondan geri alabilene aşk olsun.
5 yıl derken 10, sonra 15 yıl hatta 20 yıl kıpırdatamazsın o koltuktan Çünkü koltuğunu korumak için her türlü çirkinliği yapar. Kir bulaştırmasından korkarsın.
Sonra kanıksarsın, kendi haline bırakırsın. O koltuk ona doğuştan gelen, çocuğuna da bırakacağı bir mirasa dönüşür.
Bana trolünü söyle sana kim olduğunu söyleyeyim
Çirkinleşmek demişken, iş bilenimiz medya sahibi olmanın dokunulmazlık ya da ona buna saldırma imtiyazı sağladığı gibi tuhaf bir anlayışa sahipse yine yandık.
Bir gazete ve televizyon kuramayacaktır belki ama sosyal medyada sahip olduğu trol çeteleri herkesi kılıçtan geçirmeye hazırdır.
Bu isimsiz lejyonerlerin kutsalları pek yoktur. Herkese ayar verecek derecede çokbilmişlerdir ama etik, ahlak, hak, hukuk, dürüstlük ve kul hakkının ne olduğuna dair en ufak fikirleri bulunmaz.
Velhasıl işini bilen bu defolularla mücadele etmek hem siyasetin hem bizim boynumuzun borcudur…