Darbe hayalleri bin yıl daha sürecek

Hürriyet gazetesi 25 Şubat 2017 tarihli Hande Fırat imzalı haberi, birinci sayfada “7 eleştiriye 7 yanıt”, iç sayfada ise “Karargah Rahatsız” başlığıyla verdi. Hürriyet bu haberiyle, darbe dönemlerini tarihe gömecek olan referandum arifesinde, darbeler hafızasını canlı tutmak istercesine yine “askeri kaynaklar”dan edindiği bilgilerle, 28 Şubat dönemi haberciliğine imza attı.  Bildik cunta manşetlerini hatırlatan bu başlık, Hürriyet’in darbeler tarihli geçmiş sicilini hatırlamamıza vesile oldu. Bundan 20 yıl önce, seçilmiş hükümete ayar veren “üst düzey askerler”in görüşleriyle hazırladıkları manşetlerle ülkeyi dizayn etmişlerdi. Darbe kışkırtıcılığı haberiyle bir haftadır gündeme oturan Hürriyet’in, 28 Şubat dönemi darbe hizmet dökümünü hatırlatmadan geçmek olmaz diye düşündük.

“Üst düzey askeri yetkililer” dönemi

1997 yılında “irtica ve şeriat tehdidi” senaryoları ile Başbakan Erbakan’ı istifaya, Tansu Çiller’i de koalisyondan çekilmeye zorlayan kartel medyasının başını Hürriyet gazetesi çekiyordu. “Üst düzey askeri yetkililere” dayandırılan emirvari haberlerle hükümet istifaya, asparagas manşet ve haberlerle de TSK defalarca “göreve” davet edilmişti. Nitekim medyayı gerçek bir silah gibi kullananların çabaları sonuç verdi ve 28 Şubat 1997 tarihinde “irtica ve buna karşı alınacak tedbirler” gündemiyle toplanan Millî Güvenlik Kurulu kararlarıyla 54.Hükümet’in parçalanma süreci başladı.

İmza geciktikçe manşetler coştu

Türkiye’nin darbeler tarihini yazacaklar için çok önemli bir kaynak olan Hürriyet’in 28 Şubat manşetleri, MGK kararlarından önce de irtica haberleriyle doluydu. Post modern darbeye hazırlık sürecinde Fadime Şahin, Müslüm Gündüz, Ali Kalkancı haberleri bolca yer alırken, ‘irtica’ tehdit olarak gösterildi. Yine o dönemlerde “İlk hedef Kazan” manşetini atan Hürriyet gazetesi Dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan’ın yargı sistemini çökerteceği vehminden hareketle Mesut Yılmaz’ın ağzından hükümeti indirme planını yayınladı. Bu süreçten sonra manşetler daha da sertleşti ve 28 Şubat 1997’de MGK, dokuz buçuk saat süren bir toplantı yaptı. Bir gün sonra Hürriyet gazetesi haberi, “Tarihi Karar” olarak verdi. Sıra bu kararları dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan’a imzalatmaya geldi. Ancak Erbakan kolay kolay teslim olmadı.  Toplantının üzerinden iki gün geçtikten sonra “Askerin 20 şartı”nı sıralayan Hürriyet, “Bunları yapın” manşetiyle çıktı. 3 Mart’ta ise “Hoca direniyor” başlığıyla dönemin başbakanı Necmettin Erbakan’ın MGK kararlarını imzalamamasını haberleştirdi. Aynı gün gazetedeki Sedat Ergin haberinde ise “Demirel’den ilginç yorum. Erbakan kararları imzalamasa da olur” satırları yer aldı.

Baskıcı basın mı demiştiniz

Bitti mi, bitmedi tabii ki. Hürriyet gazetesi 4 Mart’ta “Ya uy, ya çekil” manşetiyle çıktı. Manşetin spotunda ise “DSP lideri Ecevit ve CHP lideri Baykal dün Başbakan Necmettin Erbakan’a ya laik devleti içinize sindirin ya da çekilin dedi” ifadelerine yer vererek seçilmiş hükümete yol gösterdi. Bir gün sonra “6 milyon imza” haberini manşete çekti. Haberin spotundaki ifadeler, kararları imzalaması için Erbakan Hocaya yapılan baskının devamının göstergesiydi: “30 milyonluk bir kitleyi temsil eden 6 milyon üyeli, Türkiye’nin en büyük 3 işçi ve esnaf konfederasyonu, Milli Güvenlik Kurulu kararlarına tam destek verdi.” Baskılar sonuç verdi ve 6 Mart 1997 tarihli Hürriyet gazetesi “Aynen imzaladı” manşetiyle çıktı: “Erbakan, 5 gündür sürdürdüğü direnişten dün vazgeçerek, MGK kararlarını imzaladı. Gözler bugünkü Bakanlar Kurulu’nda.”

28 Şubat’ı bizzat yönetti

Kararların imzalanmasıyla süreç bitmedi. Kartel medyası kendilerine verilen silahı son kurşununa kadar kullanmak için elinden geleni yaptı. Bugün silahlı bir terör örgütü olduğu kesinleşen FETÖ terör örgütünün lideri Fetullah Gülen’i konuşturup “Beceremediniz artık bırakın” manşetini attı. “Gerekirse silah bile kullanırız” manşetiyle Genelkurmay Başkanlığı’nın irticaya karşı gerekirse silah kullanacağının haberini verdi. “Bu kararlara tam uyulacak” manşetiyle dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Karadayı’nın MGK kararlarının uygulanmasına yönelik Refahyol hükümetine baskı yapmasını “emredici” bir üslupla manşete çekti. “TOBB: Hükümet hemen bitmeli” manşetini yine Hürriyet attı. Tetikçi rolünü büyük bir zevkle sürdürmeye devam eden Hürriyet, cuntacıların himayesindeki sivil toplum örgütleri ve iş dünyası temsilcilerinin hükümete karşı baskı oluşturmasını manşetlerine taşıyarak süreci bizzat yönetti.

Darbeci basın hükümet yıktı

“Gitti gidiyor” bir site ismi değil, o zamanlar Hürriyet’in manşetiydi. Cuntacılar sonunda hedeflerine ulaşmış, ilk kez post modern bir darbe gerçekleştirmişlerdi. Her türlü uydurma haber ve senaryo ile kamuoyunu yönlendirmeyi başaran darbeci basın, attığı manşetlerle Refahyol hükümetini yıktığını adeta ilan etti. “Yapayalnız kaldılar” manşetiyle Meclis başkanı Mustafa Kalemli ve Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’nın 19 Mayıs kutlamalarında Erbakan’ın elini sıkmamasını, Demirel ve diğer protokolün ise Başbakan’ın yüzüne bile bakmamalarını böyle manşet yaptı. Darbe sevici Hürriyet gazetesi manşetlerinden bazıları da şunlar: “Askerden RP’ye şok suçlamalar” “Bakan değil militan” “Şok brifing” “RP’den ağır tahrik” “Tahrikler bitmiyor” “Hoca direniyor” “Refahsız arayış” “Stresimiz dorukta” “Refah yol çöküyor” “Alternatif hazır”.

Bu manşetler atılırken Hürriyet’in Genel Yayın Yönetmenliği koltuğunda oturan Ertuğrul Özkök, sonrasında defalarca yanlış yaptığını yazmış, mealen o zamanlar kendilerini çok şey yapacak güçte hissettiklerini itiraf etmişti. Gazetesinin attığı “Karargah rahatsız” manşetinden sonra ne mi yaptı dersiniz, bu haberle ilgili tek kelime etmezken, okuyucusuna iç çamaşırlarının markasını söylemekle meşguldü.

Şartları olgunlaştırma vazifesi basının

Biraz daha geriye gidersek, aslında bütün darbelere giden süreçte gazetelerin, özellikle de Hürriyet’in attığı manşetlerin “Şartların olgunlaşmasına” zemin hazırladığı görülebilir. Başbakan Adnan Menderes’in idam edilmesiyle sonuçlanan 27 Mayıs 1960 darbesi sürecini “Türk Ordusu Vazife Başında, Silahlı Kuvvetlerimiz Bütün Yurtta İdareyi Fiilen Ele Aldı” ifadelerini sevinç dolu başlıkla manşete çıkaran Hürriyet, 14 Haziran 1960 tarihinde yayınlanan bir karikatürde, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes’i köpek olarak tasvir etmişti.

Bu algı operasyonları artık sökmez  

Hürriyet gazetesinin geçmişi böyle skandal manşetlerle doluyken, “Karargah Rahatsız” haberinin içeriğiyle kimse ilgilenmedi. 28 Şubat’ın 20’nci yılında, cuntacıların darbe arifesinde kullanmayı çok sevdiği göndermelerle dolu habere tepki yağdı. Başbakan Binali Yıldırım, Kahramankazan’da yaptığı konuşmasında Hürriyet gazetesinin haberine şu ifadelerle tepki gösterdi: “Bu manşetleri hatırlıyorsunuz değil mi? Eskiden 28 Şubat’ı başlatmadan önce büyük denen gazeteler bu manşetleri ata ata halkın seçtiği iktidarı alaşağı etmek için her türlü tezgahı kurdular. Şimdi bakıyorum, benzer şeyler yapmaya çalışıyorlar. Manşet atarak hükümete ayar vermeye çalışıyorlar. Demokrasi dışı bu girişimlere karşı 15 Temmuz’da en güzel cevabı veren Kahramankazanlı, bu algı operasyonları size söker mi?”

Haberi değil algıyı açıkla

Cumhuriyet gazetesinin 23 Mayıs 2003 tarihli “Genç subaylar tedirgin” başlıklı manşetini hatırlatan haberi ile tepkileri üzerine toplayan Hürriyet, birinci sayfasından bir açıklama metni yayımlamak zorunda kaldı. İlk açıklamasında özür dilemedi, üstelik haberini savundu: “Hürriyet, bu haberde yalnızca gazetecilik saikleriyle hareket etmiştir. Gazetemizin Ankara Temsilcisi Hande Fırat, habercilik amacıyla Orgeneral Akar’a yönelik söz konusu eleştiri ve suçlamaları Genelkurmay Başkanlığı İletişim Dairesi’ne sormuş, aldığı yanıtları da yine gazetecilik ölçüleri içinde haberleştirmiştir.” Haberin içeriğiyle değil de, özellikle oluşturulmak istenen algı operasyonuyla ilgili tek kelime etmedi. Bu açıklama da kimseyi tatmin etmedi.

Pardon, bizim editör 28 Şubat’ta kalmış

28 Şubat döneminde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Hürriyet’in manşetlerinden nasibini almıştı. Erdoğan’a şiir okuduğu için verilen 10 ay hapis cezasını “Tayyip’e şok ceza, siyasi hayatı bitebilir” manşetiyle duyuran Hürriyet, manşete eklediği editoryal kutu için de “Muhtar bile olamaz” başlığını uygun görmüştü. Darbelerden çok çekmiş bir lider olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu operasyonu görmezden gelmesi düşünülemezdi.  Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan “Karargah rahatsız” haberiyle ilgili, “Burada yapılan çok açık net söylüyorum; atılan başlık bir terbiyesizliktir, seviyesizliktir. Böyle bir başlığı atmaya bir defa bu gazetenin ne yönetimi ne patronaj kadrosu muktedir değildir, olamaz. Onun için de bu işin hukuki süreci neyse bu zaten şu anda bazı adımlar atılmış vaziyette. Bizler bunun takipçisi olacağız. Çünkü devleti kendi içinde birbirine düşürmeye kimsenin hak ve yetkisi yoktur” açıklamasını yaptı. Bu açıklamanın ardından Doğan grubunun başlangıçta esirgediği özür gecikmedi. İlk açıklamada “Gazetecilik saikleriyle” hareket ettiklerini söyleyen Doğan grubu, saikleri bir kenara bırakıp “hatalıyız, özür dileriz” dedi: “Bu başlığa böyle bir anlam yüklenmesi aklımızın ucundan dahi geçmemiştir. Böyle bir kasıt kesinlikle söz konusu değildir. Kasıt bu olmamakla birlikte ‘karargahta rahatsızlık’ başlığı maksadı aşan bir editoryal hata olarak görülebilir. Bunun için üzgünüz.”

Fehmi Koru’nun özlediği dönem

Bu haberle ilgili en dikkat çekici tepkiyi ise Fehmi Koru verdi. “Hürriyet’in ‘Karargah Rahatsız’ manşeti beni eskiye götürdü. Basının çok-sesli ve güçlü olduğu günlere… Özlemişim.” twitini atan Koru’nun özlediği dönem, darbelerle, krizlerle dolu, medyanın hükümet devirdiği dönemlerdi. Yılların gazetecisi Fehmi Koru’nun 15 Temmuz sonrası, 28 Şubat’ın 20’nci yılında Hürriyet’e verdiği bu destek gözlerden kaçmadı.

TSK ile devlet arasında sorun yok

15 Temmuz hain darbe girişiminden kısa bir süre sonra Fırat Kalkanı Harekatı’nı başarıyla tamamlayan Genelkurmay Başkanlığı da Hürriyet’in algı yönetimine tepki gösterdi. Genelkurmay’ın darbe sevdalılarının heveslerini kursaklarında bırakan açıklamasında şu ifadeler yer aldı: “Yapılan değerlendirmenin içeriği, dikkat ve hassasiyetle düzenlenmiş, ‘Karargâh Rahatsız, Karargâh’ta Rahatsızlık, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde Rahatsızlık vb.’ gibi ibareler söz konusu dahi olmamıştır. Sorulan sorulara özetle, ‘Türk Silahlı Kuvvetleri’nin iç politika malzemesi haline getirilmemesi, şahsi işlerden uzak tutulması gerektiği’ ifade edilmiştir. Kararlılık ve azimle terörle mücadele edildiği, Fırat Kalkanı Harekâtı’nın başarıyla tamamlandığı bir dönemde bu tür iddia ve iftiralarla gündemi bulandırma çabalarını esefle karşılıyoruz. Bu açıklamayı Türk Silahlı Kuvvetleri ile devlet ve hükümet arasında bir sorun varmış gibi yansıtmak, olayı saptırmaktır. Cevap verilen eleştirilerin muhatapları bellidir.”

Cunta yapılanması olabilir

Bu gelişmelerin ardından, yapılan şikayet üzerine “Karargah rahatsız” başlıklı haberdeki karargahın “cunta yapılanması” olabileceğini değerlendiren Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. Üç gün sonra savcılık, suç duyurusu konusunun ”terör” suçları kapsamında kaldığı gerekçesiyle soruşturmada yetkisizlik kararı vererek, dosyayı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdi.

Hangisi daha darbeci

Hürriyet gazetesinin Genel Yayın Yönetmenliği koltuğuna Sedat Ergin’in yerine Fikret Bila’yı getireceği uzun zamandır bilinirken, spekülatif haberinin ardından bu değişikliği yapması da gözlerden kaçmadı. Sedat Ergin’in görevden alınmasıyla skandal manşetin bir ilgisi olmadığı, sadece süreci biraz hızlandırmış olabileceği düşünülüyor. Zira darbeci asker yanlısı haberleriyle tanınan Fikret Bila’nın da darbe karnesi o kadar temiz değil. Özellikle 28 Şubat döneminde yine Aydın Doğan yönetimindeki Milliyet gazetesinde attığı “Asker rahatsız” başlığı çok tartışılmıştı. “Kuran kursunda ürküten yemin” manşeti de o karanlık dönemlere ait. 28 Şubat gazeteciliği yönünden Sedat Ergin’den hiçbir farkı olmayan Fikret Bila’nın da durumu kurtaramayacağı ortada.

Darbeci medyanın üfürüğüyle yıkılmaz  

Ülkedeki bütün vesayet sistemlerini bitirip, darbe kapılarını sonsuza dek kapatacak olan 16 Nisan referandumuna sayılı günler kala, darbe severlerin son kozları da sert duvarlara çarptı. Zira 15 Temmuz’da yüreklerinden korkusu alınmış halk ve halktan aldığı bu güçle dik duran hükümet, darbeci medyanın bir üfürüğüyle yıkılamazdı. Darbe süreçlerinde rol oynayan değil, bizzat darbeyi yöneten gazetelerin dönemi kapanmış, milletin seçerek başa geçirdiklerinin ve yetkiyi teslim ettiklerinin dönemi başlamıştı. Nitekim 2 Mart 2017’de Pakistan gezisi dönüşü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bunu şu ifadelerle açıkladı: “Ben bunu hiç 28 Şubat’a benzetmek istemiyorum. Çünkü biz bir 28 Şubat iktidarı değiliz. 28 Şubat’ın siyasi iradesi farklıydı. Bizim siyasi irademiz farklı. Hükümet olarak da Beştepe olarak da farklı. Biz bu yola kefenimizi giydik öyle çıktık. Manşetlerle şunlarla bunlarla kimse bizi bir yere yönlendiremez.”

Benzer konular