Cemaatlerin seçimleri etkileyecek gücü var mı?

FETÖ ihanetinden sonra Türkiye’deki cemaatler güvenilirliklerini belli bir ölçüde yitirseler bile seçim öncesi hangi partiyi destekleyecekleri ilgiyle takip ediliyor. Seçimlerin sonucunu etkileyip etkilemedikleri ise merak konusu. Cemaatler konusunda araştırmaları bulunan Hilmi Demir’le cemaatlerin seçim sonucunu etkileyip etkilemediğini, son yıllarda tercihlerini yüksek sesle dillendirmelerinin sebeplerini konuştuk. Cemaat gruplarının eskisi gibi üyelerini etki altına alamadığını söyleyen Demir, yerel yönetimlerde genelde faydacı davrandıklarının altını çiziyor.

Son yıllarda seçim öncesi çeşitli cemaatlerden hangi partiyi destekleyeceklerine dair açıklamalar yapılmaya başlandı. Cemaatlerin seçimleri etkileyecek bir gücü var mı?

15 Temmuz’dan önce en büyük cemaat FETÖ’ydü ve diğerlerini de domine ediyordu. 15 Temmuz’dan sonra diğer cemaatlerin sesini duymaya başladık. Hatta seçim beyanlarında açıkça seçimde kimi destekleyeceklerini ifade etmeye başladılar. Öncesinde böyle açıklamalar yapmazlar, genelde sessiz kalırlardı. 15 Temmuz’dan sonra yaptığımız saha araştırmalarında Türkiye’de cemaat yapılarının gittikçe küçüldüğünü ve şahsî dindarlık alanlarının genişlediğini gördük. Bu durum da seçim zamanında, özellikle iktidarı belirleme konusunda gittikçe düşen bir performans ortaya çıkardı. 15 Temmuz’dan önce cemaat gruplarının kendi üyelerini domine etmesi çok daha baskındı. Çünkü cemaatlere karşı en azından olumsuz bir algı yoktu. Cemaatler de Türkiye’de çok fazla ötelenen yapılar değildi. 15 Temmuz’dan sonra ise özellikle FETÖ ile birlikte yaşanan travma, toplumun birçok kesimini, özellikle de muhafazakâr dindar kesiminin cemaatlerle olan mesafesini daha da artırdı. Bu yüzden de cemaatler “şuna oy kullanalım” dediği zaman üyelerini ne kadar etki edeceği konusunda endişelerimiz var.

YEREL SEÇİMDE KAZANANIN YANINDALAR

Cemaatler yerel seçimlerde nasıl bir yol izliyor?

Cemaatler her zaman için kazanana oynarlar yerel seçimlerde. Kazanın yanında yer almayı tercih ederler. Yerel yöneticilerle cemaatlerin daha fazla işi vardır. Ya yurtlarıyla veya dernekleriyle ilgili ruhsat vs. gibi durumlarda belediyeyle işleri olur. O yüzden de pragmatist davranır ve yerel seçimlerde bulundukları yerde kim kazanacaksa ona yakın durmaya ihtimam gösterirler. Genel seçimlerde ideoloji ve inanç birliği önemliyken, yerel seçimlerde daha çok faydacı bağ önemlidir. Bir cemaatin falanı destekleyeceği sözü yerel seçimlerde benim kanaatime göre çok anlamlı değildir.

Antalya’da belediyenin el değiştirmesinin en büyük sebebi Süleymancılar deniliyor. Onlar da başlangıçta İyi Parti’yi desteklediler ancak sonradan oylarını açık etmediler. Nasıl yorumlarsınız bunu?
Antalya’da Süleymancıların yoğun olduğu iki tane ilçe var. Alanya ve Manavgat. Alanya’da uzunca bir süredir belediye seçimlerini MHP kazanır. Bu seçimde de o kazandı. Manavgat’ta ise Süleymancılar olmasa bile CHP kazanıyordu, bu seçimde de o kazandı. Antalya merkezde çok fazla güçleri yoktur. Süleymancılar uzunca bir süre pozisyonlarını korumak istedikleri için yerel ilişkileri öne alırlar. Genel bir davranış biçimi pek göstermezler. O yüzden oylarını açıklamazlar. 15 Temmuz sonrası bireysel dindarlık alanı arttığı için, seçimi belirleyecek olan kısım da bu oluyor. Orada da en önemli kitle gençler. Antalya’da da buna bakmak lazım. Benim bildiğim kadarıyla genç nüfusun oldukça yoğun olduğu bir yerdir Antalya. Türkiye’de cemaatlerin bu açıdan da gittikçe erozyona uğradığını, seçimdeki etkilerinin daha da azalacağını ve seçimde çok fazla rol oynamayacağını düşünenlerdenim.

Cemaatlerin oylarını açıklamaları doğru bir şey mi?

Hem siyaset adına doğru değil, hem de kendileri adına doğru değil. Siyaset adına şöyle doğru değil, 15 Temmuz sonrası zaten cemaatler konusunda toplumda ciddi bir olumsuz algı gelişmeye başladı. Bir cemaat rengini alenî bir şekilde açıkladığı zaman, elde edeceği kazançtan daha fazla zararı olabilir. Türkiye’de cemaatlerin siyasette ve devlet organlarında alenî bağı olmasını toplumun büyük bir kesimi hoş görmüyor. “Bunlar siyaset dışı kalsın, topluma ya da devlete talip olmasınlar, hizmet alanında bulunsunlar, insan yetiştirsinler, eğitime baksınlar bu alanları doldursunlar” deniyor. Yapılan anketlerde hep bunu görüyoruz. Böyle bir ortamda bir cemaat, ya da tarikat siyasete doğrudan etkisi olduğunu gösterdiği anda, öbür tarafta oy kayıplarına neden oluyorsunuz.

Peki cemaat niye kitlesini siyasi anlamda yönlendirmek ister? Bu da cemaatin görevlerinden biri midir? Üyeleri böyle bir şey bekler mi?

Türkiye’nin uzunca süre yaşadığı travmaları dikkate almak lazım bu konuda. Sadece sosyolojik veya siyaset açısından baktığınız zaman sorunlu görebilirsiniz, ama sonuçta Türkiye’de uzunca bir süre sistemden, devletten dışlanmış, jakoben laikliğin uygulamasıyla dışarıya doğru itilmiş geniş bir mütedeyyin kesim var. AK Parti ile birlikte o kesim nihayet devletle, merkezle barıştı. Uzunca bir süredir ötelenmişlik duygusunu yenmeye başladı. Dolayısıyla cemaatler ve tarikatlar belki AK Parti’ye destek olmadıkları taktirde elde ettikleri varoluşsal statülerini kaybedeceklerini düşünüyor olabilirler. Bu da Türkiye’nin yaşanmışlığı ile ilgili bir şey. Türkiye normal demokratik süreçlerden gelen bir devlet sistemine sahip olsaydı, hiçbir cemaat bu tür açıklamalara gerek duymayacaktı belki de. Ama siz bu insanları sistemden dışlarsanız, bu süreçler ciddi anlamda bir kırılganlık yaratır, yarattı da. Bu kırılganlıkla da hareket ediyor olabilirler. Bunu sadece pragmatizmle açıklamak doğru değil. Aslında cemaatler isterlerse her zaman iktidardan faydalanabilirler çünkü sonuçta bir baskı gücüdürler. Ama Türkiye’nin o kendine has şartları, ister istemez bu grupları bu tür açıklamalara itiyor olabilir.

CEMAATLERE KARŞI MİYOPLUK VAR

Siyasiler cemaatlerin herhangi bir gücü olup olmadığını biliyor mu?

Hem siyasetin, hem de devletin Türkiye’deki cemaat ve tarikat yapılarına karşı çok ciddi bir miyopluğu var. Ne kadar etkililer, ne kadar grupları var, ideolojileri nerde, düşünceleri nedir, bunlar hakkında ciddi sosyolojik araştırmalar yapmıyoruz. Elimizde veriler yok. Bunların hepsi sathî. Dolayısıyla siyasetçinin de bu tarlada ne olup bittiğini çok iyi bildiğini zannetmiyorum. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun “Bizim tarlayı çoktan sürmüşler” diye bir sözü var. Gerçekten de bu cemaat ve tarikat tarlası Türkiye’de çok ciddi anlamda boş ve buranın sahipleri de çok. Öncelikle buralarda ne olup bitiyor, kim kiminle, kimin arkasında kim var, bunların sosyolojileri, etkinlik güçleri bilinmesi gerekiyor. Hele FETÖ sonrası çok ciddi anlamda bilinmesi gerekiyor.

Benzer konular