İslam’ın simgesi olan, tarihi ve mimari özellikleriyle dönemine ve gelecek nesillere miras olan camilere bir yenisi daha ekleniyor. 2013 yılında yapımına başlanan Üsküdar Çamlıca Camii Cumhuriyet tarihinin en büyük camisi olarak niteleniyor. Esasında külliye olarak tasarlanan cami, içerisinde bulunan toplantı ve sergi salonlarıyla amacını ve büyüklüğünü ortaya koyuyor. Şehrin birçok yerinden görünen ve İstanbul’un yeni simgesi olacak cami, içerisinde birçok ilki de barındıracak. Bu ilklerden biri de kadın hattatlar tarafından hazırlanan el yazması Kur’an-ı Kerim. 8 ay önce 36 kadının başladığı el yazması Mushaf’ın sonuna gelindi. Şu an Diyanet İşleri Başkanlığında tashih aşamasında Mushaf, daha sonra da tezhiplenecek. Dijital ortama da yüklenecek olan el yazması Kur’an için Hattat Betül Utku “36 hanım hattatın kaleminden aherli kâğıda akan 36 ruh tezahürüdür” diyor. Çamlıca Camii’ne el yazması Kur’an-ı Kerim fikrini öneren Hattat Hasan Çelebi ve Çamlıca Mushaf’ına emek veren 4 hattat kadın Betül Utku, Ebru Zeynep Ersoy, Hilal Kazan ve Samiye Aksan ile yazdıkları Mushaf’ı ve hat sanatını konuştuk.
-HASAN ÇELEBİ – HATTAT
SEKİZ AYDA EL YAZMASI KURAN TAMAMLANDI
Çamlıca Camii için el yazması Kur’an fikrini Hattat Hasan Çelebi sunuyor. Fikrin nasıl ortaya çıktığı, sayfaların nasıl dağıtıldığı ve şu an hangi aşamada olduklarını şöyle anlatıyor Çelebi: “Kur’an’ı yazacak hattatların sayısı 36 değil 42’ydi. 42 kişinin içinden seçim yaptık, yazısı daha uygun olanları seçtik. Sonradan ayrılanlar oldu, 36 kişiyle işi bitirdik. Bu hanımların seçilmesinin özel bir nedeni var. O hanım talebeler, cami inşaatı sürerken ziyarette bulunmak istediler. Bir gün onları toplu halde ziyarete götürdüm. İstanbul Cami ve Eğitim Kültür Hizmetleri Yaptırma ve Yaşatma Derneği Başkanı Ergin Külünk Bey, öteden beri bu cami için bir Kur’an yazılmasını istiyordu. Ama o imkânı da yoktu. Düşündüm, camiye Kur’an yazmak uzun iş. Onun bu arzusu üzerine öğrencilerimle yazma teklifimi sundum. O da hemen kabul etti. ‘Tamam, ama para veremeyiz kâğıdını, malzemesini veririz ne lazımsa sağlarız’ dedi. Böylece yola girdik. 8 ay gibi bir zamanda da bitirdik. Şu an Kur’an tamamlandı, tashihatı yapılıyor. Ankara’da sayfalar kontrol ediliyor. Eksikleri belirlendikten sonra bize gönderecekler yazanlara tekrar dağıtacağız sayfaları. Eksiklikler düzeltildikten sonra tekrar kontrole gidecek. Sonra da ciltlenme faslı. Tezyinat faslı ikinci planda olan işler…
Kur’an sayfalarını kim ne kadar yazabilecekse o kadar ayarladık. Sık sık toplantılarımız ve istişarelerimiz oldu. Herkese ne kadar yazabileceğini sorduk. Birisi bir cüz yazarım derken, 2 cüz yazarım diyen de oldu. Bazısı 10 sayfadan fazla yazamam dedi. Bazılarına bir cüz, bazılarına 16 sayfa, bazılarına 12 sayfa verdik. Herkesin gücüne, durumuna göre yapabileceklerini ayarladık, dağıttık ve yazıldı. Herkes kendi evinde çalıştı.
DİJİTAL ORTAMA DA AKTARILACAK
Kur’an büyük boy. Ciltlendiği zaman tahmini 49 santimetreye 32-33 santimetre gibi bir hacimde olacak. Yazılan Kur’an’ın daha sonra dijitale aktarılması da düşünülüyor. İstediğiniz zaman camide bulunan cihazları alabilecek, kimin ne yazdığını görebilecek, okumak istediğiniz bölümü yüksek kalitede rahatlıkla okuyabileceksiniz. Kur’an’ın orijinal hali de camide bir camekân içinde muhafaza edilecek. Kur’an’ın tezhip ve süslemelerini yine hanım öğrencilerimize yaptırmayı düşünüyoruz. Bir yandan da arayış içindeyiz. Bir atölye işi olması lazım. Tek tek ya da birine bir sayfa, diğerine 3 sayfa olmasın diyoruz. Bu yazı gibi değil, parça olarak pek randıman vermez. Bir atölyede olması lazım ki tezhipler yukarıdan aşağıya hep kontrol edilsin. Yazılarda her ne kadar ayrı çalışılsa da, haftada bir yazılarını getirdiklerinden ben hepsini kontrol ettim. Sayfada herhangi bir noksanlık, bir yanlışlık, beğenmediğim bir taraf olursa o sayfayı değiştiriyorduk. Fakat tezhip işinde götürüp getirme olmaz. Ama henüz bir karara bağlanmadık.”
***
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DR. ÖĞRETİM ÜYESİ HİLAL KAZAN
BİR İŞARET BIRAKMAK İSTEDİK
Çamlıca Camii inşaatı sürerken hocamız camiye el yazması bir Kur’an çalışması nasıl olur düşüncesiyle yola çıkmış. Bize teklif etti, biz de kabul ettik. Ben 16 sayfa yazdım. Kur’an’ı nesih yazısıyla yazdık. Bu Mushaf için 2 öğrencim de yazı yazdı. Geçtiğimiz Nisan ayında Hasan hocamla düzenlediğimiz sergide vermiştik icazetlerini. Aynı zamanda üniversitede olduğum için akademik çalışmalarım da devam ediyor. Benim diğer hattat arkadaşlar gibi profesyonelce hatla uğraşmam çok mümkün olmuyor.
Mushaf yazma işinde bir sorumluluğu yerine getirme duygusuyla hareket ettik. Harf inkılabından bu yana yapılmamış bir şey. Matbaanın yaygınlaşmasından sonra el yazmalarının önemini kaybettiği bir dönemde, bir şeyi yeniden canlandırmak maksadıyla özveriyle çalışmamız çok büyük bir önem arz ediyor. Bunun da idrakindeyiz. Belki biz de ecdadı yeniden yâd etme babında bir gayret gösterdik ve kendimizden sonra gelecek olanlara da bir işaret bırakmak istedik.
***
SAMİYE AKSAN – HATTAT
BU MUSHAF ÇAMLICA CAMİSİ’NE HEDİYEMİZ
Bana hattı öğreten hocam Davut Bektaş’tır. Benim hocamın hocasıdır Hasan Çelebi. Hasan Çelebi’den de feyz aldım, yazılarımı gösterdim. Hattın reisidir Hasan Çelebi. Onun teklifiyle Kur’an projesine dâhil oldum. Önceden de bir Kur’an-ı Kerim yazmıştım. Bu projede Hasan Hoca’nın öğrencileri, Davut Bektaş’ın birkaç öğrencisi, Ayten Tiryaki, Hilal Kazan, Ayten’in öğrencilerinden derken ilk zamanlar 40’dan fazla kişiydik. Hasan Hoca öyle planlamıştı. Hepimiz bir araya geldik. Ayrılanlar oldu, en son 36 hanım kaldık.Hasan Hoca bize “Hepinizin bir katkısı olsun. Kimi bir nokta koysun, kimi bir virgül koysun, kimi hareke koysun, dâhil olsun” dedi. Sevap bu iş. Hasan hocanın isteğiyle yazıldı. Yoksa herhangi bir ücret falan almış değiliz. Biz Mushaf’ı yazdık, Çamlıca Camisi’ne hediye ettik. Çok mutlu oldum. Cumhurbaşkanımızın büyük bir desteği var, bizim de bir katkımız olacak. Önceden de bir Kur’an yazmıştım. Tekrardan Kur’an yazmak benim için onurdur.
TEVAFUKLARLA KARŞILAŞTIM
30 tane öğrencim var. İstiyorum ki gençler yetişsin, bu sanat yayılsın. Hat sanatına bir dönem çok talep vardı. Çok ders almak isteyen vardı ama şimdi kimisi vakit geçirmek için başlıyor. Onun da devamı gelmiyor. Bu iş, gönül işi. Çok çalışmak, özveride bulunmak, emek vermek gerekiyor. Emek olmadan hiçbir şey ortaya çıkmıyor. Elimizden geldiği kadar biz öğretmeye çalışıyoruz. 30 kişiden bir kişi bile çıksa bizim için kârdır.Çamlıca Camii’ni gidip görme şansım oldu. Gerçekten çok güzel ve büyük bir bina. Bu güzel işte bulunmak bizim için onurdur. En büyük ödül ise Rabbimden gelen ödüldür. Kur’an’ı yazarken de birçok tevafukla karşılaştım, ama tabi bunları anlatmak ve aktarmak pek mümkün değil.
***
BETÜL UTKU – HATTAT
CAMİDE BİR NOKTAMIZ OLSUN İSTEDİK
Çamlıca Camii için yapılan Kur’an-ı Kerim yazma projesi bize sunulduğu zaman çok heyecanlandık. Hocamız bu cami için çok gayret gösteriyor. Camide emeğimizin sergilenecek olması hepimizi çok mutlu etti. Her hattatın hayali Kur’an yazmak. Projeye böyle dâhil olduk. Kur’an-ı da Allah’ın yardımını ve rahmetini umarak kaleme aldık.
Hasan hocamız fikrinden bahsetti, böyle bir projemiz var dedi, kabul ettik. Titiz bir ön eleme süreci oldu, çalışmalar sunduk. 36 hattat hanım arkadaşımızla cüzleri, ayetleri paylaştık. Bu Çamlıca Mushaf’ı bana göre 36 hanım hattatın kaleminden aherli kâğıda akan 36 ruh tezahürüdür. Yani ben öyle tanımlıyorum. 36 kişinin kalemi aynı şeyi yazsa bile, yazan kişinin ruhunu yansıtıyor. Hepimiz Şevki Efendi ekolünü takip ediyoruz ama herkesin elinden çıkan eser farklı oluyor.
KARŞILIK BEKLEMEDİK
Hem Hasan Çelebi hocamızın öğrencisi olmayı hem de bu Mushaf projesinde yer almış olmayı ben Rabbimin bir lütfu olarak görüyorum. Tüm gayretimizi gösterdik. Rabbim amelimizi makbul ve kabul eylesin. Çünkü biz Kuran’ı bir ibadet ve hayır ruhuyla, karşılık beklemeden yaptık. Camide bizim de bir emeğimiz oldu diye çok mutlu olduk. Yazılan Mushaf şu an Diyanet İşleri Başkanlığında tashih aşamasında. Daha sonra da tezhiplenecek. Hattatların önden çalışmak için yaptığı yazı ve çalışmalara karalama denir. Bazı hattat arkadaşların karalamalarını da istediler. Eski önemli hattatların karalamaları çok kıymetlidir. Onlar da levha yapılır. Onları da zannediyorum basacaklar. Cami bizlerin hoşuna gidiyordu, bazen hocamıza diyordum ki, ‘hocam bir tane bile noktamız olsun camide.’ Benim nasibime de 12. Cüz geldi, onu yazdım. Yazmadan önce çok çalıştık. Çalışmadan olmuyor. 36 kişi ayrı ayrı çalıştık. Biz yazdıkça gidip hocamıza gösteriyorduk. Hocamızdan fikir alıyorduk.
İLKLERİN CAMİSİ OLACAK
Çamlıca Camisi’ne en son geçen sene gitmiştim o zaman daha yapım aşamasındaydı. Hasan hocamızın oğlu Mustafa Çelebi üzerinden takip ediyorum. Ve yayınladığı zaman görüyorum, heyecan duyuyorum. Yazıları da muhteşem. Mustafa Bey de caminin kalem işleriyle, tezhibiyle ve vitraylarıyla ilgileniyor. İstiflerde bile hep ilkler kullanıldı. Daha önce hiç yapılmamış istifler var diye söylendi bize. İlklerin camisi olacak anladığım kadarıyla.
***
EBRU ZEYNEP ERSOY – HATTAT
HAT NEFSİ DE TERBİYE EDİYOR
Ben yazı gördüğüm zaman, levha gördüğüm zaman çok heyecanlanıyordum, çok ilgimi çekiyordu. Ders alacağım bir yer ararken bir arkadaşım Hasan hocamızın numarasını verdi. Gittim tanıştım o dönem başlamak nasip oldu. Çevremde pek hattat yoktu. Ama gördüklerim beni çok etkilemişti. O günden bu yana 18 yıldır hocamızdan ders alıyorum, icazetli öğrencisiyim. Cami iç mekân yazılarını Hasan hocamız yazıyor. Bu proje için hocamızdan icazet alan öğrencilerden belirli bir seviyede olanlardan örnek yazılar alınarak seçildi. Ben de o şekilde 36 hattatın içinde yer aldım.
10 yıl önce icazet aldım. Bizler icazet aldıkça öğrencilerimiz de oldu, onlarla beraber grubumuz genişledi. İcazet almak için hocanız harflerinizin estetiği ve ölçüsü konusunda belli bir kıvama geldiğinizi, hatta bağlandığınızı görünce usulen bir yazı yazmanızı ister. Mesela sülüs ve nesih çalıştıysanız, o şekilde bir yazı yazmanızı ister. Siz de üzerinde çalışarak istediği şekilde bir yazı hazırlarsınız. O yazının altına hocanız icazi yazı dediğimiz bir yazı türüyle ‘Halil Erhan kızı Zeynep Ebru’nun yazısında ölçüye uygunluk gördüm, yazılarının altına imzasını atmasına icazet verdim’ şeklinde yazar. Öğrencinin diploması oluyor bu aslında. Tabi diplomayı almış olmak her şeyi bitirmiyor, hatta bir başlangıç oluyor. Hattat olmanın hiçbir zaman ‘tam hattat oldum, güzel yazdım, başarılıyım’ gibi bir durumu yok.
ÇOK DEĞİŞKENLİ BİR SANAT
Hat bir süreçtir. Hattat da hiçbir zaman yazdığı yazıyı beğenmez. Zaten beğenmemesi de gerekiyor. Beğendiği zaman bu sanatın edebine aykırı oluyor. Sizin ruh haliniz, mürekkebin kıvamı, kalemin ucu… Bozulan bir şey, sürekli düzeltmeniz gerekiyor. Çok değişkenli bir sanat bu. Ruh hali değişken, malzeme değişken… Belirli bir noktaya geldim denilecek bir sanat değil. Sürekli bunu yapmam lazım diyorsunuz. Yazıyı yazmam lazım onu tamamlamam lazım diyorsunuz. İnsanı boş işlerle uğraşmaktan da alıyor. Tevazu veriyor. Çok uzun yıllar emek verdiğiniz bir şeyi hala yapamıyor olduğunuzu düşünüyorsunuz. Ama yapamıyorum diyerek bırakmak durumunuz da yok. Bir yerde nefsi terbiye ediyor.”