Rahip Andrew Brunson’un hapisten çıkması ve ev hapsiyle yetinilmesi ABD’yi memnun etmeliydi ama etmemiş görünüyor. Dahası gözaltına alındığında bile verilmeyen bir tepkinin, hem de en üst makamlar tarafından boca edilmesi dikkat çekiyor. ABD başkanı Trump, geniş yaptırımlardan bahis açarken yardımcısı Pence tamamen hoyrat bir üslupla “ayağınızı denk alın” tarzında tehditler yağdırıyor. Resmin tamamına bakıldığında bütün bunlar, meselenin sadece rahip olmadığını gösteriyor.
F35, S400, ASTANA, İRAN VE BRICS
ABD’nin Rahip Brunson üzerinden Türkiye’ye tehditler yağdırmasını doğru yerden okumak lazım. Meselenin temelinde F35 uçağı var, Rusya’dan satın alınan S400 füzeleri var, Rusya ve İran ile girişilen Astana süreci var. İran’a yaptırımlar konusunda ABD’ye çekilen rest var. Ve son olarak da Güney Afrika’da yapılan BRICS zirvesi var. Rahip Brunson bu anlamda bir joker gibi, her meselede gerekçe olarak karşımıza o çıkıyor. F35 satışına ilişkin ABD Kongresi’nin aldığı engelleme kararına baktığımızda karşımıza iki somut gerekçe sunulmuştu. Birisi Rusya’dan satın alınan S400 füzeleri, diğeriyse Rahip Brunson’un hala cezaevinde tutuluyor oluşuydu.
İran’a yaptırımlar konusunda, ülkemize gelen ABD heyeti Türkiye’nin bir an önce kendilerinin yanında yer almasını beklediklerini söylemiş ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan gelen “ABD nasıl stratejik ortağımız ise dünyadaki diğer ülkelerle bu tür ilişkileri kesmek bağımsızlık anlayışımıza ters düşer” açıklaması ABD açısından hiç de tatminkar olmamıştı.
Türkiye’nin İslam İşbirliği Teşkilatı dönem başkanı olarak BRICS zirvesine çağırılması da ABD açısından ayrı bir sorun teşkil etmiş görünüyor. Türkiye’nin Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika gibi küresel çapta belli bir ağırlığa sahip ülkelerin yanında saf tutması, ABD’nin şirazesini iyice bozmuş, tehditlerden bu anlaşılıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Güney Afrika’da Putin ile görüşmesi sonrası yaptığı “Rusya ile aramızdaki her türlü dayanışma birilerini gerçekten kıskandırıyor” sözünü bu bağlamda bir gönderme olarak değerlendirmek gerekiyor.
MESELE SADECE RAHİP DEĞİLDİR
Mesele sadece rahip meselesi değildir. Bir din adamı olmanın ötesine taşan durumlar söz konusudur. Bu anlamda Rahip Brunson’un dünkü adı Cyrus Hamlin’dir. Amerikalı rahip Hamlin, ülkesinden topladığı parayla Osmanlı imparatorluğunun başkenti İstanbul’a gelmiş, tam da İstanbul’un fatihi Sultan II. Mehmet’in yaptırdığı Rumelihisarı’nın bitişiğine 4 Temmuz 1869 tarihinde Robert Kolej’in ilk temel taşını kondurmuştur. Robert Kolej, Amerikan misyonerlik tarihinin bir dönüm noktasıdır. Çünkü ABD dışında açılan ilk Amerikan misyoner okuludur.
Robert Kolej’in tarihçesini anlatan ‘The Origine and History of Robert College’ adlı eserin beşinci sayfası bakın ne demektedir.
“Kurucuları ve çalışanlarının hiçbir şahsi beklentisi mevcut değildi. Bir tek ortak beklentileri vardı, o da koleji bütün milletlerin desteklediği, güvendiği ve inandığı bir eğitim kurumu haline getirmekti. Kolejin New York’ta bir mütevelli heyeti ve İstanbul’da bir fakültesi bulunuyor, bu iki kurum da uyumlu biçimde çalışarak eğitim işlerini yönetiyordu. Kolej bütünüyle Tanrı’ya adanmıştı ve Hıristiyan Amerika’ya aitti.”
Mesele sıradan bir rahip meselesi değildir. Cyrus Hamlin’in anılarında yer alan Robert Kolej’in açılış konuşması bu durumu gayet net şekilde ortaya koymaktadır.
“Birçok kişi konuştuktan sonra sıra Yunan konuşmacıya geldi. Gayet veciz ve anlamlı bir şekilde temelini atmakta olduğumuz koleji, İstanbul’u alarak Bizans imparatorluğunu yıkan II. Mehmet’in inşa ettiği hemen yanı başındaki Rumelihisarı ile mukayese etti ve şöyle dedi: Bu kolej, şu hisarın kulelerinden çok daha yüksekte duracak. Bu kolej, şu hisarı ezecek, ona baskın gelecek. Bu kolejin güçleri ruhani ve sonsuzdur. Bu kolej, o hisarın yıkılıp gittiğini görecektir.”
FURKAN DA ABD VATANDAŞIYDI
Rahip Cyrus Hamlin’in Fatih’in diktiği Rumelihisarı’nı yıkmayı misyon edinmiş olduğunu o günkü devlet ricali bilseydi ve tıpkı bugünkü Rahip Brunson gibi devletin aleyhine faaliyet göstermekten hapse atsaydı, Trump’ın tivitinde söylediğine benzer ifadeler gündeme gelecekti. Ne demişti Trump:
“Amerika, iyi bir Hıristiyan, aile adamı ve mükemmel bir insan olan Rahip Andrew Brunson’ın uzun süren tutukluğu nedeniyle Türkiye’ye geniş çaplı yaptırımlar uygulayacak. O büyük sıkıntılar çekiyor. Bu masum dindar adam derhal serbest bırakılmalı.”
Yardımcısı Pence’in sözlerini de unutmayalım.
“Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve Türk Hükümeti’ne sesleniyorum, Amerika Başkanı adına bir mesajım var: Rahip Andrew Brunson’ı serbest bırakın ya da sonuçlarıyla yüzleşmeye hazırlanın.”
“Masum, dindar bir adam” için Türkiye’yi yaptırımlarla tehdit edenler, örneğin Mavi Marmara’da şehit düşen gencecik Furkan Doğan veya İstanbul’da annesiyle birlikte katledilen Hala Bereket’in hakları namına en küçük bir açıklama yapmaya gerek duydular mı? Onlar da “masum ABD vatandaşları” değiller miydi? Rahip Brunson, iddianamesinde dile getirilen birtakım suçlar nedeniyle yargı sürecini bekleyen bir tutuklu. Furkan Doğan ise İsrail devlet terörü eliyle katledildi, canından oldu. ABD’den bırakın yaptırım kararını, en kısık sesle olsun, bir kınama duyan oldu mu?
TÜRKİYE’YE KREDİ KISITLAMASI
ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi, ABD Başkanı Donald Trump ve Başkan Yardımcısı Mike Pence’in Rahip Brunson’ın serbest bırakılmaması halinde Türkiye’ye yaptırım uygulayacakları şeklindeki tehditlerinin hemen ardından ‘Türkiye Uluslararası Finans Kuruluşları Yasası’ adıyla Türkiye’nin uluslararası finans kuruluşlarından kredi almasını kısıtlayan tasarıyı kabul etti.
Senatörler Bob Menendez, Bob Corker, James Lankford, Thom Tillis, Jeanne Shaheen ve Bill Nelson’un imzalarıyla sunulan tasarıya ilişkin, Menendez daha önce şunları söylemişti.
“ABD-Türkiye ilişkisi güçlü ve ortak hedefler üzerine bina edilmeli. Ortadoğu’nun istikrarından NATO’nun yeniden yapılandırılmasına ve iki ülkenin ekonomik refahına değin ortak hedeflerden bahsediyorum. Şu anda bu ilişkide bir ilerleme sağlanması zor. Rahip Brunson, onun yanısıra elçilik çalışanları, gazeteciler ve devlet memurları gözaltına almaya devam ederse bahsettiğim ortak hedeflere nasıl ulaşacağız? Türk hükümeti ABD vatandaşlarını alay eder gibi siyasi bir piyon olarak hedef alıp gözaltına aldığı sürece uluslararası finans kuruluşlarının Türkiye’ye kredi sağlamalarına destek veremeyiz.”
GEREKLİ CEVAP VERİLDİ
ABD başkanı Trump’ın ve yardımcısı ağır Evangelist Pence’in Türkiye’ye dönük tehditlerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yardımcısı Fuat Oktay’dan “Ucuz tehditlere tahammülümüz yok” şeklinde cevap geldi. Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın da “Türkiye’ye tehditler savurarak netice alınamaz” dedi. Konuyla ilgili tivit atan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise “Kimse Türkiye’ye dayatmada bulunamaz. Herhangi birinden gelen tehditlere müsamaha göstermeyeceğiz. Hukukun üstünlüğü herkes için, istisna yok” sözleriyle tepkisini dile getirdi.