Bişr el-Ganevî (r.a.)’den nakledildiğine göre o, Nebî (s.a.v.)’i şöyle buyururken dinlemiştir:
” لَتُـفْتَحَنَّ الْقُسْطَنْطِينِيَّةُ فَـلَنِعْمَ الْأَمِيرُ أَمِيرُهَا، وَ لَنِعْمَ الْجَيْشُ ذَلِكَ الْجَيْشُ”
“Letüftehanne’l Kostantıniyyete ve le ni’mel emrü zâlike’l emr ve le ni’mel ceyşü zâlike’l ceyş”
“İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur.”
Yahya Kemal’in ifadesiyle “feth-i mübîni zâmin o tebşîr”i yani “meşhur fetih hadisi”, Ahmed b. Hanbel’in Müsned (IV, 335)’inde; İmam-ı Buhârî’nin et-Tarihu’l-Kebîr (I, 81) ile et-Târihu’s-sağîr (I, 341)’inde; Taberânî’nin el-Mu’cemu’l-kebîr (II, 24)’inde; Hâkim’in Müstedrek (IV, 422)’inde; Heysemî’nin Mecmeu’z-Zevâid (VI, 219)’inde yer alan sahih Hadis-i Şeriflerden biridir.
Buharî’nin et-Tarihu’l-Kebîr de geçen “Kostantiniyye’ye ilk sefer eden ordu mağfiret olunmuştur” Hadis-i Şerifi ise bu fethin ve şehrin Müslümanlar açısından önemine işaret eder. İşte bu şerefe nail olabilmek için Yezid komutasındaki ilk sefere Ebu Eyyüb el-Ensarî hazretleri de çok ilerlemiş yaşına rağmen dâhil olmuş ve zamanın İstanbul’unun yakınlarında vefat etmiştir.
Kendisine ‘fâtih’ unvanı verilmesine neden olan bu mübarek fetih, Sultan Mehmed Han hazretlerine nasip olmuş ve adı da Fâtih Sultan Mehmed Han olmuştur.
Yahya Kemal’in ifadesiyle “feth-i mübîni zâmin o tebşîr”i yani “meşhur fetih hadisi”, Ahmed b. Hanbel’in Müsned (IV, 335)’inde; İmam-ı Buhârî’nin et-Tarihu’l-Kebîr (I, 81) ile et-Târihu’s-sağîr (I, 341)’inde; Taberânî’nin el-Mu’cemu’l-kebîr (II, 24)’inde; Hâkim’in Müstedrek (IV, 422)’inde; Heysemî’nin Mecmeu’z-Zevâid (VI, 219)’inde yer alan sahih Hadis-i Şeriflerden biridir.
Buharî’nin et-Tarihu’l-Kebîr de geçen “Kostantiniyye’ye ilk sefer eden ordu mağfiret olunmuştur” Hadis-i Şerifi ise bu fethin ve şehrin Müslümanlar açısından önemine işaret eder. İşte bu şerefe nail olabilmek için Yezid komutasındaki ilk sefere Ebu Eyyüb el-Ensarî hazretleri de çok ilerlemiş yaşına rağmen dâhil olmuş ve zamanın İstanbul’unun yakınlarında vefat etmiştir.
Kendisine ‘fâtih’ unvanı verilmesine neden olan bu mübarek fetih, Sultan Mehmed Han hazretlerine nasip olmuş ve adı da Fâtih Sultan Mehmed Han olmuştur.
EMANETİ EHLİNE VERMEK
Şüphesiz yeryüzünün en mühim işi emaneti ehline vermektir.
Bu hususta “Rasülullah (s.a.v.) buyurdular ki: ‘Emanet kaybedilince kıyameti bekleyin!’ ‘Emanet nasıl kaybolur?’ diye sordular. ‘İşler ehil olmayanlara teslim edilince’ diye cevapladı.” (Sahih-i Buhârî, Rikak/Emanetler: 35, İlm 2)
Emanet, hıyanetin zıddı olup; güven, sadakat, emniyet mânâlarına gelir. İslâm dini âdalet ve emniyete çok fazla ehemmiyet atfeder. İçtimâî ve ferdî huzurun, maddî ve mânevî kalkınmanın bunlara bağlı olduğunu açıkça ortaya koyar.
Görüldüğü üzere Hadis-i Şeriflerde emanetin kaybolması kıyamet alâmeti olarak ifade edilmiştir. Emanetin kalkmasıyla hâsıl olacak durumun vahametini tam kavrayabilmek için, Kur’ân-ı Kerîm’de emanete verilmiş olan makamın yüceliğini bilmek yeterlidir:
“Doğrusu biz, emaneti göklere, yere, dağlara sunmuşuzdur da, onlar bunu yüklenmekten çekinmişler ve ondan korkup titremişlerdir. Pek zalim ve çok câhil olan insan ise onu yüklenmiştir.” (Ahzâb Suresi 72).
YALANLARI AĞRI DAĞI’NI AŞMIŞA İSTANBUL’U EMANET ETMEK HA!
‘Emaneti ehil olmayana verme’nin mânâsı nedir? İşte esas mesele budur. Bugün yeryüzünün Mekke, Medine ve Kudüs’ten sonra en muazzez, en mühim emanet şehri İstanbul’dur.
Ecdat, şehirleri yöneten kimselere yani belediye başkanlarına “Şehr’ul emin” ya da “Şehremâneti” adını vermiştir. Mesele mühimdir. Bir şehrin emin ellerde olması gerekir. Emanet sahibinin Müslüman, âdil, çalışkan olması şarttır. Şehir açısından “emin” demek, yalan söylemeyen, şehre ihanet etmeyen kimse demektir.
Peki sorarız size, CHP, İyi Parti, PKK, HDP, FETÖ, Kemalistler ve marjinal sol grupların ortak adayı olan kişide bu hasletlerin hangisi var?
Yalanlarını sıraladığımızda Ağrı Dağı’na ulaşan, bir belediye başkanı namzetine yakışmayacak söz ve davranışlarını sıraladığınızda ise ürkütücü bir kişilik ortaya koyan bu şahsa, İstanbul emanet edilebilir mi?
Edildiğinde o şehirde huzur kalır mı?
Kalmadığının ispatı, bu şahsın Beylikdüzü Belediye Başkanlığı yaptığı dönemdeki icraatları değil mi?
Kendi nâm-ı hesabına açtığı bar, sayısız gayrimenkul tapuları, diktirdiği İslam ve Türk düşmanı Makaryos’un heykeli bu zatın kimliğini ifşâ etmiyor mu? Mâzisi, İstanbul’a yapacaklarının nişanesi değil mi?
ELİNİ VİCDANINA KOY VE VİCDAN MUHÂSEBENİ YAP!
Sen falan cemaat, falan yapı, falan grup, filan kişiye müntesip, ya da her yapıdan bağımsız yaşayan İstanbullu olarak cevap ver lütfen: PKK’nın destek verdiği, FETÖ’nün seçilmesi için canhıraş çalıştığı, İslam düşmanlarının maddî ve manevî destek sağladığı, propaganda yaptığı, gönül verdiği bu zat mı, yoksa 40 yıldır İstanbul’a, Anadolu’ya sayısız hizmette bulunmuş, kendisinin ifadesiyle Topal Dursun’un oğlu Binali Yıldırım mı şehrin emini yani başkanı olmaya layık?
Elini vicdanına koy ve vicdan muhasebeni yap!
Hilafetini ilga etmiş, alfabeni değiştirmiş, kılık-kıyafetini yasaklamış, ulemanı asmış, Kur’an-ı Kerim’i okumayı bile yasaklamış bir parti olan CHP’nin adayına yönelik; bazı kişilerin hırsları, kinleri ile seni, bizi yönlendirmelerine kanma, âlet olma!
Verdiğin bir oy yüzünden duyacağın pişmanlık, üzüntü, çekeceğin vicdan azâbı ne seni, ne de İstanbul’u kurtarır. Yarın pişman olunca yapacağın vicdan muhasebesinin, mahşerdeki işe yaramayan pişmanlıktan ne farkı kalacak?