Bir gün Türk adaletine hesap verecekler!

Bloklar dağılıyor, ekonomik güç merkezleri yer değiştiriyor, ideolojik yapılar çöküyor ve dünya kaotik bir dönemin eşiğinde yeni ittifaklara ve çatışma alanlarına tanıklık ediyor. Vekâlet savaşlarından küresel güçlerin bölgesel çatışmalarda direk rol aldığı bir döneme girilirken uluslararası örgütler etkinliğini kaybediyor ve dünya her zamankinden daha fazla yeni bir meşruiyet zeminine ihtiyaç duyuyor. Dünya jandarmalığından haydut devlete dönüşme riski her geçen gün belirginlik kazanan ABD, ülkelerin egemenlik haklarını tartışmaya açacak yargılamalara girişiyor.

Geleceğin hukuk tarihçileri bu dönemi araştırırlarken birkaç davayı daha fazla incelemek zorunda kalacaklar. Obama’nın karşı çıkışlarına rağmen 11 Eylül saldırısıyla ilgili Suudi Arabistan’a yönelik açılan tazminat davası, İran’a yönelik ambargoyu deldiği iddiasıyla Hakan Atilla’ya yönelik görülen kumpas davası ve Çinli bir enerji şirketi adına Afrika’da rüşvet verdiği iddiasıyla tutuklanan Hong Kong’lu eski bakan Patrick Ho’nun yargılanması. Birbiriyle pek de alakası bulunmayan bu üç dava, ülkelerin egemenlik haklarının çiğnendiği yargısal darbeler olarak hukuk tarihini yerini alırken, pek çok ülke için de emsal oluşturacak.

Bir gün hepsi yargılanacak

ABD’nin başka ülke vatandaşlarını meşru olmayan bir biçimde yargılaması, aslında her biri savaş, terör ve insanlığa karşı işlenmiş suçlardan dolayı adalete teslim edilmesi gereken ABD’li asker ve sivil görevlileri akıllara getiriyor. Özellikle de Türkiye ve çevresinde pek çok hukuksuz karara imza atan, terör örgütleriyle içli dışlı hareket eden isimlerin yargılanıp yargılanmayacağı tartışılıyor. Aslında bu isimler hakkında çok sayıda suç duyurusu var, hatta kimileri hakkında yürütülen soruşturmalar da kamuoyuna yansıdı. Henüz tutuklanan, hâkim karşısına çıkartılan olmasa da gelecekte bu isimlerin işledikleri onlarca suçtan dolayı çok ağır cezalar alacakları söylenebilir.

Terör örgütünün en ateşli taraftarı Brett McGurk

“Ortadoğu’nun yeni Lawrence’ı” benzetmesini en fazla hak eden isim kim diye sorulsa herkesin aklına gelen ilk ismin McGurk olacağı kesin. Küresel terörün yeni patronu ABD’li diplomatı iki fotoğrafla hatırlıyoruz. İlk fotoğrafta Şubat 2016’da terör örgütü PKK’nın lider kadrosundan Polat Can’ın elinden plaket alıyor, diğerinde ise Türkiye’nin yakalanması için 4 milyon TL ödül koyduğu SDG lideri Şahin Cilo ile Kobani’de toplantı yapıyor.

Çok tartışılmayan bir üçüncü fotoğraf ise devir-teslim anlaşmasını yaptıktan sonra girdiği Rakka sokaklarında çekilmişti. DEAŞ’ın PKK’ya bıraktıktan sonra otobüs ve kamyonlarla ayrıldığı kentin enkaza dönmüş sokaklarında meraklı bir Batılı olarak görülüyordu. Türkiye’nin mücadele ettiği üç terör örgütünden ikisiyle, yani PKK ve DEAŞ ile çok yakın teması bulunan Amerikalının bir diğer terör örgütü FETÖ ile bağını gösteren bir fotoğrafa ise henüz rastlanmadı.

Saddam sonrası anayasayı o yazdı

Al Hayat Gazetesine göre PYD/PKK’nın en ateşli taraftarı olan McGurk, ABD Dışişleri’nin en parlak yıldızlarından kabul ediliyor. Columbia Üniversitesi’nde hukuk okudu, 2004’te diplomasiyle yolları kesişti. Eski avukat, ABD’nin Irak Büyükelçisi’ne danışman oldu ve Saddam sonrasının yeni anayasasını yazan ekibe katıldı. Barzani ve Talabani ile de bu dönemden yakınlık kuran McGurk, o günden bu yana Ortadoğu’nun tüm karanlık operasyonlarında hem planlayıcı hem de uygulayıcı olarak yer alıyor.

Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren George W. Bush’un Irak ve Afganistan danışmanlığı görevini üstlenen McGurk, binlerce sivilin katledilmesine karar verenler arasında yer alıyor. Her iki ülkede de çatışma ve terör hiç eksilmezken sivil kayıplar her geçen yıl daha da arttı. ABD askerlerinin Irak’taki işkencelerinde, Afganistan’daki yanlış hedefleri bombalamasında onun payı hiç de azımsanacak ölçüde değildi.

Başkanlar değişti o değişmedi

Yıllar geçiyor, başkanlar değişiyor ama Ortadoğu’nun yeni valisi McGurk’un görevi değişmiyordu. Bush, Obama ve son olarak Trump’ın vazgeçmediği bu isim, “DEAŞ tehlikesini gören ilk isim” olarak lanse ediliyordu. Belki de kuruluşunda görev aldığı için tehlikenin boyutlarını da en iyi o biliyordu. Zaten 10 Haziran 2014’te Erbil’deyken DEAŞ Musul’u ele geçirmiş ve Bağdat’a doğru yola çıkmıştı. McGurk ise daha birkaç gün önce Musul’daydı ve buradaki elçilik görevlilerini tahliye ediyordu. Yaklaşan tehlikenin mi farkında yoksa verdiği görevin harfiyen uygulanıp uygulanmadığını mı denetliyordu bilinmez.

Koca bir coğrafyayı DEAŞ eliyle yerle bir eden McGurk, Irak ve Suriye’de binlerce insanın hayatını kaybettiği terör saldırılarının da sorumluluğunu taşıyordu. Sadece bu iki ülkedeki katliamlardan sorumlu değildi elbette. Türkiye’de özellikle de 2015 ve 2016’da yüzlerce insanın hayatını kaybettiği bombalı saldırılarda da parmak izine rastlanıyordu. Sadece Suriye’nin kuzeyinde kurmaya çalıştığı terör devletinden dolayı değil Ankara’da, İstanbul’da, Kayseri’de ve Diyarbakır’da patlayan bombalardan dolayı da şüpheliler arasında yer alıyordu.

Pek çok kişi ABD’nin DEAŞ ile mücadeledeki özel temsilcisinin DEAŞ ve PKK’nın Türkiye’de üstlendiği her eylemden dolayı yargı karşısına çıkartılacağı günü bekliyor. Bombalı saldırıların emrini veren teröristlerle açık ve gizli görüşmeler yürüten, toplantılar yapan, silah ve mühimmat konusunda destek sağlayan bir ismin adalete hesap vermesinden daha doğan ne olabilir ki?

Dokunulmazlığı tartışmalı bir isim John Bass

Veda toplantısı için buluştuğu gazetecilere, “ABD sayesinde DEAŞ 9,5 aydır eylem yapmıyor” diyerek Türkiye’deki son diplomatik skandalına imza atan John Bass, görev yaptığı 4 yıl boyunca hep tartışıldı. Bir kaza sonucu yaşamını yitiren Amerikan Hava Kuvvetleri pilotu babasının adını taşıyan John Bass, Ankara’dan önce görev yaptığı Gürcistan’da da çok tartışılmış, çok eleştirilmişti. Hatta Gürcistan muhalefeti Bass’ın ülkeden kovulması için sokaklara bile dökülmüştü ama benzer durum Türkiye’de yaşanmadı. Aksine Türkiye’deki muhalefet, terör örgütlerini savunan Bass’a yönelik desteği tamdı.

Türkiye’den sonra kariyerine Afganistan’da devam eden Bass için dönüm noktası 15 Temmuz oldu. Darbeyi kınamakta geciken, o geceye dair şüpheleri bir türlü gideremeyen, darbecilerin Washington ile temas kurma çabalarındaki rolünü açıklayamayan ve en önemlisi darbenin bir numaralı sivil ayağı Adil Öksüz’ün ABD konsolosluğu tarafından neden arandığı sorusunu ikna edici bir şekilde yanıtlayamayan Bass, Ankara’nın son yıllarda en fazla tepki gösterdiği diplomat olarak kayıtlara geçti. Hendek terörünün ardından kayyum atanan belediyelere destek olmaya kalkıştı ve “çatışma haberlerinden endişe duyuyoruz” açıklamasında bulundu.

O şimdi Afganistan’ı karıştırıyor

Onun döneminde ABD vize ambargosu karar aldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a göre bu kararın gerisinde Bass’ın Washington’u yanlış yönlendirmesi vardı. Zaten tartışmalı diplomatın ayrılmasından sonra vize ambargosu kaldırıldı. FETÖ’cü Metin Topuz’un tutuklanmasına karşı çıkarken yargıya müdahale etmeye kalktı ama sözlerini kimseye duyuramadı. “Büyükelçilik binasında saklanan hiçbir çalışanımız yok” dedi ama Metin Topuz’un telefonunun iade edilmesini talep etmekten de geri durmadı. Instagram hesabından Nemrut’ta günbatımı fotoğrafıyla Türkiye’ye veda ederken kendisi de diplomasinin batan bir ismi olmaktan geriye gidemedi. Zaman zaman FETÖ’nün algı operasyonlarının bir parçası olmaktan kaçınmayan Bass için de çok sayıda suç duyurusunda bulunuldu, istenmeyen adam ilan edilmesi çağrısında bulunuldu ama o şimdi sancılı bir coğrafyayı Afganistan’ı karıştırmakla meşgul.

Sivil katliamların olağan şüphelisi Votel

Sadece Ortadoğu’da değil konuşlandığı her yerde çatışma, kaos ve toplumsal gerginliklere yol açıyor ABD askerleri. Çeşitli bahanelerle yerleştiği her ülkede bir süre sonra tehdide dönüşüyor ve örtülü operasyonlarla ülke şiddet sarmalına sürükleniyor. ABD’nin okyanus ötesi operasyonlarında en dikkat çekici komutanlığı CENTCOM, diğer bir ifadeyle Merkez Kuvvetler Komutanlığı. Ağırlıklı olarak Ortadoğu’da görev yapan Birleşik Muharip Komutanlığın başında ise Orgeneral Joseph Votel yer alıyor.

Peki kim bu Votel? ABD’nin genç kuşak komutanları arasında en dikkat çekici isimlerden biri ve Obama döneminden itibaren çok kritik görevlerde bulundu. Suç dosyası hayli kabarık olan Votel’in ismi Türkiye’ye sığınan SDG Sözcüsü Talal Silo’nun itiraflarında önemli bir yer tutuyordu.

Terör operasyonu mu teröristlerle operasyon mu?

ABD’nin binlerce TIR silah ve mühimmat yardımı yaptığı terör örgütü PKK’nın Suriye’de kurdurduğu SDG’nin genel komutanı Şahin Cilo ile CENTCOM Komutanı Votel’in birlikte toplantılar yaptığın yine Silo’nun verdiği ifadelerde yer alıyor. Terör örgütü liderleriyle toplantılar yapıp onlara talimatlar vermekten kaçınmayan Votel, Suriye’nin kuzeyindeki 13 farklı ABD üssünün yönetiminden de sorumlu. Bu üslerdeki ABD silahları da onun emriyle depolanıyor ve yine onun izniyle PKK/PYD tarafından kullanılıyor.

Suriye’nin kuzeyinde terör örgütüne düzenli eğitim veren ABD askerleri de CENTCOM’a bağlı. Yani bu güçlerin de komutanı General Votel. CENTCOM’un eğittiği teröristler arasında çocukların da olduğu daha önce uluslararası basına yansımıştı. İnsanlığa karşı işlenmiş suçlardan kabul edilen çocuk savaşçılardan dolayı Votel’in ve diğer ABD’li askerlerin uluslararası mahkemelerde yargılanabileceği savunuluyor.

Çocuk savaşçılara askeri eğitim

Bir dönem yoğun şekilde çocuk savaşçılara sahip olan PKK’nın, Suriye’deki düzenli askeri eğitimlerinde çocuklara yer verdiği görüldü. Çünkü CENTCOM’un resmi Twitter hesabından paylaşılan fotoğraflarda ABD’li askerlerin eğittiği teröristler arasında çocuklar ve kadınlar dikkat çekiyordu. CENTCOM bu çocukların askeri eğitim almadığını sadece kampta bulunduklarını savunsa da fotoğraflar aksini ortaya koyuyordu. Zaten bölgede yaşayan Suriyelilerin PKK’nın zorla çocuklarını silah altına aldığı yönündeki şikâyetleri de bu durumu ispatlamaya yetiyor.

Bir süre önce Ankara’yı ziyaret eden ve Genelkurmay’da görüşmelerde de bulunan CENTCOM Komutanının, Suriye’deki suç defterinde binlerce sivilin öldürülmesi emri de yer alıyor. DEAŞ operasyonları adı altında sivil hedefleri bombalayan ABD, her defasında yanlışlık açıklamaları yaptı, özürle geçiştirdi. ABD resmi organları yüzlerle ifade edilen sivil kayıpları kabul etse de, bölgeyi yakından takip edenler hava operasyonlarında öldürülen sivillerin sayısının 10 bini bulduğunu öne sürüyorlar.

Yargılanacak ilk isim o

Suriye’deki PYD/PKK bölgesinde tam 13 askeri üs kuran ABD, ilk doğrudan silah yardımını 19 Ekim 2014’te yaptı. Terör örgütüne verilen ağır silahlar tamamen CENTCOM’un kontrolünde teslim ediliyor. Tüm bu faaliyetlerinden dolayı çoktan savaş suçlusu sayılması gereken Joseph Votel, tüm Dünyanın gözü önünde yürüttüğü devir-teslim operasyonuyla DEAŞ ile mücadelenin sadece bir manivela olduğunu da sergilemiş oldu. Rakka’da PYD/PKK ile DEAŞ arasındaki tahliye anlaşmasının perde gerisindeki ismi de hiç kuşkusuz Votel ve McGurk. ABD’nin bir başka ülke vatandaşlarını yargılama kararı eğer emsal oluşturursa ilk yargılanacak isimler arasında Votel’in yer alacağı kesin… Zaten Türkiye’nin farklı yerlerinden pek çok kişi teröre destek olduğu iddiasıyla Votel için de suç duyurusunda bulunmuş durumda. Bakalım gözü bağlı Themis heykeli ya da diğer ifadeyle bağımsız yargı, insanlığa karşı suç işleyen bu isimleri ne zaman yargılayacak?

15 Temmuz’da uçakları Albay Walker mı uçurdu?

15 Temmuz darbe girişiminde ABD parmağına dair en somut delillerden biri hiç kuşkusuz İncirlik’ten F16’ları kaldıran Hava Pilot Kurmay Yarbay Halil İbrahim Özdemir’in ifadesinde saklı. Darbeci subay, “Saat 05.00 civarı filomdaki uçaklar henüz kalkmamıştı. Kapıda beklerken Tuğgeneral Bekir Ercan Van yanıma geldi. Beni ve daha önce çağırdığı, ismini bilmediğim uçak bakım astsubayını arabasına aldı. O sırada arabada daha önce görmediğim ancak John Walker olduğunu düşündüğüm üniformalı bir ABD subayı bulunmaktaydı. Bizi uçakların olduğu yere götürdü.”

Kim bu John Walker ve darbeye katılmak için havalanan uçakların yanında neden yer alıyordu? En önemlisi darbenin başarısız olduğunun anlaşılması üzerine ABD’ye sığınma talep eden Bekir Ercan Van ile o saatte neden birlikteydi? ABD’nin İncirlik’teki devamlı hava birliği olan 39. Taktik Grup Komutanlığı’nın başında bulunan Walker, 6 Ağustos 2015’ten bu yana Adana’da görev yapıyordu. Bu görevden önce Güney Kore’de bulunuyordu. Irak’ın işgali sırasında da operasyonel uçuşlar yapan Walker, çok tecrübeli bir savaş pilotu.

Amerikalı subaylar ve FETÖ

Aynı subay ifadesinin devamında “Üs Komutanı olarak atanan İrfan Paşa’nın odasına bir hususla ilgili girdiğimde, isimliğinde Walker yazılı ABD personelini kast ederek, ‘Uçağa gelip pilotla konuşan bu muydu’ diye sordu. Ben de ‘Tam hatırlamıyorum ama büyük ihtimalle buydu’ diye cevap verdim” diyor. 15 Temmuz darbe girişimine uçağa binip katılmasa da lojistik anlamda önemli destekler verdiği anlaşılan Walker, apar topar bir başka göreve alındı. O geceye dair bir başka ilginç not, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik suikast timinin ünlü Kuzu Paşası Zekeriye Kuzu’nun oğlunun da İncirlik’te bulunmasıydı. Üs komutanı Van’ın şoförlüğünü yapan Emrah Kuzu da, saat 08.00 sularında üs içindeki Amerikalılara ait bir binaya FETÖ’cü Van’ı götürdüğünü söylüyor.

15 Temmuz iddianamelerinde ABD’li subay ile ilgili bilgiler bununla sınırlı değil. İncirlik’ten tanker uçakları kaldıran Bekir Ercan Van da ifadesinde Albay John Walker’den söz ediyor. FETÖ’cü subay, “Amerikalı Albay John Walker ile ikili toplantım vardı ve üste icra edilen koalisyon harekâtı kapsamında yaşanan problemleri ve çözüm metodlarını konuşuyorduk” diyor. Walker’ın darbe gecesine dair tüm görüntü, ses ve radar kayıtlarını sildirdiği de ileri sürüldü. Henüz hakkında iddianame hazırlanıp hazırlanmadığı öğrenilemeyen Albay Walker’ın da bir gün adalet karşısına çıkarılacağına şüphe yok.

Büyükada’da bir ABD’li: Henri Barkey

15 Temmuz günü İstanbul’un en otantik sayfiyesi Büyükada’da tuhaf bir toplantının hareketliliği vardı. İstanbul’un işgal günlerinde İngiliz Ordu Karargahı olarak kullanılan oteldeki Türk ve yabancıların katıldığı toplantıda ABD’li profesör Henri Barkey, ev sahibi gibiydi. Tanıyanların çok sosyal ve rahat biri olarak anlattığı CIA’nin eski çalışanı Barkey, uzun yıllardır Washington’da Türkiye ile ilgili akıl hocalığı yapıyor.

ABD Dışişleri’nde, Pentagon’da veya Beyaz Saray’da koltuklar değişse de ona danışmaktan ve görüşlerini almaktan vazgeçmiyorlar. Ortadoğu ve Türkiye ile ilgilenen pek çok ABD’li gibi sol liberal çevreler ile FETÖ’cü vakıf ve dernek yöneticilerinden kendisine geniş bir çevre yapmıştı. En iyi dostları arasında da kendisini Marksist dünya görüşüne sahip biri olarak tanıtan Osman Kavala vardı.

Hayal kırıklığıyla ayrıldı

15 Temmuz’daki gizemli toplantıya katılanlar daha sonra bu durumu tesadüf olarak nitelendirdiler ve darbeyle ilgili bir gündemlerinin olmadığını ileri sürdüler. Fakat o güne dair güvenlik güçlerinin ulaştığı bilgiler çok daha farklı. Darbenin başarılı olmasını Büyükada’da büyük bir heyecanla bekleyen eski istihbaratçı Barkey’in, 19 Temmuz’da hayal kırıklığı içinde Türkiye’den ayrıldığı anlaşılıyor.

Türkiye tarihinin en kritik günlerinde yakın dostu Kavala ile de görüştüğü bilinen Barkey hakkında da darbe soruşturması çerçevesinde tutuklama kararı çıkartıldı. FETÖ ile derin bağları tespit edilen eski CIA görevlisinin ABD’deki en önemli FETÖ kuruluşu Rumi Vakfı’nda da görevi bulunuyor. Makalelerinde FETÖ’nün CIA ile olan ilişkisini gölgelemeye çalışan Barkey, Türkiye’ye gelmesi durumunda tutuklanacak.

CIA’nin Türkiye’de en tanınmış ismi: Graham Fuller

Türkiye’de neredeyse sokaktaki adamın dahi ismini duyduğu bir isim Fuller. Hatta onun da sokaktaki insanlara yakın olduğu ve 1980 sonrasının popüler mekânlarından Beyazıt’taki Çorlulu Ali Paşa Medresesinde ABD’li gazeteci olarak nabız yokladığı anlatılır. Hazırladığı raporlar Türkiye’de de çok tartışılan istihbaratçının FETÖ elebaşı Gülen’le 1970’li yıllara uzanan bir tanışıklığı olduğu biliniyor. CIA Türkiye İstasyon Şefliği yapan bu tecrübeli istihbaratçının Gülen’le yolları hiç ayrılmadı.

ABD’ye yerleşen Gülen için oturma izninde en güçlü referans olarak Fuller’in adı yer alıyordu. FETÖ vakıflarından yüklü miktarlarda telif ve danışmanlık ücreti alıyor, sadece ABD’de değil dünyanın değişik noktalarındaki okullar için de devreye giriyordu. FETÖ okullarının adeta gizli CIA ofisi gibi çalışması da biraz bu ilişki sayesindeydi. Kitapları Türkçeye çevrilerek yayınlanan istihbaratçının da 15 Temmuz’da İstanbul’da bulunduğu iddia ediliyor.

Daha önce 12 Eylül darbesinde de ayak izlerine rastlanılan Fuller’in 15 Temmuz darbesinin başarısız olması üzerine apar topar ayrıldığı öğrenildi. Ortadoğu ve İslami hareketler üzerine çalışan derin ABD’linin de eline şehit kanı bulaştı. FETÖ’nün akıl hocası olan Fuller için de yargı yakalama kararı çıkarttı. Bu defa adının karıştığı kirli operasyonlar için değil 15 Temmuz’da yönlendirdiği darbecilerin şehit ettiği 250 kahraman için hesap verecek.

Washington’un şımarık FETÖ’cüsü

Türkiye’de askeri bir darbeden söz eden belki de ilk kişi eski bir Pentagon görevlisi olan Michael Rubin’di. Türkiye ile ilgili sansasyonel iddialarda bulunuyor, ciddiyetten uzak mesajlar yazıyor ve Türkçe kaleme aldığı o mesajlarında Cumhurbaşkanı Erdoğan’a dönük aşağılık hakaretlerde bulunuyor.

17-25 Aralık kumpasından bu yana sürekli Erdoğan ile ilgili Türkçe mesajlar yazan Rubin, sosyal medya hesaplarından FETÖ güzellemesi yapıyor. 15 Temmuz’a dair FETÖ’nün yürüttüğü tüm algı operasyonlarında en önde görev alan Rubin, aynı zamanda ateşli bir İsrail taraftarı. Sosyal medya hesabından Türkçe paylaşımlar yapan Rubin’e göre darbeyi FETÖ’cüler yapmadı. ABD Dışişleri politikasını etkilemek için yoğun çaba harcıyor ve Türkiye ile ilgili haberlerde ABD medyasına sürekli yorumları ve iftiralarıyla katkı sağlıyor

Referans kabul edilen yayın organlarında ismine pek rastlanmayan Rubin’in her gün artan dozda Türkiye düşmanlığı yapmasında firari FETÖ’cülerin payı büyük. 15 Temmuz darbe gecesi ve hemen sonrasında yaptığı yorumlarla FETÖ’ye açıkça destek veren bu eski Pentagon görevlisi için de Türkiye’de yakalama kararı çıkartıldı. Uzun zamandır Türkiye’ye gelmeyen Rubin’in bundan sonra da Türkiye’ye gelmesi pek mümkün görünmüyor. FETÖ soruşturmasında adı geçen Rubin’in ne zaman hâkim karşısına çıkartılacağı ise meçhul.

Benzer konular