ABD’nin hukuk tanımaz başkanı Donald Trump’ın Golan Tepleri’ni İsrail’e peşkeş çekmesine tüm dünyadan ses gelirken, ‘Asrın Anlaşması’na imza atan körfez ülkeleri sessizliğini koruyor. İslam dünyasından ise her zamanki gibi en yüksek ses yine Türkiye’den geliyor. Seçimlerden sonra Ayasofya’nın aslına rücû ettirileceğini söyleyen Erdoğan, adeta tarihe ikinci bir “one minute” notu düşüyor.
Amerika Birleşik Devletlerinin hukuk tanımaz başkanı Donald Trump yönetiminin, dünyayı kafalarına göre dizayn etme hadsizliği bu sefer sert kayaya çarptı. Trump, “Golan Tepeleri üzerinde İsrail’in egemenliğini ABD’nin resmen tanıdığını” ilan eden başkanlık kararına imza atarken, çeşitli vaad ve tehditlerle susturduğu bazı Arap ülkelerinden ses gelmeyeceğini biliyordu ama sesin Ayasofya’dan geleceğini tahmin edememişti. Veya etmişti de zaten amaç buydu, dünya karışsın, karışan dünyayı güçlü olanlar paylaşsın.
Adaylığını ilan ettiği andan itibaren İsrail yanlısı politikalarıyla bilinen Trump’ın Evanjelik kitlenin desteğine dayandığını bilmeyen yok. Bir taraftan ABD’deki Siyonist lobisini tatmin etmek, diğer yandan kendi seçmen kitlesini mutlu etmek amacıyla öncesinde hiçbir başkanın yapmadığı kadar İsrail yanlısı tutum sergiliyor. Vaadleri ve kararları hem ABD dış politika prensipleri hem de BM’nin kararları ile açık bir şekilde çelişiyor.
Türkiye’nin tarihî cevabı
Trump’ın Suriye’nin Golan Tepeleri’ni İsrail’e peşkeş çekmesinin ardından, Arap ülkelerinin sessizliğinden cesaret alan İsrail, Halep’e saldırmakta gecikmedi. AB dahil olmak üzere dünyanın birçok ülkesinden bu karara tepki yağarken, Trump’la İsrail’in çıkarları için anlaşmalar yapan körfez ülkeleri bu karara sessiz kaldı.
İslam dünyasından en yüksek ses ise her zamanki gibi yine Türkiye’den geldi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Golan Tepeleri kararı için “Siz de Türkiye’den bir cevap alacaksınız” diyerek “Ayasofya’ya girişi ücretsiz hale getirebiliriz. Ve sadece ücretsiz hale getirmek değil. Ayasofya’yı müze olmaktan çıkarıp Ayasofya’yı cami ismiyle müsemma hale getiririz” dedi.
Ümmetin kanayan yaralarından biri olan Ayasofya’nın ‘cami’ olarak dile getirilmesi, hem de en yüksek sesle Golan Tepeleri’ne cevap olarak verilmesi, ikinci bir “one minute” olarak tarihe geçti. Trump’ın Golan Tepeleri kararını ve Erdoğan’ın Ayasofya cevabını değerlendiren uzmanlar, “Ayasofya’yı cami olarak açma yetkisi Türkiye’nindir ve buna da gücü yeter” görüşündeler.
Uluslararası hukuk bitmiştir
Bahçeşehir Kıbrıs Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurşin Ateşoğlu Güney, Ayasofya kararının Türkiye’yi sıkıştırmaya yönelik yapılan hamlelere bir cevap olduğunu dile getiriyor. Güney, Golan Tepeleri kararını değerlendirirken şu ifadeleri kullanıyor: “Golan Tepeleri kararının bir boşluk anında ansızın verilmiş bir karar olduğunu düşünmüyorum. Çünkü bu daha ziyade Trump yönetiminin Akdeniz Bölgesine yönelik yeni stratejisinin adımlarından bir tanesi. Bu süreç Kudüs’ün başkent olarak tanınmasıyla başlatıldı. Onun öncesinde belirli ülkelerle Akdeniz odaklı hatta Ortadoğu ve Körfezi de katacak şekilde yeni ittifaklar oluşturma meselesi vardı. Bunun önceliği de İsrail’in güvenliğini pekiştirmek ve sağlamlaştırmaya dayanıyordu.
Trump Amerikası dünyayı sınıyor. Gelecek tepkiler çerçevesinde, bunu bir oldu bitti neticesinde meşrulaştırmak gayreti içerisinde. Büyük İsrail projesinin de en önemli adımlarından bir tanesidir. Kudüs’ün başkent ilan edilmesi Ortadoğu’nun en önemli sorunlarından biri olan İsrail-Filistin barış sürecine noktayı koymuştu. Suriye’nin Golan Tepeleri’nin alınması ise en başta Suriye’nin toprak bütünlüğünü dinamitleyen bir girişimdir.”
İsrail açısından o cephede güvenliğini sağlamlaştıran bir adım olduğunu belirten Güney, bu bölgenin stratejik anlamı olduğu kadar doğal kaynaklar yönünden de önemli olduğunu vurguluyor. “Öte yandan Golan Tepeleri’nin ilhakı konusunda buranın Suriye’ye ait olduğuna dair çok ciddi bir ses duymuyoruz. Çünkü zaten Suriye’deki rejimin itibarı ve güvenirliği yok ve Esed rejiminin, iktidarını korumak pahasına bu anlaşmaya göz yumduğu söyleniyor. Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunacak güvenilir bir merkezi hükümet yok.
Golan Tepeleri’ni kafalarına göre ilhak etmeleri, uluslararası sorunların çözümünde artık uluslararası hukuk diye bir şey olmayacağı anlamına da geliyor. Bir başka ülkenin bir başka toprak parçası üzerinde hak iddia etmesinin önü açılmış oluyor. Bu da kaos demek. Başka bir gün Rusya da benzer bir taleple gelebilir. Kırım’da böyle bir davranış sergilemişti. Bu bağlamda ciddi bir sorun.”
Türkiye’yi sıkıştırma planlarına cevap
Türkiye’nin, Ayasofya meselesinde tek yetkili karar mercii olduğunu söyleyen Güney, Ayasofya’yla ilgili şu yorumda bulunuyor. “Erdoğan’ın aslına rücu ettiririz sözü, Suriye üzerinden İsrail odaklı ABD’nin desteklediği, Türkiye’yi sıkıştırmaya yönelik planlara cevaptır. Türkiye bunda da muktedir. Zaten olayların hiçbiri birbirinden bağımsız değil. Yeni Zelanda meselesini de buna bağlayabiliriz. Cumhurbaşkanımız bir uyarı mahiyetinde bunu söylemiş ve zaten Türkiye’nin hakkıdır, istediğini yapabilir. Bir anlamda Türkiye’ye yönelik oldu bittilere Türkiye’nin karşı duracağı anlamı taşıyor. Ben zaten seçimlerden sonra Suriye özelinde ve Ortadoğu genelinde Türkiye’nin daha aktif olarak harekete geçeceğini düşünüyorum.
Trump yönetiminin geri adım atacağını pek düşünmüyorum. Bu karar İsrail’e huzur ve istikrar getirir mi, işte o soru işareti. Ortadoğu’daki var olan sorunları daha da hızlandıracak, dinamitleyecek bir durumun önünü açıyor. Trump yönetiminin çok da umurunda değil, çünkü Atlantik’in öte tarafındaki bir ülkeden bahsediyoruz. Burada Rusya ve Çin’in tavrı çok önemli. Ama Rusya’nın da bu konuda Kırım meselesinden dolayı sicili o kadar temiz değil. Çin ise olaylara daha ziyade iktisadi olarak yaklaşıyor ve tam da bulaşmak istemiyor.”
Golan Tepeleri bölgenin balkonu
Trump’ın hamlesini hukuksuzluk olarak değerlendiren Kudüs Uzmanı Musa Biçkioğlu, bu konunun arkasında Evanjelik bir plan olduğunu vurguluyor. “Evanjelistlere göre kıyamet savaşı Filistin topraklarında olacak ve İsraillilerin işgali altında bulunan bir noktadır bu armagedon noktası. Trump’ın büyük ölçüde Evanjelistlerden destek aldığını biliyoruz. Amerikan elçiliğinin Kudüs’e taşınması bundan bağımsız düşünülmemeli. Trump dindar olmadığı halde dini kullanıyor ya da dindar bir kesimi kullanıyor. Netenyahu da çok dindar bir adam değil ama ırkçı ve saldırgan biri. Hırsızlıktan yargılanırken, hırsızlığı örtmenin yolu olarak bu gibi gerilimleri kullanması akıllıca.
İsrail için Golan Tepeleri stratejik olduğu kadar su kaynakları açısından da önemli. Golan Tepeleri, birçok bölgeyi yukarıdan gören bir yer. Yani Golan Tepelerine hakim olan bir kişi Filistin topraklarını damdan izler gibi izler. Ürdün ve Lübnan’ın iç taraflarına da hükmeden konumdadır. Suriye’nin başkenti Şam’ın Golan Tepeleri’ne mesafesi kısadır, sadece 63 km’dir. Suriye’yi de izleyebilme imkânına sahiptir. Stratejik olarak böylesine değerli bir konumu var.
Ortadoğu’da su sıkıntısı var ve deniz suyu arıtılarak su ihtiyacı gideriliyor. Bölgenin en iyi yağmur alan yeri olduğundan dolayı, en önemli su haznesi burasıdır. Suyun olmadığı bölgelerde ziraat olmaz. Golan Tepeleri, Suriye savaşının bilerek uzatılması ve PYD’ye Türkiye’nin güneyinde yer ayrılması meselesinden bağımsız okunamaz. Tüm bunlar İsrail’in önünü açma meselesidir. Kuzey Irak’ta referandum yapıldığında orada dalgalandırılan yerel bayrağın dışındaki tek bayrağın İsrail bayrağı olduğunu unutmamak gerekir.”
Ayasofya cevabı çok isabetli
Erdoğan’ın Ayasofya’nın aslına rücu ettirilmesine yönelik sözlerini çok yerinde ve isabetli bulan Biçkioğlu, bu kararın geciktirilmesi meselesinin zaten Müslümanları üzdüğünü ifade ediyor. “Belki de daha hayırlı oldu. Ayasofya ile biz devlet düzeyinden imparatorluk seviyesine yükselmiştik. Ayasofya’yla biz, karşımızda oturan, bizden olmayan Ortodoks dünyayı kendi mahiyetimize aldığımızı ispat etmiştik. Şu anda Ayasofya’nın aslına rücû ettirilme meselesi uluslararası çapta bir cevaptır.
Erdoğan’ın sözünü ‘şimdi artık gözümüz dışarıda olacak’ şeklinde anlamamızda fayda var. Dışarıdakilere kayıtsız kalma gibi bir lüksümüz yok. Kudüs’e sessiz kalmamız mümkün değil. Arap dünyasının bizden olmayan liderlerinin konuşmaması bizim susmamıza mazeret oluşturmuyor. Şunu herkes bilmelidir ki, Yeni Zelanda’da yapılan operasyonda Ayasofya’nın isminin kullanılması, minarelerin hedef alınması 1389 Kosava Savaşı’na vurgu yapılması ve diğer değerlerin özellikle altının çizilmesi, PYD ile ilgili Amerika’nın bu kadar yakından at koşturuyor olması, İsrail’de ABD’nin bizim aleyhimize faaliyet gösteriyor olmasına cevap olarak ses getirecek bir şey olmalıydı. O yüzden bu cevap isabetliydi. İslam İşbirliği Teşkilatı’nın da aynen Kudüs’ün başkent ilan edildiği gibi toplanarak tarihe kayıt düşmesi gerekiyor.”
Asrın anlaşması planı yürürlükte
Filistinli araştırmacı yazar Said Elhaj, soruşturmalarla başı dertte olan Netenyahu’ya seçim öncesi Trump’ın Golan Tepeleri’yle benzeri olmayan şekilde destek verdiğini söylüyor. Bütün bunların yanı sıra ise, Trump’ın Filistin meselesi ve Ortadoğu için öne sürdüğü fakat halen bütün ayrıntılarını açıklamadığı ‘Asrın Anlaşması’ nın da karşımıza çıktığını sözlerine ekliyor. “Asrın Anlaşması projesinden anlaşılan, onlarca yıldır çözülemeyen Filistin’deki işgal sorununu çözmek yerine Filistin meselesini tasfiye yollarına başvurulmasıdır.
Trump’ın işgal altındaki Kudüs’ü bir bütün olarak İsrail’in başkenti olarak tanıyıp, ABD’nin elçiliğini oraya taşıma kararını bu çerçevede ele almak gerekir. Yine işgal altındaki Suriye’nin Golan Tepeleri’yle ilgili BM’nin kararlarını ihlal edecek şekilde aldığı kararı da bu minvalde değerlendirmek gerekir.
Trump’ın öncelikli planı Filistin meselesini tasfiye etmek. Burada Kudüs ile ilgili kararları, UNRWA’ya (BM’nin Filistinli mültecilerle ilgilenen örgütü) desteğini kesip mülteci tanımını değiştirmesi ve İsrail’e şartsız tam desteğini saymak mümkün.
İkinci planı ise İsrail’in bölgenin rakipsiz en güçlü devleti olması ve çevresiyle – özellikle Arap ülkeleri ile – normal ilişkiler kurmasını sağlamaktır. Bunun için bir taraftan askeri olarak stratejik önemi olan Golan Tepeleri’ne yasadışı el koyuyor diğer taraftan bazı Arap ülkeleriyle normal ilişkiler ötesinde işbirliği yapmasını kolaylaştırıyor.
Hafızalarında ve ümitlerinde hâlâ ‘Büyük İsrail’ düşü kalsa da, pratik olarak şimdilik bu mümkün değil. İsrail hükümetinin şimdiki projesi, daha önce olduğu gibi savaşlar ile yeni topraklar işgal ederek halkını göçe zorlamak değil. Bunun yerine Trump ve ABD’nin müstesna desteği ile işgalleri meşrulaştırmak ve diğer yandan bölgede ‘normal’ kabul edilen ve reddedilmeyen bir ülke haline gelmek gibi görünüyor.
İsrail’deki erken seçimlerde Netenyahu zaferle çıkarsa, ki en şanslı taraf kendi partisidir ve Trump’a karşı Muller’in soruşturması beraat ile sonuçlandığına göre, İsrail seçimlerinden sonra ‘Asrın Anlaşması’ planının ilan edilip adımlarının hızlanacağını tahmin etmek zor değil. Birçok ABD kaynağı bu planın ilanı için Nisan’ı göstermiştir.”