ABD-Venezuela gerilimine İngiltere’nin de dâhil olması altını yeniden gündeme taşıdı. Yaşanan krizlerde genellikle petrol ve dolar ön plana çıkarken bu kez altın konuşulmaya başlandı. Bu gündem nasıl netice doğurur bilinmez. Ancak gelişmenin dolara itibarı daha da azaltacağı kesin. Konuyu Türkiye Varlık Fonu ve Borsa İstanbul Başkanlığı da yapmış olan Himmet Karadağ’a sorduk. Halen Halkbank Yönetim Kurulu Başkan Vekili olan Karadağ, merkez bankalarının FED’in şubesi gibi çalıştığını söylüyor ve altına daha fazla ehemmiyet verilmesi gerektiği kanaatini belirtiyor. Dış mihraklardan ziyade Amerika’nın ürünlerine değer verenlerin ülkeye zarar verdiğini düşünüyor. Müslümanların İslamî finans konusunu bile kendi aralarında İngilizce konuştuklarını belirten Karadağ, faizli muameleden uzak duran kesimin önünü açmazsak ekonominin gelişmeyeceğini dile getiriyor ve faizsiz ekonomi için daha fazla çaba gerektiğine vurgu yapıyor.
Altın dolar ilişkisi konusunda neler söylemek istersiniz?
1944 yılında düzenlenen Breed Woods konferansında 1 ons altın 35 dolara, diğer ülke paraları da dolara eşitlendi. Dolayısıyla dolar domine para sistemi İkinci Dünya Savaşı esnasında ortaya çıktı. Kontrolünü ve uygulamasını da IMF ve Dünya Bankası yapıyor. Günümüz finans sistemini IMF, Dünya Bankası, ticareti de kattığımızda OECD’den bağımsız olarak algılayamayız, anlayamayız. Altına endeksli para sistemi Amerika egemen ekonomik yapıda bir müddet çalışıyor. Daha sonra Amerika altın karşılığı dolar basmayı yavaş yavaş zayıflatıyor. 1971 Vietnam buhranına kadar sağlıklıymış gibi görünen sistem ekonomik krizlerle beraber bozuluyor.
Dolar her zaman Amerika’nın altın stoğu kadar mı basıldı?
Bana sorarsanız fiili olarak hiçbir zaman böyle olmadı. En azından 1973’e kadar dolar altına endeksliydi. Sonrasında Amerika’nın uluslararası sistemdeki ağırlığı sebebiyle dolar domine olmayı sürdürdü. Bu ne yazık ki günümüzde de böyle.
DOLAR KÜLTÜRÜMÜZÜ DE İSTİLA ETTİ
Bu hükümranlığın bize maliyeti nedir?
2012 sonunda Sermaye Piyasası Kurulu’nda göreve başladım. 4-5 yıl boyunca dünyanın her yerinde, İslamî finansla ilgili çok sayıda uluslararası çalıştaya katıldım. Maalesef İslam ülkelerinin katıldığı çalıştaylarda bile Müslümanlar birbirleriyle İngilizce anlaşabiliyor, ticaretlerini de dolarla yapıyorlardı. Dolar domine para sistemi, ekonomiyi etkilediği kadar hayatımızın diğer alanlarını da kuşatmış durumda. Sadece bizde değil tüm ülkelerde böyle. Birazcık sos farkıyla Suudi Arabistan’da da aynı, Malezya’da da, Türkiye’de de…
‘TCMB, FED ŞUBESİ GİBİ…’
Dolar TL ilişkisi için ne söyleyebiliriz?
Kullandığımız Türk Lirası da aslında Bretton Woods’un uzantılarına dayanıyor. Mevcut Merkez Bankalarımız da dolar domine para sistemi içinde olduğu için bir nevi FED’in şubesi gibi hareket etmek zorunda kalıyorlar, FED’den bağımsız işlem yapamıyorlar. Merkez Bankamız rezervlerini dolar olarak tutuyor. Bu ise doların “itimat” edilen para olmasından kaynaklanıyor.
Toplumda bazı meseleler konuşurken abartıldığını düşündüğünüz oluyor mu, mesela küresel sistem gibi…
Bazen öküzün altında buzağı arıyoruz. Gerçeklerin derinlerde gizlenmiş olduğu varsayımından hareket ediyoruz ama ben modern sistemin yöneticilerinin çok gizli hareket etmediğini, her şeyi göstere göstere yaptığı kanaatindeyim. Hainler öyle yer altında saklanan, gizemli insanlar değil. Bizimle konuşan, görüşen, içimizdeki adamlar. Bunların birçoğunu da bizden biliyoruz. Ben Borsa’da çalışırken, aslında aramam gereken adamlar meğer burnumun dibindeymiş. Münafık ve hainler nasıl Medine’de Mescid-i Nebevi’de idi şimdi de yanımızda. Dış mihrak diyoruz mesela… Ekonomik anlamda dış mihrak nerede? İçimizde! Bizi öyle bir virüsle ele geçirmişler ki, hamburger denilen salçalı köfteye, milyarlarca lira franchising bedeli veya patent parası ödüyoruz. Veya asitli şekerli suya… Bizim yapamayacağımız bir şey mi? Bir yandan dolar eksiğimiz ve dış ticaret açığı ile cebelleşiyoruz, cari açık konusunda sıkıntılar yaşıyoruz, bir yandan savunma sanayine yatırım yapmamız lazım. Buna rağmen bir salçalı köfte dükkânı açmak için 1 milyon dolar veriyoruz. Müslüman memlekette, en kadim mutfağın olduğu Osmanlı coğrafyasında Amerikan köftesi yiyoruz. Dünyanın en sağlıksız, en çirkin ürünü ama biz ona itibar ediyoruz. Salçalı köftenin içinde tonla dış mihrak var mesela… Venezuela hadisesinde evet dış mihrak var ama bir de orada Trump adına çalışan var. Üstelik bu gizli de değil. Zaten Trump Venezuela’daki adamının adını da veriyor.
AMERİKA’NIN KÖFTESİNİ YİYENLER HİÇ BİR ŞEY YAPAMAZ
Salçalı köfte ekonomisini biraz açsanız…
Sokaklara bakın. Parası olan ne yiyip içiyor? Amerika’nın salça soslu köftesini, şekerli siyah içeceğini. Yani itibar edilen sadece dolar değil, aynı zamanda Amerikan kültürü de… Neden insanlar ya da merkez bankaları “dolarım var” diye övünüyor? Ödeme gücünü gösterdiği için. İtibar dolara olduğu için, salçalı köfte gibi, meşruiyetini, mantığını sorgulamadan, şartsız tabi oluyorlar. Bu Müslüman için de gayri Müslim içinde böyle… Herkes İngilizce konuşuyor, dolar biriktiriyor, Amerikan kültürünün sağlıksız ürünlerini yiyor. Son dönemlerde, Cumhurbaşkanımızın da katkılarıyla, en azından yakın ülkelerle alternatif ödeme sistemleri üzerine çalışılıyor. Rusya ile İran ile ticarette dolar kullanmayalım alternatif ödeme sistemini başlatalım çabaları var. Venezuela krizinde olduğu gibi bu çabalar küresel sistemin tepkisine neden oluyor. Onlar da boş durmayacaktır.
ALTIN HİBRİT BİR PARA
Sizce altının bir ülke için önemi nedir?
Altın paranın fonksiyonlarına benzer bir görev icra ediyor. Bir mübadele aracı hâlen. Klasik paralar kadar olmasa da değer biriktirme ve tasarruf aracı. Belki biraz da hibrit. Bir araya geçmiş değer biriktirme, takı/süs kompakt bir ürüne dönüştürüyor. Düğünden tutun da iyi günde takayım, kötü günde ‘ak akçe kara gün dostu’ olsun denilerek bir saklama aracı aynı zamanda.
Bu süs eşyaları altın rezervine dahil mi?
Aslında içindedir ama altın rezervi diye bahsettiğimiz rezervler merkez bankalarının rezervleri. Dünyadaki merkez bankaları da temelde dolar, biraz da altın rezerv biriktiriyorlar. Merkez bankası rezervlerindeki dolar miktarı azaltılınca altın artırılıyor. Ancak dolar rezervlerini de kimse sıfırlamıyor. Amerika’nın karşı bloğunda olmasına rağmen Rus Merkez Bankası da ciddi miktarda dolar stokluyor. İşin garibi şudur ki dolar rezervi diyorsunuz ama ortada dolar da yok. Çoğu kez Amerikan kâğıdı yani hazine bonosu var. Yani pul ya da tuvalet kâğıdına dönüşme riski çok yüksek olan bir kâğıdı biriktiriyorlar. Bunu kim yapıyor, başta Çin Merkez Bankası.
TÜRKİYE ALTINA YÖNELİYOR
Türkiye’nin ne kadar altın rezervi var?
Bu rezerv meselesinde önce makro büyüklüklerin ne olduğuna bakmak gerek. Kişisel tahminim istatistik dışında Türkiye’de ne kadar altın olduğunun hesaplanması çok zor. Resmi rezervler dediğimizde Merkez Bankası rezervleri anlaşılıyor. Son dönemde Merkez Bankası altına bağlı rezervlerini biraz artırıyor. Özellikle bankaların Türk Lirası karşılıklarını döviz yerine altınla da tutabileceğine yönelik Merkez Bankamızın düzenlemeleri var. Türk Lirası tutarsanız, o aslında ölü bir para. Merkez Bankası ona çok büyük bir faiz işletmiyor. Son dönemde bankalar altına yöneliyor, hatta bu ‘yastık altı’ altın olursa farklı bir kodu var, biraz daha teşvik ediliyor. Bu konuda ilave çalışmaya ihtiyaç var. 60-70 ton olan rezerv, 150 tonu aştı, ancak net rakamı bilmiyorum. Altınlar ise Borsa İstanbul’da tutuluyor. Son birkaç yılda ciddi bir artış yaşandı.
Bir ülke ya da Venezuela altınlarını neden başka ülkelere veriyor ya da yarın arası bozulabilecek bir ülkede stokluyor?
Venezuela’nın altını bir finansal işlemin teminatı olarak verilmiştir. Sonrasında uluslararası ilişkiler ve siyasî krizle beraber hukuksuz bir uygulamayla karşılaşıyor. Bizde de durum aynı. Aslında her ülke altınını başka bir ülkeye finansal bir mecburiyet nedeniyle verir. Günümüzde New York, Londra merkezli bir piyasa var. Biz şu an Halkbank’tayız. Tüm Türkiye’deki bankalarda olduğu gibi İran-Halkbank ilişkileri BM kurallarına uygundur. Ayrıca Amerika’nın bu konudaki yaptırımlarına da harfiyen uyuyoruz. Ama ABD gücünü kullanarak bir arkadaşımızı, hiçbir hakkı olmadığı halde hukuksuz bir şekilde mahkûm ediyor.
Türk bankaları ABD yaptırımlarına niçin uyuyor, mecbur mu?
Ben Türk vatandaşlarının ABD yaptırımlarına uyması taraftarı değilim. BM’ye uymaya mecburuz ama Amerika’ya değil. Bizi uluslararası hükümler bağlar. Yine Reza Zarrab davasının da her tarafı hukuksuz. Varsayalım ki Türkiye’de bir bürokrat ya da iş adamı rüşvet verdi. Bu ABD yasalarına göre suç mudur? Değildir. Farz edelim ki suç işlenmiş olsun, Türkiye’de işlenmiş bir suçun cezası Türkiye’de verilir.
Bir Türk ABD’de suç işlese Türkiye’de yargılanmaz mı?
Hayır yargılanamaz. Çünkü suç mahalli Türkiye değil. Mesela vergi kanunlarında yurtdışında verilen rüşvetin belgesinin gider olarak kaydedilebileceğine yönelik zımnen düzenlemeler var. Suç olmaktan ziyade düzenlemesi bile olabiliyor. Açık olmasa da her ülkede var benzer şekilde.
GEÇERLİ OLAN GÜÇLÜNÜN HUKUKU
Herkesin bağımlısı olduğu doların sahibi olarak Amerika hukuka niye uysun?
Uymuyor zaten. Dediğiniz gibi herkesin kölesi olduğu doları var. Şimdi sendikasyon ve diğer şekillerde uluslararası sistemden para getirip o fonu kullandırıyor bankalar, o kanalı kapatıyor yaptırım olarak. “Doların merkezi burası uluslararası finans sistemini kendi kurumlarının sizinle yaptırımlara uymayan kuruluşlarla işlem yapmasını yasaklarım” dedi ve dediğini de yapıyor.
Altın ekonominin yeni belirleyicisi olabilir mi?
Mevcut dolar sisteminin getirdiği zorbalıklar nedeniyle altın artık krediye ve finansal kaynaklara daha ekonomik şartlarda erişim için kullanılıyor. Maalesef altının bu anlamda kullanımı bizde çok yaygın değil. Ben Borsa başkanlığı döneminde yaygınlaştırmak için çaba harcadım. Çünkü finansal anlamda kullanmadığınızda altın bir anlam ifade etmiyor. Yastık altında durmuş, Merkez Bankasında durmuş bir anlamı ya da getirisi yok.
Bizde nasıl bir sistem var?
Her külçe altında bir seri numarası var. Külçe kişinin adıyla ve o seri numarasıyla saklanıyor. Bu öyle bir şey ki inanamadım bu sisteme. Kişi altınını almaya gittiğinde o seri numaralı altını vermek zorunda banka. Bankaya 100 lira yatırıyorsunuz, almak için gittiğinizde bankanın size o yatırdığınız banknotu vermek zorunda olduğu bir sistem düşünün. Biz altını bu hale getirmişiz. Yani borsa ilgili şahsa verdiği o seri numaralı külçeyi vermek zorunda. “Bu külçelerin kalitesi, gramajı birbirinden farklı mı?” diye sordum. Değil dediler. O halde bu saçma sistem sürdürülemez. Altın birliği olarak kabul edilebilecek Londra merkezli LBMA var. Standartları onlar belirliyor. Her külçenin kilosuna göre belirli bir standardı var. O zaman niye seri no takip ediyoruz? 10 yıl önce teslim edilmiş o seri numaralı külçe bulunup verilecek. Bu altını işletmemek üzere kurulmuş bir sistem… “Bu standardı değiştirip seri numarası bazlı saklamayı iptal edelim” diye işlemleri hızlandırdık. Altını ve kıymetli metalleri finansa daha kolay, daha ekonomik erişmek için kullanmak lazım. Zira biz altını çok az kullanıyoruz.
İngiltere’nin Venezuela yaptırımını altınların İngiltere değil de Türkiye’ye gelişi ile ilişkilendirmek mümkün mü?
Zannetmiyorum. Ekonomi ile ilgili konulara doğrudan devlet politikası girdiğinde ekonomik doneler anlamını yitiriyor. Bunu “Mena bölgesi” diye bildiğimiz Mısır, Tunus gibi birçok bölgede gördük. O bölgede siyasi krizlerin olduğu dönemlerde Amerika domine finans merkezlerine el koyma ve benzeri olaylar o bölgede yaşayan insanların hukuksal ve güvenlik kaygılarını artırıyor. Aslında alternatif arıyorlar. O anlamda Türkiye ve benzeri ülkelere yönelmeler de olabilir ama İngiltere’nin ya da Venezuela’nın bu dönemki kararlarında ekonomik parametrelerden ziyade artık siyaset ve güvenlik ön plana çıkmıştır. O taraftan okumak lazım.
BİZ KENDİMİZE İTİBAR ETMEZKEN BAŞKASI NEDEN ETSİN?
Türk parasını dolar yerine altına endeksleyecek para sistemine geçme konusu zaman zaman gündeme gelir, biz bunu başarabilir miyiz?
Altına endeksli bir para sistemi kurmak elbette mümkün. Ama bunun için biraz daha güçlü olmak ve biraz da bunun ekonomik ilişki içinde olduğumuz ülkelerce de kabul edilebilmesi lazım. Ekonomik güç, sürdürülebilir bir sistem dizaynı ve onun arkasında durabilmemize dayanıyor. Bizden ve bizim olana itibar eden, düzgün bir sistem kuran insanlar böyle bir şeyi dizayn edebilirler. Bu muhataplarımız tarafından itibar görür ama biz bizden olana itibar etmiyoruz ki başkalarının itibar etmesini sağlayalım. Altına dayalı para sistemi kullanılabilir. Dijital, blockchain dâhil sistemlerde kullanılabilir. Ama insanların buna itibar etmesi ve arkasında durması lazım. Güvenilirlik ve sürdürülebilirlik anlamında bunu sağlıyor olmamız lazım. Bunu sağlayabildiğimizde Bretton Woods’da olduğu gibi altına endeksli bir dijital para tasarlanabilir. Ama bu para sonuçta ekonomide saklama ve değişim aracı olarak kullanılacak. Temelde ekonomik aktiviteyi görmezden gelemeyiz.
MERKEZ BANKASI KÂĞIT PARANIN GELİRİNİ YUTUYOR
Türkiye’de basılı para miktarı ne kadar?
Kayıtlarda M0 olarak gözüken Türkiye’nin basılı parası, Merkez Bankası verilerine göre 124 milyar lira. M0 kâğıt ve bir ülkedeki kâğıt ve madeni paradır. Bizim Merkez Bankasında kâğıt para ile madeni para farklıdır. Kâğıt para Merkez Bankasının madeni para ise hazinenindir. Madeni para basma maliyeti çıkarılır kalan miktar tutar (ona senyoraj diyebiliriz) doğrudan gelir bütçesine gelir kaydedilir. Bazen oradan iyi para gelir. Çok ilginçtir kâğıt parada gelir Merkez Bankasının bilançosunda kaybolur. Bunun kitapta yerini de bulamadım. İngiliz Merkez Bankası’nda banka parayı basar bizim madeni parada olduğu gibi baskı giderini düşer geri kalan senyorajı hazineye verir. Devlet olmanın gereği senyoraj gelirinin hazineye aktarılmasıdır.
FAİZE ALTERNATİF SİSTEMLERDE HENÜZ YOLUN BAŞINDAYIZ
Altın para sistemi faizi bitirir mi?
Faizle doğrudan ilişkili demek zor. Faizle muamele yine olabilir. Pek etkilemez ya da azaltmaz diye düşünüyorum. Ama faizin daha sağlıklı ayıklanabildiği bir ortam mutlaka oluşur. Faiz meselesinde bizim çalışmalarımız çok yetersiz. Hem akademi anlamında, hem uygulama tarafında. Daha fazlasına ihtiyaç var. Faizle muameleden uzak duran kesimin önünü açmazsak hem ekonomi gelişmez hem de toplumun mütedeyyin kesimi pek çok imkândan mahrum kalır. Bu hususta daha fazla çaba gerekiyor. Sanki henüz yolun başında gözüküyoruz.