Al papazı ver kardinali

Alsancak Mahallesi Bornova Sokağı No: 70. İzmir’deki küçük bir kilisenin adresi bu. Mahalle arasında konumlanmış, denilene göre sadece 25 kişiden oluşan küçük bir cemaate sahip Diriliş Kilisesi’nin. Muhtemelen 7 Ekim 2016 tarihine kadar mahallelinin bile çok fazla dikkatini çekmeyen bu kilise, o tarihten sonra giderek duyulur oldu. Dahası, ABD ile Türkiye arasında müzakere konusu onca netameli meselenin arasında kendine yer bulmayı bile başardı. Peki, neydi bu kilisenin hikâyesi?

Küçük kilisenin papazı

7 Ekim 2017 günü işte bu küçük kilisenin, Diriliş Kilisesi’nin papazı, Kuzey Caroline eyaletinin Black Mountain kasabası nüfusuna kayıtlı ABD vatandaşı Andrew Craig Brunson, eşi Norine Lyn Brunson ile birlikte gözaltına alındı. Çift hakkında 28 Eylül tarihli, İzmir Göç İdaresi Müdürlüğü tarafından G-82 kodu ile “milli güvenlik aleyhine tehdit oldukları” tespitini içeren “ülkeden çıkış kararı” vardı. Norine 19 Ekim’de serbest bırakıldı ve Türkiye’de kalma süresi uzatıldı. Papaz Andrew ise İzmir Göç İdaresi Müdürlüğü’ne bağlı Harmandalı Geri Gönderme Merkezi’nde tutulmaya devam edildi. 8 Aralık’ta FETÖ bağlantısıyla ilgili sorguya alınan Andrew, ertesi gün 9 Aralık 2016’da çıktığı mahkeme tarafından FETÖ nedeniyle tutuklandı ve mebzul miktarda FETÖ elemanına ev sahipliği yapan Aliağa’daki Şakran Cezaevi’ne nakledildi.

Gizli tanık ifadesi

Papaz Andrew’ün FETÖ nedeniyle tutuklanmasının ardında bir gizli tanık ifadesi bulunuyor. Gizli tanık, papazı yıllardır tanıyan, yakın çevresinden birisiydi ve ifadesinde şunları söylüyordu:

– Papaz Andrew’ü 2003 yılından beri tanımaktayım.

– Papaz Andrew’ün İzmir Konak’taki Kaya Prestij otelde, kilise toplantısı görünümüyle beyin yıkama faaliyetleri gerçekleştirdiğine, Türk evladı 25 üniversiteli gence Amerikan Milli Marşı eşliğinde yemin ettirdiğine şahidim.

– Papaz, Dünya Kiliseler Birliği ve Kanada yetkili makamlarına şikâyet mektubu gönderip Türkiye’de Hıristiyan azınlığa ve PKK’ya yakınlık duyan bazı ailelere baskı yapıldığını, evlerinin basıldığını, dövüldüklerini yazmak suretiyle Kanada’ya iltica etmeleri için altyapı sağlamıştır.

– Kilisede ve evlerde yapılan özel toplantılarda PKK destekçilerine yönelik özel ayinler düzenlemiş, Güneydoğu bölgesinde ayrı bir cemaatleşme politikası izlemiştir.

Soruşturmadan sızan satırlar

İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının yaptığı soruşturmada şu ifadeler yer alıyor: “İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne yönelik 2016/96283 sayılı soruşturması kapsamında, Amerika Birleşik Devletleri vatandaşı olan İzmir Diriliş Kilisesi Rahibi Andrew Craig Brunson, İzmir 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 9/12/2016 tarihli kararıyla FETÖ/PDY Üyeliğinden tutuklanmıştır.

Brunson hakkında, bir din adamı olarak İzmir Diriliş Kilisesi Başkanı sıfatıyla FETÖ/PDY ile bağlantısı olduğu, Kürt kökenli vatandaşlara belirli bir amaç doğrultusunda ayrışmayı öneren ve telkin eden vaazlar verdiği ve bu kapsamda 9/10/2013 günü İzmir ilinde gerçekleştirilen Protestan Kiliseleri Önderler Toplantısında FETÖ/PDY ile bağlantıya geçilmesi konusunda bir konuşma yaptığı iddiasıyla ‘Silahlı Terör Örgütüne Üye Olmak’ suçundan soruşturma yürütülmektedir.”

İnkâra mahal bırakmayan söyleşi

15 Mayıs 2017 günü, internet dergisi Slate’in uluslararası ilişkiler yazarı Joshua Keating ile yaptığı söyleşide “ABD’nin Papaz Andrew’ün serbest bırakılması konusunda Türk hükümetine gereken baskıyı yapmadığını görmek tam bir hayal kırıklığı” diyen biri var. 2014 yılında Türkiye’den sınır dışı edilen eski Zaman gazetesi muhabiri, şu anda Washington’da yaşayan Mahir Zeynalov. Yine söyleşide kullandığı bir ifade var ki Papaz Andrew’ü epey yakından tanıdığı anlaşılıyor. 23 yıldır İzmir’de, Diriliş Kilisesi’nde papazlık yapan Andrew Craig Brunson, Zeynalov’a göre “sıradan bir papaz fakat aynı zamanda çok ama çok güçlü birisi.”

FETÖ iddialarını saçmalık olarak niteleyen topyekûn Amerikan medyasının suratına tokat gibi inen satırlar bunlar. Zeynalov, mevzunun “içinden” birisi olarak kendince hesap da yapıyor. Ona göre Türkiye, Gülen’e karşı Papaz Andrew’ü bir pazarlık kozu olarak elde tutmak istiyormuş ve bu “tam bir aptallık” imiş. Gerekçesiyse şu:

“Trump kazandığında Türk hükümeti yeni yönetimin kendileriyle uyumlu hareket edeceğini sanıp havalara uçtu. Oysa Başbakan dâhil şimdi hayal kırıklığına uğramış durumdalar.”

Bu sözleri siz şöyle tercüme edin. “Boşuna heveslenmeyin. Biz öyle bir küresel teşkilatın maşasıyız ki Trump bile vız gelir”

Amerikan Adalet Merkezi iş başında

Papaz Andrew’ün Türkiye’deki avukatı Aysun Akşehirlioğlu’nu kamuoyu pek bilmez. Zira asıl avukat, olayı köpürten isim Amerika’da. Papaz Andrew konusunu bulduğu her platforma taşıyan isim avukat Jay Sekulow. Jay Sekulow kim? Hristiyan Yayın Ağı ve Fox TV’nin kıdemli yorumcusu, aynı zamanda Amerikan Hukuk ve Adalet Merkezi (ACLJ) adlı STK’nın da başkanı. Sekulow’un STK’sı Papaz Andrew’in serbest bırakılması için şimdiye dek 292 bin imza toplamış durumda. Be Heard Project isimli internet sitesinde yayınlanan imza kampanyası, baştanbaşa yalan ifadelerle dolu. Şuna bir bakın:

“Türkiye’de bir papaz -Amerikalı Andrew Brunson- tutuklandı ve sözde terörizm suçlamasıyla Hristiyan inancından dolayı hapse tıkıldı. NATO müttefikimiz Türkiye, Hristiyanlara baskıyı arttırmaya başladı. Hüküm onaylanırsa, Papaz Andrew son derece ciddi ve uydurma suçlamalar yüzünden yıllarca hapis yatmak zorunda kalabilir.”

Senato ve Kongre’den Andrew için mektup

İzmir’in Alsancak’ında mahalle arası küçük bir kilisenin papazına aracılık edenlerin arasında ABD Senatosu ve Kongre üyeleri de var. 15 Şubat 2017’de 37 Amerikan Senatörü ve 41 Kongre üyesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hitaben mektup yazıyorlar. Mektubun muhtevasına bir bakalım.

“Sayın Başkan Erdoğan,

Biz Türkiye’de adaletsiz bir şekilde gözaltına alınan Amerikan vatandaşı Bay Andrew Brunson’un derhal serbest bırakılıp ülkesine gönderilmesini talep amacıyla bu mektubu kaleme almış bulunuyoruz.”

“Adaletsiz bir şekilde” ve “derhal serbest bırakılması” ifadeleri dikkatinizden kaçmamıştır. Darbeye kalkışıp katliam yapan Gülen’in iadesi talebimize “yargı kararına karışamayız” karşılığı verenlerin, söz konusu kendi “küçük kilise papazları” olunca yargıyı nasıl hiçe saydıklarının belgesidir bu mektup. Bu meyanda, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun 30 Mart’ta Tillerson ile yaptığı basın toplantısında yaptığı vurgu çok önemli:

“Bizde de bağımsız mahkemeler var. Kararı mahkeme verecek. Bu, Türk yargısı ya da polisinin kendiliğinden başlattığı bir süreç değildir. Kendi tercümanının şikâyeti üzerine başlatılmıştır.”

Trump ve yardımcısı devrede

Papaz Andrew’ün avukatı Jay Sekulow, Senato, Kongre, Dışişleri Bakanı Tillerson derken nihayet Beyaz Saray’ı da işin içine karıştırmayı başardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyareti öncesi Trump ile “Oval Ofis hatırası” çektiren Sekulow, hem Başkan’dan, hem de yardımcısından talep ettiği desteği alarak Beyaz Saray’dan ayrıldı. “Küçük kilise papazı” ağır ve acil gündemlerin arasında kendisine yer buldu hatta Başkan yardımcısı Pence, Twitter hesabından şöyle bir paylaşımda bulundu: ”NATO müttefiki Türkiye ile Papaz Andrew Brunson meselesi dâhil mevzuları tartışmak için Başkan’a eşlik etmek gurur verici.”

“Papaz Andrew meselesi dâhil mevzuları tartışmak” ifadesinden anlaşılan, ABD açısından öncelikli konunun YPG, Suriye filan olmadığıdır. Asıl mevzu, Papaz Andrew’ün bizzat kendisi gibi duruyor. İtiraf etmeliyim, “küçük kilise papazları”ndan eskiden beri çekinmişimdir. Andrew vakasını ilk duyduğumda mütareke yıllarının Beyoğlu semtindeki küçük Union Kilisesi geldi aklıma. Ve kilisenin papazı Robert Frew. Andrew de Frew gibi yüksek rütbeli bir ajan olabilir mi? Yargı nasıl bir karar verir, bilemem. Ancak manzara geçmişi çok anımsatıyor.

Benzer konular