ABD’nin INF’den çekilmesi Türkiye’yi nasıl etkiler?

ABD ile Rusya arasında 1987’de imzalanan Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması’nın iptaline dair iki ülkeden de açıklamalar yapıldı. 1987 yılında ABD Başkanı Ronald Reagan ve Sovyetler Birliği lideri Mihail Gorbaçov arasında imzalanan anlaşmayla menzili 500 ile 5 bin 500 kilometre arasında olan, karadan havaya atılabilen orta menzilli füzeler yasaklanmıştı. Anlaşma, denizden ateşlenen füzeleri kapsamıyordu. Nükleer savaş tehdidini ortadan kaldırmayı hedefleyen anlaşma kapsamında 4 yılda yaklaşık 2 bin 700 füze imha edildi.

NÜKLEER FÜZELER AVRUPA’YA GERİ DÖNECEK

ABD, NATO şemsiyesi adı altında nükleer başlık takılabilen füzelerini yeniden Avrupa topraklarına konuşlandırmak istiyor.
ABD-Rusya arasındaki INF anlaşmasının en büyük önemi nükleer silahlı füzeleri 30 yılı aşkın süredir Avrupa topraklarından uzak tutuyor olmasıydı. Bu sayede hem Avrupa ülkeleri kendilerini güvende hissederken hem de Rusya bu sayede kendi sınırlarında NATO’nun askeri baskısı altında kalmıyordu. Bu anlaşmanın bozulmasıyla ABD’nin NATO şemsiyesi adı altında nükleer başlık takılabilen füzelerini yeniden Avrupa topraklarına konuşlandırması bekleniyor.

INF sonrası Almanya merkezli Avrupa Birliği etkisini kaybederek ayrışmaya gidebilir.
1987’de INF anlaşması yapıldığında NATO ve SSCB füzeleri çoğunlukla Doğu ve Batı Almanya topraklarında konuşluydu. Bu dönemdeki krizin nükleer bir savaşa neden olabileceği endişesiyle iki lider anlaşmış ve Avrupa’daki füzeler karşılıklı olarak geri çekilmişti. Almanya bu anlaşmadan en çok fayda sağlayan ülke olmuştu. Anlaşmanın oluşturduğu olumlu hava sayesinde Doğu Almanya ile Batı Almanya’nın birleşmesi SSCB tarafından kabul edilmişti. Bu haliyle ABD ve Rusya’nın karşılıklı olarak yeniden silahlanma yarışına gireceğini, Almanya merkezli Avrupa Birliğinin etkisini kaybederek ayrışmaya gidebileceğini, Doğu Avrupa ve Baltık bölgesinde krizin derinleşmesi halinde yeni sıcak çatışmaların oluşabileceğini söyleyebiliriz.

SİYASİ DEĞİL ASKERİ BİR KARAR

INF’den çekilmek Trump’ın kararı değil ABD zaten uzun süredir bunu planlıyordu.
ABD Başkanı Donald Trump, ülkesinin Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler (INF) Anlaşması’ndan çekilmesini, Rusya’nın uzun zamandır süren ihlallerine bağladı ve Moskova’yı suçladı. ABD’de Pentagon’un 2018 Nükleer İlkeler Belgesinde Çin, Kuzey Kore ve Rusya’nın nükleer hırslarıyla anlaşmalarla değil, nükleer gücün arttırılması ile mücadele edilmesinin tavsiye edilmesi ABD’nin bu kararının siyasi değil askeri olduğunu da gösteriyor. Ancak ABD, eski ABD Başkanı George W. Bush döneminde 2001 yılında füze savunma sistemi geliştirmek üzere INF’den çekileceklerine yönelik açıklama yapmıştı. Yine Rusya da 2007’de benzer bir açıklamayla ABD’nin Çekya ve Polonya’ya konuşlandıracağı füzesavar sistemler nedeniyle anlaşmanın anlamını yitirdiğini ve çekilebileceğini duyurmuştu. Yani iki ülke de anlaşmanın bozulması konusunda birbirini suçlasa da yaklaşık 10 yıldır anlaşmadan çekilme konusunda birbirleriyle yarıştıklarını söyleyebiliriz. Çünkü anlaşmadan çekilmek iki ülkeye de dünyada kurulmaya çalışılan yeni düzende önemli avantajlar sağlıyor.

AVRUPA’NIN ABD’YE BAĞIMLILIĞI ARTACAK

Peki, anlaşmanın iptaliyle iki ülkenin kayıp ve kazanımları neler olacak?
INF anlaşmasının ortadan kalkması halinde Avrupa ile Asya Pasifik Rusya ile ABD gerginliğinin merkezi olacaktır. ABD’nin NATO şemsiyesi altında Doğu Avrupa ve Baltık ülkelerine yerleştireceği füzeler Rusya’nın da karşı hamle ile Avrupa sınırlarına füze yerleştirmesiyle sonuçlanacaktır. Bu durum Avrupa’nın ABD’ye olan bağımlılığını artıracaktır. İngiltere’nin AB’den ayrılmasıyla Almanya ve Fransa’nın tüm mali yükü üstlenmeleri ekonomik anlamda Avrupa’da yeni krizlere neden olabilir. Çünkü ABD, Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi askeri harcamaları kendi cebinden değil de AB ülkelerine ödetmekte kararlı. Doğu Avrupa ve Baltık ülkelerinin bu maliyeti karşılayamayacaklarını düşündüğümüzde maliyet AB bütçesinden karşılanmak zorunda kalacaktır. Bu durum Almanya ve Fransa arasında da bir krize neden olabilir ki böylece AB’nin dağılması riski güçlenecektir.

HEDEFTE JAPONYA VE KORE VAR

ABD’nin uzun süredir Almanya-Rusya ekonomik ilişkilerinden dolayı Almanya’yı hedef aldığı ve Almanya’nın AB’yi kendi çıkarları doğrultusunda kullanarak Birinci ve İkinci Dünya savaşları sırasında askeri olarak yapamadığı genişlemeyi AB çatısı altında ekonomik olarak gerçekleştirmeye çalışmakla suçladığını biliyoruz. ABD’nin INF sonrası Soğuk Savaş sırasında SSCB’nin etkisinde olan Balkan ülkeleri ile Doğu Avrupa ve Güney Kafkasya ülkelerine yoğunlaşacağını söyleyebiliriz. ABD, öncelikle Balkanlarda Makedonya’nın NATO’ya üyelik sürecini başlatarak bu süreci Gürcistan ve Ukrayna’ya kadar uzatmak isteyecektir.
ABD’nin INF’den çıkması bu anlaşmanın Rusya’yı askeri olarak sınırlandıramamasından kaynaklanıyor. ABD’ye göre Rusya çevresindeki Çin, Hindistan, Türkiye gibi ülkelere askeri teknoloji desteği vererek Batı ekseninden uzaklaştırıyor. Bunu engellemek adına ABD’nin sahaya inerek öncelikle Rusya ve Çin’i engellemek veya belli sınırlarda hapsetmek istediğini görüyoruz. ABD, bu anlaşmaya göre sadece Avrupa’da değil Asya Pasifik’te de harekete geçerek Japonya, Güney Kore üzerinden bir etkinlik gösterecektir. Çin’in son dönemde gösterdiği askeri teknolojik atılım ABD için tehdit olarak algılanıyor. ABD’nin zaten INF’den çekilme nedenlerinden birisi de Çin’in taraflardan birisi olmaması da var.

TÜRKİYE’NİN ÖNEMİ GÜNDEME GELECEK

INF’den sonra Türkiye ve Pakistan yeniden ABD’nin ilgisiyle karşılaşacaktır.
ABD’nin INF’den çekilmesi sonrası Avrupa’da Türkiye, Asya Pasifik’te de Pakistan’ın önemi yeniden gündeme gelecektir. INF anlaşmasıyla SSCB ülkeleri içerisindeki Belarus, Kazakistan ve Ukrayna da taraf olmuşlardı. Şimdi anlaşma bozulursa bu ülkelerin tarafını seçmesi istenebilir. Belarus son dönemde Rusya ve AB arasında henüz kararını verememiş durumda. Rusya’nın Belarus’a füze yerleştirme talebi olursa vereceği cevap kendi geleceğini de etkileyecek. Kazakistan, SSCB döneminde itibaren Rusya’nın uzay çalışmalarında önemli bir ülke. INF’nin bozulması uzay çalışmalarındaki rekabete de etki edecektir. Rusya’nın hâlâ Kazakistan’da kiralama yöntemiyle uzay çalışmalarını sürdürdüğünü düşündüğümüzde Kazakistan’ın da taraf olması gerekebilir. Ukrayna ise ABD açısından en önemli ülkelerden biri hâline gelecektir. AB ve NATO’nun Rusya’ya karşı güvenlik duvarı olarak kullanması muhtemel Ukrayna’ya mâlî ve askerî yardımları artacaktır.

NEW START İPTAL OLABİLİR

ABD’nin INF’den çekilmesi 2010 yılında Obama ile Medvedev arasında imzalanmış olan, stratejik savaş başlık sayısını 1550 ile sınırlayan, ancak 2021’de süresi dolacak olan New Start anlaşmasının da geleceğini riskli hale getirdi. ABD’nin bu anlaşmadan da çekilmesi halinde dünyayı önü alınamayacak bir silahlanma ve kutuplaşmanın beklediğini söylemeliyiz. Bu kutuplaşmada Rusya artık sorgulanmaz bir tehdit olarak ABD tarafından dünya kamuoyuna sunulacaktır. Başta AB ülkeleri olmak üzere Ortadoğu ülkeleri ve Pasifik ülkeleri Rusya ile ekonomik, askeri, siyasi ilişkilerinde ABD’nin iznine tabi tutulacaktır. Çünkü ABD, INF sonrası Rusya’ya ekonomik ve askeri yaptırımlar uygulamayı planlıyor. Almanya’nın bu karardan sonra Kuzey Akım-2 doğalgaz boru hattında ısrar etmesi bekleyemeyiz.

INF kararı Türkiye’yi Rusya yardımıyla nükleer silaha sahip ülke haline getirebilir.
Rusya, ABD’nin eski SSCB ülkeleriyle kurmaya çalıştığı yakın ilişkileri kendi sınırlarına müdahale olarak göreceğinden Orta Asya, Kafkasya ve Baltık bölgesinde yeni krizler çıkabilir. Ermenistan, Gürcistan, Ukrayna, Balarus, Kazakistan gibi ülkeler ilk etapta ABD-Rusya çekişmesinin alanı hâline gelebilir. ABD, NATO’yu kullanarak Baltık, Kuzey Buz Denizi, Asya Pasifik, Karadeniz ve Akdeniz’de yeniden etkin olup kontrolü ele almaya çalışacaktır.
Türkiye açısından baktığımızda ise ABD’nin son dönemde Türkiye ile yaşadığı krizler Karadeniz, Akdeniz, Kafkasya, Orta Asya bölgesinde Türkiyesiz bir politikayı gündeme getirebilir. Türkiye-Rusya ilişkileri yeni dönemde Rusya ile ortak füze üretimi ve Türkiye’nin kendi orta ve uzun menzilli füzelerini üretmesi sonucunu doğurabilir. Türkiye’nin ABD ve NATO’ya olan güvensizliği Rusya ile askeri ilişkilerini artırarak Rusya’nın askeri teknolojisini Türkiye ile paylaşmasına ve birlikte hareket edilmese de Türkiye’yi bölgesinde tek başına silahlı bir nükleer güç elde etmesi için destekleme siyasetine dönüşebilir. ABD’nin Ukrayna, Gürcistan veya Ermenistan’a etki etmek için Türkiye’yi ikna etme çabalarının ise eskiden olduğu gibi başarılı olmayacağını söyleyebilirim.

Benzer konular