Yaz şenliği kiraz ve vişneyle başlasın

Yaz meyveleri bir bir arz-ı endam etmeye başladı. Biz de bu vesileyle yaz meyvelerini neden ve nasıl yemeli bahsini işlemeye devam edeceğiz. Bazı kimseler meyvelerde şeker olduğunu ileri sürerek yenilmemesi gerektiğini söylüyor. Öncelikle bunun doğru olmadığını belirtmek zorundayız. Zira bu gıdalardaki şekerler, piyasadaki rafine (işlenmiş) şekerlerden farklı ya da hiçbir benzerliği olmayan tabii şekerler olduğu için aksine mutlaka yenilmelidir.

Ancak günümüzde verimi artırmak için kullanılan pestisitlerle kurdun kuşun hakları gasp edilmektedir. Bunu sağlamak için tarım kimyasalları “ilaç” kamuflajı ile bitkilere püskürtülmektedir. Bu yüzden onların hiçbir şartta önlenemez kalıntıları gıdalarla bize geçmektedir. Artan kan kanseri, mide kanseri gibi pek çok hastalığın müsebbiplerinden biri de meyve sebzelerdeki bu pestisitlerdir. Mümkün oldukça pestisit ve benzeri toksik kimyevî maddelere maruz bırakılmış meyve ve sebzelerden uzak durmak şartı ile yazın bu birbirinden güzel ve lezzetli gıdalardan ölçülü bir şekilde istifade edilmelidir.

Beyaz, kırmızı ve siyah gibi çeşitli renklere sahip kiraz, yazın ilk çıkan ve ömrü kısa olan meyvelerden biridir. Genellikle Mayıs ayında olgunlaşmaya başlar ve Temmuz sonu itibariyle de tümüyle biter.

KİRAZ VE VİŞNENİN FAYDALARI

Gözlerin dostu olan kiraz, meyveye kırmızı rengi veren karoten maddesini ihtiva eder. Bu da kirazda bol miktarda A vitamini olduğunu gösterir.

İdrar söktürücü olması hasebiyle bedendeki atılması gereken toksin ve suların def’i açısından bulunmaz bir ilaçtır. Mevsiminde bolca kiraz yiyerek bedeni arındırmak şarttır. Bunun için birkaç gün sadece kiraz yiyip su içerek kiraz kürü yapmak bedeninize inanılmaz derece iyi gelecektir.

Besin değerinin yüksekliğinin yanı sıra ve kolay sindirilebilir tabii şeker ihtiva ettiğinden şeker hastaları için hiçbir sorun teşkil etmez. Aksine onlar için de yararlıdır.

Şişmanlar da kirazı korkmadan yemelidir. Çünkü kirazın besini yüksek ama kalorisi düşüktür.

Şunu hemen belirtmeliyiz ki, bağırsak rahatsızlığı olanlar kirazdan uzak durmalıdırlar. Zira sindirimi zor olan kiraz, hastalıklı bağırsakları yorabilir.

Kirazgillerden “ekşi kiraz” adıyla bilinen nâmı diğer “vişne” ise bol C vitamini ihtiva eder. Kiraz genellikle tatlı iken, vişne ekşi bir tada sahiptir. Kiraza göre daha etli ve suyu daha bol olan vişnenin suyu, hoşafı, reçeli, kurusu şeklinde uzayıp giden muhafaza ve tüketim şekilleri vardır.

Kurutulan kiraz sapı da tedavi edicidir. Özellikle kış aylarında kaynatılarak içildiğinde idrarı söktürür, idrar yolu iltihaplarını boşaltır.

Kiraz, vişne, nar, kırmızı üzüm, yaban mersini, böğürtlen, ahududu, kırmızı dut gibi kırmızı ve siyah renkli meyveler antioksidan özellikleri bakımından büyük önem arz ederler. Antioksidan özellikleri olan meyveler kalp ve damar hastalıkları ile kanseri engelleyici meyvelerdir.

Polifenolik bakımından zengin bir meyve olan vişne, kas ağrılarını iyileştirici bir özelliğe sahiptir. Benzer özellik narda da mevcuttur.

Bu etkiyi gösterebilmeleri için o meyvelerin tam mevsiminde yeterli miktarlarda ve devamlı yenilmesi gerekiyor.

BODUR AĞAÇLARDAN UZAK DURUN

Günümüzde özellikle kiraz, vişne, elma gibi meyvelerde tek tehlike bunların pestisit ihtiva etmesi değildir. Ağaçlar normal şartlarda dikildiklerinde önce gövdesini güçlendirmesi için zamana ihtiyaç duyarlar. Bir ağacın meyveye durabilmesi için bazen beş, bazen on yıla ihtiyacı vardır. Günümüz insanının ise bunu bekleyecek sabrı yoktur. Hemen dikmek ve mümkünse ertesi gün hasat etmek ister.
Dedelerimizin “biz dikelim de bize nasip olmazsa evlatlarımıza nasip olur” şeklindeki cömertlik ve tahammülü bu günün insanında maalesef bulunmuyor. Dikmek ve hasat etmek gibi bir acelesi var. Bu da yeni eğitim ve ziraat teknikleri ile dayatılmış durumda.

Bunun için gövdeye değil, meyveye çalışan bodur ağaçlar üretildi. Üretildi dediğimize bakmayın, genetik usulleri yani biyoteknoloji kullanılarak ağaçların fıtratına müdahale edildi. Bu ağaçların meyvelerinin besin değerinin son derece zayıf olduğunu batıda yapılan çok sayıda araştırma ortaya koyuyor.

Bağınıza bahçenize bodur ağaç dikmeyin ve bunların meyvelerinden uzak durun. Günümüz meyvelerinin gösterişli halleri sizi aldatmasın. Önemli olan görünüş değil, ihtiva ettikleri besindir. Eski lezzetleri arayın…

Kadim ağaçlar genellikle elli yıl, yüz yıl ya da asırlarca yaşarken, bodur ağaçların ömrü de oldukça kısadır. Yani ne besini iyidir, ne de ömrü uzun. Bu yüzden bereketi de yoktur. Sadakayı cariye özelliği de mevcut değildir. Kurdun kuşun hakkı zaten çoktan kaybedilmiştir. Oysa kurt kuş meyvelerden bir parçacık alırken çok daha fazlasını toprağa, çevreye bırakıyor ve haşeratla bizim adımıza mücadele ediyor.

Nerede o eski günler, eski insanlar, eski ağaçlar ve eski tabiat. Dolayısıyla da artık eski sıhhat de yok artık!

Benzer konular