Fitonsitler yahut koronaya çâre

Hepimizi şehirlere tıkmalarına gönülden razı olduk. Bizi kibirli beton yapılara doldurdular ses etmedik. Aksine bunu bir statü meselesi saydık. Oysa eskiden apartmanlara kötü kimseleri ve Yahudileri yerleştirirlerdi ve oraların adı Yahuthaneydi. Kısacası şerre gönüllü olduk.

Ağaçlarımızı kestiler ses çıkarmadık. Sadece başkaları mı kesti, biz kendi ellerimizle işledik bu cinayeti. Oysa hiçbir ağaç amaçsız yaratılmamıştı ve onlarsız bir hayat mümkün olamazdı. Çünkü her gün binlerce kez alıp verdiğimiz oksijeni, yediğimiz gıdaları, temizlenen havamızı, ölen intanileri ağaçlara borçluyduk. Heyhat ki, artık bunları bilen kalmadı.

Modern tıpçılar bitkileri kötülerken, ilaç firmaları ilaçlarını bitkilerden elde ediyorlardı. Ancak yapısını değiştirerek hatta zararlı hâle getirerek… Neden mi söz ediyoruz? Virüslerden ve salgınlardan…

Gâvurcada fiton-sit denilen yani bitkilerin zararlıları yok etme özelliğinden söz ediyoruz. Fiton ‘bitki’, sit ise ‘öldürücü’ yahut da ‘şifa’ demektir. Bitkilerin zararlıları yok etmesini sağlayan özelliğine verilen isim. Yani bitki ilacı… Kimi bunun için ‘nebatî şifa’ demektedir. Fito-terapi de aynı şekilde ‘bitkilerle tedavi’ demektir.

Bitkilerin meyvesinden kabuğuna, kökünden dalına, çiçeğinden tohumuna kadar yani her yerinde insan için besin ve ilaç fışkırıyor. Günümüzde ‘ot-çöp’ diye küçümsenen bitkilerin virüs, bakteri ve mantar gibi zararlıları öldürme yönünü bilseydi insanlar, evlerini ağaç dallarına yaparlardı.

Çünkü ağaçların içinde yaşayanlar pek çok hastalığa karşı kendiliğinden aşılanırlardı. Yani günümüzün zararlı ve hatta ölümcül aşılarına ihtiyaç duymazlardı. Çünkü onların salgıladıkları maddeler; bakteriler, mantar ve tek hücrelilerin içeri girmesini önlüyor.

Bitkilerdeki fitonsit denilen maddelerin diğer adı ilaçtır. Mesela, sarımsak fitonsitleri birçok bakteriyi imha eder. Soğanın fitonsitleri ise sarımsağın öldürdüğü o bakterileri öldürmeyebilir. Bu da onu diğerinden ayırır. Çünkü soğan da başkalarını öldürür. Çoğu bitki sapları kırıldığında veya yaprakları ezilip ufalandığında, etraftaki havaya ilaç yayar.

Portakal ve limon ağaçlarının yaprakları, tek hücreli bakterileri beş dakika zarfında yok eder. İnsan ve hayvanların hastalık aşılayıcı mikroplarını sarımsak, soğan, acırga, domates, turp, kırmızıbiber, havuç, sarısabır (aloevera), ısırgan otu, ardıç ağacı, sinir otu gibi bitkilerdeki fitonsitler yaydıkları ilaçlarla imha eder. Salkım erik ağacı, sıtma ağacı, kedi otu, kırlangıç otu gibi bitkiler, güçlü bakteri öldürücüdürler özellikle de iğne yapraklı bitkiler…

Dünyada bilinen 2500’den fazla kokulu çiçek türü var. Bunların uçucu yağları, koku yayarak, tozlaşma sürecinde arı ve kelebekleri davet eder. Bazılarının yağı köklerinde olduğu için toprağı ve bitkileri haşerelere karşı korur.

Aromalı uçucu yağlar genellikle iğne yapraklılardan elde edilir. Bunlar da iltihaplar, mikroplar, parazitler ve virüslere bire bir etkilidir.

SUYU DA TEMİZLER

Suda ve kıyıda yetişen bitkiler de sürekli olarak çevreye ilaç yayarak zararlıları yok ederler. Böylece bitkilerle iç içe yaşayan insanlar ve diğer canlılar bu zararlılara karşı korunurlar.

Şimdi söyleyin, 5 veya 40 katlı bir beton yığınında yaşayan bir insan bundan nasıl istifade edebilir? Elbette edemez ve hastalanır. Emekliliğini köyünde sıhhatli bir şekilde geçirmek yerine, 16 milyon veya 5 milyonluk bir şehirde geçiren insanlara ne demeli? Yoksa akılsız başların cezasını bütün bir toplum mu çeker?

Nehir ve göl kıyısında yetişen kamış, baldıran, atkuyruğu vs. gibi bitkiler ile yeşil yosun, su üzerindeki kırışıklara ve etrafındaki suya bazı mikroorganizmalar salgılarlar, böylece suyun da temiz kalmasına yardım ederler.

Penisilin, niatatum ve aktinomisetler gibi basit mantarlardan çeşitli antibiyotikler elde edilir ve onlar çeşitli bulaşıcı hastalıkların tedavisinde kullanılır. Ama bunları üretenler, bu işleri ahlaklı bir şekilde yapan bir bitki tedavicisini asla tasvip etmezler. Çünkü kirli hesapları bozulur.

AH SARIMSAK VAH SARIMSAK

Asırlardır yenilen ve şifalı özelliklere sahip turp, soğan, sarımsak, şalgam gibi bitkilerin bugün de ilaç yapımında kullanıldığını herhalde söylemeye gerek yoktur.

Sarımsak yiyenler kendilerine bir şekilde musallat olmuş bakteri, mantar ve virüsün zararlarından haberleri bile olmadan kurtulurlar. Geçmişte ve hatta günümüzde sayısız hastalık bu bitkiler ve ihtiva ettikleri etken maddelerle tedavi edilmektedir.

Dizanteri ilaçları neden
elde edilir? Kara frenküzümünün yaprağı ile meyvesi, çam tohumu, iğne biçimindeki yaprağı ve köknar bitkisinden…

ÇAMLARA SARILIN

Çam ve sedir ormanlarında hava çok ama çok temizdir. Oralarda bakteriler bulunmaz, çünkü çam ormanında fitonsit maddeleri o kadar çok ki, onlar istese de yaşayamazlar. Akağaç, akça ağaç, sedir, çam ağacı ve söğüt yaprakları çeşitli fitonsitler salgılayarak havamızı temizlerler. Peki, bunları diken belediye gördünüz mü hiç? Muhtemelen pek göremezsiniz. Çünkü onların derdi temiz hava değil, hava atmaktır.

Çam ağacının iğne şeklindeki yaprakları aynı zamanda bir C vitamini deposudur. Fitonsitler, bitkinin çeşitli dokularını mikrop sızmasından korumanın yanı sıra bitki salgına uğradığında saldırıya karşı mücadele eder.

İrinli yaraların tedavinde sarımsak, soğan, limon ve portakal kullanılır. Binbirdelik otu ta eskilerden beri ilaç olarak kullanılagelmiş, bugün ise ondan tam 40 bakteri için ilaç üretiliyor. Bu bitki çay gibi demlenir ve bağırsak tedavisinde kullanılır.

HİNDİSTAN NASIL KORUNUR?

Bitkilerin havaya karışan fitonsitleri, teneffüs edilen havanın sıhhî olmasını sağlar. Yaşadığınız şehirde ağaç yoksa veya sadece rant kapısı yapılmış, şehri dekoratif göstermek için genetiğine müdahale edilmiş ağaçlar dikiliyorsa ne olur? İşte o zaman bahar nezlesi/alerjisi gibi pek çok dertle karşı karşıya kalırsınız.

Hindistan’da bulaşıcı hastalıkların
azlığı ve 1,3 milyar nüfusa rağmen koronadan çok az etkilenmelerinin ana nedeni, bitkileri baharat ve ilaç olarak kullanmalarından dolayıdır. Hint kültüründe bulaşıcı hastalıklardan korunmak için boyunlarına ipe geçirilmiş sarımsak bile takarlar.

YATAK ODASINA KİMYON SERPMEK Mİ?

Ukrayna’da gelenek olarak her evin yatak odasına kimyon serperler. Çünkü Ukraynalılar, kimyonun mikropları öldürdüğünü biliyorlar. Bunu inceleyenler, havaya karışan kimyonun havayı temizlediğini tespit etmişlerdir.
Aynı şekilde köknar ve çamın kök, gövde ve yaprakları virüsleri öldürdüğü gibi, ağız içi hastalıkları da tedavi ederler. Miri adlı ağacın yaprakları, ticari olmadığı için ilaç geliştirilmeyen verem mikrobuna karşı ne kadar etkili, bir bilseniz.

Sıtma ağacı olarak bilinen okaliptüsün zararlıları öldürme gücünü keşke insanlık fark etse. Peki, sizce neden sıtma ağacı deniyor? Sıtmayı tedavi ettiği için olmasın… Elbette ki öyle!

Beyaz lahana yaprağının C vitamini kaynağı olduğunu bir kez daha hatırlatalım. Lahana, mide ve kalın bağırsak yaralarının tedavisine çok iyi geldiği gibi, pek çok zararlının hatta virüslerin itlâfında çok etkilidir.

Korona ve diğer virüslerden korkmayın! Siz, modern tıbbın bizi tabiattan koparmasından ve endüstriyel gıdalardan korkun!

Benzer konular