İHH İnsani Yardım Vakfı Kurban Bayramı reklamında Bursalı 3 çocuğu Zanzibara Adası’na götürerek yetim çocuklarla buluşturdu. İzleyenlerin duygusal anlar yaşadığı filmde, çocuklar en doğal halleriyle oradaki çocuklara yardım eli uzattı. Gerçek Hayat’a konuşan çocuklar, “Onlarla aramızdaki fark, biz krallar gibi yaşıyoruz, onlar çok kötü yerlerde yaşıyor. Onların yaşamı bizimkine göre adil değil” ifadelerinde bulundu.
Acıyı, yoksunluğu, yoksulluğu en saf duygularla çocuklar hisseder. Yine en saf duygularla bu yaraları çocukların gösterişten uzak elleri sarar. Minicik yüreklerine dünyayı sığdırabilmek için, hissetmesi yeterlidir. İHH İnsani Yardım Vakfı işte bu sebeple Kurban Bayramı reklamında Bursalı 3 çocuğu Zanzibar Adası’na götürerek yetim çocuklarla buluşturdu.
Bursa’nın Kestel ilçesine bağlı kırsal Aksu Mahallesi’nde yaşayan 10 yaşındaki Oğuzhan Gökaçan, 12 yaşındaki Ahmet Yılmazoğlu ve 10 yaşındaki Gamze Şen, İHH İnsani Yardım Vakfının bu yıl Kurban Bayramı için çektiği reklam filminde rol aldı. Çocukların babalarının da yer aldığı bir haftalık ziyarette yetimlere bayramlık dağıtılırken, izleyenler de duygusal anlar yaşadı.
ÜRÜNÜN DEĞİL, DUYGUNUN REKLAMI
Aksu Mahallesi’nde geçen ve çocukların üzerine ülke isimlerini yazdığı kurbanlıkların bayramda o ülkelere ulaşmasını konu alan filminin başrol oyuncusu 3 çocuk, bayramdan önce vakıf yetkililerince Zanzibar’a götürüldü. İHH İnsani Yardım Vakfı Prodüksiyon Birimi çalışanlarından Mehmet Akif Güler, reklam filminde çocukları oynatma sebebini şu ifadelerle dile getirdi: “Çocuklar aracılığıyla bir şey anlatmak daha samimi ve doğal oluyor. Ben yazdığım her şeyi çocuklar üzerinden yapmaya çalışıyorum. Çünkü herkesin sevebileceği bir şey ortaya çıkıyor. Çocuklar için yazmamın sebebi bu.”
Çekimlerde çocukların doğal davranmasının bir yandan da işlerini kolaylaştırdığını aktaran Güler,
“Söyletmekte çekimser kaldığımız replikleri çocuklar kendiliğinden söyledi. ‘Niye yapıyorsunuz’ dediğimizde ‘çocukları sevindirmek için’ diyorlardı. Çocuklar kendileri gibi oldular. Onun da filme etkisi oldu. Reklam yaptık ve bir ürünün değil bir duygunun filmi oldu. Çocukları oraya götürerek daha hissedilir bir şey yapmış olacaktık. Hem izleyenler hem de çocukların açısından bambaşka bir şey olacaktı. Gerçeklik boyutu için düşündüğümüz bir şeydi bu. Reklamı bitirdik ve çocuklara sürpriz yaptık. Ve böyle bir film ortaya çıktı” diyor.
ZENGİNLİĞE SAHİBİZ FARKINDA DEĞİLİZ
İHH İnsani Yardım Vakfı Prodüksiyon Birimi çalışanlarından Emre Karapınar ise çocukları Zanzibar’a götürme düşüncelerini şu sözlerle aktarıyor: “Küçük yaştaki çocukları ‘mahzun ve mazlum sömürülen coğrafyalara götürsek de orada yaşananları görse, sahip olduklarına şükretse’ diye içimizden geçiriyorduk. Bu projeyle en azından köyde yaşayan 3 çocuğu götürdüğümüzde neler yaşanacağına, nasıl bir değişiklik olacağına canlı şahit olduk. Turistik mekanların arkasındaki hayatı gördüklerinde sahip olduklarının ne kadar kıymetli olduğunun farkına vardılar. Bize de iki şey öğrettiler. İlki var olan kapitalist sistemin bize sunduklarının arkasında bambaşka bir hayat olduğu, ikincisi ise zenginliğe sahibiz ve onun farkında değiliz. Aileler olarak biz farkında değiliz, çocuklarımız hiç olamıyor. İş ailede başlıyor, bir şekilde de çocuklara yansıyor.”
BİZ KRALLAR GİBİ YAŞIYORUZ
Zanzibar’a giden 3 kişilik ekipte bulunan Ahmet Yılmazoğlu, Reklam filminde oynayacağımı duyunca çok heyecanlandığını ifade ediyor. “Çok sevinmiştim. Koyunların yanına giderek çekim yaptık. Koyunlar huysuzluk çıkardı, bir iki sakatlık geçirdik. Oğuz’un üzerinden koyun geçti. Filmi çekerken Afrika’ya gideceğimizi bilmiyorduk. Oraya gittik, ziyaret ettik, oyunlar oynadık. Bir sürü arkadaş edindim, onları Türkiye’ye davet ettim. Onlarla aramızdaki fark, biz krallar gibi yaşıyoruz, onlar çok kötü yerlerde yaşıyor. Onların yaşamı bizimkine göre adil değil.”
Zanzibar’daki çocuklarla maç oynadıklarını söyleyen Ahmet, “Güzel maç oynuyorlar. Oraya gitmek bana, halimize şükretmemiz gerektiğini hatırlattı. Oradakilerin durumu kötü, çok üzüldüm. Evimizde kendime ait bir odam var ama onlar kalabalık odalarda kalıyor. Ben o kadar kalabalık bir odada rahat edemezdim. Gezintiye çıktığımızda çocuklar etrafımıza toplandı. Bize sarıldılar ve bırakmadılar. Bizi sevdiler, biz de çok duygulandık. Yabancı çocuklar kendi kardeşiymiş gibi bize sarıldı ve bir daha bırakmadı” sözleriyle yaşadıklarını aktarıyor.
REKLAM FİLMİ SONRASI BİLİNÇLENDİM
Gamze Şen ise reklam filminde başarılı olduğu için oynadığını dile getirirken, Afrika’ya gideceğini bilmediğini ve duyunca çok heyecanlandığını vurguluyor. “İlk defa yurt dışına çıktım. Orada yaşayan çocuklara yardım ettik, arkadaşlar edindim. Onlara yardım ederken mutlu oldum çünkü onları sevindirdik. Küçük şeylerden mutlu oluyorlar, çünkü bu yaptıklarımız onlar için büyük şeyler. Bu reklam filmi sonrası bilinçlendim. Afrika’daki çocuklar bizden farklı. Renkleri farklı, yoksullar ve yardıma ihtiyaçları var. İmkanım olsa hepsine yardım edip eksiklerini gideririm.
BAZILARININ EVİ BİLE YOK
Reklam filmini çekerken biraz heyecanlandığını hatta yapamayacağını bile düşündüğünü söyleyen Oğuzhan Gökaçan ise reklam filmi çekilirken ufak bir kaza geçirmiş. Oğuzhan, “Filmi çekerken bizim koyun biraz rahatsızlandı. Sonra üstümden geçti ama birşey olmadı” diyerek kazayı ucuz atlattığını aktarıyor. İlk defa uçağa bindiği için korku ve heyecanı bir arada yaşadığını söyleyen Gökaçan, “Çok şükür bir şey olmadı. Ama dönerken korktum. Oraya gidince kendimi kötü hissettim. Onlar bizim kadar şanslı değiller, kötü bir yaşam sürüyorlar. Üzüldüm ve duygulandım. Top oynadık. Hediyeleri verdik, sarıldık, tokalaştık. Orada Kasım diye bir arkadaşım var onun evine gittik.”
Zanzibar’daki çocukların evlerinde rahat bir yaşam sürmediğini söyleyen Oğuzhan, “Onların daha iyi yaşam sürmesi için yardım birlikleriyle yardımlar yapıp evlerini güzelleştirmeliyiz. Bazılarının evi bile yok, sokakta yatıyorlar. Yabancıyız ama sarıldık. Çünkü onlar bizim kardeşimiz. Afrika ilginç ve eğlenceli bir yer. Dansları çok ilginç. Güzel takla atıyorlar. Onları çok seviyorum.” diyerek sözlerini noktalıyor.