Charlie Hebdo’nun mülayim Fransa’sı

Charlie Hebdo, misyonunu “sessiz kalan” müesses nizamla savaş olarak tanımlarken bunu başarmak için tek bir seçenek görüyor: Daha fazla ifade özgürlüğü, daha fazla sekülarizm. Fakat bu tez, tartışma götürür durumda. Charlie Hebdo’nun sessiz, çekingen ve fazla mülayim dediği yer, bir bakanın tesettürlü kadınları “köleliği kabullenen zenciler” olarak nitelediği bu Fransa mı? Mülayim olmak buysa sıradaki ne: Başörtüsü ve sakal yasağı mı?

Nesrine Malik – The Guardian

“Liberte”nin beşiği o mülayim ülkede, Ermeni soykırımı iddiasını veya Holokost’u bırakın eleştirmeyi, bilimsel olarak sorgulamaya kalkarsanız soluğu hakim karşısında alırsınız. Bu bağlamda tesettürlü kadınları çok rahat eleştirebilir, hatta hakaret bile edebilirsiniz. Ama hele bir aksini deneyin. Batının seküler değerlerine bir Charlie Hebdo’luk sergileyip ifade özgürlüğüne sığının bakalım, sizi de kahraman yapacaklar mı?

Panama sarsıntısı ve Richter ölçeğindeki yeri

Putin’in propaganda makinesi Kırım, Ukrayna, Suriye ve Malezya uçağının düşürülmesi konularında yaptığı gibi bayat ABD-NATO komplo hikayesini bu kez kullanamayacak. Ne fotoşopladığı Ukrayna jetleri ne de sahte Google haritaları yetmeyecek bu defa. Rus ekonomisi büyük bir ivmeyle dibe doğru inerken sıradan Rus vatandaşı, Putin ve çevresinin Pembe Dizi yalanlarıyla fazlaca ilgili ve de hayli öfkelenmiş olmalı. Panama belgeleri, Eylül ayında yapılacak parlamento seçimlerinde kaçınılmaz şekilde büyük bir rol oynayacak.

Paul Roderick Gregory – Forbes

Panama belgelerinde olduğu gibi şok dalgası yaratan kapsamlı bilgi sızdırmalarını, insanlık hayrına kötülüğü afişe etme çabası yahut dikkatleri özneye değil de nesneye çekmeye yarayan küresel algı yönetimi olarak mı görmeli? Henüz toz-duman tamamen dağılmadan ilk kurban İzlanda başbakanı olmuştu, derken Cameron da babasının Panama fonlarından yararlandığını itiraf ediverdi. Putin’in de hedefte olduğuna şüphe yok. Sırada daha çok isim ve coğrafya olacak gibi görünüyor. Sahi, Panama benzeri off-shore cenneti ülke sayısı neydi?

İslamcı terör diyebilme tutkusu

Uzun bir süre tarafsız kongre raportörlüğü yapmış eski bir profesyonel tercüman olarak geçen Beyaz Saray buluşmasında Fransa Cumhurbaşkanı Holland’ın terörizmi tanımlarken kullandığı “İslamcı” kelimesinin tercümede atlandığını görmek beni doğrusu rahatsız etti. Beyaz Saray yönetimi kazayla mı yoksa kasıtlı mı sildi bu kelimeyi, açık bir sansür mü uyguladı orasını bilemem. Belki bu da bir tür politik doğruluk göstergesi olacak, Obama bu terimin kullanımına izin verecek mi yoksa müsamahasız bir şekilde “olmaz” mı diyecek?

Peggy Sands Orchowski – USA Today

İslamcı terör sözünü duymak için bu denli can atan Orchowski, Yahudi dindaşlarının bırakın Filistinli Arapları, barış yanlısı kendi vatandaşlarına yaşattığı dehşeti kaç kere Siyonist terör olarak nitelemiş acaba? Yahut Avrupa’daki Neo-Nazi grupların yaptığı cürümlere neden Hristiyan terörü demek gelmiyor içinden? Eğer terör denilen olgu, büyük bir kitle içinde varolması muhtemel düşük yüzdelerin eylemi olmaktan çıkıp bizzat kitlenin kendisine nispet edilebiliyorsa neden mesela Hinduizm, Budizm vs. değil de illa ki İslam oluyor bunun adresi? Ve de kim, hangi hakla buna karar veriyor?

President Barack Obama holds a bilateral meeting with President Franois Hollande of France in the Oval Office, May 18, 2012. (Official White House Photo by Pete Souza)

President Barack Obama holds a bilateral meeting with President Franois Hollande of France in the Oval Office, May 18, 2012. (Official White House Photo by Pete Souza)

Dostluk ve dayanışmanın AB yorumu

Dost ve müttefiklerini bile gözetleyen BND kimseye güvenmemek üzerine kurulu bir zihniyete sahip. Fakat ne gizli servisler arası güven sorunu, ne toplumun gizli servisten beklentileri, nasıl bir güce sahip olması gerektiği ve yalan söyleme limitleri gibi konular henüz yeterince konuşulmuş değil. Bunlar üzerine konuşulmadıkça Avrupa’da terörizm ile savaş tartışmaları dürüst bir zemine oturmayacak.

Der Spiegel

AB, terörle mücadele için üye ülkelere koordinasyon çağrıları yapadursun herkes diğerinin açığını kollama peşinde. Alman istihbaratı BND’nin Fransa dahil pekçok Avrupa ülkesini uzun yıllar dinleme listesinde tuttuğu biliniyor. Almanya Avrupa’yı dinlerken, müttefik ABD ise Almanya’yı ve diğerlerini dinliyor. Dostların birbirinin açığını gözetlediği bir ortamda nasıl olacak da bilgi paylaşımı yapılacak ve ortak bir eylem planı nasıl hayata geçirilecek?

Dostluk ve dayanismanin AB yorumu

Arap coğrafyasında iktidar erozyonu

Dikkate değer konu, Arap coğrafyasında artık ne güçlü liderler ne de kitleleri sürükleyen ideolojiler ufukta görünüyor. İşin kötüsü, görünme ihtimalleri hayal ötesine geçmiş durumda. 60’lı yılların Baas öncesi Bağdat’ında bir grup subayın birkaç tankla başkentin stratejik noktalarını işgal ederek ülkeyi ele geçirmesi basbayağı olası bir vakaydı. Böyle bir senaryoyu bugün düşlemek bile zor. Arap coğrafyasında politik güç, tıpkı yere düşüp binbir parçaya bölünen kristal bardak gibi darmadağın olmuş durumda.

Kanan Makiya – The Huffington Post

Araplar o hale getirildiler ki, neredeyse darbeleri ve diktatörleri bile arar oldular. Şaşılası bir durum mu? Elbette hayır. Bugünkü ölümlere tanık olanlar haliyle dünkü sıtmayı rahmet olarak anmaya başladılar. Coğrafyaya mahsus iktidar dinamikleri gerçekten kötüydü, aksini iddia eden zaten yok. Ama şu an ortada bir iktidar dinamiği de kalmadı. Sadece anarşi ve kaos var. Yani her şeyi silbaştan yapmak için en elverişli ortam.

Arap cografyasinda iktidar erozyonu

Suriye Devleti’nden Şam Derebeyliğine

Esed’in güçlendiği ve Türklerin baskı altına alındığı şu berbat durum, Rus-İran ortak yapımı rejimi ciddi bir değişime uğramadan eski konumuna kavuşturma işini kotarmaya yetecek mi? Bütün göstergeler gidişatın bu istikamette olduğuna işaret etse de sahadaki gerçekler başka şeyler söylüyor. İçerde ve dışarda mülteci durumuna düşmüş 10 milyon Suriyeli’yi kontrol etmek ve Hizbullah’ın milis gücüne muhtaç durumdaki zayıf bir rejimde milis güçlerinin varlığına son vermek gibi gerçekler bunlar. Ateşkes, asla bir barış projesi değildir, sadece krizin adımlarını yavaşlatmaya yarar. Ve bu ateşkes başarılı olursa Suriye ikinci bir Somali’ye dönecek. Esed’in başkent ve dar bir alanda egemen olduğu, ülkenin geri kalanında ise kaosun hüküm sürdüğü…

Abdurrahman Al Rashed – Al Sharq al Awsat

Derebeylik tutkuları yüzünden Devlet-i Aliye’nin Sırbistan ve peşinden Yunanistan’ı kaybetmesine yol açan iki ismi hatırladınız umarım. Pazvantoğlu Osman ve Tepedelenli Ali. Yaptıkları onca işe rağmen devlet onlara vezaret ve paşalık vermiş ama içlerinde yanan derebeylik ateşi dinmemişti. İmparatorluk umurlarında bile değildi, illa ki kendilerine ait devletçikleri olacaktı. Ne kadar benziyorlardı Esed’e! Ne diyelim, akıbetleri de benzer inşallah!

İslami Devlet Efsanesi

Kavramın çıkışı ve popülaritesi 19. yy sonu ve 20. yy başlarındaki belli koşullara, Müslüman toplumların Avrupalı sömürge yönetimlerine karşı verdikleri tepkiyle ilintili. İslam topraklarını Müslüman idareciler yönettiği sürece – isterse keyfi bir yönetim olsun – bir İslami devlet fikri, yok sayılmasa bile en azından gündemde değildi. Şeriat kavramı politik sözlükte mevcut olsa da, evlilik, boşanma ve miras gibi kişisel konulara münhasır bir görüntü arz ediyordu. Ceza sistemi ve medeni hukuk ise devletlerin müdahil olduğu alanlardı. Osmanlı sultanlarından muhteşem Süleyman’a verilen Kanuni ünvanı, legal yapının doğal olarak şeriat sahası dışına düştüğü gerçeğine tanıklık eder.

Mohammed Ayoob – Foreign Affairs

Saygıdeğer akademisyen Ayoob, bazı konularda ciddi yanılgılar içinde. Bir kere İslam hukukunda örf diye bir kavram vardır. Açık hükümler ve genel çerçeveye aykırı düşmemek yoluyla hukukun yerelleştirilmesi mümkündür. Ve buyurduğu gibi ne kadar keyfi bir yönetim olursa olsun zahirde İslam hukuku uygulanıyorsa orası bir İslam devletidir. Kavramın Batı sömürgeciliğine tepki olarak doğmasına gelince, zat-ı alilerine Ebu Yusuf’un Kitab-ul Harac’ı ve Ebu Ubeyd Kasım b. Sellam’ın Kitab-ul Emval’ini tavsiye ederiz. Şunu da iletmiş olalım, her ikisi de bundan bin küsür yıl önce yaşamış insanlar.

ABD’nin Şii milislerle ittifakı

ABD Basra Konsolosu Steve Walker El Sadr Eğitim Hastanesi’nde yaralı milisleri ziyaret ettiğinde bunun sadece bir nezaket ziyareti olmadığını ifade etmişti. Amerika’nın Arap dünyasındaki sesi olan El Hurra TV’ye konuşan Walker “ABD, Irak başbakanı Abadi komutası altında DAEŞ’e karşı mücadeleye büyük katkılar sağlayan ve çoğu güneyden, Basra’lı milislerden oluşan Haşd el Şa’bi’yi tanımaktadır. ABD ve Irak halkı sizinle gurur duyuyor” demişti.

Ali Mamouri – Al Monitor

Irak parlamento sözcüsü Salim el Caburi, geçtiğimiz haziran ayında “Haşd el Şa’bi saflarına Sünnilerin iştiraki çok zor. Kapılar onlara açık değil” diye bir açıklama yapmıştı. Sünnileri içlerine almak bir yana fırsat buldukça yaptıkları Sünni katliamları ile meşhur olmuş bir yapıdan bahsediyoruz. 26 Ocak 2015 günü Diyala’nın Mukdadiye kasabasında 70 civarında Sünni’yi katletmeleri Dünya Af Örgütü raporlarına yansımış vaziyette. Buzdağının görünen yüzü bu, gerisini siz hesaplayın. Paravan yapı DAEŞ sayesinde “vahşi Sünniler” teması ısrarla işlenirken katliamcı Şii unsurları “cici çocuklar” olarak lanse eden ABD, mezhepçi örgütleşmeye verdiği desteği YPG/PKK örneğinde olduğu gibi etnik örgütlere de vermeyi ihmal etmiyor.

ABD'nin Sii milislerle ittifaki

Erdoğan Yahudi lobisini kullanıyor mu?

Erdoğan’ın Amerikalı Yahudi liderlerle görüşmesinin arkasında ne var? İnsan hakları konusunda büyük ihlaller yapan, kendisini eleştiren medya kurumlarını bir bir kapatan, Yahudi aleyhtarlığını açık bir şekilde destekleyen Erdoğan, adını temize çıkarmak için Yahudi liderlerini kullanmaya mı çalışıyor?

Louis Fishman – Haaretz

ABD’yi avucunda tutan Yahudi Lobisi’nin kendisini kullandırtacak kadar zayıf olabileceğini bize hatırlattığın için teşekkürler Louis Fishman! Ayrıca her zaman siz Yahudiler mi birilerini kullanacaksınız? İnsan hakları filan derken İsrail’de yaşadığını bir an için unuttun galiba diyecektim ama şu an galiba Brooklyn dolaylarındasın. İsrail’e oralardan bakınca her şey daha pembe görünüyor demek ki!

Erdogan Yahudi lobisini kullaniyor mu

Rusya petrol konusunda da İran’ı sattı

Rusya petrol konusunda da İran’ı sattı

Haberler, İran’ın küresel pazara geri dönüşünü engellemek amacıyla karasularına giren İran petrolü yüklü tankerleri alıkoyan Suudi devleti konulu raporlarla örtüşüyor. Financial Times’a göre yaptırımların kalktığı ocak ayından bu yana sadece sekiz tanker İran’dan Avrupa’ya ulaşmayı başarabildi. Fiyat artışını sağlamak için Suudiler Rusya ile üretimi ocak ayı seviyesinde tutmak üzere şubatta el sıkıştılar. Ancak diğer büyük üreticiler de aynı eğilimi gösterirse geçerli olacak bir anlaşma bu. Oysa İran kendi üretimini yaptırımlar öncesi miktara çıkarmak istiyor. Zira geçen yılki üretimi günlük 1.1 milyon varile kadar düşmüştü. Bu rakam, yaptırımlar öncesinin sadece yarısı.

Ben Chu – Independent

Rusya’nın İran ile arası sanıldığı gibi sorunsuz değil. Nitekim Suriye’den çekilme kararının ardında kimi konularda İran’a verdiği tepkiyi okumak mümkün. Batı ambargosunun köşeye sıkıştırdığı iki ülke arasındaki ittifak, ABD’nin İran’a kapıları açmasıyla sallanmaya başladı. Ana gelir kalemi petrol ve doğal gaz olan iki ülkenin menfaat eksenleri değiştikçe ittifakları daha da çatırdayacak. Daha ironik olansa, Rusya’nın Suudiler ile aynı safta durması. Ne diyelim o zaman? Tabii ki “Merg ber Şurevi”.

Rusya petrol konusunda da Iran'i satti

Benzer konular