Türkiye’nin gündemi geçen hafta, Trabzon’un Maçka ilçesinde PKK’lı teröristlerin erzak çaldığını ihbar edip girdikleri evi gösteren 15 yaşındaki Eren Bülbül ve keşif operasyonunda yer alan Jandarma Başçavuş Ferhat Gedik’in şehit olmasıyla sarsıldı.
Bu haberin ardından, PKK’nın Karadeniz’deki faaliyetleri masaya yatırıldı, saldırganların neden burada yer aldığı ve saldırının nasıl gerçekleştiği tartışıldı. Oysa ki, PKK hep Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesiyle beraber anılsa da, kurulduğu günden itibaren etnik milliyetçiliğe dayalı bölücülüğü yaygınlaştırmaya çalışan bir örgüt. Terör faaliyetleri daha çok Güneydoğu Anadolu bölgesinde yoğunluk gösteren PKK’nın Karadeniz’i hedef seçmesi, eski tarihlere dayanıyor.
Karadeniz’de 80 öncesi sol siyasetin yer yer etkin olduğu bölgeler var. 80 öncesi Dev-Yol isimli örgütün bölgede nasıl faaliyet gösterdiği 1986 tarihli Devrimci Yol dergisinde şöyle anlatılıyor:
“12 Eylül’ü izleyen bu aylarda dağlara çıkan çok sayıda da Devrimci Yol’cu vardır. Ancak bu çıkış iradi olarak kır gerilla savaşını geliştirmek için değil, yoğun olarak süren operasyonlar nedeniyle köy ve şehirlerde barınma koşullarının kalmamasındandır. Yıllarca dağlarda kalan Devrimci Yol militanları da zorunlu haller dışında düşmanla çatışmadan barınmayı esas almışlar; ancak bu çizgi onların korunmasını sağlamadığı gibi, 40’tan fazla da şehit vermişlerdir.”
1980 Askeri Darbesi’nin ardından hızla küçülen ve tasfiye edilen sol örgütlerin bıraktığı boşluğu, 90’lı yıllardan itibaren PKK doldurmaya çalıştı. Sol örgütlerin tabanından ve 80 sonrası da etkinliğini sürdüren DHKP/C-TİKKO gibi yasadışı örgütlerin varlığından yararlanmaya çalışan PKK’nın ilk adımı “Kuzeye İlerleyiş”.
Tunceli üzerinden Karadeniz’e
Tunceli örgütün Doğu Karadeniz faaliyetlerinde stratejik bir önem taşıyor. 1993’te başlatılan “Kuzeye İlerleyiş” adımıyla Karadeniz’e PKK sızıntısı gerçekleştirilmeye çalışıldı. O dönemde Erzurum Bölgesi diye tabir edilen ve içine Bingöl, Muş, Bulanık, Malazgirt, Elazığ/Karakoçan, Erzurum/Aşkal, Horasan, Ağrı/Tutak, Patnos, Eleşkirt, Erzincan/Tercan, Bayburt, Trabzon ve Rize‘yi içine alan coğrafyada PKK’lı teröristler görüldü. Bölgeyi sadece geçiş için kullanıyor, herhangi bir faaliyette bulunmamaya özen gösteriyorlardı. Bu dönem, sonrasında “PKK’nın siyasi ve askeri keşif” dönemi olarak adlandırıldı.
Terör örgütünün asıl Karadeniz’de varlık göstermeye çalışması, 1995 yılında Irak’ın Haftanin bölgesinde gerçekleştirdiği 5. Kongre’de aldığı karara dayanıyor. Örgüt o günlerde bu kararı yayın organında şöyle duyurmuştu:
“TC’nin Karadeniz’in etnik zenginliğinin üzerine döktüğü betonu kırarak altındaki etnik zenginliği ortaya çıkaracağız.”
PKK bu kararı alırken, bölgede önceden faaliyette bulunan diğer sol örgütlerle işbirliğine gitti, DHKP/C ve TİKKO’yla dönemsel anlaşmalar da yaptı. O dönem, her ne kadar kendi yayın organlarında “Türkiyeli halkların da özgürlüğüne kavuşması mücadelemizin gereğidir” propagandası yapsa da, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde giderek daha sıcak hale gelen ve profesyonelleşen Türk ordusunun dikkatini dağıtmak için böyle bir yol izlediği de strateji uzmanlarının üzerinde birleştiği bir görüş.
Bu dönemde ana karargâhı Erzincan’da konuşlu olan 3. Ordu birliklerinin büyük bir bölümü, terörle mücadelede ana yükü taşıyan ve ana karargâhı Malatya’da olan 2. Ordu Komutanlığı’na ait bölgedeki terörle mücadeleyi desteklemektedir. Örgüt, 3. Ordu birliklerinin bir kısmının Doğu Karadeniz’e sevk edilmesiyle güneyde biraz daha rahat hareket edeceğini umuyordu.
Tutmayan hesap
Bu yöntemle PKK, bölgeye yazın gelen Güneydoğu/ Doğu Anadolu kökenli mevsimlik işçiler ve mezhep ayrımlarından destek bulacağını düşünse de, süreç hiç de öngördüğü gibi gelişmez. PKK, tüm çabalarına rağmen Karadeniz’de ciddi bir faaliyet gösteremez; çünkü demografik yapı engeldir.
90’lar döneminde artan çatışmalar Karadeniz’de bölücü teröre karşı hassasiyeti arttırmış, PKK ve benzeri yapıların faaliyetlerinin bölge halkında karşılık bulmasına engel olmuştur.
Murat Karayılan’ın bir röportajında şu sözlerle geçiştirmeye çalıştığı 33 sivilin öldürüldüğü 5 Temmuz 1993 Başbağlar Katliamı çevre illerde büyük bir tepkiye yol açmıştır:
“Yer yer hedeflerin doğru tespit edilememesi sonucu sivil kayıplar yaşandı. Özellikle Dersim eyaletinde Madımak Oteli katliamına ‘misilleme’ olsun diye Erzincan’a bağlı Türk kökenli faşist bir köyün vurulması olayı yaşanmıştı. Ardından aynı yörede başka bazı sivil hedeflerin de vurulması bize zarar vermişti. Erzincan Tercan alanlarındaki tüm Türk köyleri silahlandırıldı.”
Emniyet Genel Müdürlüğü 1998 yılında, Karadeniz’i mercek altına alarak terörün tırmandığı illeri ve yöntemleri analiz eden kapsamlı bir rapor hazırlamıştı. Raporda “Halkın PKK ve aşırı sol örgütlere sempati duymaması örgütler açısından dezavantaj sağlamaktadır” tespiti yer alıyordu.
Yine aynı rapor, örgütün Karadeniz’de tutunma çabasının doğal bitki örtüsünün Güneydoğu’nun aksine elverişli olmasına bağlıyor, buna rağmen, halkın istemeden yasadışı örgüte yardım ve yataklık yapmak zorunda kaldığı istisnalar dışında emniyet güçlerine düzenli bilgi verdiği belirtiliyordu. Raporda dikkat çeken bir diğer konu, PKK’nın dini hassasiyetleri kullanma çabasıydı. Raporun Tokat ve Giresun bölümüne göz atalım:
“İllegal yapılanmanın ilk döneminde Karadeniz’e açılım güzergâhı üzerinde olması, Sivas, Malatya ve Güneydoğu Anadolu kentlerine intikal olanaklarına sahip olması ve Alevi – Sünni olgusu nedeniyle örgütlerin bölgede bulunmasına neden olmuştur. TKP / ML – TİKKO ve DHKP – C Tokat’a yapılanmasını her dönemde sürdürmüş, muhtarları katlederek halkı sindirme yoluna başvurmuştur. Örgütler çatışmalarda üst düzey elemanlarını kaybederek suskunluğu tercih etmiştir.”
“Haziran 1997’den bu yana bölgede faaliyet gösteren PKK, Şebinkarahisar, Alucra, Çamoluk ilçeleri kırsalıyla Alucra merkezindeki eylemleriyle kendini göstermiştir. PKK’lılar Giresun’a geçiş için Gümüşhane’nin Şiran ilçesi kırsalını kullanmaktadır. Şiran’a bağlı bazı köyler, Çimen dağlarının eteklerinde ve ormanla kaplı olduğu için barınmaya uygundur. PKK paralelindeki TDP ise Doğankent ilçesinde örgütlenmektedir.”
Emniyet raporuna giren bu ittifak, örgüt lideri Abdullah Öcalan’ın yakalanmasının ardından verdiği ifadede de doğrulanır. Öcalan yakalandıktan sonra “Karadeniz’e açılım maksadıyla, TİKKO, TDP, DHKP/C ve PKK’nin müşterek eylem kararı alındığını, DHKP-C ile de Avrupa’da bir anlaşma yapıldığını ancak yürümediğini” söyler.
“Savaşı Türkiyelileştirme” enkazı
PKK 1997’de “Savaşı Türkiyelileştirme” kararı alır. 1998 bu kararın başarısızlığa uğratıldığı yıl olur. Hem Güneydoğu Anadolu hem Irak’ta Türk Ordusu’nun baskısından bunalan örgüt eylemlerini Doğu Karadeniz’de sürdürmeye çalışır.
1998 yaz ve sonbaharında Doğu Karadeniz bölgesindeki bütün PKK’lı teröristler güvenlik güçleri tarafından ya imha edilir ya da bölgeden kaçmaya zorlanır. 4 Ocak 1999’da Tokat’ın Almus ilçesinde güvenlik güçleriyle PKK’lı teröristler arasında çıkan çatışmada 1 terörist öldürülür. 15 Şubat 1999’da Öcalan’ın yakalanmasıyla beraber, terör örgütü için bir dönem de kapanmış olur.
Karadeniz’de 2001-2003 yıllarında yeniden şansını deneyen örgüt, 2001’de yaptığı 1. Konferansta Karadeniz’e sızmak ve yapılanmak üzere 15 kişilik bir grubu Doğu Karadeniz’e keşfe gönderme kararı alır, ancak gönderilenler bölgeden temizlenir.
Suriye’den takviye çabası
2003-2010 arasında ABD’nin Irak işgaliyle yeni imkanlara kavuşan PKK “Tunceli-Erzurum-Kemah” ve “Tunceli-Erzincan-İliç” yönünü takip ederek Karadeniz’de Tokat, Giresun, Ordu, Trabzon, özellikle Maçka, Şebinkarahisar-Torul kırsalları ve Suşehri ormanlarında konuşlanmaya çalışır.
Genelkurmay Başkanlığı’nın “2004 Terör Değerlendirme Raporu”nda bu çabaya yer verilir. Örgüt bu dönemde güvenlik güçleriyle çatışmaktan kaçınan strateji yerine devriye gezen hatta intikal eden güvenlik güçlerine saldırmaya çalışır. 2006’da DHKP/C arasındaki anlaşmazlığı halleden terör örgütü Karadeniz Bölgesi’nin sorumluluğunu Bahoz Erdal’a verir. Karadeniz’deki PKK yapılanmasına dair bilgiler 11 Ağustos 2006’da örgütün yayın organı Roj TV’de yayımlanır. 4 asker şehit edilir, 8 asker yaralanır. TİKKO’yla da işbirliği yapılır ve TİKKO’cu teröristlerin lojistik desteği ile Gümüşhane’nin Şiran ilçesi Karamustafa köyü Çamlık mahallesindeki evlere girerek vatandaşlardan zorla giyecek ve yiyecek alınır, yine Gümüşhane’nin Şiran ilçesine 10 km mesafedeki Yeşilbük-Aksaray köyü mevkiinde 17 askeri aracın 11. sırasındaki araca silahlı taciz yapılır.
Bütün bu çabalara rağmen, PKK Karadeniz’de tutunamaz. Genelkurmay Başkanlığı İstihbarat Başkanı Korgeneral İsmail Hakkı Pekin 11 Aralık 2009’da yaptığı basın açıklamasında bunun nedenini açıklar:
“Terör örgütü 1995 tarihinde Tunceli bölgesini Karadeniz’e açılımda üs olarak kullanma kararı almıştır. Bu kapsamda terör örgütü Sivas üzerinden Tokat’a, Erzincan-Gümüşhane üzerinden Giresun’a açılım yaparak eylemlerine başlamıştır. Bölgedeki aşırı sol örgütlerin tabanından istifade etmek isteyen PKK/Kongra-Gel örgütü, 1996 tarihinde DHKP-C ve TİKKO örgütüyle müşterek eylem ve işbirliği kararı almıştır. Bu işbirliği çerçevesinde 14 Ekim 1997 tarihinde bölgede gerçekleştirdiği eylem ile 4 güvenlik görevlisini şehit etmiş ve 1 personeli de yaralamıştır. Bölgede 1999 yılı sonuna kadar eylemlerine devam eden PKK/Kongra-Gel terör örgütü, bu süre içinde 2 vatandaşımızı katletmiş, 5 güvenlik görevlisini de yaralamıştır. Güvenlik güçlerince 1995-2003 yılları arasında alınan tedbirler ve icra edilen operasyonlar sonucu terörist unsurlar bölgeden temizlenmiştir. 2003 yılından söz konusu olayın gerçekleştirildiği tarihe kadar PKK/Kongra-Gel terör örgütü bölgeye yeniden açılmaya ve eylemde bulunmaya bir kaç kez teşebbüs etmiş ancak bu teşebbüsler bölge halkının, güvenlik güçlerine verdiği destek ve güvenlik güçlerinde alınan tedbirler neticesinde sonuçsuz kalmıştır.”
Arka arkaya darbe
PKK 15 Temmuz Darbe girişimi ardından Karadeniz’de ne zaman varlık göstermeye kalksa yine hezimetle karşılaştı.
Gümüşhane’nin Kürtün ilçesi kırsalında örgütün deposu ele geçirildi. Bölgede operasyon sürerken CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun konvoyuna yönelik PKK’lı teröristler tarafından 25 Ağustos 2016 tarihinde düzenlenen saldırıda 1 asker şehit düştü, 2 rütbeli asker yaralandı. Ertesi gün 26 Ağustos 2016 tarihinde Trabzon’un Maçka ilçesi Akarsu Mahallesi’nde PKK’lı teröristlerle girilen silahlı çatışmada bir polis memuru kolundan yaralandı. Gümüşhane’de sığınak ve depolarını kaybeden, Giresun’da barınamayan ve son olarak Ordu kırsalına giren terör örgütü mensupları, kış mevsiminin gelmesiyle birlikte Tunceli bölgesine geri çekilme kararı aldı. Mesudiye kırsalından gece saatlerinde Sivas’a geçmeye çalışan örgütü bir süredir takip altında tutan güvenlik güçleriyle girdikleri çatışmada 6 terörist öldürüldü.
Karadeniz’de 25 yıl içerisinde defalarca sızma ve taban oluşturma amacıyla gönderilen 60’a yakın teröristin 45’i öldürüldü, 5’i yakalandı, diğerleri kaçtı. Yine bu süre içerisinde terör örgütünün yaptığı eylemlerde 25 güvenlik görevlisi şehit oldu, 24 güvenlik görevlisi yaralandı. Yine bu süre içerisinde 9 sivil vatandaş hayatını kaybederken, 9 sivil ise yaralandı.
Eren Bülbül ve Ferhat Gedik’in kaybıysa, Türkiye’yi teröre karşı birleştiren son olay oldu.