‘Osmanlı korkusu yeniden pompalanıyor’

Türklerin Balkanlar’la tarihi, coğrafi, kültürel ve dini bağları Osmanlı’dan önce de sonra da hep devam etti. Balkanlar, Türk hâkimiyetinden ayrıldıktan sonra bile buradaki emperyal rekabet sürdü. Soğuk Savaş sonrası Balkan bölgesini Rus-Sırp ekseninden kurtarmak isteyen Batı Avrupa -şimdiki Avrupa Birliği bloğu- ülkelerin birbirine düşmesine seyirci kalmış ve orada küçük devletçiklerin oluşumuna destek vermişti. Eski Varşova Paktı ülkelerinin dağılması, NATO’nun ve AB’nin Rusya’yı çevreleme ve kontrol altına alma çabalarına hizmet etti. Bugün de süren mücadelede değişen, sadece aktörlerin isimleri oldu.

Avrupa Birliği’nin Balkan ülkelerine yaklaşımları uzun süredir konuşuluyor fakat geçtiğimiz haftalarda Donald Tusk’ın Balkan turunda yaptığı bir açıklama, bu yaklaşım için dikkat çekici bir örnek ortaya koydu. Avrupa Konseyi Başkanı Tusk’ın 24-27 Nisan tarihleri arasında çıktığı Balkan turunun Arnavutluk ziyaretinde Başbakan Edi Rama’yla yaptığı ortak basın açıklamasında “Osmanlı Devleti’ni Avrupa’dan uzak tutan ünlü İskender Bey gibi siz de başarı elde edeceksiniz” sözlerini sarf etti. Tusk böyle diyerek neyi kastetti bilinmez ama diplomasi açısından skandal niteliğindeki bu cümleler, “Balkanlar Türkiye’ye karşı neye mecbur bırakılıyor” sorusunu açığa çıkardı.

AB’DEN BALKAN HAMLESİ

Donald Tusk’ın basın açıklamasındaki cümlelerinin bir Türkiye-Balkanlar ara bozuculuğu amacı taşıyıp taşımadığı yorumları yapılırken, bölgeyi yakından tanıyanlar Avrupa Birliği’nin Balkan ülkelerini jeopolitik üs olarak gördüğü konusunda uzlaşıyor. Uzmanlarsa, Avrupa Birliği’nin son zamanlardaki Balkan ziyaretleri ve karşılıklı temaslarını “etki artırılması” olarak yorumluyor.

AB üyesi olmak isteyen Balkan liderlerinin, üye ülkelerin her cümlesini ciddiye alarak bir sonraki adımını şekillendirdiğini söyleyen de var, Balkanları kendi bünyesine almak isteyen Avrupa’nın, başka ülkelerin burada yer açmasına izin vermediği için böyle bir hamle yaptığını söyleyen de… Öte yandan da Emmanuel Macron’un Avrupa Parlamentosu (AP) Genel Kurulu’ndaki şu sözleri de Türkiye ve Balkanlar üzerinden ne amaçlandığını sorgulatır türden: “Karşı karşıya olduğumuz jeopolitik risk, Batı Balkan ülkelerinin Rusya veya Türkiye’ye kaymasıdır. Balkan ülkelerinin yönlerini Türkiye veya Rusya’ya doğru dönmelerini istemiyorum.”

SKANDAL BİR AÇIKLAMA

Donald Tusk’ın ifadesinin ciddi bir diplomatik kriz olduğunu ifade eden Türk-Alman Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Enes Bayraklı, sözleri skandal olarak yorumladı: “Tusk’a şunu sormak lazım o zaman: Niye Türkiye’yle Avrupa Birliği’ne üyelikten müzakere yapıyorsunuz? Balkanlardan nasıl uzak tutacaksınız? Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olduğu bir senaryoda aynı zamanda balkanlarında üye olduğu bir yerde yani siz üye ülkeler arasından Türkleri mi çıkaracaksınız? Dolayısıyla bu skandal bir açıklama.”

O ÜLKELERİ UZAK TUT ÖNCE

“Almanya ve Fransa gibi ülkeleri de uzak tutması lazım oradan. Çünkü Balkanlar, ekonomik olarak bu ülkelerin işgali altına girmiş” diyen Bayraklı, Balkanlarda Türkiye-Rusya-Avrupa Birliği gibi bir rekabet olduğunu ama Tusk’ın böyle bir açıklama yapmadan önce bölgeyi Almanya ve Fransa baskısından kurtarması gerektiğini söylüyor.

Donald Tusk’ın açıklamalarını Türkiye’yi Balkanlardan uzak tutma çabası olarak yorumlayan Avrupalı Demokratlar Birliği (UETD) Genel Başkan Yardımcısı Filiz İşler ise, Türkiye’nin Balkanlarla olan ilişkisini tekrar hatırlamasının Avrupa’yı rahatsız ettiğini ifade ediyor. İşler’e göre Batı Avrupa, yani AB, Recep Tayyip Erdoğan öncülüğündeki Türkiye’yi Balkanlar’dan uzaklaştırma çabası içerisinde. İşler şunları ifade ediyor: “Soğuk Savaş döneminde Rusya ile mücadele eden Batı Avrupa şimdi on yıllarca kapı önünde beklettiği Türkiye ile de mücadele ediyor. Rusya ile Türkiye’nin ortak enerji yolları, askeri, jeostratejik ve jeopolitik projeleri AB’nin kâbusuna dönüşmüştür. Güçsüz bir Türkiye zamanında Türkiye’nin Balkanlar’daki etkinliğini söz konusu etmiyor.”

İSLAM, BALKANLARIN TARİHİ

Bayraklı, İslam’ın balkan tarihinin bir parçası olduğunu ifade ederek Avrupalıların Balkanlardaki bu oyununun kültürel ve ekonomik bir egemenlik elde etmek olduğunu söylüyor: “İslam balkanlar tarihinin bir parçası. Balkanlarda Müslüman topluluklar var. Arnavutlar, Makedonların bir kısmı, Boşnaklar… Bunlar buraların asli unsurları. Bu bir korku. Bu korkuyu yayarak bu bölgedeki kültürel ve ekonomik hâkimiyeti ele geçirmeye çalışıyorlar. Avusturya başbakanı dışişleri bakanı olduğu dönemde yaptığı açıklamada balkanlarda kadınların başörtülü, peçeli gezmeleri için Suudi Arabistan’ın para ödediğini söylemişti. Ondan öncede balkanların İslamlaşması adı altında yine Türkiye’ye yönelik böyle bir açıklama yapmıştı. Tabi bu İslam korkusu çok genel bir korku.”

OSMANLICILIK KORKUSU KÖRÜKLENİYOR

Macron’un AP’deki sözleriyle yeni bir Osmanlıcılık korkusu ortaya çıkarmaya çalıştığını belirten Bayraklı, konuyla ilgili şu yorumu yapıyor: “Avrupa Birliği’nde etkili bu ülkelerin pohpohladığı yeni bir Osmanlıcılık korkusu var. Bu korkuyu şişirirken asıl kendileri ekonomik ve kültürel olarak bu bölgelerde hâkimiyet kuruyorlar. Şu an o bölgelere hâkim olan ve oraları ekonomik olarak sömüren güçler Almanya ve Avusturya. Bu sözleri, sömürgelerin üstünü örtme açıklaması olarak görüyorum. Türkiye’yi balkanlara bir öcü olarak gösterip arka planda kendileri bu bölgeyi köleleştiriyor ve ekonomik olarak kendilerine bağlıyor.”

YENİ BİR İSLAM DİZAYNI MI VAR?

Avrupa’da Balkanlar’ın İslamlaşması gibi bir korkunun yaşandığını düşünmeyen İşler, AB’nin oryantalist ve paralel bir İslam’ı oluşturma projesi olan Avro-İslam Projesi ile Balkanlar’daki Müslümanların kontrol altına alınacağı düşünüldüğüne dikkat çekiyor: “Oradaki mevcut İslam tehlike olarak görülmemekte, hatta örnek İslam olduğu söylenmekte (şu an için). Türkiye’nin Balkanlar’daki etkinliği arttığı takdirde bunun değişeceğini gayet iyi bilen AB, bu sebeple oradaki Türkiye etkisini sınırlamayı amaçlıyor. Ortodoks etkisi bile Vatikan merkezli AB tarafından kısmen de olsa, tehlike olarak görülüyor. Zira Ortodoksların Rusya ile bağı sıkıdır. Bulgaristan hem bu sebeple hem de enerji hatlarının oradan geçmesi düşünüldüğünden stratejik öneme haiz.”

AB’nin, Soğuk Savaş sonrası Balkanlar’ı jeopolitik bir üs olarak merkezine alması, bu ülkelere karşı attığı adımlardan da anlaşılıyor. Avrupa coğrafyasının tamamını kapsayan bir siyasi birlik oluşturmak gayretinde olan AB, Balkan ülkelerini önce Avrupalılaştırarak dönüştürmeyi, daha sonraysa bu ülkelerle bütünleşmeyi amaç edinmiş gibi görünüyor.


***

İSKENDER BEY KİM?

1405 yılında doğan İskender Bey’in asıl adı Gergi Kastrioti olup, Batı kaynaklarında Scanderbeg olarak geçer. Arnavutluk topraklarındaki Kruja bölgesini denetimi altında tutan babası Gjon Kastrioti 1421’de II. Murat’a yenik düşer ve Osmanlı egemenliği kabul edilir. Baba Kastrioti’nin 4 oğlu Osmanlı tarafından devşirilip saraya götürülür. İskender Bey, 3 yıl Osmanlı sarayında rehine olarak tutulur ama daha sonra Sultanın güvenini kazanır.

1431’de Sipahi olarak Osmanlı Devletiyle birlikte savaşlara katılır. Savaşlarda gösterdiği başarıyla valiliğe kadar yükselir. Eski ilişkilerini koparmayarak daha da güçlenen Scanderbeg, İtalya’yla sıcak ilişkiler kurarak Arnavut asillerinin Osmanlılara karşı ayaklanmasına katılır. Baba Gjon Kastrioti’nin 1437’de ölümü üzerine Osmanlılar Hasan Bey adlı birini tayin eder.

İskender Bey, Osmanlıya ihanet edip, baba memleketi olan Kruja’yı işgal edip orada beyliğini ilan eder. Hıristiyanlığa dönerek Osmanlı’ya karşı intikam yemini eder. İskender Bey Osmanlılarla uzun bir mücadeleye girişir. İskender Bey sıtmaya yakalanır ve 17 Ocak 1468 günü ölür. İskender Bey’in ölümünden sonra sürekli baskı altında tutulan Kruja, 1478 yılında yeniden fethedilir.

Benzer konular