Kerkük’ü kim kurtaracak?

19 Temmuz 2014 günü NewYork Times günü Tim Arango tarafından kaleme alınan yazının başlığı süreci belki de en iyi ifade eden cümleyi kurmuştu. “Irak Kürtleri kaos ortamını toprak kazanma şansı olarak görüyorlar.” Yazının ortalarında bir yerde şu ifadeler de ayrıca dikkat çekiyordu.

“Şimdilik Kürt yetkililer hâlâ Irak’ın bir parçası olduklarını söylüyorlar ancak eğer isterlerse bağımsızlık hakkının da kendi ellerinde olduğunu ayrıca ifade ediyorlar. Irak Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin Genelkurmay Başkanlığını yürüten Fuad Hüseyin diyor ki: ‘Irak’ı Musul öncesi ve sonrası olarak iki farklı döneme ayırıyorum. Bizim içinse bu yeni bir durum, yeni bir dönem. Seninle konuştuğum şu ana dek biz Irak anayasasına hep bağlı kaldık.’ Soru şu: Bu bağlılık daha ne kadar sürecek?”

Irak parlamentosu tarafından Kerkük valiliğinden alınmış olduğu halde kanunsuz olarak görevine devam etmeyi sürdüren Necmeddin Kerim, henüz Amerika’da yaşıyorken Süleymaniye menşeli Rojname gazetesine 27 Aralık 2007 tarihinde bir röportaj vermişti.

Rojname soruyordu:

“Kerkük ile ilgili bir rapor yayınladınız. Böyle bir zamanda bu raporla neyi amaçladınız?

Kerim’in cevabı ise şöyle olmuştu:

“Washington Kürt Enstitüsü faaliyete geçeli beri Kerkük ve diğer bölgeler üzerine çalışmalar yürütüyor ve Amerikan toplumuna konunun önemini açıklamaya çalışıyor. Kerkük ve tartışmalı bölgelere ilişkin 140. maddenin uygulamaya konacağı 2007 yılının sonuna yaklaşırken Amerikan kamuoyuna geniş bir rapor sunma ihtiyacı hissettik. Bu rapor, ABD yönetiminde karar verici konumdaki grubu da içeren binden fazla kişiye ulaştırıldı. Raporu alan ABD yönetimi üyelerinin Kerkük konusunu anlamalarını temine çalıştık. 140. maddenin yürürlüğe konmamasının Kürdistan bölgesinde ve Kerkük şehrinde istikrarı tehlikeye atacağını ifade ettik. Bu durum bütün Irak’ı etkileyecek. Kürtler mevcut duruma daha fazla tahammül etmeyecekler. Kerkük, Hanekin, Sincar ve diğer bölgeler daha önce Baas rejimi tarafından yıllarca baskı altında tutuldu. İnsanlar Baas sonrası durumun değişeceğini umdular ancak maalesef bir ilerleme sağlanmış değil.”

Evet, ufukta bir referandum görünüyor. Belki yapılacak, belki de yapılmayacak. Ancak akılda tutulması gereken, tarihe not düşülen gerçekler değişmeyecek. Kayıtsız şartsız tek destek İsrail’den. ABD’nin itirazı referanduma değil, zamanlamaya. Kerkük ise bölgenin barometresi.

 *  *  *

Referandum Türkmenleri konsolide etti

Bilgay Duman / ORSAM

Barzani referandum kararı ile bir sınır testi yapmayı denedi. Hem bölgedeki aktörlerle, hem Bağdat’la, hem kendi iç politikası açısından bir sınır testi yapmayı çalıştı. Ancak bence bu testten istediği sonucu alamadı. Mesela Barzani dün tüm referanduma destek veren gösterileri iptal etti ve referandum komisyonu ile toplantılar yaptı. Avrupa ülkelerinden daha güçlü bir destek bekliyordu. Amerika’nın tavrına ise tamamen şaşırdı. İran “askeri seçenek masada” dedi. Türkiye parlamentoyu olağanüstü olarak topluyor, Habur’da askeri tatbikat yapıyor. Dışarda işler umulandan kötü gittiği gibi içerde de iyi gitmedi. Goran’ı ve İslamcı partileri ikna edebileceğini düşünüyordu ama başaramadı. Parlamento göstermelik toplandı hala işlemez halde. Parlamento başkanı ortada yok, seçilmiş başkan Erbil’e giremiyor. Referandum yapmaya kalkıyorlar, parlamentodan çıkmış bir yasa yok. Bu kararın hukuki altyapısı tartışmalı. Barzani’nin başkanlık süresi konusunda yine şüpheler var.  2013’te iki yıllığına uzatıldı, 2015’te bu gerçekleşmedi. Dolayısıyla başkanlık yetkileri konusunda da şüpheler mevcut. Hukuki açıdan sorunlu bir durumla karşı karşıyayız. Netice itibariyle:

  1. Siyasi bütünlüğünü sağlayamayan
  2. Ekonomik bütünlüğe sahip olmayan (Petrol gelirleri partiler tarafından yönetiliyor)
  3. Askeri anlamda bir bütünleşmenin söz konusu olmadığı bir bölgede (KDP Peşmergesi ile KYD Peşmergesi ayrıdır) bağımsızlık ilanına giden süreç sıkıntılı bir süreçtir.
  4. madde kendini feshetmiştir

Kerkük konusuna gelirsek, Irak anayasasının 140. maddesinden bahis geçiyor ama bu madde zaten kendiliğinden kadük hale, işlevsiz hale gelmiş durumda. O maddede bir süre var. Deniyor ki referandumun 31 Aralık 2007 tarihine kadar yapılması gerekir. O tarih çoktan geçti. Dolayısıyla kendiliğinden bir iptal durumu söz konusu. Bu nedenle yeni bir süreç belirlenmesi gerekiyor. Kerkük için de yeni bir süreç belirlenmeli. 140. maddenin hukuki açıdan referans olabilme durumu kalmamıştır. Pek çok uluslararası hukukçu da bu görüşü paylaşmaktadır. “Süresi geçmedi çünkü gerekli aşamalarda ilerleme sağlanamadı” diyenlerin bu gün bu maddeyi yok sayarak referandum kararı alması da olayın başka bir boyutu tabi ki.

Kerkük dengeleri bozuyor

Kerkük, Barzani açısından bir sıkıntı noktası. Kerkük konusunda çok fazla bir söylem geliştiremiyor oluşunun sebepleri var. Öncelikle orada kendi partisi KDP değil rakip parti KYB güçlü. KYB’nin güçlü olduğu bir Kerkük Kürt Bölgesel Yönetimi’ne bağlanırsa KYB’nin gücü bir anda iki misline çıkmış olacak. Zaten şu an itibariyle parlamentoda sandalye sayısı 38 olan, sandalye sayısı 41’i bulan Goran-KYB toplamına karşı zayıf durumdaki KDP için bu hiç de iyi bir haber sayılmaz. Mevcut durumda ciddi bir muhalefet karşısında iyice yıpranan Barzani’nin politik denkleme Kerkük’ün de girmesiyle birlikte daha kötü bir duruma düşeceği kesin. Aslında burada bir ikilem söz konusu. Bir yanda milliyetçi duygular ve Kerkük’ün sağlayacağı imkânlar, diğer yanda politik açıdan sıkıştırılmışlık hali. KYB açısından da benzer bir durum söz konusu. Barzani’ye destek vermiyorlar ancak bağımsızlık referandumuna karşı açıktan bir cephe alabilmeleri mümkün değil. Bağımsızlık hayali içindeki tabanın tepkesinden çekiniyorlar. Benzer bir durum Goran açısından da geçerli. Bu şekilde bir karşılıklı çıkmaz söz konusu. Barzani burada bir blöf yaptı ve Bağdat’a karşı pazarlık payını yükseltmeyi denedi. Kürt iç siyaseti açısından da kendisini koruma yönünde bir adım atmış oldu. Halen maaşların ancak dörtte birinin verilebildiği bir ortamdan Bağdat ile oturup petrolden daha yüksek bir pay alma arayışına dümen kırmayı başarmış görünüyor. Bağdat’la ilişkiler konusunda Amerika bir garanti sağlayabileceğini söyledi. Türkiye de bu konuda garantör rol oynayabileceğini dile getirdi. Barzani sonuçta istediklerini alacak ve referandumu iptal etmiyorum deyip süreci zamana yayarak düşük yoğunluklu bir talep olarak masada kalmasını sağlamaya çalışacak.

Türkiye bizi desteklesin yeter

Türkmenler konusuna gelirsek Irak topraklarında 3-3,5 milyonu bulan bir nüfustan bahsediyoruz. Ama tabi bu potansiyel bir rakam. Yarın bir referandum olursa bu nüfusun kaçı kendini Türkmen olarak beyan edecek ya da bir seçim durumunda sandığa bu rakam nasıl yansıyacak, benim için önemli olan o. Çünkü Türkmen toplumunda Araplaşma ve Kürtleşme olguları mevcut olduğu gibi kimliğini koruduğu halde Türkmen siyasi hareketine angaje olmayan bir kitle var. Bu da büyük bir kitle aslında. 2003 sonrası Türkiye’nin Türkmen meselesine daha fazla eğildiğini görüyoruz. Ancak bölge politikasına bakıldığında Türkmenler küçük bir alanda kalıyor maalesef. Ulusal güvenliği ve ulusal çıkarları etkileyen o kadar büyük problemlerle karşı karşıya kaldı ki Türkmenlerin arkasında durma çabasına rağmen, bunu açık yüreklilikle söylüyorum, bu çaba yeterli olamadı. Bir de talep ve beklentiler konusunda tam bir uyum da sağlanamadı. Türkiye’nin yaptıklarıyla Türkmenlerin talepleri birbiriyle örtüşemedi. Türkmenlerin kendilerini tehdit altında hissettikleri için Türkiye’den silah talep ettikleri zamanlar oldu. 2010 sonrası Irak merkezi hükümeti ile Türkiye arasında oluşan soğuk iklim Şii Türkmenleri biraz etkiledi. Irak’ta ana güç Şiilerdi ve Türkmenler de arada kalmış bir toplum olarak varlıklarını bir şekilde devam ettirmek için destek arayışında oldular. Bunu bir tercih olarak değerlendirmekten ziyade bir mecburiyet hali olarak görmek mümkün.

Türkmenlerin silahlanması anlamında şu an itibariyle Haşdi Şabi içerisinde ciddi bir güce sahip olduklarından bahsedebiliriz. Türkiye’nin referandum karşıtı pozisyon alması, Bağdat ve Tahran ile geliştirdiği ilişkiler Şii Türkmenlerin de Türkiye yönüne dönmesini sağladı. Türkiye’nin desteği konusunda herhangi bir şüphe yok. Türk basınında yer aldı, Zeki Muratlı diye benim de tanıdığım Haşdi Şabi bünyesinde bir Türkmen komutan var. “Türkiye bizi desteklesin yeter” diye bir açıklaması var. Türkiye’nin şu anda aldığı pozisyon Türkmenler tarafından, Şii Türkmenler tarafından da destek görüyor. Referandum kararının bir anlamda Türkmenlere fayda sağladığı, onları konsolide ettiği söylenebilir.

*  *  *

Barzani kahraman olmak istiyor

Ali Semin / BİLGESAM

Barzani Bağdat’ı ziyaret ediyor. Görüşmeler yapacak. Bu görüşmeler sonunda istediği hususlarda bir kazanç sağlayabilirse; merkezi bütçelen alınan pay, Peşmerge’nin maaşını Irak hükümetinin ödemesi, petrol satışı, Kerkük ve tartışmalı bölgeler konusunu ele alan 140. maddenin uygulanması konularında istediğini alabilirse referandum konusunda kendi ifadesiyle “Bir şenlik gibi kutlama”dan öteye gitmeyecek bir durum oluşacak.  Referandum konusu bu açıdan Bağdat yönetimine karşı bir baskı unsuru olarak düşünüyorum. İstediğini alan bir Barzani referandumu erteleyebilir. Alamazsa ertelemeyecektir. Türkiye’de referandum yapıldığı gün Kürtler devlet kuruyorlar ve ilan ediyorlar gibi bir algı var. Öyle bir şey yok. Bir kere Kürtlerin en az üç sene bu konuyu çalışmaları lazım. Ayrıca bölgede bu duruma müsaade edecek bir konjonktür mevcut değil. Amerika’ya güvenerek bir devlet ilanına kalkışmak imkânsızdır. Bölgedeki Türkmenleri, Arapları, Şiileri yanınıza çekmeniz gerekiyor.

Kerkük’ü dâhil etmek hataydı

Barzani’nin Kerkük’e girmesi, Kerkük’te referandum yapıyorum demesi çok büyük hataydı. Referandum konusunu tartışmalı bölgelere taşımayacaktı. Her ne kadar anayasal açıdan sorunlu da olsa Kuzey Irak’taki kendi bölgesinde, Süleymaniye, Erbil ve Duhok’ta referandumun söz konusu olması başka tartışmalı bölgelerin işin içinde olması başka. Referandumu kendi eliyle zora sokmuş oldu. Devlet ilanı ciddi bir konu ve bunu gerçekleştirmek için Barzani’nin çok çalışması gerekiyor. Bu konuda Türkiye, Irak ve İran anlaşmış durumda. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, biliyorsunuz Caferi ve Zarif ile görüştü. Referandum konusunda mutabık kaldılar. Her üç devlet, Türkiye, İran ve Irak sınırları kapatsa Kuzey Irak nereden beslenecek? Amerika her seferinde uçakla gıda yardımı yapmayacak. Amerika’nın da müttefikleri var bölgede. Onları da rahatsız ediyorsunuz.

Kürt kartını elde tutmak

Olayın Kürt kartı boyutu var. Amerika Kuzey Irak’ın bağımsız olmasını istemez. Amerika, İngiltere ve hatta İsrail için geçerli bir gerçek var ortada. Bu devletler, Kürt kartını kullanmak istiyorlar. Bağımsızlık bu kartın ellerinden alınması anlamına geliyor. Amerika’nın karşıtlığı bu yüzden. Kürt kartını elinde tutmak, Kürtlerin bağımsızlığı olgusunu bir tehdit olarak bölge ülkeleri üzerinde göstermek istiyor. Bağımsızlık gerçekleşirse bu tehdidi yapmanın gerekçesi kalmayacak. Amerika samimi davranmıyor. Suriye’nin kuzeyinde ve Irak’taki çatışma bölgelerinde Kürtleri bir kullanma gayretinde. Amerika, mesela Haşdi Şabi Kürtlere saldırırsa ne yapabilir? Bugün Haşdi Şabi Irak güvenlik güçlerinin bir parçası durumunda, yasal statüye sahip. Olası bir Haşdi Şabi-Peşmerge çatışmasında Peşmerge’yi savunuyorum deyip havadan Haşdi Şabi’yi vuracak bir Amerika düşünebiliyor musunuz? Bunu yapamaz, yaptığı an Bağdat hükümetini karşısına almış olur. Bunun maliyeti Amerika için çok ağır olur. Amerika’nın Irak içerisinde bunu yapacak gücü var mıdır? Bugün itibariyle böyle bir gücü olduğu söylenemez. Kaldı ki, Irak’ta daha etkin bir durumdayken Mehdi ordusuna, Baasçı direnişe karşı ne hallere düşmüştü.

Türkmenlerin kendi ordusu olmadı

Türkmenlere gelince, Türkmenler silahlı güce sahip şu anda. Nasıl sahip? Haşdi Şabi içerisinde Şii Türkmenlerin iki tugayı var. Sayı olarak 25 bini bulan bir güç bu. Bu gücün tamamı Türkmenlerden oluşuyor. Kerkük, Tuzhurmatı, Emirli, Diyala ve Tazehurmatı bölgelerini kontrol ediyorlar ve bu bölgenin insanları bunlar. Biz Tuzhurmatı bölgesindeniz ve orada Haşdi Şabi’nin varlığını görebiliyorsunuz. Siz bu 25 bin rakamını 150 bin olarak okuyun. Çünkü Türkmen tugayları Haşdi Şabi çatısı altındadır. Türkmen tugaylarına yapılan saldırı doğrudan Haşdi Şabi’ye karşı yapılmış sayılacaktır. Bu, tehlikeli bir durumdur. Irak merkezi hükümetini ve İran’ı karşınıza almış olacaksınız. 2003 yılından sonra Türkmenlerin etnik anlamda bir Peşmerge gibi kendi silahlı güçleri olmadı, Türkmenlerin istediği buydu ama olmadı. Şu anda sadece Şii Türkmen ordusu oluşabildi. Evet, doğrudur bunda İran’ın etkisi inkâr edilemez. Ancak benim sürekli tartışageldiğim bir husus var. Artık bundan sonra çıkacak çatışma bir Şii-Sünni çatışması olmayacak. Kerkük’te çıkması muhtemel bir çatışma varsa bu etnik çatışma olacak. Kerkük bağlamında konuşursak Haşdi Şabi Türkmen tugayları Türkmenleri, Arap tugayları Arapları savunacak. Peşmerge de Kürt gücü olarak sahada yerini alacak.

Etnik kavga tehlikesi kapıda

Buradaki kavga etnik kavga, mezhep kavgası değil. 2003 yılından sonra Kerkük’te bütün idari yönetim Kürtlerin eline geçti. Dairedeki memurun Kürt olmasıyla Kürtlerde yanlış bir algı oluşmaya başladı. Oysa mesele toprak meselesi. Burada başkaları da var. Türkmenler var, Araplar var. Farkında değiller ama referandum meselesi asıl zararı onlara vermeye başladı. 2003 sonrası oluşan Irak’ta oluşan statüko Sünni Arapları dışlayan bir Şii-Kürt ittifakıydı. Irak anayasasını yazan bu iki kesim birlikte yazdı. 2014 yılına dek süren bu ittifak Barzani’nin tavırları neticesinde artık yarılmış durumda. Talabani hastalığı nedeniyle devre dışı, yoksa daha pragmatik birisi. O müdahil olsaydı bu durum oluşmazdı diye düşünüyorum. Barzani tamamen Kürt liderliğine oynadı. 19 Ağustos 2015 itibariyle görev süresi yasal olarak bitmiş, hukuksuz bir şekilde koltuğunda oturan bir adamın Kürt bağımsızlığını sağlayan adam olarak, bir kahraman olarak tarihe geçme tutkusu bu.

Benzer konular