Türkiye’nin kendi savunma sistemlerini üretmeye başladığı aşamada ortaya çıktı Aselsan cinayetleri… Bir gizli el, tarihinde belki de ilk defa kendi ayakları üzerinde kimseye destek duymadan duracak Türkiye’yi belli ki hazmedememişti. ASELSAN mühendislerinin ölümündeki ciddi şüpheler aradan yıllar geçmesine rağmen halen aydınlatılabilmiş değil. Mühendislerin aileleri “Bu olayı cinayet olarak görüyoruz” fikrinde mutabık.
Türkiye hakkında içeride ve dışarıda yıllardır sürdürülen “Ciddi şeyler üretemez, ciddi şeyler yapamaz” tezi, savunma sanayimizin dışa bağımlı olduğu dönemde çok sık kullanılıyordu. Ülkenin gelişmesi ve büyümesinden rahatsız olanlar, bu tezleri boşa çıkaracak eylemlere ve kurumlara dönük türlü bahaneler bularak, yapılacak işlere engel koyuyorlardı. İşte ASELSAN da bu fikirleri ortadan kaldırma yönünde önemli çalışmalar ortaya koyarak, Türk savunma sanayi tarihinde bugüne kadar yapılmayanları yaptı. Kendi savunma sistemlerini geliştiren Türkiye, diğer ülkelere olan savunma alanındaki bağımlılığı ortadan kaldırdı. Türkiye kendi tank ve insansız hava aracını üreterek Ortadoğu ülkelerine de önemli satışlar gerçekleştirdi, kendisinin ve çevre ülkelerin savunma ihtiyaçlarına cevap verebilecek seviyeye geldi.
Dikkat çekmemişti
Türkiye’nin bu kabiliyeti kazanmasında etkili olan ASELSAN’ın önemli noktalarında görev yapan mühendislerin 2006 yılında başlayan sıralı ve şüpheli ölümleri, Türkiye’nin savunma sanayindeki maharetlerini daha geç göstermesine sebep oldu. 2006 yılında Hüseyin Başbilen’in şüpheli intiharıyla başlayan mühendis ölümleri, 2007 yılına kadar kimsenin dikkatini çekmedi. Mühendis cinayetleri, gündemde kendine ancak art arda birçok mühendisin daha ölmesiyle yer bulabildi.
2006-2015 yılları arasında gerçekleşen cinayetlerde ölen mühendisler: Hüseyin Başbilen, Halim Ünsem Ünal, Evrim Yançeken, Burhanettin Volkan ve Hakan Öksüz’ün ortak özellikleri savunma sanayii için tamamen yerli projeler üzerinde çalışmaları. Ergenekon iddianamesine de girdiği gibi bu mühendisler üzerinde zihin oyunları yani telekinezi uygulanarak mı intihara sürüklendiler yoksa cinayete mi kurban gittiler? Kendi projelerini geliştiren ve güçlenen bir Türkiye görmek istemeyenler bu cinayetleri işlemiş olabilir mi? Bunlar hala cevabı bulunamayan sorular…
Dertleri yerli projeler
Ölen mühendislerde Türkiye savunma sanayine katkı sağlayan isimlerin başında geliyordu. Peki, bunlar kimin hedefindeydi? ABD mi, İsrail mi, İngiltere mi yoksa içeride başka oyunlar mı oynanıyordu? Milli Savunma Bakanlığı, ASELSAN mühendislerinin yerli tank çalışmalarını yoğunlaştırmaları üzerine yurt dışından alınacak tank sözleşmelerini iptal etmişti. Gündeme gelen sorulardan biri de belki de iptal edilen alımlar birilerinin canını sıkması ihtimali.
İntihara yönlendirildiler mi?
Mühendislerin ölümüne ilişkin, zihin kontrol yöntemleriyle psikolojilerinin bozulup intihara sürüklenmiş olabileceği tezi çok ses getirdi. Sonradan uzaktan beyin kontrolüyle suikast yapıldığı iddialarını Genel Kurmay Başkanlığının da dikkate aldığı ortaya çıktı.
İşe gitmek üzere evden çıktıktan sonra 3 gün boyunca kendinden haber alınamayan Hüseyin Başbilen, 7 Ağustos 2006’da arabasında ölü bulundu. Halim Ünsem Ünal ise 17 Ocak 2007 tarihinde başından tek kurşunla vurulmuş, Evrim Yançeken de Ünal’ın ölümünden 10 gün sonra evinde intihar etmiş halde bulundu. Daha sonra bu intiharları Burhanettin Volkan’ın ölümü izledi. Şüpheli ölümler bunlarla sınırlı kalmadı. 4 Şubat 2013 tarihinde bir başka ASELSAN mühendisi Hakan Öksüz, Ankara’da bir trafik kazasında hayatını kaybetti.
Mühendislerin ölümlerinden sonra yakınlarının verdikleri ifadelerdeki iddialar, konuyla ilgili tartışmalara yeni bir boyut kazandırdı. Her ölümden sonra intihar ettiği söylenen mühendislerin mili tank, savaş uçağı, F16 modernizasyonu gibi yerli projelerde görev alıyordu.
Tesadüf değil
Lütfi Elvan Ocak 2015’te ASELSAN ölümleriyle ilgili olarak: “Kafamızı karıştırıyor”, Numan Kurtulmuş ise Aralık 2016’da “ASELSAN mühendislerinin genç yaşta birer birer ölmeleri herhalde tesadüf değil” diyerek ölümlerdeki şüpheye dikkat çekmişti. FETÖ yapılanmasına mensup hâkim ve savcıların, o dönem ölümlerle ilgili soruşturma dosyalarında hiçbir işlem yapmadığı, soruşturmaların derinleştirilmediği ifade edilmişti.
Geçtiğimiz Şubat ayında Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli, ASELSAN mühendislerinin ölümlerine ilişkin şüphelerin olduğunu ve Başbakanlık Teftiş Kurulu’na talimat vererek dosyaları yeniden inceleyeceklerini söyledi. ASELSAN cinayetlerinin ilk kurbanı Hüseyin Başbilen’in dosyasında FETÖ/PDY izi araştırılacak.
Dosyalar kapatıldı mı?
Birçok şüpheli ölümde FETÖ izinin çıkmasının ardından ASELSAN dosyaları da tekrardan açılacak. Bu dosyalara dâhil olan yargı, polis, jandarma, adli tıp ve diğer kurumlarda yetkili kişilerin FETÖ/PDY üyesi olup olmadığı araştırılacak. Başbakanlık Teftiş Kurulunca oluşturulacak özel ekip, bu kişilerin FETÖ ile bağlantılı olup olmadığının tespitini yapacak.
Dosya benim için hiç kapanmadı
Kısa aralıklarla hayata veda eden mühendislerin aileleri, ölümlerin arkasında FETÖ bağlantısı olduğuna dikkat çekiyor. Mühendis Hüseyin Başbilen’in babası Vehbi Başbilen, hayatını kaybeden oğlunun ölümüyle FETÖ’nün bağlantılı olabileceğini söylüyor. Mühendislerin şüpheli ölüm dosyalarının araştırılmak üzere raftan tekrar indirilmesine: “Dosya benim için hiç kapanmadı ama yeniden incelemeye alıyorlar. Benimde çok bilgim yok. Savcılara ulaşamıyorum. Olanları bir Yaradan bir de rahmetli biliyor” diyor.
Mektup bile şüpheli
Mühendis Hüseyin Başbilen’in babası Vehbi Başbilen, hayatını kaybeden oğlunun ölümüyle FETÖ’nün bağlantılı olabileceğini söylüyor. Oğlunun ASELSAN’da proje sunumu yapacağı gün kaybolduğunu ve olayın üzerinden üç gün geçtikten sonra, intihar mektubundan bahsedilmeye başladığını belirten Başbilen, “İşe gitmediği tarihlerde yazılmış. O mektubu, FETÖ operasyonu kapsamında meslekten ihraç edilen Murat Demir isimli savcı getirdi. Hiçbir isim, imza yok. Daha sonra jandarma oğlumun bilgisayarına baktı, böyle bir intihar mektubu çıktısı alınmadığı tespit edildi” diyor. Başbilen dosyasının Avukatı Serhat Ramazan Başbilen de, dosyanın yeni savcısıyla görüşemediklerini ve dosya hakkında henüz bilgi sahibi olmadıklarını ifade ediyor.
Projenin olduğu bellek nerede?
Pursaklar Jandarma’sından Şükrü Karakuş’un, milli tank sunumunu içeren flash belleği 3 gün sakladığını belirten Başbilen, “Bütün bilgiler, projeler ve dosyalar içindeydi. Karakuş ‘3 gün tuttum sonra Altındağ Jandarma’ya verdim’ diyor. Onlar da biz almadık diyorlar. O flash belleğin içinde ne varsa gitti” diyerek farklı bir noktaya dikkat çekiyor. FETÖ medyasında ilk günden itibaren haber olduklarını ifade eden Başbilen, STV muhabirleri adliyede gelip benden hep bilgi alıyordu. Taraf ve Bugün gazetesinden de geliyorlardı. Olay olduğunda 20-25 gün hiç basın gelmedi. Arda Akın bu işle çok ilgiliydi. Şimdi o da FETÖ’den tutuklanmış” diyor.