CHP’de kozlar seçim sonrası paylaşılacak

Cumhuriyet Halk Partisi’nin 24 Haziran genel seçimlerinden de hezimetle çıkması, Muharrem İnce’nin ise yüzde 30 oy oranına ulaşması, parti içindeki muhalif seslerin yükselmesine neden oldu. Kılıçdaroğlu’nun istifa beklentilerine yine kulak asmaması karşısında, İnce’den 81 ile teşekkür turuna çıkma hamlesi geldi. Kılıçdaroğlu’nun resti görüp, İnce bizim değerimizdir açıklamasını yapması ve partinin eski isimlerinin araya girmesiyle şimdilik sular duruldu. Muharrem İnce’ye yerel seçimler için İBB Başkan adaylığı teklif edildiği de düşünülüyor. Kozların paylaşılması ise seçim sonrasına kaldı.

Her seçimden önce beklenilen oy oranına ulaşamazsa istifa edip etmeyeceği soruldu. Her defasında istifa edeceğini açıkladı. Her seçimde yenildi. Her seçimin ardından söylediklerini hiç söylememiş gibi yoluna devam etti. O yürüdü, CHP yürüdü arkasından. Ve parti yüzde 20- 25 bandında hapsoldu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan bahsettiğimizi anlamışsınızdır. Partinin başına geldiği 2010 yılından bu yana 2 halk oylaması, 4 genel seçim, 2 yerel seçim ve bir cumhurbaşkanlığı seçimi kaybetti. Toplam 9 seçimden hezimetle çıkan Kılıçdaroğlu’nun kazandığı tek seçim ise CHP başkanlığı oldu. Bugüne kadar 4 olağan ve bir de olağanüstü genel kuruldan seçilerek çıkan Kılıçdaroğlu, her seçim hezimeti sonrası koltuğunu sağlamlaştırmayı başardı.

BAYKAL YENİLGİ SONRASI İSTİFA ETTİ

CHP’nin ilk genel başkanı 11 Ağustos 1923’te yapılan kurultayda seçilen Atatürk olmuştu. Görevini ölümüne kadar sürdüren Atatürk’ün ardından, İsmet İnönü’ye genel başkanlık yolu açıldı. İnönü de 1972 yılına kadar sürdürdüğü görevini 14 Mayıs günü yapılan kurultayla Bülent Ecevit’e devretti. Takvimler 12 Eylül 1980’i gösterdiğinde Türkiye’de faaliyet gösteren 17 siyasi partinin tüm faaliyetleri yasaklandı ve binalarına el konuldu, 16 Ekim 1981’de ise resmen kapatıldılar. Yaklaşık 10 yıl sonra siyasi partilerin yeniden açılmasına imkân veren kanunun çıktığından Bülent Ecevit görevinden istifa etti. CHP’nin Deniz Baykal’lı günleri bundan sonra başlayacaktı. Genel Kurul’da başkan seçildi. Daha sonra CHP ve SHP solda birleşmeyi sağlamak için bir araya gelmeye ve bütünleşmenin Hikmet Çetin liderliğinde yapılmasına karar verdi. Bu kurultayda aday olmayan Baykal, 9 Eylül 1995 tarihinde yapılan kurultayda yeniden CHP Genel Başkanı seçildi. Tarih 18 Nisan 1999’a geldiğinde ise CHP ağır bir yenilgiye uğramış, Cumhuriyet Halk Partisi ilk kez seçim sonuçlarıyla parlamento dışında kalmıştı. Deniz Baykal sorumluluğu üstlenerek 22 Nisan 1999 tarihinde istifa etti.

CHP’Yİ DİZAYN EDEN GİZLİ EL

CHP’nin bir sonraki genel başkanı Altan Öymen oldu. Ancak Öymen’in genel başkanlığı uzun ömürlü olmadı. 30 Eylül 2000’de yapılan Olağanüstü Kurultay’da aday olan Deniz Baykal yeniden genel başkanlık koltuğuna oturdu. Bundan sonra Baykal bir türlü beklediği oy oranlarına kavuşamasa da 10 yıla yakın koltuğunda kaldı. 2010 yılı Mart ayında ise medyaya Deniz Baykal ve Nesrin Baytok’un görüntülerini içeren bir gizli kamera kaydı dönmeye başladı. Siyaseti dizayn etmek isteyen gizli eller devreye girmiş ve gizlice çekilen görüntüler yayına sokulmuştu. Partililer önce Deniz Baykal’a sahip çıkmak istese de durum kontrolden çıktı. Görüntülerin yayılmasını engellemeye yönelik tedbirler sonuçsuz kalırken, Angora evlerindeki konutuna kapanıp sessizliğe bürünen Baykal, dört gün sonra durumu bir komplo olarak nitelendirerek, 10 Mayıs 2010 tarihinde genel başkanlık görevinden istifa etti.

KILIÇDAROĞLU’NUN FİKRİNİ NE DEĞİŞTİRDİ?

Adı o güne kadar SSK ile anılan, pek kimse tarafından da tanınmayan Kemal Kılıçdaroğlu ise parlatılmaya başlanmıştı. Hürriyet Kılıçdaroğlu’na açıktan destek verirken, Habertürk de yaptırdığı ankette yüzde 75’in üzerindeki destekle Kılıçdaroğlu’nun adının çıktığını yazıyordu. Kılıçdaroğlu ise destekler için teşekkür ederken, aday olmayacağını açıkladı. Baykal ile bir saat boyunca baş başa görüştükten sonra, “Ben aday değilim. Gidip adaylık başvurusu için dilekçe de vermem. Baykal’ın döneceğine inanıyorum. Bu izlenimi aldım” diyecekti. Ancak bir hafta içinde ne değiştiyse değişti ve Kılıçdaroğlu 17 Mayıs 2010 tarihinde CHP Grup Başkan Vekilliği’nden istifa ettiğini ve aday olacağını açıkladı. Gandhi ile özdeşleştirilmek istenen Kılıçdaroğlu büyük bir medya desteği aldı ve 22 Mayıs 2010 tarihinde yapılan kurultayda CHP’nin genel başkanlık koltuğuna oturdu.

BAŞARISIZLIK ASLINDA BAŞARISIZLIK DEĞİL

Kılıçdaroğlu’nun girdiği ilk seçim 2009 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimi idi. 29 Mart’ta gerçekleşen yerel seçimlerde AK Parti’nin adayı Kadir Topbaş’a karşı aldığı yüzde 37 oyla ikinci sırada kaldı. Bu seçimin ardından yaptığı açıklamayla, “Elbette isterdik ki anakent belediye başkanlığını alalım ama bu gerçekleşmedi. Bunun gerçekleşmemesinin bizim başarısızlığımız olarak yorumlanmaması kanısındayım” diyerek başarısızlığı kabul etti ama kendisinin başarısız olarak  yorumlanmaması gerektiğini söylediği açıklamalarının ilkini yapmış oldu.

EN YÜKSEK OYU ALDIK

2010 yılında Türkiye anayasa değişikliği referandumu için sandık başına gitti. Parti genel başkanı olarak girdiği seçimde “Hayır” kampanyası yürüten Kılıçdaroğlu yüzde 57.88 Evet ve yüzde 42.12 Hayır sonuçlarıyla ikinci yenilgisini almış oldu. 12 Haziran 2011’deki genel seçimlerde CHP yüzde  25,98 oy oranı ile yine yenilgiyi tattı. Seçim öncesi hedefimiz yüzde 40 diyen Kılıçdaroğlu, “Alamazsak ‘Hadi size eyvallah’ deriz, yeni grubumuz gelir” diyen Kılıçdaroğlu, seçim sonrasında kendisini “CHP, 12 Eylül darbesinden bu yana en yüksek oyunu almıştır” sözleriyle savundu.

KURULTAY GEREKÇESİ YOK

3 yıl sonra 30 Mart tarihinde seçimlere giden AK Parti yüzde 42,87 oy alırken CHP yine yüzde 26,34’lük oy oranıyla yüzde 25’lik dilimden çıkamadı. Kılıçdaroğlu’nun istifa sorularına verdiği cevap kısa, net ve anlayışını ortaya koyan şekildeydi: “Geçiniz bunları.” 10 Ağustos 2014’te Türkiye ilk kez Cumhurbaşkanı seçmek için sandığa gittiğinde CHP seçime bir çatı adayı ile girdi. Ekmeleddin İhsanoğlu. Erdoğan, yüzde 51.79 oy aldı. Ekmeleddin İhsanoğlu yüzde 38.44 oy aldı aldığında Kılıçdaroğlu, kurultaya gitmek için bir gerekçe görmüyordu.

DEMOKRASİYİ BİZ GETİRDİK

7 Haziran 2015’e gelindiğinde genel seçim yapıldı. Seçim öncesi kaybederse istifa edeceğini açıklayan Kemal Kılıçdaroğlu, Ak Parti’nin yüzde 40,87 ile sandıktan birinci çıkmasına, CHP’nin oylarının yüzde 24,95’te kalmasına rağmen seçimin kaybedeni olarak Ak Parti’yi ilan etti. Hükümet kurulamaması üzerinde 1 Kasım’da gidilen erken seçimde Ak parti oyunu yüzde 49.50’ye yükseltirken, CHP için değişen pek bir şey olmadı. Yüzde 25.32 oy alabildi. Bu sonuçlar üzerinden Kılıçdaroğlu’na yine istifa sorusu soruldu. “CHP’yi diğer partilere benzetmeyin. Az önce de söyledim. Demokrasiyi bu ülkeye getiren bir partiyiz” diyen Kılıçdaroğlu yoluna devam etti. 16 Nisan anayasa değişikliği referandumunda Hayır cephesinin başını çeken Kılıçdaroğlu, yüzde 51,41’lik Evet çıkan oy oranı karşısında, “Bu referandum bir gerçeği ortaya çıkardı, toplumun en az yüzde 50’si buna Hayır diyor” sözleriyle yine galibiyetini ilan etti. Tıpkı 24 Haziran seçimleri sonrası yaptığı akıl almaz açıklama gibi: “Seçimin tek kaybedeni Ak Parti’dir.”

TEK ADAM PARTİSİ

Kılıçdaroğlu’nun başarısızlıklarına karşın partiden gelen tepkiler ve eleştiriler oldu elbette. Ancak ne zaman muhaliflerin sesi yükselse, disiplin kurulu devreye girerek ihraç mekanizması çalıştırıldı. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun çatı adayı olarak gösterildiği Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden hezimetle çıkılması sonrası, “Halkın duyarlılıklarından kopuk muhalefet” gerekçesiyle istifa eden Emine Ülker Tarhan’ın ardından Süheyl Batum partiden ihraç edildi. Çünkü Batum, Emine Ülker Tarhan ile aynı düşünceleri paylaştıklarını belirtmiş ve parti politikalarını eleştirmişti. Batum, “Karşımızda Türkiye’nin batısı için başka, doğusu için başka ve gelişmelere göre politika üretmeye çalışan bir CHP var. Herkese göre politika geliştirerek, halk oy vermez. Bir dik duruşun, bir politikan olur. O politikana göre gelişmeleri şekillendirirsin. Herkesin gönlü olsun da oy alalım, iktidara gelelim anlayışı ile iktidara gelen bir parti görülmemiştir. Rüzgarın önünde savrulmamak gerekir” eleştirisini yapınca jet hızıyla disiplin kuruluna gönderildi ve ihraç edildi. Fikri Sağlar da kurultay çağrısı yaptığı için partiden ihraç edilen isimlerden biri oldu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun partide ‘tek adam’ olduğunu söyleyerek olağanüstü genel kurula gidilmesini isteyen Fikri Sağlar ihraç edilmekten kurtulamadı. Kılıçdaroğlu, partide olağanüstü kurultay isteyenlere rest çekerek “Parti içi kavgaya asla izin vermeyeceğiz. Kavga edenleri gerekirse kapının önüne koyacağız” diyerek muhaliflerin sesini bastırma yoluna gitti. Kuşkusuz Kılıçdaroğlu’nun bu tek adam yönetimine fırsat veren olgu ve her seçim hezimeti sonrası bu kadar rahat davranmasının sebebi partinin kilit noktalarına yerleştirmiş olduğu adamları.

BASIN TOPLANTISINDA KENDİNİ AŞTI

CHP ve Kılıçdaroğlu’nun önceden beri gelen bu tavrının değişmesi elbette beklenmiyordu. Buna rağmen 24 Haziran seçimlerinin ardından yaptığı basın açıklaması pek çok kişiyi hayrete düşürdü. Basın toplantısında Muharrem İnce’nin adını telaffuz etmeyen Kılıçdaroğlu, teşkilatlarının AK Parti’ye 7 puan kaybettirdiğini söyleyerek seçimin tek kaybedeninin AK Parti olduğunu ilan etti. İnce için, “CHP’den fazla oy almalıydı zaten” deyip, Erdoğan için “Hangi başarıyı elde etti?” diye soran Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın durumunun topal ördek olduğunu iddia etti. Mahir Ünal’ın Muharrem İnce’nin CHP’nin doğal lideri olduğu hakkındaki sözleri ve parti içinden gelen istifa çağrıları ile ilgili olarak da “Biz birilerinin talimatıyla el kaldırıp indiren bir parti de değiliz. Sayın Ünal dönüp kendisine baksın. CHP’nin bütün üyeleri, kendi aramızda oturur konuşuruz, tartışırız da” diyerek istifa beklentilerini boşa çıkardı.

KARŞILIKLI HAMLELER

Bu basın toplantısının ardından karşılıklı hamleler geldi. Kılıçdaroğlu’nun basın toplantısının hemen ardından Muharrem İnce twitter hesabından, 81 ile teşekkür için gideceğini ilan etti. “Gitmediğim illerde halkla buluşmaya devam edeceğim” dedi.  Bu bir anlamda İnce’nin liderlik koltuğu için yola çıkacağının işaretiydi. Ardından Kemal Kılıçdaroğlu bir basın açıklaması daha yaparak seçimlerden sonra düzenlediği ilk toplantıdaki sert üslubunun ‘kesinlikle İnce’ye yönelik olmadığını, tepkisinin  CHP’ye yönelik haksız eleştirilere karşı olduğunu söyledi. İnce’nin başarılı bir performans gösterdiğini ve kendisine teşekkür ettiklerini açıkladı. Parti yöneticilerinden İnce geldiğinde karşılamalarını ve iyi davranmalarını rica etti. Tabi bu açıklamada Muharrem İnce ve yol arkadaşlarının olağanüstü kurultay çağrısı için imza toplayacaklarının konuşuluyor olması da etkili oldu. Muharrem İnce bunun üzerine “Ağzımdan kurultay duymayacaksınız” açıklaması yaptı. Murat Karayalçın ve Altan Öymen’in hem Kılıçdaroğlu hem de İnce ile yaptıkları görüşmelerde İnce’nin yerel seçimlere 1 yıldan az süre kaldığı için bu aşamada parti içini tartıştırmayacağı ancak Kılıçdaroğlu’nun kendisinin böyle bir karar alması halinde de bundan ancak memnuniyet duyacağını söylediği ifade ediliyor. CHP içindeki çekişmeler şimdilik durmuş gözükse de yerel seçimlerin ardından yeniden koltuk savaşının başlayacağı ifade ediliyor. Siyaseti yakından takip eden isimlere Kılıçdaroğlu’nun seçim sonrası tavrını, İnce’nin adaylığını ve bundan sonra CHP’yi nelerin beklediğini sorduk.

ALİ YAŞAR SARIBAY

YENİ BİR PARTİ KURULABİLİR

Genelde değerlendirmeler seçim sonucuna göre yapılıyor ama CHP içinde seçime giden sürece de bakmak lazım. Sayın Kılıçdaroğlu’nun iki kere kendisine muhalif olmuş bir kişiyi, bütün araştırmaları yaptıktan sonra aday göstermesini ve buna Sn. İnce’nin minnettarlığını hatırladığımızda olumlu bir lider portresi ortaya çıkıyor. Fakat sonraki tutum çok daha önemli. Kılıçdaroğlu, parti içinde ne kadar demokrat bir imaj vermiş olursa olsun seçim sonuçlarında bu imajın tersi bir sonuç yaratıldı. Bu da kendi iktidarına ya da parti içindeki çevresinin iktidarına karşı, mevcut durumu analiz etmekten çok daha duyarlı olduğunu gösterdi. Muharrem İnce ile doğrudan polemiğe girdi. İsim vermese de “Koltuk düşkünlerinin bu partide yeri yoktur” derken İnce’yi kastediyordu.

YÜZDE 30 HER ŞEYİ HALLETMEZ

Muharrem İnce’nin söylediklerine de dikkat etmek lazım. İnce’nin yüzde 30’un her şeyi halledebilecek bir oran olarak görmesi, CHP’nin bugüne kadar hep bu oranın çok altında kalmasıyla ilgili bir duygu patlaması. Bu oranın diğer bir seçimde ne kadar artacağı veya aynı oranı korunup korunamayacağı kestirilemez. Buradan umutlanmak CHP’liler açısından çok doğru olmaz. Çünkü bu seçimin mantığı ayrı. Cumhurbaşkanını seçerken aynı zamanda sistemin değişimini de onaylamış olduk. Muharrem İnce’nin kısa bir sürede tecrübesiyle estirdiği rüzgar, kendisine belli oranda bir oy sağladı fakat bu partinin söylemlerinden kopuk bir şekilde oldu. Kendi yapacaklarını CHP’nin bütün politikalarının yansıması olarak ileri sürmedi. Hatta tam tersine hukukla ilgili, ekonomi ile ilgili partinin söylemediği şeyleri ileri sürdü. Bu da bir teveccühe yol açtı. Diğer kesimlerden de CHP’ye oy veren oldu. Ama bu CHP’nin onaylanması gibi bir sonuç ortaya çıkarmaz. CHP’nin politik yapısına baktığımız zaman partinin yine nafile çekişmelere yöneleceğini düşünüyorum. Bir türlü kurultay partisi olmaktan kurtulamayan CHP imajı yeniden ortaya çıkacaktır.

KILIÇDAROĞLU SİYASİ NEZAKETİ AŞTI

Kılıçdaroğlu, İnce’nin Fetullah Gülen’in ABD’den doğru şekilde istenmediği gibi söylemlerini yalanlayarak kendi adaylarını zor duruma düşürdü. Sadece STK’lar ve derneklere gidip, konferans benzeri CHP politikalarını dile getiren toplantılar yaptı. İnce’ye hiç destek vermedi. Sonuçların değerlendirilmesi konusuna gelince, Muharrem İnce bir adım attı ve çok doğru bir şey yaptı. Türk siyasetinde gerçekten demokratikleşme, demokrasinin ileri götürülmesi söz konusu olacaksa bu tür davranışların yerleşik hale gelmesi lazım. “Yenilgiyi kabul ediyorum başka ne yapacağım” diyerek hemen telefonla “Hayırlı uğurlu olsun” dileğinde bulundu. Kılıçdaroğlu ise siyasi nezaketi aşan şeyler söyledi. “Demokrat olmayan kişiyi niye kutlayayım ki” dedi. Bu bir anlamda CHP’deki kemikleşmiş belli kesimin paranoyasını dile getirmek oluyor. Neticede bir muhalefet partisisiniz. Seçim süreci boyunca yapabileceğiniz her şeyi yapma imkanınız vardı. Sonucu kendi açısından meşru gösterecek dışsal faktörler arama partinin geleceği açısından da iyi işaretler değil.

TEŞEKKÜR TURU KOLTUĞA ADAYLIĞA İŞARET

İnce’nin ‘81 il’e teşekkür etmeye gideceğim demesi aslında bu çekişmeyi iktidar çekişmesini başlatan anahtar tutum. Yüzde 30 gerçekçi bir potansiyel mi yoksa sadece cumhurbaşkanlığı seçim havasından doğan retoriğe yönelik bir destek mi, bunu anlamaya çalışacak. Bundan emin olduğu zaman parti başkanlığı adaylığı sürecini başlatacaktır. Başka bir olasılık ise CHP içinde öteden beri yerleşmiş olan muhalefeti bastırmak, dışlamak kültürünü göz önüne aldığımızda, yeni bir parti kurma. Muharrem İnce’nin seçim öncesindeki imajıyla CHP’nin bazı ilkeleri çok örtüşen şeyler değil. CHP içinde kalarak bunları değiştireceğim demesi çok mümkün olmayabilir. Oradaki yerleşik iktidar Muharrem İnce’ye bu fırsatı verecek gibi gözükmüyor. Muharrem İnce çevresinde ılımlı muhafazakar, liberal, ılımlı sol gibi insanları toplayabilir. Çünkü muhalefetin inandırıcı, güvenilirliği olan, samimi bir lidere ihtiyacı belirdi. Gündelik işlerine takılı kalmış, hiçbir şeyi geliştirmeyen, bir ileri sıçramayı gerçekleştirmeyen lider tipinden bir bıkkınlık var. Muharrem İnce yeni bir partiyle o çevreye hitap edebilir.

 

MEHMET ACET

İSTANBUL ADAYLIĞI SÖZÜ VERİLMİŞ OLABİLİR

Mayıs 2015’te yani 7 Haziran seçimlerine gidilirken, Sayın Kılıçdaroğlu ile seçim gezisine katılmak üzere bir uçak seyahati yapmıştım. Seyahat esnasında anketlerde partisinin yüzde 35’i gördüğünü söyledi. Bunun üzerine ben de “Bir önceki seçimde yüzde 26 oy almıştınız. Önümüzdeki seçimde yüzde 26 ve daha az alırsanız genel başkanlığı bırakır mısınız” diye sordum. Bu soruma “Elbette” diye cevap verdi. Dönüşte bu diyaloğumuzu bir yazı olarak kaleme aldım. CHP o seçimden 25.98’lik oy oranı ile çıktı. Merak içinde bekledim, Sayın Kılıçdaroğlu ne yapacak diye. Oradan da kendisine bir zafer çıkardı ve yoluna devam etti. Bugün 24 Haziran seçimleri sonrası gördüğümüz de, önceki seçimlerdeki tutumunun bir tekrarı. Bu seçimde acaba hangi mazereti gündeme getirecek, buradan nasıl bir başarı hikayesi çıkaracak diye merak ediyorduk. “Seçimin kaybedeni Ak Parti’dir. 7 puan oyları düştü. Erdoğan da topal ördek durumuna düştü. Bu hükümet topal ördektir” dedi. Bunun analizini yapacak olursak Cumhuriyet Halk Partisi için, Kılıçdaroğlu için seçim sonuçlarının ya da seçimlerde alınan yenilgilerin bir anlam ifade etmediğini anlarız. Bir CHP klasiği. Daha önce de Deniz Baykal döneminde de böyleydi. CHP’yi yönetmenin yeterli olduğu ve liderlik koltuğunda oturmanın seçim yenilgileri ile değişmeyeceği gibi bir alışkanlık görüyoruz. Sn. Kılıçdaroğlu kendine göre bir mazeret üretip yeniden koltukta kalma kararını vermiş oldu.

İNCE KILIÇDAROĞLU’NUN DEMOKLES KILICI

Ben buna seçmenin çok da rıza gösterdiğini düşünmüyorum. Muharrem İnce, Kılıçdaroğlu’ndan 8 puan daha fazla oy aldı. Dolayısıyla bir alternatif de ortaya çıkmış oldu. Muharrem İnce’nin aldığı yüzde 30’un üstündeki oy oranı, CHP seçmeninde bir değişiklik talebi olarak ortaya çıktı ama Kılıçdaroğlu partisinin delege yapısına güveniyor. Kendilerinin yerleştirdiği kurşun asker niteliğine sahip delegeler var. Dolayısıyla kaç seçim kaybedersem kaybedeyim ben bu delege yapısıyla konumumu korurum diye düşünüyor. Fakat ben bu noktada CHP’de suların durulacağını düşünmüyorum. Muharrem İnce artık Demokles’in Kılıcı gibi Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı üzerinde. Muharrem İnce kendisini unutturmamak için 81 ili dolaşacağını açıklamış oldu. Kendisini her an Kılıçdaroğlu’na karşı bir alternatif olarak tutacaktır. Kılıçdaroğlu da olabildiğince Muharrem İnce’yi unutturmak isteyecektir. Burada karşılıklı hamleler söz konusu.

KILIÇDAROĞLU ELEŞTİRİLERDEN KURTULAMAZ

Son yapılan açıklamalara baktığımızda ise sanki ikisi arasında bir temas sağlanmış gibi görünüyor. Bir anlaşma yapılmış olması da ihtimal dahilinde. Bunu şuna binaen söylüyorum; Kılıçdaroğlu İnce’yi öven bir açıklama yaptı. Muharrem İnce de olağanüstü kurultaya dönük bir çağrısının olmayacağını beyan etti. Muharrem İnce’ye 9 ay sonra yapılacak olan yerel seçimlerde CHP İstanbul adaylığı sözü verilmiş olabilir. Bunu kabul ettiyse Kılıçdaroğlu için iyi bir hamle olmuştur. En azından kendi koltuğunu garantiye alacak bir anlaşma yapılmış diyebiliriz. Tabi bunu önümüzdeki süreçlerde göreceğiz fakat bundan sonra Sayın Kılıçdaroğlu’nun çok rahat bir genel başkanlık yapamayacağını söyleyebilirim. Kendi tabanından gelecek eleştirilerden kurtulamayacaktır. Kimsenin kabul edemediği, herkesin ortak bir kanaatle “burada bir başarısızlık var” dediği bir noktada hiç olmazsa daha ihtiyatlı, daha sessizce hareket edebilecekken, zafer kazanmış bir komutan edasıyla başarı hikayesine dönüştürme çabası da gülünç kalıyor.

YENİ PARTİ İHTİMALİNE İNANMIYORUM

Ben Muharrem İnce’nin sonuna kadar CHP’nin genel başkanlığını zorlayacağını, ona göre pozisyon alacağını düşünüyorum. Burada tabi önümüzdeki dönemler ne getirecek bilmiyorum ama 2 taraf açısından da şöyle bir risk var: Eğer Muharrem İnce bekleyip İstanbul adaylığı için bir talep içinde olursa, kaybetmesi halinde bugünkü avantajını yitirmiş olacak. Tabi CHP delegesinin önemli bir bölümünün kurşun asker olduğunu da düşünüyor. İnce şu anda olağanüstü kurultay çağrısı yapar, yeni bir yarış söz konusu olur ve yine kaybederse bu defa İstanbul adaylığını da kaybedeceğini hesap ediyor. Burada ikisinin de bir orta yol, Muharrem İnce’nin siyasi ikbalini kurtarma, Kılıçdaroğlu’nun da koltuğunu kurtarma niyetiyle hareket etmiş olabileceğini düşünüyoruz. İnce’nin yeni bir parti oluşumuna gireceğine ise inanmıyorum. Sonuna kadar CHP’nin liderliğine oynayacaktır ama buradaki şansı ne olur? Diyelim ki İstanbul’u kazandı. Bu defa da Kılıçdaroğlu avantajını koruyacak çünkü İstanbul Belediye Başkanlığı’ndan istifa edip yeniden genel başkanlığa oynayamaz. İnce kurultay için cesaretini toplayamadı. Kılıçdaroğlu koltuğunu garanti altına aldı. Muhtemeldir ki yerel seçimlere yönelik böyle bir anlaşma oldu.

 

TARIK ÇELENK

İNCE’NİN CHP’DE ŞANSI YOK

Türk siyasi hayatında kendiliğinden gitmiş, seçim kaybederek gitmiş liderler pek yoktur ama partiler vardır. Mesela İsmet İnönü bile mecburen ayrıldı. Seçim kaybeden liderler gitmiyor, partiler tarihten kayboluyorlar. Tansu Çiller Doğruyol Partisi’ni bıraktı diyeceksiniz ama Tansu Çiller zaten partiye paraşütle gelmişti. Geldi ve gitti. Kılıçdaroğlu kendisinin iyi bir şey yaptığını düşünüyor. İyi Parti’nin meclise sokulması, 15 milletvekilinin istifa ettirilmesi, kendi muhalifi olan Muharrem İnce’yi aday yapması… Kendince bir standardı tutturdu, aslına bakarsanız yapılabilecek olanları stratejik olarak yaptı. Kemal Bey’in bırakacağını düşünmüyorum. Yerel seçimleri bekleyecektir. Muhtemelen Muharrem İnce ile bir konsensüse girmeye çalışacaktır. CHP’nin pek reform şansı olan bir parti olduğunu düşünmüyorum. Öyle bir siyasi değişim olmaz.

YENİ BİR PARTİDE ŞANSI DAHA YÜKSEK

İnce’nin adaylığı partide taban yoklaması sonrası oldu. Abdüllatif Şener, İlhan Kesici ve Yılmaz Büyükerşen vardı adaylardan. Ama taban yoklamasında en çok İnce’nin oyu çıktı. Kılıçdaroğlu kendisinin de Türkiye’deki etnik dengeden dolayı uygun olmayacağını düşündü ve tabanın eğilimine göre İnce’yi aday yaptı, karşılığını da gördü. Ama tabi Kılıçdaroğlu’nun parti içindeki demokrasi anlayışının, delege sisteminin Türk siyasi hayatının ortalamasında pek toleranslı olmadığını görüyoruz. Adaylık kararında Muharrem İnce’nin diskalifiye edilmesi düşüncesi de olabilir. Bana sorarsanız Muharrem İnce’nin CHP genel başkanı olmasından ziyade yeni bir parti kurarak siyasete devam etme şansını daha yüksek görüyorum.

DENGELER KILIÇDAROĞLU’NDAN YANA

Bundan sonraki süreçte İnce ve Kılıçdaroğlu aralarındaki dengeyi muhafaza etmek istiyor olabilirler. İkisinin de kazanabileceği bir süreç olabilir. Önümüzde yerel seçimler var. CHP’nin aktif tabanının, seçim gecesi ortaya çıkmayışı, daha sonra konuşurken sayın Cumhurbaşkanından özür dilemesi gibi olaylar nedeniyle Muharrem İnce’ye çok tepkili olduğunu da görmek lazım. Onu görmeden ikisi arasındaki denklemi anlayamazsınız. İnce ile ilgili ciddi bir kırgınlıkları var. Kemal Bey o dengeler üzerinden parti içindeki hükümranlığını devam ettirir.

ANCAK DIŞ MÜDAHALE OLURSA DEĞİŞİM OLUR

İnce şansını yeni bir parti ile denemek isteyebilir. Parti içinde de mücadele edebilir tabi ama o zaman parti içinde mücadele azmin varsa, seçim gecesi niye mücadele etmedin diye sorar partililer. Sonuç itibariyle İnce’deki sessizlik CHP içinde büyük öfke doğurdu. Delege dengesini kendisine çevirebileceğini düşünmüyorum. Medya ile de arası iyi olmadı. TRT kamerasını dışarı çıkarmak gibi Trumpvari tavırlar içinde oldu. CHP içinde şu anki dengelerde şans tanımıyorum ama eskiden TÜSİAD parti başkanı değiştiriyordu. O tarz dengeler, Türk kamuoyu içindeki farklı dinamikler, uluslararası dinamikler, CHP içindeki bir takım dengelerle oynarlarsa değiştirebilirler.  MHP içinde de denendi zamanında. Ben Kemal Bey’in devam edeceğini düşünüyorum.

 

TANJU TOSUN

YEREL SEÇİME KADAR YAPRAK KIPIRDAMAZ

Sayın Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin almış olduğu sonuç karşısındaki yaklaşımı, toplumun belli çevrelerinin beklentilerinin aksine, göreve devam şeklinde oldu. Bu durum Türkiye siyasal kültürüyle, Türkiye’deki siyasi partilerin liderlik anlayışı ile ilgili ve sadece CHP’ye özgü bir durum da değil. Bence Sayın Kılıçdaroğlu bu süreci yönetip, yerel seçimleri görüp, ona göre bir karar verecek. Çünkü siyasi liderler sadece siyaset yapmıyorlar, aynı zamanda siyasi tarihte de bir yerleri oluyor. Seçim sonucunda alınan başarısızlık sonrası hemen ayrılarak, Türkiye siyasi hayatında “seçim kaybedip giden lider” şeklinde anılmamak için, bir kez nihai olarak başarıp ondan sonra ayrılmak istiyor. Kanımca bu nedenden dolayı, yerel seçimlere odaklanıp, orada bir başarı sağlayıp kararını ondan sonra vermek istiyor.

İNCE TABANIN SEÇİMİYDİ

Son seçim Türkiye siyasi hayatı için yeni karşılaşılan bir durumdu. Partiler yeni hükümet sisteminde bir adayla seçime girdi ve milletvekili seçimlerinde de başarılı olma isteği söz konusuydu. Burada herhangi bir adayın kimliğinden ziyade, kiminle daha yüksek sonuç alınabileceği ön plandaydı. Buna yönelik bir arayış söz konusu oldu. Sayın İnce’nin aday gösterilmesi doğrudan doğruya CHP tabanı ve CHP’nin yerel teşkilatlarının isteği ile oldu. Genel merkez de İnce’yi aday gösterme konusunda fikir birliğine vardı. Birkaç puan daha fazla alma uğruna Sayın Abdullah Gül aday gösterilseydi hem parti tabanı küstürülürdü, hem de CHP tabanının oy vermeme riski olurdu. İnce’nin Kılıçdaroğlu’nun bir rakibini elimine etmek amacıyla aday gösterilmesinin spekülatif bir yorum olacağını düşünüyorum.

İNCE’YE TEŞEKKÜR AZ GELDİ

Sayın Kılıçdaroğlu seçimi değerlendirdiği basın toplantısında seçmenin, özellikle Sayın İnce’ye oy veren seçmenin taleplerini daha iyi bir şekilde dillendirecek bir konuşma yapabilirdi. “Sayın İnce parti tarafından aday gösterilmiştir. Teşekkür ederiz” şeklinde bir ifade İnce’ye oy veren CHP seçmeni açısından dahi yeterli görülmedi. Biraz Sayın İnce’ye övgü düzme gibi bir yol izleseydi mevcut yönetim açısından, seçmen nezdinde de,  yönetime bakışta da farklı bir durum yaratabilirdi. Öyle bir riske girmek istemedi sanırım.

KOZLAR YEREL SEÇİM SONRASI PAYLAŞILABİLİR

Yerel seçimler yapılıp da sonuçlarının açıklanmasına kadar Cumhuriyet Halk partisinde yaprak kıpırdamayacağını düşünüyorum. O seçimde de CHP seçmeni ve parti teşkilatının beklentilerinin altında kalırsa, doğal olarak Sn. İnce’nin CHP Genel Başkanlığı’na aday olması doğrultusunda kurultay çağrıları yüksek sesle dillendirilecektir. Sayın İnce 81 ile teşekkür ziyareti yapıyor. Tabi bu teşekkür ziyaretini yapacağı illerde seçmenin kendisine nasıl baktığını, ne istediğini de değerlendirme imkanı olacak. Ama bu değerlendirmenin sonucuna göre hareket etmeyi yerel seçimlerin sonrasına bırakacak diye düşünüyorum.

Benzer konular