Bu defa tek değişen takvim olmayacak

Her ne kadar takvimin değişmesi dünyayı mucizevi biçimde değiştirmiyor olsa da, insanlık her yeni yıla girişte yeni planlar yapıyor, yeni kararlar alıyor, yeni umutlar büyütüyor ve yeni tahminler yürütüyor. Ayakları yere basan öngörülerin gerçekleştiğine de hayalciliğe kayan beklentilerin çöktüğüne de aynı anda şahitlik edebiliyoruz. Öte yandan, son birkaç yıldaki gelişmelere baktığımızda dünyanın ciddi bir dönüşümden geçtiğini görüyoruz. Süper güçlerin artık o kadar da süper olmadığını, bin yıl yaşayacağını zannettiğimiz kurumların hızla çatırdadığını görüyoruz. Bu da 2018’de tıpkı geride bıraktığımız 2017’de olduğu gibi tarihin akışını değiştirecek gelişmeler yaşayabileceğimizi gösteriyor. Gerçek Hayat olarak 2018’de nelerle karşılaşabileceğimizi, farklı alanlardaki beklentileri, umutları ve tahminleri çeşitli isimlerle konuştuk.

Sadece Filistin değil, tüm dünya İsrail işgali altında

Erem Şentürk – Diriliş Postası Genel Yayın Yönetmeni

Türkiye açısından 2018’i değerlendirdiğimde bir kere seçime yaklaşmış oluyoruz. Kendi içimizdeki seçime de 1 yıl kalmış oluyor. Bu, iki türlü muhalefetin de kızışmasına sebep olacak. Birincisi, klasik çatışma yapan, yani iktidara talip olmayan, sadece iktidara zarar vermeye çalışan muhalefet türü, ikincisi iktidara talip olan muhalefet türü. 2018 yılında fena halde kafa karışıklığı yaşayacak bir Türkiye var karşımızda.

Geçmiş yıllarda “Trump kesin kazanır” gözüyle bakan ve bunun üzerine yürüyen herkes zaten şu anda Trump’tan ümidini yitirmiş durumda. Trump, dünyanın en sert muhalefetiyle İsrail’in karanlığında kaldığı bir dönem yaşayacak ve zaten şımarık ve agresif olan zengin adamı daha da beter hale getirecek.

Diğer taraftan biz 2018 yılında Yuan’ı konuşacağız. Petrolü Yuan’la alabilir miyiz, İran’la İran parası üzerinden petrol alabilir miyiz, Ruble’yi de tanıyalım mı, yerli paraları karşılıklı nasıl kullanabiliriz, aslında Bitcoin gibi bir kripto para mı yapsak gibi tartışmalar da yaşayacağımızı düşünüyorum. Çünkü Trump’ın agresifliğinin dolar üzerinde baskı yaptığını göreceğiz. Dünyada kendi bastığı parayla borçlanan tek ülke olan ABD, dolarla çok fena ekonomik oyunlar yapabilir.

Yeni DEAŞ’ı Makdisi kuracak

Bir diğer mesele DEAŞ. DEAŞ etkinliğini yitirdi ama PKK’nın ve ABD’nin bizim etrafımızdaki varlık meşruiyetini devam ettirmesi gerekiyor, onların derdi bu. Dolayısıyla bu, alternatif bir DEAŞ ihtimalini doğuruyor. 2018 yılının baharında öncesinden çok daha sert, başka isimle bir terör örgütü ortaya çıkabilir. Kaldı ki piyasada konuşulan isimler bile var. Şu anda Sina Yarımadası’nda oraya ABD tarafından kaçırılmış üst düzey DEAŞ’lılar Ürdün’deki Makdisi’nin altında birleşip yeni bir örgüt kurabilirler. Makdisi, ömrü boyunca Türkiye’yi konuşmuş, Türkiye’ye cihat vaciptir fetvası evren bir adam.

Yurtdışında, destek verip yeniden imar edeceğimiz birbirinden farklı ülkelerin isimlerini duyacağız. Türkiye bu konuda ikiye ayrılacak, bizim oralarda ne işimiz var neden oraya yol, bina, askeri üs yapıyoruz diyenlerin yanında bu durumdan memnun olan, bunu büyük devlet olma yolunda atılmış bir adım olarak görenler de olacak.

2018 sadece Türkiye’de değil dünyada da haritaların konuşulacağı bir yıl olacak. Bu haritalar doğru mu, ülkelerin büyüklükleri gerçekten bu kadar mı meselesi ortaya çıkacak. Yani, dünyayı yeniden tanımlayalım, Afrika bu kadar küçük mü, İspanya’nın sahası Endülüs mü, Suriye Ortadoğu mu gibi meseleleri konuşacağız.

Suud, Erdoğan’dan nefret ediyor

2018’in sonuna doğru Suudi Arabistan’ın kaça bölüneceğinin tartışılacağı bir döneme gireceğiz. Prens Muhammed Bin Selman’ın durumu gerçekten çok kötü olacak. Suudi Arabistan’da Recep Tayyip Erdoğan’dan nefret eden bir grup var ve bunlar güçlüler. Onların meselesi şu: İslam âlemindeki paranın önemli bir bölümünü biz karşılıyoruz, destek göndermediğimiz vakıf, yardım kuruluşu, devlet yok. Dünyanın en fazla silahına sahip ülkeyiz, bütün parayı bizim veriyor olmamıza rağmen Recep Tayyip Erdoğan kahraman biz ise zelil durumdayız. Bunu anlaşılabilir bulmuyorlar.

2018’de, tabiri caizse herkesin nişanlısı olup kimsenin nikâhlısı olmayan Amerika politikası çöküşe geçecek. Amerika nikâh kıymak zorunda kalacak. Zaten ilk nikâhını İsrail’le kıymıştı. Bunun bedelini çok ağır ödeyecek çünkü Latin Amerikalı yazarların uzun yıllardır söylediği bir şey var; sadece Filistin değil tüm dünya İsrail’in işgali altındadır. Latin Amerikalılar da şimdilerde Amerika’da ses bulmaya başladı. Onlar 2018’de de biz İsrail işgali altındayız, İsrail lobileri, İsrail şirketleri ABD’yi yönetiyor ve biz mahvolduk şeklinde tepkiler göreceğiz.

* * *

İngiltere ABD’ye kafa tutabilir

Yusuf Özhan – EsMedya Digitial Grup Genel Yayın Yönetmeni

Ortadoğu özelinde bakacak olursak 2017 bazı şeylerin iyiye gittiği değil, dünyadaki bazı rekabet alanlarının keskin bir döneme girdiği sene oldu. Ortadoğu’da geleneksel olan müttefiklik ilişkileri bozuldu ve yine geleneksel olan karşıtlık ilişkileri değişti. Müttefiklik ilişkilerine örnek verecek olursak, mesela Amerika’yla Türkiye’nin ilişkisi, ABD’nin PKK’ya verdiği açıktan destek sonucunda gerilerken bunun yanı sıra İsrail ve Körfez’deki Arap ülkeleri başta olmak üzere mevcut karşıtlıklar bir ittifak kanalına girdi. Dolayısıyla bunun bir yıl içerisinde geri döndürülmesi imkânını düşük görüyorum. 2018’de bu değişen ittifakların ve karşıtlıkların daha fazla görünür olacağını söylemek mümkün.

Bilhassa ABD’nin Çin ile mücadelesinde İngiltere’nin aktif ve açık desteğinden ziyade Rusya’nın desteğini aradığını ve bu nedenle Rusya’ya Ortadoğu’da daha fazla alan elde etme meselesinde karşı çıkmadığını, bunun da 2018’de başka süreçleri tetikleyeceğini söyleyebilirim. Yani özellikle Birleşik Krallık’ın ABD’nin bu tercihlerinden rahatsız olacağını, bu durumda da hem Rusya’ya hem de ABD’ye çeşitli alanlarda daha açık muhalefet etmeye başlayacağını ve Ortadoğu’daki güçler dengesi içinde kendine yer arayan başka ülkelere yaklaşmaya çalışacağını göreceğiz.

Fransa’nın niyeti var ama takati yok

Fransa’nın, Avrupa’da Almanya’dan eksilen koltuğu doldurmaya niyetleneceğini, AB’de ağırlıkta olan Almanya’nın yerini ölçülü bir şekilde almaya çalışacağını söyleyebilirim. Ölçülü şekilde dedim, çünkü bütün Avrupa ülkelerinin mali yükünü yükleme konusunda Fransızlar daha çekingen. Zaten Fransa daha ziyade Afrika ile ilgileniyor, önceliği 2018’de de Afrika olacak.

2018’de Suudi Arabistan’ın İsrail ile olan ilişkisi halk üzerindeki etkisine olumsuz etki edebilir. Ürdün ve Suudi Arabistan, yaşanan bu kaymaları kolay atlatamayacak.

* * *

Türk yayıncılığı dünyayı keşfedecek

Melike Günyüz – Basın Yayın Birliği Başkanı

2017 yılı yayıncılık açısından çok da fazla bereketli geçmedi çünkü Türkiye’de yayıncılığın en önemli ayağı eğitim yayıncılığı. Sınav sistemlerindeki değişiklikten sonra eğitim yayıncılığı darbe aldı. Dolaysıyla aslında bandrol verileri 2016 yılına göre geriledi. 2016 yılında yüzde 4’ten fazla büyüme gösterirken bu sene yüzde 1’lik bir büyüme gösterebildik. Henüz aralık verileri açıklanmadı ama bu yıl büyüme verimiz çok yavaş işledi.

2018 yılında eğer ülke ekonomisinde bir yavaşlama olursa bu yayıncılık sektörünü de etkileyecektir. Elbette ki bir büyüme yaşayacağız, iç dinamiklerimiz bunu gösteriyor. Gerek 11. Kalkınma Planı’nda, gerek Kültür Bakanlığı’nın gerçekleştirdiği Kültür Şurası’nda ciddi anlamda okumaya yönelik projelere destek var. Gençlik ve Spor Bakanlığı da bu konuda çalışmalar yürütüyor. Bu çalışmalar ister istemez sektörü de büyütecektir.

Diğer yandan Türk yayıncıları artık yurt dışına telif satma konusunda çok istekli. Dolayısıyla 2018 yılında sadece iç pazara değil dış pazara da telif satma konusunda Türk yayıncılığı hareketli olacak.

* * *

Ekonomide işler yolunda

Erdal Tanas Karagöl – Yeni Şafak Yazarı

Türkiye, 2017’de sağladığı yüksek büyüme ile 2018 yılında yüzde 5-6 arasındaki ekonomik büyüme platosuna oturdu. Bu büyüme performansı ile, Türkiye ekonomisinin 2020 yılına kadar yüksek gelirli ekonomiler içerisine girmesi konusunda önemli bir motivasyon kaynağı olacak.

Öte yandan iş gücü piyasalarında 2017 yılında hayata geçirilen istihdam seferberliğinin de etkisiyle 1 milyon 233 bin yeni istihdam sağlanmıştı. 2018 yılında ise yeni teşviklerin hayata geçirilmesiyle birlikte istihdam seferberliğinin ikinci fazı ile iş gücü piyasaları adına olumlu bir yıl olacağını söyleyebiliriz.

2018, yüksek büyüme rakamlarının istihdamı beslediği büyümenin tabana yayıldığı, yani kapsayıcı olduğu ve işsizlik oranlarının tek haneye inmesini destekleyeceği bir yıl olacak.

Coğrafi avantaj fırsata dönüşecek

Ekonomik büyümeye destek veren en önemli unsurlarından biri olan ihracatta ise bu yıl oldukça üstün bir performans sergilendi. Önümüzdeki yıl devam edecek olan KGF uygulamalarının da etkisiyle ihracatta artışlar yaşanmaya devam edecek ve OVP’de önümüzdeki yıl için öngörülen 169 milyar dolarlık hedef yakalanmış olacaktır.

Ayrıca Türkiye’nin coğrafi konumunun getirdiği pazar avantajını önümüzdeki yıl daha efektif şekilde kullanarak farklı pazarlara ulaşma ve bu pazarlarda ticaret payını artırması bekleniyor.

Coğrafi konumunu sağladığı önemli bir avantaj ise de 2018 yılında Türkiye’nin enerjide ticaret merkezi olma süreci başta TANAP projesinin tamamlanmasıyla daha somut hale gelecektir.

* * *

2017’de ayağa kalktık, 2018’de koşacağız

Aydın Ünal – AK Parti Ankara Milletvekili

2017 yılı, daha ilk saatlerinde, İstanbul’da bir eğlence mekânına yapılan saldırı nedeniyle tatsız başladı. Yıl içinde de terör eylemlerinde canlarımızı yitirdik. Değerli ağabeyimiz, yazar-mütefekkir Akif Emre başta olmak üzere önemli isimlerimizi Hakk’a uğurladık. Yıl boyunca Avrupa’dan ve Amerika Birleşik Devletleri’nden ülkemiz dış politikasına, iç siyasetine ve ekonomisine yönelik saldırılara maruz kaldık. Bölgemizde Türkiye’yi de ilgilendiren, Türkiye’yi de tehdit eden gelişmeler yaşandı.

Tüm bu olumsuzluklara rağmen 2017 yılı, Türkiye’nin istikrarını pekiştirdiği, güvenliğini sağlamlaştırdığı bir yıl oldu. Ekonomimiz rekor seviyede büyüme kaydetti. Aktif ve Türkiye’nin gücüne güç katan bir diplomasi trafiği yaşandı. Özellikle 16 Nisan’da yapılan ve milletin çoğunluğunun “evet” dediği Anayasa değişikliğiyle Türkiye, geleceğini de istikrara kavuşturan bir sistem inşa etti.

2019 için daha fazla icraat

2018 yılında da önümüzde riskler var ama güçlü siyasi ve idari yapı, güçlenen ekonomi sayesinde bu riskleri tek tek aşacağımıza inanıyorum. Türkiye, “en kötüyü” geride bıraktı; şimdi adım adım “daha iyiye” ilerleyecek. 2018, istikrarın devam edeceği, ekonominin büyüyeceği bir yıl olacak inşallah. AK Parti Hükümeti, yenilenen ve tazelenen kadrolarıyla 2018’de daha fazla reforma odaklanma fırsatı bulacak. 2018, 2019’daki 2 büyük seçimin hazırlık safhası olarak Hükümetin daha fazla icraat üreteceği, geleceğe yönelik daha fazla vizyonu ortaya koyacağı bir yıl olacak.

2018’in bölgemizde hareketli geçeceğini görmek zor değil. Suriye’de barış umutlarımız şimdiden çoğalmış durumda. ABD Başkanı Trump’ın, içerdeki kendi meselelerini örtmek amacıyla Ortadoğu’ya yönelik müdahaleleri artabilir ve bu da 2018’de gerilimi tırmandırabilir. Filistin ve Kudüs, öyle görünüyor ki 2018’de de gündemimizde olacak. Türkiye dış politikada son derece kararlı ve ne yaptığını bilen bir tavır sergiliyor. 2018, Türkiye’nin öneminin, ağırlığının artacağı, Türkiye’nin çözüm ve barış çağrılarının ve çabalarının dikkat çekeceği bir yıl olacak. Elbette, her anlamda güçlenen bir Türkiye, bölgedeki terör örgütleri açısından da önemli ilerlemeler kaydedecek.

2017 kötü başladı ama iyi bitiyor; 2018 inşallah hem iyi başlayacak, hem de iyi devam edecek.

* * *

Hayat için tiyatro

Nejat Birecik – Devlet Tiyatroları Genel Müdürü

Türkiye’nin coğrafyasında temsil ettiği kültürel miras açısından 2018 yılından beklentiniz nedir?

Türkiye’nin bu coğrafyada, kültürel alandaki pozisyonu ile ilgili ne kadar konuşulsa azdır. Selçuklu ve Osmanlı’nın mirasını bir kenara koysak dahi, sadece Anadolu bile bölgenin kültürünü domine etmiştir. Gelgelelim, belli güdülenmelerden kaynaklı komplekslerimiz yüzünden bununla ilgili övünme ve tüm bu kompleksleri aşmış bir şekilde kültürümüzün üzerine çalışmalar yapma fırsatını henüz yakalıyoruz. Artık siyasetler üstü bir kültürel platformumuz olduğunu söylememiz mümkün ki tam da bu, uzun süredir ihtiyacımız olan huzuru vadediyor. Birkaç yıldır Devlet Tiyatrosu’nda tesis ettiğimiz huzurun semeresini, 2018’de toplamayı ümit ediyorum.

İçinden geçtiğimiz gelişmeler ışığında tiyatro neye yönelmeli, neyi öne çıkarmalı?

Hani meşhur lakırdı ve tartışmadır: Sanat sanat için midir, yoksa toplum için midir? Tamamen yapay bir tartışmadır ve bizim ülkemizde çok tutmuştur. Ben bu soruya beklediği cevabı vermeyeceğim ve şöyle diyeceğim: Sanat, hayat içindir. Şimdi hayata bakalım. Ne var hayatımızda, yalanlar, kandırmacalar, bizdenmiş gibi görünüp, bizim altımızı eşeleyenler, canımıza kastedenler… Şimdi hangi sanat bunlara gözünü kapayabilir? Sanat tüm bunları kendi estetiği içinde ifade eder, güzel olan da budur. Devlet Tiyatrosu, bu devletin ve milletin tiyatrosudur ve onun hayatında ne varsa bizim tiyatromuzun da konusu budur. Hasılı, tiyatro hayatımızı öne çıkarmalıdır ve 2018’de de daha sonra da bundan hiç vazgeçmemelidir.

Devlet Tiyatroları Genel Müdürü ve de oyuncu olarak 2018 hedefleriniz neler?

Biliyorsunuz artık üretim biçimleri değişti. Bilek gücüyle iş yapmak yerini, katma değeri yüksek fikir işlerine bıraktı. Örnekse, Bir internet aplikasyonu, devletlerin cari açığını kapatacak fiyatlara satılabiliyor. Artık üretim yapmanız yetmiyor, katma değeri olan üretim yapmanız gerekiyor. Tiyatro tam da böyle bir üretim fikridir. Katma değerlidir. Sizin bir cümlelik fikriniz, ortaya dev bir proje çıkartır. Bu sebeple Türk Tiyatrosunu ihraç edecek hale gelmek istiyoruz. Dış ilişkiler birimimiz bizim fikirlerimizi anlatmamız için çalışıyor. Balkan ülkeleriyle göreve geldiğim günden beri çalışmalar yapıyorum. Müthiş şeyler çıkarttık ortaya. 2018’de çok daha büyük etkileşimlere açık olun derim.

* * *

Türkiye’nin felsefi bir problemi var

Mahmud Erol Kılıç – Yeni Şafak Yazarı

2018 yılının öncellikle ülkemize ve bütün İslam âlemine, bütün insanlığa hayırlar, huzurlar getirmesini niyaz ederim. Tabi bunun sadece bir duanın ötesinde daha aktif bir cümle olması için bunun gerçekleşmesi için gerekli olan şartların hazırlanmasını temenni ederim. Şu an için, çok fazla politize olmamızın sebep olduğu ayrışmayı, insanların birbirlerini ötekileştirmesini bir problem olarak görüyorum. Harcı kalmamış tuğlalara benzetiyorum bu durumu. Aralarındaki harç olmayan tuğlalar düşerler, devrilirler. Bizi ayıran noktalar tabii ki vardır, ayrılık doğal bir şeydir. Bir elin parmakları bile eşit değildir. Ama hepsi bir elin fonksiyonunu görmektedir, bütünün parçalarıdırlar. Onun için ayrılıkları değil, bütünlükleri öne çıkaran bir felsefeye, bir ruha ihtiyaç var. Ben hep söylediğim şeyi tekrarlıyorum, Türkiye ruhunu arıyor, çerçevesini arıyor. Türkiye’nin sorunları salt ekonomik gibi görünüyor, aslında değil. Bir felsefi problemi var Türkiye’nin ve bu çözülmediği sürece bunun ekonomiye yansıması olacak, hukuka yansıması olacak her alana yansıması olacak.

Türkiye’yi birleştirici felsefeler Türkiye’nin mayasında bulunmaktadır. Anadolu’yu 1071’den beri nefesleriyle besleyen arifler damarı, Anadolu’yu hoşgörü vatanı haline getirmişlerdir. Ancak şu an, aşırı siyasallaşmış Müslümanlar bu irfan geleneğinden kopmuşlardır. Bu açıdan bir Yunusların bir Ali Ahmet Yesevilerin bir Mevlanaların İslam’ını yeniden işletmelerini beklemekteyiz. Müslümanları birleştirecek başka bir köprü yoktur. Vehhabilik çökmüştür. Şia, kendi ajandasını sırtında bitirmiş. Bütün Müslümanları kuşatacak fikriyat ise tasavvuf düşüncesinde, Sufiler düşüncesinde bulunmaktadır. Bunun da en uygun yeri Anadolu’dur. Ama siyasilerimizin bu Anadolu’nun ruhunu üretmeleri gerekiyor. Biraz soğuk duruyorlar. Kendi geleneklerinden kopmuş durumdalar. Ümidim, 2018 yılı için daha evvel “Mevlana Endeksi” diye yayınladığım yazımda Mevlana’dan çıkardığımız yüksek kalite kriterlerinin ülkemize de taktik edildiğinde birbirini anlayan, huzurlu, barışlı, içerisinde yaşayan tıpkı Mevlana’nın Konya’sında olduğu gibi bir toplum inşa edilmesini niyaz ediyorum. Dua ediyorum, temenni ediyorum.

* * *

Güvenimiz geri geldi

Hatice Karahan – Akademisyen / Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı

Türkiye ekonomisinin 2017 yılında sergilediği ve dünya ortalamasını oldukça geride bırakan yüksek büyüme performansı, iç talebin gerek tüketici gerekse yatırımcı kanadında kaydettiği güçlü toparlanmadan büyük destek aldı. Bunun yanı sıra, küresel ekonomide ve özellikle Avrupa ekonomisinde bu dönemde yaşanan canlanma, dış talep katkısının belirgin şekilde hissedildiği bir büyüme tablosu ortaya çıkardı.

Bu tablodan 2018 yılına dair başlıca çıkarım, iktisadi aktivitedeki hareketliliğin ve ortamdaki güvenin geri gelmiş olmasıdır. Nitekim büyümeyi destekleyici iç ve dış koşullar neticesinde, ekonomik oyuncular buna hızlı ve olumlu bir şekilde cevap vermiştir. Bu ortamda özellikle yatırımların yukarı yönlü bir gelişim sergilemesi, 2018’e dair kaliteli büyüme potansiyelini artırmaktadır. Özellikle Avrupa ve Ortadoğu pazarlarında beklenen canlılık da, ihracatın pozitif gelişimine katkıda bulunmayı sürdürecektir. İthalat tarafında da, talepteki gelişmeler ve petrol fiyatları dikkatle izlenecektir. Turizmde başlamış olan toparlanma ise, cari dengede görülebilecek aşağı yönlü gelişmeleri belli ölçüde kompanse edebilir.

İstihdamı desteklemeye devam

Öte yandan enflasyonun önümüzdeki yıl mücadele edilmesi gereken bir alan olacağı bilinmektedir. Bu çerçevede, Türkiye ekonomisinin sürdürülebilir bir başarı yakalaması adına, maliye politikası ile para politikasında uyumlu bir gidişat önemli maddelerden olacaktır. Ayrıca hükümetimizin işaret ettiği üzere, üretim ve istihdamı destekleyici arz yönlü politikaların devreye sokulması da ekonomimizin sağlam bir şekilde yola devam etmesi için mühim bir temel husus mahiyetindedir.

Tüm bunlara ek ve bağlantılı olarak, küresel finans piyasaları da yükselen bir ekonomi olan Türkiye için dikkatle izlenmesi gereken bir diğer kritik dinamik olacaktır. Zira gelişmiş ekonomilerin para politikalarındaki normalleşme süreci, finansman koşullarını ve piyasaları etkilemeyi sürdürecektir.

Benzer konular