Hizbullah’ın kurucusu ve ilk genel sekreteriyken mezhepçi yaklaşıma kayması nedeniyle sonradan en büyük muhaliflerinden olan Lübnanlı Ayetullah Subhi et Tufeyli ile Arap-İsrail yakınlaşması ekseninde coğrafyadaki son gelişmeleri ve muhtemel etkilerini konuştuk.
Bazı Arap devletleri İsrail ile ciddi bir yakınlaşma çabası içerisinde. Yeni bir ittifak mı doğuyor? Bunun ömrü ne olur sizce?
Kimi Arap rejimlerinin Siyonistlere karşı duyduğu yakınlığı ittifak olarak nitelemek mümkün değil. İttifak kavramını aşan bir durumdan bahsediyoruz. Kısa veya uzun vadeli politik planlamanın çok ötesinde, herhangi bir koşul ve karşılık gözetmeksizin doğrudan teslimiyet hatta dalkavukluk söz konusu. Siyonistlere diyorlar ki: “Bizim iktidarımız size, sizin hizmetinize amade. Biz, sizin projelerinizi gerçekleştirmek için varız. Size bu derece hizmet edecek başkalarını bulamazsınız. En iyisi biziz. Dolayısıyla siz de bizi görün. Koruyun ve gözetin. Arap halkının öfkesine karşı bizi muhafaza edin.”
Nitekim bu öfkeyi Mısır’da, Tunus’ta, Libya’da ve Suriye’de gördüler. ABD’ye ve Siyonistlere hizmet etmek bile bazen durumu kurtarmaya yetmiyor. İnsanca yaşamak için ayağa kalkan Arap halkı iğrenç bir karşı saldırıya uğradı ve geri püskürtüldü. Bu durum yönetici kesimi fazla sevindirmesin. Öfke daha da büyüdü. Şu an Ortadoğu, her an patlamaya hazır kızgın ve korkunç bir yanardağa dönüştü.
Ortadoğu’nun idarecilerine tavsiyem şu: Başkalarını memnun etme yerine kendi halklarına yaklaşsınlar. Arap halkının dertlerine derman olmaya baksınlar. Kendi insanlarına hizmet götürsünler. Yaptıkları zulme artık bir son versinler. Halk sadıktır, kendine yapılan iyiliği unutmaz. Kendisine değer verenin arkasında durur.
Siyonistlerin hizmetine girmek hainliktir. Allah’a karşı savaş açmaktır. Geçmişe bir bakın. Bu coğrafyaya ihanet edenlerin hiçbiri gün yüzü görmüş değildir. İhanet edenin sonu, ihanete uğramaktır.
Arap-Yahudi ortak kökene işaretle “Sami kardeşliği”nden bahsedenler var. Sizce de var mı böyle bir şey?
Yahudiler ile Araplar arasındaki ırk bağına atfen bir “Sami kardeşliği” terminolojisinden hareket etmenin bizim kültürümüzde karşılığı yok. “Semitizm-Antisemitizm” gibi kavramlar 20. yüzyıl Avrupa’sında tedavüle sokuldu, gündeme getirildi. Bize ait değil, onların ürünü. Arap toplumundaki sıradan bir vatandaşı böyle bir tezle kandırmak mümkün değil. Bizim terminolojimizde yer alan kavramlar, ‘Hak ile Batıl, Zulüm ile Adalet’tir. Bu coğrafyada herkes iyi bilir ki Siyonizm Batıl’ı temsil eder. Zulmü, haksızlığı, gaspı, ayrışmayı ve küfrü çağrıştırır. Bütün bu sıfatları kendilerine layık görenler ancak Siyonistler ile yan yana fotoğraf vermeye cesaret edebilirler.
Arap-İsrail yakınlaşmasına cephe alanların akıbeti ne olacak? Meşru bir muhalefet olarak görülme şansları olacak mı?
Bu duruma cephe alanlara ne mi olacak? Tabii ki terörist damgası yiyecekler. Çok mu tuhaf? Zalime sorulsa hak ve adaletin temsilcisi olarak sadece kendisini gösterecektir. Tarihe baktığımızda hırsızların ve katillerin bile kendilerini haklı çıkarma uğraşı içinde olduklarını görmüyor muyuz? Peygamberlerin hayatını okuduğumuzda ne iftiralara kurban gittiklerini öğrenmedik mi? Bunların boş iftiraları sabun köpüğü gibidir, gelir geçer. Hak olan, doğru olan ise kalıcıdır. Hiçbir iftira doğru olanın üzerine yapışıp kalmaz. Nitekim iftiraya uğrayan peygamberler binlerce yıldır hayırla anılırken o iftiraları düzen yalancılar tarihin çöplüğünde yok olup gitmişlerdir. İşte bu yüzden Batılı devletler, işgalci Siyonistler ve onlarla düşüp kalkan hainler bir gün bu coğrafyadan defolup gideceklerdir. Bugün İslam ümmetinin çektiği acılar bir doğum sancısıdır. Ortadoğu bizimdir. Gelecek, İslam ümmetinin olacaktır.
Bu sürecin coğrafyada kazananı olur mu sizce?
Tam aksine bütün coğrafya kaybeder. Özellikle Suudi Arabistanlı idarecilere, bastıkları zemine dikkat etmelerini tavsiye ediyorum. Asıl tehlike onların şu anki vaziyetleri. Tutmuş oldukları siyaset onları uçuruma doğru sürüklüyor. Batılılara şirin gözükmek, Siyonistlerle el sıkışmak kimseyi boş yere aldatmasın. Etraflarındaki dalkavuklara dikkat etsinler.
Suudlu ve İranlı idarecilere sözüm şu ki: Ortadoğu bizim annemizdir. Riyad ve Tahran’daki anne kucağının sıcaklığını, Tel Aviv, Washington veya Moskova’nın yalancı sıcağı asla tutamaz. Ortadoğu’nun şefkatli kucağında kardeşler olarak bir arada barınabilirsiniz. Müslümanlar olarak artık kendi ümmetinize, dininize, Rabbinize geri dönün. Gazze’nin, Kudüs’ün ve Mekke’nin çocuklarına kucak açın. Onlara sahip çıkın. Ölen de, öldürülen de sizler, Ortadoğu’nun evlatları olacakken Rusların veya Amerikalıların bahisleri tutsun diye birbirinizin kanını dökmeyin. Bugün siz birbirinizle cedelleşirken düşmanlarınız kazanıyor. Ve bütün dünya bir komedi filmi izler gibi size gülüyor. Bu komediye bir son verin. Aranızdaki iğrenç sorunları bahane ederek Suriyeli, Yemenli masum çocuklarımızın kanını akıtmayı bırakın. Kalıcı bir çözüm için gayret sarf edin. Trump gibilerine Körfez’de, Ortadoğu’da şişinme imkânı veren şu saçmalıkları bitirin.
Suudi veliaht Muhammed bin Selman’dan “İslam ordusunun İslamcı terörle savaşı” diye bir şey duyduk. Ne anlama geliyor bu?
Terörizm ile savaş diyorlar ya, bilin ki İslam’ı ve Müslümanları kastediyorlar. Gerçek terör, yeryüzünün dört bir yanına yayılmış, gittiği her yere ölüm ve yıkıntıdan başka bir şey getirmeyen Amerikan askerinin ta kendisidir. Gerçek terör, Filistin’de küçücük çocukları gözünü kırpmadan öldüren Siyonistin ta kendisidir. Gerçek terör, başımıza bela ettikleri zalim ve bozguncu yöneticilerdir. Suriye’nin, Irak’ın, Gazze’nin ve Yemen’in mazlum insanları da işte bu terörün birer mağdurlarıdır.
İslam devletlerinin savunma bakanlarına düşen vazife, ABD ve Rusya’ya karşı savaşmak için bir araya gelmeleridir. İslam ordusu kurduk diye kendi ümmetine, kendi coğrafyana, kendi değerlerine silah çekmeye çalışmak marifet değildir. Terör parolasıyla vurulmak istenen bizim şerefimizdir, boyun eğmeyen asaletimizdir. Yoksa asıl terör ABD’nin, Rusya’nın ve Siyonistlerin coğrafyamızdaki varlığıdır. Burada yaptıkları zulüm ve bozgunculuktur. Hoşlarına gitmeyen herkesi ve her şeyi hedef almak, İslam ümmetini sindirmek, coğrafyamızı paramparça edip kafalarındaki haritaları bize dayatmak için “Ortadoğu terör yatağıdır” yalanını icat edenler onlardır. Bu yalanı icat etmezden önce Afganistan ne haldeydi, şimdi ne halde? Irak ne haldeydi, şimdi ne halde? Suriye ne haldeydi, şimdi ne halde? Şu anki rejimlerin bu manzaradan ibret alması gerekir.
Ilımlı İslam diye bir söylemi de var bu hamlenin. Buna ne buyrulur sizce?
Müslümanları dinleriyle aldatmaya çalışmak moda halini aldı. İslam’ın aslında olmayan yalan yanlış birçok şeyi İslam adıyla pazarlama namına tonlarca para döken kişi, kurum ve kuruluş mevcut. Benzer bir şekilde dini argümanları kullanarak Müslümanları birbirine düşman etmek için mezhepçiliği revaçta tutmaya çalışanlar içimizde cirit atıyor. Fitne ateşini yakmak isteyenler bıkmadan üfleyip duruyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar, neticede Allah, bu gibilerin bütün çabalarını boşa çıkaracak ve İslam Ümmeti’ni tekrar bir araya getirecektir. O vakit Hak yeniden galip gelecek, yeryüzü iman nuruyla aydınlanacaktır.