Dünyanın en büyükleri arasına giren İstanbul Havalimanı yapım sürecinde çeşitli eleştirilere ve iptal baskısına maruz kaldı. Ancak bu yoldan geçen tek proje İstanbul Havalimanı değil. Almanya havalimanı bir türlü bitirilemedi, Meksika havalimanı projesi başladığı halde iptal edildi, Gazze havalimanı İsrail’in hedefi oldu. İstanbul Havalimanı’nın faaliyete geçmesi belki Berlin’in bitirilmesi, Meksiko City’nin yapımına karar alınması ve Gazze Havalimanı’nın da küllerinden doğmasına ilham olur.
İstanbul Havalimanı’nın faaliyete geçmesinin ardından dünyadan gelen tepkilerden önemli bir kısmı havalimanın fayda-maliyet karşılaştırması, bir kısmı Türkiye’nin kazanacağı stratejik avantajlar etrafında kümelendi. Dünyanın en büyükleri arasına giren İstanbul Havalimanı tam kapasite ile hizmet vermeye başladığında yıllık 200 milyon yolcuya hizmet vermesi bekleniyor. Bu rakam Türkiye nüfusunun yaklaşık olarak 2,5 katına tekabül ediyor. Yoğun yolcu ve kargo trafiğinin beklendiği havalimanı, yapım sürecinde çeşitli eleştirilere ve iptal baskısına maruz kaldı. Ancak bu yoldan geçen tek proje İstanbul Havalimanı değil elbette. Gelin dünyadan üç farklı örnekle havacılık ve egemenliğin, havacılık ve siyasetin nasıl aynı zeminde buluştuğunu ve medyanın bu süreçlerdeki farklılaşan yaklaşımlarına yakın planda ve karşılaştırmalı olarak bakalım. Ortaya çıkan sonucu yazının başında dile getirmekte mahsur yok: Havalimanları asla sadece havalimanı değildir.
Stratejik olarak önemli
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından zafer kazanan Müttefikler Almanya’yı dört parçaya ayırdılar. Almanya’nın önemli bir kısmı Sovyet Rusya’nın payına düşmüştü. Geride kalan üç parça ise ABD, İngiltere ve Fransa arasında pay edildi. Yüzölçümü olarak küçük Berlin ise paylaşılamayan altın lokmaydı. Sovyetlere verilen parçanın içinde kalan Berlin de dört parçaya ayrıldı ve Amerikan, İngiliz, Fransız ve Sovyet sektörleri olarak pay edildi. Ruslar kendi kontrol ettikleri bölgenin Doğu Almanya’nın doğal sınırları içinde kalmasından istifade ederek fiili bir durum oluşturmanın hesabını güttü ve Berlin’i abluka altına aldı. Şehre kara ya da demiryoluyla girişler engellendi. Amaçlanan Berlin’in pes etmesi sağlanarak Sovyet çıkarlarının geliştirilmesiydi. Berlin Duvarı’nın dikilmediği ve şehrin neredeyse harabeye döndüğü zamanlardan söz ediyoruz. Yıl 1948. ABD’nin başını çektiği işgal kuvvetleri bu hamleye başka bir yöntemle cevap verdiler. Batı Berlin’in Fransız bölgesindeki Tegel, İngiliz sektöründeki Gatow ve Amerikan sektöründeki Tempelhof havalimanlarına yüzlerce Amerikan, İngiliz ve Fransız kargo uçağı tarafından her gün 5 bin tonluk malzeme tedarik edildi. Ablukanın son dönemlerinde bu sayı 8 bin tona kadar çıkmıştı. Müttefikler kurdukları hava köprüsü ile toplam 2.3 milyon ton kargo taşıdılar. “Hava Köprüsü” adı verilen ve bir yıl süren bu operasyonun üzerinden yetmiş yıl geçti. Artık Almanya birleşti ve bu yaşananlar da tarihin sayfalarında yerini aldı. Havalimanları sadece uçakların indiği yerler değil gerektiğinde stratejik olarak nefes boruları haline gelebiliyor. Almanya, birleşmesinin sembolü olarak büyük bir havalimanını inşa etmeyi hedeflediğinde bunun aynı zamanda dünyaya verilecek bir mesaj olacağının da farkındaydı. Siyasi başkentin Bonn’dan Berlin’e taşınmasının ardından, Berlin’in büyük bir havalimanıyla havacılığın merkezi haline getirilmesi de amaçlandı.
Almanya’nın kırılan onuru
Berlin’in eski Sovyet hakimiyetindeki Schönefeld ve Fransız sektöründeki Tegel havalimanlarını devre dışı bırakacak bu büyük esere isim olarak da savaş sonrası Almanya’nın mimarlarından, Batı Berlin Belediye Başkanı Willy Brandt ismi uygun görülmüştü. Amerikan sektöründeki Tempelhof daha önceki yıllarda hizmet vermeyi bırakmıştı. Fransız sektöründeki Tegel Havalimanı da Müttefikler tarafından abluka zamanında inşa edilmişti. Yıllar geçti ve inşaat bitmedi. 2006 yılında inşasına başlanan, beş defa açılış tarihi ertelenen ve planlanan ilk açılış tarihi 2011 olan müstakbel havalimanının 2021 yılından önce bitirilmesinin mümkün olmadığı açıklandı. Başlangıçta 2 milyar 800 milyon Euro olarak hesaplanan maliyet şu anda 7 milyar Euro’ya yaklaşmış durumda ve bu rakam her geçen gün artıyor. Havalimanın boş kalmasının maliyeti ise aylık 17 milyon Euro. Alman devlet medyası Deutsche Welle’nin Türkçe servisinin İstanbul Havalimanı’nın açılışı için servis ettiği haberlerde bu gecikmenin hayal kırıklığını görmek mümkün. Aynı kurumun Rusça servisi ise yeni İstanbul Havalimanı’nın Rusya’nın havalimanlarının hızını keseceği yönündeki yorumu da havacılığın sadece ticari bir faaliyet olmanın ötesine geçtiğini gösteriyor. Almanya birçok alanda kırılan onurunu düzeltme imkanı bulurken Berlin Brandenburg Havalimanının boş haliyle üzüntü duymaya devam ediyor.
Meksika’nın yeni tercihi
Meksika’nın yeni devlet başkanı seçilen Obrador, 13 milyar dolarlık yeni havalimanı projesini iptal ettiğinde ülkenin para birimi peso sarsıntı geçirdi. Amerika Birleşik Devletleri’nin güney komşusu Meksika, inşasına başlanan yeni havalimanı yerine şehrin kuzeyindeki askeri üsse terminal ve iki yolcu pisti inşa etmeye karar verdi. Buna dayanak olarak da konuyla ilgili olarak yapılan referandumu gösterdi. Referanduma yaklaşık bir milyon Meksikalı katıldı ve katılanların yüzde yetmişi havaalanının yapılmaması yönünde oy kullandı. Avrupa medyası İstanbul Havalimanı inşa sürecinde takındığı olumsuz tavrın tam tersini göstererek referandumun ülke seçmenlerinin sadece yüzde biriyle sınırlı kalmasını ön plana çıkardı. Hisse senetlerindeki düşüşler ve pesonun değer kaybı havalimanı iptalinin yansımaları arasındaydı. İspanyol BBVA bankasına dayandırılan projeksiyonlara göre yeni projenin iptali ekonomiye 10 milyar doların üzerinde zarar verebilir. Bu neredeyse projenin maliyetiyle aynı maddi büyüklük anlamına geliyor. Şu anki mevcut havalimanının yoğunluğu, yeni havalimanın inşaatının üçte birinin halihazırda bitmiş olduğu ve bu proje için ihraç edilen bonoların akıbeti haberlerde yer verilen diğer öğeler. Yeni seçilen başkana karşı çıkan eski başkan görevde kaldığı sürece inşaata devam edileceğini söylüyor. Meksikalı milyarder Carlos Slim’in finansörleri arasında bulunduğu yeni havalimanını mimari olarak Slim’in damadı Fernando Romero ve İngiliz mimar Norman Foster birlikte tasarladı. Siyasi rekabete kurban verilen bu vizyon projesinin geleceğine yeni seçilen hükümet karar verecek. Referandum süreci ve sonrasındaki gelişmeler Gezi Parkı sürecinde hükümete iletilen yeni havalimanı ihale sürecinin durdurulması talebini akıllara getiriyor. Ancak bir farkla: Türkiye’de yeni havalimanının yapılmasını istemeyen, ülke için zararlı olduğunu savunan küresel ana akım medya Meksika’da havalimanı taraftarı bir çizgide bulunuyor. Zaman, şartlar ve ortaklık yapısına göre değişen medya ajandasının ilginç örneklerini görmemiz için de zemin oluşturuyor.
Filistin’in yeni havalimanı
1995’te Oslo’daki barış görüşmelerinin ardından Filistinlileri farklı bir heyecan sarmıştı. Kendi egemenlikleri altındaki Gazze şeridinde uluslararası bir havalimanı inşası gündemdeydi. 1998 yılında dönemin Amerikan başkanı Bill Clinton’ın da katıldığı bir törenle açılan Gazze Uluslararası Havalimanı, Yaser Arafat’ın ismini taşıyordu. Gazze’yi havayoluyla dünyaya bağlayan bu havalimanı Japonya, Mısır, Suudi Arabistan, İspanya ve Almanya’nın sağladığı finansman ve Fas’ın desteğiyle hayata geçti. Havalimanında da bunu yansıtacak şekilde Fas çinilerine yer verildi. Bahsettiğimiz diğer iki havalimanına benzeyen ve benzemeyen tarafları vardı. Ölçek olarak küçüktü ama taşıdığı anlam diğer havalimanlarının çok ötesindeydi. Arafat buradan havalanarak yurtdışına gidebiliyordu ve Fas havayolları da uluslararası uçuşlar için kullanıyordu. Ancak 2000 yılında Aksa intifadası başladığında İsrail’in hedefi oldu ve kalıcı olarak kapatıldı. 60-70 milyon dolara mal olan havalimanı kullanılamaz duruma geldiğinde Filistin’in nefes borularından biri daha tıkanmış oluyordu. Berlin’deki Sovyet ablukası başarısız olmuştu ama Gazze’de tüm dünyanın gözlerinin önünde bir havalimanı yok edilerek 2007 yılından bu yana insanlık dışı bir abluka uygulanıyor. İstanbul Havalimanı’nın faaliyete geçmesi Berlin, Meksiko City ve Gazze havalimanları için de ilham kaynağı olabilir. Berlin’in faaliyete geçmesi, Meksiko City’nin inşaatını tamamlaması ve Gazze Havalimanı’nın da küllerinden doğması ablukaların ortadan kalkacağı ve insanların çok daha rahat seyahat imkanı bulacağı hava köprülerine vesile olabilir.