Belediye hortumlamanın 1001 yolu

“Belediyeler, vatandaşımızın kullandığı oyu, verdiği vergiyi ve demokrasinin sunduğu imkânları istismar ederek ülkemizin birlik ve bütünlüğüne kasteden terör örgütlerinin etkisi altına giriyorsa, milli iradeyi gasp edenlere karşı tedbir almak devletin asli görevidir.” İçişleri Bakanlığı, 2016 Eylül’ünde yaptığı bu açıklamanın ardından 30’dan fazla HDP’li belediyeye kayyum atadı. KHK kapsamında görevlendirilen belediye başkanlarının halkın yıllardır beklediği hizmeti sunmasıyla bölgenin çehresi kısa sürede değişti. HDP’li belediye başkanlarının asli görevlerini yapmayarak, belediyelerin imkânlarını hangi yöntemlerle nerelerde kullandıkları ise soru işareti olarak kafalarda kaldı.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, HDP’li belediyelerin devletin kaynaklarını “taşeron işçiler” aracılığıyla Kandil’e aktardığını açıklamıştı. Özhaseki, “Bir belediyede 250 kişi çalışıyor görünüyor ama 50’si orda, 200’ü dağda bayırda. Toplu sözleşme yapıyorlar, işçilere yüksek ücret veriyorlar. 7 bin 500 TL ücret alanlar var. Bu para o çalışanda kalmıyor. Alıyorlar ellerinden Kandil’e gönderiyorlar.” diyerek yapılanları aktardığında, herkes bu usulsüzlüklerin nasıl yapıldığını merak etmeye başladı. 50 veya 100 işçi lazımsa,  500 işçi alıyor göstererek, onlara verecekleri maaşları PKK’ya aktarmak kullanılan yöntemlerden biriydi. Kayıtlı personelle ve bilfiil çalışan sayısının örtüşmemesi bu yüzdendi.

Çalınan paralar nereye gitti?

Belediye elemanı vasıtasıyla örgüte sağladığı para yardımı bundan ibaret değil. 2015’in Ekim ayında HDP’li Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi işçilerle toplu sözleşme imzalamış, zam kararı alınmıştı. Fakat belirlenen zamma belediye bloke koyarak, zamlı kısmın HDP’ye gönderileceğini söylemişti. Olayın basına yansıması üzerine belediye maaş zammına koyduğu blokeyi kaldırmıştı. Ancak banka hesaplarının haricinde işçilerden belirli aralıklarla HDP’ye yardım parası topladığı ve itiraz edenleri işten attığı iddiaları haberin içinde yer almıştı.

Van merkez Edremit Belediye Başkanlığına kayyum atanan Atıf Çiçekli de ilçenin DBP’li belediyesinin 2 yılda yaklaşık 8,5 milyon lira borç bıraktığını ifade etmişti: “Toplamda 8,5 milyon borç, 1 milyon 750 bin TL aylık gelir, 1 milyon 850 bin TL ise aylık gider var. Bu hususu sizler buradayken, bundan sonra yapacağımız işlerin kıymetini bilin, sıfır noktamızı belirleyelim ona göre değerlendirin diye söylüyorum. Bu hale getirenler utansınlar. Ne yaptınız kardeşim belediyenin paralarını, nereye kullandınız? Vergi ödemediniz, esnafa ödemediniz, nereye ödediniz, nereye gitti bu paralar? Herhalde hepimiz bu soruların cevabını biliyoruz.”

Belediye eliyle haraç düzeni

Herkes biliyor bilmesine ama terör örgütüyle çalışan bir belediyede yapılan yolsuzlukların da belgesi olmuyor. Hangi mülk sahibi imar için kendisinden alınan yüksek miktarları dile getirsin ki? İmar için müteahhitte ruhsat verecek, 500 bin lira para istiyor mesela. Bunu resmi olarak değil de ikinci, üçüncü elden yaptıkları söyleniyor. Veren de kendi güvenliğini düşündüğü için konuşmuyor. İmar konusundaki yolsuzlukların ayyuka çıktığını bilmeyen yok, ancak bu rüşvetin ispatı çok zor.

Örgüte para aktarmanın bir başka yolunun imar değişikliği olduğu da kayıtlara geçen uygulamalardan. Özhaseki bu durumu şu ifadelerle anlatıyor: “Arka odada 3 tane PKK’lı oturuyor. Bu tespitli belgeli. Arka odada oturanlar geçici işçi olarak belediyeye girmiş. Bir pafta önlerinde ‘bu kimin malı şunun malı, buradan bir yol geçsin’ diyorlar. Arazinin sahibine haber gönderiyorlar, ‘Senin parselin bozuldu’. Adam ‘Olur mu ya ben oraya 10-20 daire yaptıracağım’ diyor. ‘Hayır, yol geçti’ diyorlar. Nasıl bir yol bu önü yok arkası yok. Bu sefer ‘Düzeltiriz ama sen 100 bin lira ver’ diyorlar. Haraca bağlıyorlar.”

Asla dökülmemiş asfaltlar

Kayyum atanan HDP’li belediyeler kültür-sanat etkinliklerini de terör örgütüne para aktarmak için kullandı. Etkinlik için bütçe çıkartılıyor, masraflara 1 gitmişse, 10 veya 20 yazarak kalanını PKK’ya gönderiyorlar. Bunlar ufak tefek işler olarak görülüyor yine de; bir belediyenin içini boşaltmaya yetmez. Daha büyük ihaleler, daha büyük dalavereler dönüyor ortada. Henüz belgelenmemiş olsa da yapılmış gibi gösterilen işlerin yapılmamasından anlaşılıyor birçok şey. Asfalt yapmak için çok planlar yapılıyor mesela, fakat ortada hiç asfalt yok. Yapılmayan asfaltı yapılmış göstermek gibi hünerleri var. Kitabına nasıl uydurdukları belli değil. Diyarbakır Belediyesi’nin 2016 yılının bütçesinde en büyük pay asfalta ayrılmış ama asfaltlanmış tek bir yol bile yok.

Birçok rüşvetin belgesi/ispatı olmasa da bazı örnekler kayıt altına alınabilmiş. Van Erciş Belediyesi’nin de PKK için haraç toplama merkezi olarak kullanıldığı haberlerde yer alan bilgiler arasında. Yeni kurulan bir otele ruhsat vermek için belediyenin otel sahibinden PKK adına 500 bin lira istediği biliniyor. Yine Diyarbakır’ın Sur Belediyesi’nde kendisinden haraç istenen bir vatandaşın bir beyanı var: “Belediyeye ruhsat için müracaat ettim. Benden 70 bin lira istediler. Bir liste çıkarıp başkalarının 150 bin, 250 bin verdiğini söylediler. Benim o kadar param yoktu. Pazarlık yaptık. 35 bin lira verdim. Bana karşılığında 1110 liralık makbuz verdiler. Sonra öğrendim ki makbuz dışındaki meblağ örgüte gönderilmiş.”

Yöntemler çeşit çeşit

İstediklerini vermeyenlerin işlerini durdurup, projeyi kendi adamlarına vermek de rutin uygulamalarından. Sur Belediyesi, konut projesi yapan bir müteahhitten, projenin ikinci etabının ruhsatı için konutların yüzde 7 ila 10’una denk gelen bölümünü PKK’ya fon olarak istiyordu. Vermeyince müteahhidin elinden işini alarak, örgüte yakın olan bir iş adamına verilebiliyor.

İçişleri Bakanlığı’nın bu yılın Nisan ayında yayınlanan “Terör Nedeniyle Belediyelere Yapılan Görevlendirmeler” başlıklı 66 sayfalık raporunda bunları açıkça görebiliyoruz. İş makinelerinin örgüt amaçlarına yönelik kullanıldığı aktarılan raporda, resmi belediye araçlarının PKK’lı teröristlere verildiği ve silahlı eylemlerde kullanmalarına olanak tanındığı da yer alıyor. Belediyelerde çalışan ancak işe gelmeyen birçok kişiye ödemelerin yapılmasına devam edildiği ve PKK ile bağı olan Sarmaşık Derneği’ne düzenli para aktarıldığı raporda yer alan bilgiler arasında. Belediye çalışanlarından bağış adı altında zorla para alınması, ayni yardım malzemesi için yapılan ihalelere ilişkin kayıtların imha edildiği ve tahsilatların PKK tarafından yapıldığı da raporda vurgulanıyor. Belge ve ispatı olmadığı için rapora giremeyen, fakat orada yaşayan herkes tarafından bilinen örgüte para devşirmenin başka birçok yöntemi olabilir. En büyük gerçek ise, kayyum atanmadan önce belediyenin imkânları halka yol, su, temizlik yani hizmet için dönmediği.

***

‘Kayyumdan fazlasına ihtiyacımız var’

Ayça Örer
Van Erciş Otogarı’nda Adana otobüsü bekleyen öğrenci Yılmaz, otogarın uzun zamandır yapılmasının planlandığını, yapıldıktan sonra da uzun süre açılmasını beklediklerini söylüyor. Belediyenin borçları ödemekte zorlandığını, o yüzden birçok hizmeti alamadıklarını anlatan Yılmaz’a göre, otogar da bunun bir örneği. “O kadar borç vardı ki, elektrik bağlanana, otogar açılana kadar beklemek zorunda kaldık. Ne zaman kayyum geldi, işler biraz daha düzgün işlemeye başladı” diyor.

Şehirlere bir kuruş harcamadılar

Yılmaz’ı Van’da taşımacılık Kadir de doğruluyor. Kayyum atanmadan önce Belediye Başkanı olan Bekir Kaya için bir sözü yok Kadir’in. Onun Van için çalışmak istediğini düşünüyor. Buna rağmen, “Asla çalışamadı” diye de ekliyor. Bunun nedeni, Kadir’e göre, belediyelerin sürekli dağa ve örgüte para göndermesi. “Belediyelerden alınan hortumlanan paralar hiç şehirlere harcanmadı, şimdi bu kadar büyük bir borcun olmasının nedeni bu” diyor. Bütün bu borç yüzünden en basit hizmetlerin aksadığını, yolların bozulduğunu anlatıyor:

“Bir sürü insan vardı belediyede çalışan, bu kadar adamın bir iş yapmaması mümkün mü? Onları hep zorla kadrolara soktular, hepsine verilen maaş bile büyük zarar. Kayyumla birlikte biraz daha düzeldi ama tamamen düzelmesi nereden baksak yılları alır.”

Gülten Kışanak’a öfke dolular

Kazılan hendeklerin yarasını sarmaya çalışan Diyarbakır’da da durumda farklı değil. Asfaltların çoğu bozulmuş, bir seneden fazla zaman geçmesine rağmen şehirde o günlerdeki çatışmaların izlerini görmek mümkün.

Şehirde esnafın da yaşayanların da faturayı kestiği isimlerden biri Gülten Kışanak. Belediyenin bu hendeklerin kazılmasında iş makineleriyle yardım ettiğini söyleyip, bu kadar derin bir kazının etkisinin de kolay kolay geçmeyeceğini vurguluyorlar.

Zarar çok büyük

Dağkapı’da esnaflık yapan Mustafa Bey, “Kayyumun atanmasıyla bu zarar kapanmaz” diyor. Ona göre, yapılması gereken zararın tespit edilmesi ve belediyenin borçlarına rağmen, bir an evvel devlet tarafından bir müdahaleyle çözülmesi:

“Başka türlü toparlayamaz, bu yükün altından kalkamayız. Çok ciddi bir borç ve kayıp var. Sadece bir çarşı tamamen ortadan kalktı. Esnafın zararı bir yana, bozuk yollar, duvarlardaki mermi izleri buraya bir zamanlar rahat rahat gelen herkesi korkutuyor. Haliyle insanlar gelemiyor. Zarar çok büyük. Belediyedeki basit evrak işleri için bile bir yıl bekleyebilirsiniz. Evraklar birikti, bir tezgâh açmak için bile aylarca beklemeniz gerekiyor. Nereden nasıl toparlanır, bilemiyorum.”

Kayyumdan sonra ne oldu? Bu sorunun cevabını da Ofis’de çalışan Nur Hanım anlatıyor:

“Burada bunu söylesem insanlara garip gelir ama çöpümüz alınıyor en azından. Çöpümüzün alınmasını beklemek lüks ama Diyarbakır sıcağında bekleyen çöp burada ne kadar büyük bir tehlike. Bir dönem cenaze hizmetlerinin sağlanması bile zordu, o yüzden tabii çöp demek bir lüks. En azından cenazemiz kalkıyor, çöpümüz kokmuyor, hastalık derdiyle uğraşmıyoruz.”

Benzer konular