Batı’nın kirli takvimi

Dünya gündemi ABD’nin Suriye’yi bombalamasıyla sarsıldı. Beşar Esed’in kimyasal silahları sakladığı gerekçesiyle gerçekleştirilen bombalamanın nedeni dışında ortaya attığı bir tartışma daha vardı, tarihi. Miraç kandili gecesi gerçekleştirilen saldırı, “Bu tarihler sıradan tarihler mi?” sorusunu gündeme getiriyor. İsrail’in Ramazan ayıyla Filistin’i bombalaması, Saddam Hüseyin’in arife günü asılması, Afganistan işgalinin Ramazan’a denk getirilmesi hesaba katılınca değil. Profesör Hasan Köni, “Müslümanların zayıf olduğu zamanlar hesaplanıyor” görüşünde.

Irak’ın devrik lideri Saddam Hüseyin 2006’de idam edildiğinde, tarihler 30 Aralık 2006’yı gösteriyordu. Sıradan bir tarih gibi görünüyor ama Kurban Bayramı arifesi.

Üstelik idam edilirken dikkat edilen bir şey daha vardı, sabah ezanının okunması. Son sözleri “Filistin Araptır” olan Saddam Hüseyin’i sevmeyenler bile, bu tarihin insafsızlığı konusunda hem fikirdi. Düşmanlarının Müslüman kimliğiyle öne çıkardığı liderin tüm İslam alemi için birlik anlamına gelen bir tarihte asılması dönemin gazetelerinde en hafif tabirle “Şov” olarak niteleniyor, herkes idamın “alelacele” yapıldığında ittifak ediyordu.

Ertesi gün çıkan gazetelerin manşetlerinden alıntı yapalım:

Yeni Şafak : Bush’un bayram mesajı

Posta : İdamla gelen korku

Sabah : Ezanda idam

Evrensel:  ABD’den bayram provokasyonu

Gözcü : Saddam Bayramı göremedi

Milliyet : Dünyayı bölen infaz

Ortadoğu : Adaletsiz infaz

O dönem çok tartışmaya neden olan tarih, aslında Batı’nın tarih seçerken özel günleri öncelemesinin örneklerinden biri.

Filistin’in Ramazan gerginliği

Filistinliler açısından bakıldığında bu durum daha net görülebilir. İsrail’in Filistin’e saldırı tarihi olarak özellikle Ramazan’ı seçtiğini gizleme gereği duymuyor.

2014 yılında Ramazan ayının ilk günü başladığı saldırılarda 400 ton bomba kullanarak 440 noktayı vuran İsrail hükümetinin seçtiği semboller bundan ibaret değil.

Operasyonlara Tevrat’tan isimler veriyor, füze isimlerini de yine Tevrat’tan seçiyorlar. Gazze’deki El-Umme Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Adnan Ebu Amir bu duruma dikkat çekerken, “İsrail ordusunda ‘Maneviyat Dairesi’ veya ‘Psikolojik Savaş Dairesi’ adlı bölümler var” diyor:

“İsrail ordusunda askeri operasyonlar düzenleyen birimler, dini vizyondan yardım alıyor. Operasyon isimleri Tevrat metinlerinden seçiliyor. Tevrat ya da Talmud’dan alınan dini içerikli isimler, askerleri ilahi bir görevi ifa ettikleri yönünde ikna etmiş oluyor. Operasyon isimleri, dini argümanlarla İsrail askerlerini motive etme, Filistinlileri ise kotkutma üzerine inşa ediliyor.”

Bunun bir örneği “Bulut Sütunu” operasyonu. Operasyon Tevrat’ta yer alan “Gece gündüz ilerlemeleri için, Rab gündüzün bir bulut sütunu içinde yol göstererek, geceleyin bir ateş sütunu içinde ışık vererek onlara öncülük ediyordu” bölümünden ilhamla adlandırılmış.

2016’da İsrail Filistin’i bombalamak için seçtiği tarih de Kadir gecesine denk geliyor.

Afganistan işgali için özel zaman

ABD’nin Afganistan’ı işgal için seçtiği tarih de Ramazan ayına denk geliyor. Düzenlenen operasyonlarda sivillerin “de” öldürüldüğü bilgisi verilirken, Ramazan ayına denk gelen işgal için yapılan açıklamada Taliban’ın güçsüz olduğu bir zamanın seçildiği de belirtilmiş.

Budist Myanmar hükümetinin işkencesine maruz kalan Arakanlı Müslümanlar için de her Ramazan zor geçiyor. Etnik temizlik uygulayan hükümet özellikle Ramazan’ın başlamasıyla saldırılarını arttırıyor. Uygulanan zulümler neticesinde Müslümanların ülkeyi terk etmesi hedefleniyor. Myanmar’da yaşayanlar ile ülkeden kaçıp, Bangladeş’e sığınan Müslümanların sorunlarıyla hala bu zamana kadar uluslararası kuruluşlar tarafından ilgilenilmiyor.

Dinler savaşı zamanındayız

Siyaset bilimi alanında yaptığı çalışmalarla tanınan Profesör Hasan Köni, bu tarihlerin özel seçildiği görüşünde:

“En zayıf, dikkatlerin dağıldığı bayram ve önemli gecelerde bombardımanlar gerçekleştiriliyor. Müslümanların dikkati dağınık oluyor, telsizlerin başındaki insanlar iftarda olabiliyor. Tam böyle bir anda vuruyorlar.”

Köni, Henry Kissinger’ın ABD Dışişleri Bakanı olduğu zamanda yaptığı açıklamayı hatırlatıyor:

“Bir sabah aniden uyandığınızda, Los Angeles’ta bütün CIA ajanlarını, FBI ajanlarını yani tüm güvenlik güçlerinin bütün kente el koyduğunu gördüğünüz zaman bu harekete nefretle bakarsınız ve protesto yağdırırsınız. Ama dünya şartlarının, küresel şartların gereklerine insanları o derece inandırabilirsiniz ki, bir sabah yine uyandığınızda Los Angeles sokaklarında CIA, FBI, polis güçlerinin ve havada savaş uçaklarının, vızır vızır döndüğünü görürseniz bunu çok rahat karşılarsınız. Ve bundan büyük bir memnuniyet duyarsınız.”

Ona göre, bu ideolojiler savaşının bittiğinin göstergesi. Sovyetler Birliği’nin dağıldığı, Rusya’nın kapitalizme uyum sağladığı bir dönemde, ABD’li akademisyen Fukuyama’nın “Tarihin sonu geldi” sözlerini hatırlatan Prof. Köni, bu tezin ideolojik savaşların sonu, kültürel savaşların başlangıcı olarak güncellendiğini vurguluyor.

“Fukuyama ‘Tarihin sonu diyordu’, itiraz yine Batı’dan geldi. Bundan sonra kültürlerarası savaş olacak. Kültürlerarası savaş dediğimiz nedir, yani dini fikirlerin savaşı. Kültürel olan sadece mutfak değildir, giyim kuşam, müzik değildir. Bunları çıkarırsak, geriye dini akideler kalır. O zaman da ortaya iki kutup çıkıyor, biri Hıristiyanlar, biri Müslümanlar. Gidip de Budistlerle kapışmayı kastetmiyorlar.”

Batı’nın bu fikri Müslüman ülkelere saldırarak başlattığını dile getiren Köni, “90’lardan bu yana Doğu’yu hallaç pamuğu gibi atıyorlar” diyor:

“Belki bizim işimizi bitirdikten sonra Çin’le mücadele edebilirler ama teoriyi Batı ve diğerleri olarak kurdular. Hangi diğerleri? Meğerse Müslüman ülkelermiş. Müthiş bir teori. Tam savaş biterken ve Batıdaki namuslu insanlar da bunu kabul etmişken kültürler çatışması olacak denilerek yeni bir perspektif verildi. Demek ki bunun teorisi daha öncesinde çalışılmış.  İsrail durdukça da bu devam eder. Müslüman dünyası buna karşılık bir kez birleşebildi.”

Köni birleşmeye örnek olarak 1967 Savaşı’nı veriyor, bu birleşmede yer alan ülkelerin de sonrasında tek tek bu ittifaktan koparıldığına dikkat çekiyor.

Bu tarih, 5 Haziran 1967, Ortadoğu tarihinin en önemli dönüm noktalarından birisi. 5 Haziran’da başlayan, sadece 6 gün sürdüğü için “6 Gün Savaşları” olarak anılan bu dönem Arap ülkelerinin yenilgisiyle sonuçlanan tarihten sonra Müslümanların birlik olamadığını belirten Köni, Batının da bu fırsatı değerlendiğini vurguluyor.

Batının kodlarına bakınca, Papa ll. Urban, l095 yılının kasım ayında Fransa Clermont’ta kalabalık bir Hristiyan topluluğa seslenmesi akla geliyor:

“Gidin, barbarlarla savaşın, kazanırsanız, Doğu’nun kralları siz olacaksınız. Kaybederseniz İsa ile aynı yerde ölme şerefine kavuşacaksınız! Gidin ve Müslümanların kanlarıyla yıkanın!”

Benzer konular