15 Temmuz hain darbe girişiminin üzerinden neredeyse 1 yıl geçti. Kalkışmadan 2 gün önce teröristbaşı Fetullah Gülen’in yanından dönen ve yine Akıncı Üssü’nde Gülen adına darbenin fitilini ateşleyen Hava Kuvvetleri imamı Adil Öksüz ise hâlâ kayıp. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca, polis, jandarma ve Başbakanlık Müşaviri Ali İhsan Sarıkoca’nın da aralarında bulunduğu 28 kamu görevlisi hakkında hazırlanan iddianameyle, Öksüz’ün “mahrem imam” olduğu bilinmesine rağmen göz göre göre serbest bırakıldığı açığa çıktı. İlk sorgusunun yapıldığı Akıncı Kışla Karakolu’nda rahat ve sakin tavırlar sergileyen Öksüz, adeta bırakılacağını biliyor gibiydi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, FETÖ’cü darbe girişimini Akıncı Üssü’nden yöneten firari imam Adil Öksüz’ün serbest bırakılmasında ihmali ve rolü olduğu değerlendirilen 13 asker, 14 emniyet personeli ve 1 Başbakanlık Müşaviri olmak üzere toplam 28 kamu görevlisi hakkında dava açtı. Şüphelilerin, “Silahlı terör örgütüne üye olma, silahlı örgüt üyesi olmamakla birlikte silahlı örgüt adına suç işleme, görevi kötüye kullanma, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme, suçluyu kayırma” gibi farklı suçlardan cezalandırılmaları talep edildi. İddianamede, darbe girişiminin püskürtülmesinin ardından Öksüz’ün yakalanmasından serbest bırakılmasına kadar tüm ayrıntılar tek tek anlatıldı.
Tarla yalanı önce Jandarma’ya
İddianameye göre, Akıncı Üssü’nden kaçanların yakalanması için jandarma personellerinden oluşan tim görevlendirildi. Aynı zamanda iddianamenin şüphelileri arasında yer alan tim personeli, milli unsurlar tarafından Üssün bombalanmasının ardından kaçmaya çalışanlardan sivil imamlar Nurettin Oruç ve Hakan Çiçek’i yakaladı. Aynı tim personeli daha sonra da Akıncı’ya yaklaşık 1 kilometre uzaklıktaki Fethiye merası içerisinde olan patika yolda Adil Öksüz’ü yakaladı. Saat ise 11.00 sularıydı. Elinde siyah valiz bulunan Öksüz, “tarla bakmaya geldim” yalanını ilk burada dile getirdi.
Birbirlerinin üstüne attılar
Akıncı Kışla Jandarma Karakolu’na da ilk olarak Öksüz, Çiçek ve Oruç getirildi. Daha sonra da toplam 26 darbeci karakola getirildi. Toplam 29 şüphelinin ilk sorgusu ise burada polisler tarafından yapıldı. Şüpheli jandarma personelleri, karakola gelen polislerin, yakalanan darbecilerle ilgili olarak soruşturma yapma yetkilerinin tamamının kendilerinde olduğunu söylediğini belirtirken, emniyet personellerinin ise böyle bir söz söylemediklerini beyan etmesi dikkat çekti.
İmam olduğu öğrenilince ‘ihmaller’ zinciri başladı
Ankara Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube’de görevli polis Serter Koçak, İstihbarat Daire Başkanlığında görevli Bilge Kağan Aksoy’u arayıp mülakat yaptığı Öksüz’ü sordu. Sistemden sorgulama yapan Aksoy ise Öksüz’ün FETÖ’nün “mahrem imamı” olduğunu söyledi. 15 Temmuz’un en kritik isminin yakalanmasının ardından iddianamenin konusunu oluşturan “ihmaller” bu aşamadan sonra başladı. İddianameye göre, şüpheli Koçak, Aksoy’dan aldığı bilgiyi, üst amiri olan şüpheli Gökhan Yücel’e iletti. Yücel de aynı bilgiyi o dönem İstihbarat Şube Müdürü olan Alp Arslan’a bildirdi. Ancak söz konusu bilgi ne Ankara Emniyet Müdürüne, ne Ankara Başsavcılığına ne de Ankara Valiliğine bildirildi. Öksüz’ün gerçek kimliği serbest kalmasının ardından ortaya çıkarıldı.
Emniyet’e gönderilmedi
Polislerin mülakatlarını tamamladığı Öksüz’ün de aralarında bulunduğu 29 şüpheli, Ankara İl Emniyet Müdürlüğü’ne götürülmek üzere araçlara bindirildi. Ancak şüpheli polis Erhan Cihangir’in resmi üniformalı polislere müdahale ederek, “Ne yapıyorsunuz? Onu götürmeyin. Neden kafanıza göre iş yapıyorsunuz?” diye çıkışması üzerine Öksüz araçtan indirildi. Öksüz ile birlikte 11 şüpheli karakolda tutulurken, diğer 18 şüpheli emniyete götürüldü. Söz konusu ayırma işleminin hangi kriterlere göre yapıldığı belirlenemezken, Öksüz’ün özellikle karakolda bırakıldığı ihtimali güçlük kazandı. Nitekim üstlerine göstermelik olarak bilgi veren Serter Koçak, şüpheli Başbakanlık Müşaviri Ali İhsan Sarıkoca’yı arayıp mahrem imam Öksüz’ün yakalandığını ve karakolda olduğunu bildirdi. Bunun üzerine Sarıkoca, hiçbir görev ve yetkisi olmamasına rağmen saat 17.30 sıralarında kışla karakoluna giderek Öksüz ile görüştü.
Müşavir yalanları
Sarıkoca, ifadesinde, Kahramankazan Belediye Başkanlığı ile beraber darbeye karşı ne yapılabileceğini ilişkin çalışma gerçekleştirdiklerini, sabaha kadar darbecilerle uğraştığını, şehit yakınlarıyla ilgilendiğini ve çok etkilendiğini kaydederek, yaşadıklarından etkilenmesinden dolayı FETÖ imamıyla görüşmek istediğini ileri sürdü. Öksüz’ün mahrem imam olduğu bilgisini o gün için hiç kimseye bildirmeyen Sarıkoca, FETÖ imamının serbest kalmasının ardından bir Emniyet Genel Müdür Yardımcısı ile görüştüğünü ve konuyla ilgilenmesini istediğini belirtmesi ise dikkat çekti. İfadesinde ayrıca, polis Serter Koçak ile bir kez görüştüğünü söyleyen Sarıkoca’nın yalanını HTS kayıtları ortaya çıkardı. Sarıkoca ile Koçak, 14 Temmuz-21 Temmuz arasında toplam 25 kez telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Sarıkoca’nın ayrıca 17-25 Aralık darbe girişimi sonrası Bank Asya’ya 21 bin 930 TL yatırdığı da belirlendi.
Sivil olduğu gizlendi
Hiçbir polisin gelip teslim almadığı Öksüz ile birlikte 11 şüpheli, daha sonra Kazan İlçe Jandarma Komutanı şüpheli Murat Bozdoğan’ın talimatıyla 17 Temmuz saat 05.00 sıralarında adliyeye götürüldü. Daha sonra getirilenlerle birlikte toplam 100 şüpheli nezarethaneye alındı. Bu sırada diğer şüphelilerin üzerleri aranarak çıkan eşyalar tek tek poşetlerin içine konulurken, Öksüz ve diğer 10 şüphelinin ise üzerleri aranmadı. Jandarma personeli tarafından Sincan Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben yazılan üst yazıda da Öksüz’ün sivil olduğu gizlendi ve rütbeli asker gibi gösterildi. Şüpheliler, Öksüz’ün sivil olduğunu bilmediklerini iddia etti. Oysaki tanık beyanlarına göre, şüpheli Serter Koçak, karakolda sorguladığı Öksüz’ü kastederek, “Bu sizin imamınız, hava kuvvetleri imamı, size emirleri bu getiriyor” şeklinde bağırmıştı. Ayrıca savcılık karşısına çıkmadan önce Öksüz’ün sivil olduğunu öğrenen şüpheli jandarma personeli Zeki Çınkır’ın hiç kimseye bilgi vermemesi de dikkat çekti. Tanık beyanlarına göre şüpheli Serter Koçak da karakoldayken Öksüz’ü kastederek “Bu sizin imamınız, hava kuvvetleri imamı, size emirleri bu getiriyor” şeklinde bağırmıştı.
Tutanaklar örtbas edildi
Bunların yanı sıra Öksüz’e ait karakolun tuvaletinde bulunan GPS cihazı ile iki telefon, paralar ve diğer eşyalara ilişkin tutulan tutanak da savcılığa teslim edilmedi. Kazan Kışla Jandarma Karakol Komutanı şüpheli Osman Gök’ün talimatıyla söz konusu tutanakların yer aldığı mavi şeffaf dosya tekrar karakola götürüldü. Gök, kendisini, “Tutanakları kime teslim edeceğimi bilmediğim için geri gönderdim” diyerek savunmaya çalıştı.
100 şüpheliden sadece öksüz bırakıldı
Savcılık sorgusunun tamamlanmasının ardından şüphelilerin tamamı tutuklanması talebiyle Nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edildi. 100 şüpheliden 99’u tutuklanırken, sadece Öksüz 18 Temmuz sabahı erken saatlerde serbest bırakıldı. Kazan İlçesi İlçe Jandarma Komutanlığında görevli Jandarma Kıdemli Başçavuş Zeki Çınkır, savcının talimatı olmamasına rağmen, 50-60 santimetre civarında olan valiz ve içindeki eşyalar ile 2 telefon ve GPS cihazını, “Bütün malzemelerimi eksiksiz teslim aldım” şeklindeki tutanak karşılığında Öksüz’e teslim etti. Öksüz daha sonra avukatıyla birlikte adliyeden ayrıldı.
Jandarma’dan saatini istedi
Darbe girişiminin en önemli delili olabilecek cep telefonları ile GPS cihazını almayı başaran Öksüz, Esenboğa Havalimanına geldiğinde üzerinde Hava Kuvvetleri Komutanlığı logosu bulunan Quantum marka özel üretim saati aklına geldi. Darbe girişimini kendisinin yönettiğinin açığa çıkacağını düşünen ve bu nedenle en önemli delillerden birisi olan saati ortadan kaldırmak isteyen Öksüz, eşyaları kendisine teslim eden ve numarası aldığı hemşerisi Zeki Çınkır’ı saat 08.01’de arayarak saatiyle kemerini istedi. Çınkır’ın ayırdığı eşyaları Öksüz ya da başka birisi almaya gelmedi. Çünkü o saatlerde Öksüz, İstanbul’a gitmişti.
Er Öksüz’ü anlattı
İddianameye giren bir tanık beyanı, Öksüz’ün başarısız olan darbe girişiminin ardından da kaçma planı yaptığını ortaya koydu. O dönem Akıncı Kışla Jandarma Karakolunda kısa dönem er olarak vatani görevi yapmakta olan Halil İbrahim Hançer, 3 imam gelene kadar resmi ve sivil polislerin karakola gelmediğini ve bu kişilerin başında kendisinin beklediğini ve Adil Öksüz ile konuştuğunu anlattı. Ne iş yaptığını sorması üzerine Öksüz’ün Sakarya Üniversitesinde İlahiyat Fakültesi Temel İslami Bilimler Bölümünde Yardımcı Doçent olduğunu söylediğini dile getiren Hançer, “Ben Adil Öksüz’e burada ne işin var diye sorduğumda, tarla bakmaya geldiğini, kayınbabasının ya da kayınbiraderinin bir arkadaşı ile bulaşacağını söyledi. Bir gece otelde kaldığını söyledi ama hangi otel olduğunu söylemedi. Ben de kendisine ‘üzerimize bombalar yağıyor sen hala tarla derdinde misin?’ diye sorduğumda cevap vermedi. Kiminle buluşacağı konusunu tekrar sorduğumda ‘bilmiyorum’ dedi. Buluşacağı kişinin telefon numarasını sordum, ‘yok’ dedi” ifadelerini kullandı.
En rahatı Öksüz’dü
Polislerin diğer darbecilere göre Öksüz’e sert davranmadığını belirten Hançer, “Benim gördüğüm kadarıyla Adil Öksüz’ün kaçma gibi bir niyeti yoktu, diğerlerinden daha sakindi. Sorulan sorulara rahatça ‘bilmiyorum’ diyordu, doğru düzgün cevap vermiyordu, hep geçiştirmeli cevaplar veriyordu. Tabiri caizse sivil kıyafetli polisler Adil Öksüz’ü konuşturamadılar. Sivil olan 4 polis memuru FETÖ’cülerin imamı olduğunu tespit ettikleri Adil Öksüz’ü, yetki ve sorumluluğun kendilerinde olduğunu söylemelerine rağmen Ankara Emniyet Müdürlüğüne götürmemeleri düşündürücüdür. Bu kişiyi götürmemeleri Adil Öksüz’ü koruma amaçlı mı bilemem” diye konuştu.
Darbeye kur’an ile gitmiş
İddianamede tanık sıfatıyla ifadesi yer alan Abiddin Sarıoğlu da sivil polis Serter Koçak’ın Öksüz’e, kimliğini öğrendikten sonra diğerlerine göre daha yumuşak davrandığını söyledi. Öksüz’ün valizini kendisinin aradığını kaydeden Sarıoğlu, “İçerisinde takke vardı, Kur’an-ı Kerim vardı, elbiseleri vardı, başkaca herhangi bir şey yoktu” dedi.