Rize’den Kasımpaşa’ya, Kasımpaşa’dan Külliye’ye

HÜSEYİN BESLİ

En kestirmeden böyle anlatmış Karadeniz insanının hâleti ruhiyesini, ünlü kemençe üstadı Koça Dayı. Bu insanların, kavgaya yatkın olması, kin tutmaması, çabucak öfkelenip, çabucak yatışması, ataklığı, kıvrak zekâsı ve çalışkanlığı, bundan daha güzel nasıl anlatılır?

Recep Tayyip Erdoğan, Rizeli. Bu özelliklerin tümüne sahip bir “Garadeniz Uşağu.”

Babası Ahmet Erdoğan, Koça Dayı’nın “Arkamuzda sıra dağlar, hemen önümuzda Garadeniz” diye tarif ettiği bu coğrafyada fazla uzun kalmamış. 1918’lerde daha on beş yaşındayken Rize’den ayrılıp Zonguldak’taki akrabalarının yanına yerleşmiş. Burada çalışarak geçirdiği dört yılın ardından da İstanbul’a göçmüş.

On dört yaşındayken babası vefat edince, erken yaşta hayata atılmak zorunda kalmış. Rize’den ayrılmadan önce aile büyükleri, “gurbete çıkacaksın, ne olur ne olmaz” diyerek, baş göz etmişler Ahmet Erdoğan’ı.

34 yıl süren bu evlilikten sonra 1953’de Tenzile Hanım’la izdivaç yapar. Önceki zevcesinden iki sonrakinden de Tayyip Erdoğan (26 Şubat 1954), Mustafa (1956) ve Vesile (1964) olmak üzere üç çocuğu daha dünyaya gelir.

Ahmet Erdoğan, 1925 yılında Deniz İşletmeleri’nde kaptan olarak işe başlamış, emekliye ayrıldığı 1968 yılına kadar da kırk üç yıl boyunca orada çalışmıştır.

Namazında niyazında, mütedeyyin bir denizciydi. 1958 yılında hacca giderken bile deniz tutkusundan vazgeçmemiş, hac yolculuğunu gemiyle yapmıştı. Dindar olduğu kadar da vefalıydı; çocuk yaşta ayrıldığı ‘memleket’ini hiçbir zaman unutmamıştı.

Mustafa Erdoğan, “Rize’den kim gelirse, bizim evde yatıya kalırdı” diye hatırlıyor o günleri. “1930’lu 40’lı yıllarda iş bulma umuduyla Rize’den kalkıp İstanbul’a gelenleri, iyi kötü bir iş bulana kadar mavnalarda yatırırlarmış. Babam, annemle evlendikten sonra nispeten daha müsait bir eve geçtikleri için, Rize’den gelen hemşehrilerini kendi evinde misafir etmeye başlamış. Son dönemleri ben de çok iyi hatırlıyorum; iş arayanlar, adli bir vakası olanlar, hastaneye gelenler hep bizde kalır, hülasa her akşam mutlaka yatılı bir misafirimiz olurdu.”

 

YENİ SAYIMIZDA!

Benzer konular