“Denizlere hükmeden ticarete hükmeder. Dünyanın ticaretine hükmedense dünyanın zenginlerine, yani sonuçta bizzat dünyaya hükmeder.”
Sir Walter Raleigh
Uluslararası güç odaklarınca hedef haline getirilen bir ülke. Yabancıların doğrudan ülke yönetimine müdahil olduğu bir yönetim krizi. İç dinamiklerin bitmek bilmeyen iktidar kavgaları. Süregelen savaşlar, yitirilen topraklar. Mezhep çekişmeleriyle iyice gerilip kutuplaşan, birbirine diş bileyen gruplardan oluşan bir toplum. Yetersiz gelir kaynakları, ağır vergiler, sefalet içinde yaşayan milyonlar….
Bu tablonun akla getirdiği ülke hangisidir diye sorulsa eminim birçoğumuzun zihni Ortadoğu coğrafyasında bir yeri, Irak, Suriye veya Yemen’i mimlerdi doğal olarak. Değilse, bu defa Afrika dolaylarında bir toprak parçasına yönelirdi zihinler. O da olmadı, Güney Asya veya Latin Amerika civarında bir mıntıka. İtiraf edelim, kimsenin aklına Avrupa coğrafyası gelmezdi.
Şifrelerde hep o var
Oysa bu tablo, bir zamanların Avrupa coğrafyasına ait. Daha doğrusu, bir zamanların İngiltere’sine… Nereden nereye, öyle değil mi?
Çökmekte olan bir ülkeden “Pax Britannica”ya yükselişin şifrelerini biraz kurcalamak gerekiyor. Ve neresinden el atarsanız atın, karşınıza Elizabeth I çıkıyor. Zamanında çok büyük gürültüler koparan, Avrupa’nın siyasi ve dini seyrini değiştiren, kimilerine göre gayr-i kanuni ve gayr-i ahlaki bir izdivacın, yine kimilerince gayr-i meşru çocuğuydu Elizabeth. Babasının “Bessie”si, İngiliz halkının “Gloria”sı. Flörtleri ve çapkınlıkları üzerine literatür inşa edilmiş olsa da efsanelerin “Bakire”si…
İktidara giden yol
Hikaye, 1558 yılında başlar. Ülkenin başında kraliçe olarak Elizabeth’in ablası Mary I bulunmaktadır. Ancak İngiltere tacının bir ortağı daha vardır. Mary’nin kocası olarak İngiltere Kralı ünvanı taşıyan Philip II, aynı zamanda “üzerinde güneş batmayan” İspanya İmparatoru’dur. Ülke, İspanya İmparatorluğu’nun uydusu olma yolunda ilerlemektedir. Mutaassıp derecede Katolik olan “Kanlı Mary” ve kocası Philip, İngiliz Protestanlarına nefes aldırmamakta, mezhep gerilimi iç savaşa doğru yol almaktadır. Ziraate bağlı ekonomi, iklim koşulları nedeniyle perişandır. Halk, sefaletin en koyusunda, açlığın pençesindedir. Derken ölümcül darbe gelir. Kıtadaki son kale, Calais, Fransızlarca kuşatılır ve iki yüz yıllık İngiliz hakimiyeti biter. Artık “Milli Gurur” da ayaklar altındadır. Zaten ağır bir hastalığın, muhtemelen kanserin pençesindeki Mary, üzüntüsünden “Öldüğümde kalbimi açarsanız orada Calais ve Philip’i bulacaksınız” diyecektir. Ve bu kederle birlikte kırk iki yaşında ölüp gidecektir.
Mary’nin genç yaşta ölümü, uzun yıllar boyunca taht adayı bile sayılmayan Elizabeth için kendini gösterme fırsatıdır. Önce akıllı bir hamleyle Philip’in evlenme teklifini uzun bir oyalama devresinden sonra reddeder. Planları için zaman kazanmaktadır.
Yeni İngiltere’nin mimarı
İlk önemli icraatı, “Önce Birlik” prensibiyle babasının kurduğu Anglikan Kilisesi’ni ihya etmek olur. Yeni bir düzenlemeyle onu Katolik dünyadan yani dış müdahaleden tamamen izole eder. Böylece kilisenin gerçek kurucusu ve “Supreme Governer” yani bir nevi “Papa”sı olur. Milli Kilise’yi yapılandıran ferman, bir yandan ona karşı gelmeyi “ihanet” olarak görürken, diğer yandan hem Protestan hem Katolik unsurları içine katarak yeni bir “İngiliz Kimliği” inşa eder.
İkinci önemli icraatı ise ilerde İngiltere’yi sömürge liderliğine taşıyacak deniz gücüne dayalı bir “şirketleşme hamlesi” başlatmasıdır. Hindistan’ı kolonileştirecek East India Company ve Osmanlı’nın hüküm sürdüğü topraklara ayar verecek Levant Trade Company, bu şirketlerin en önemlileridir. Elizabeth’in gemileri, daha onun zamanında dünyayı turlayacak, Amerika kıtasına koloni kurma teşebbüslerinde bulunacak, Osmanlı’dan kapitülasyon koparıp Akdeniz’in sıcak sularına girecek, Ümit Burnu’nu geçip sömürgeler bulma iştihasıyla Hint Okyanusu’na açılacaktır.
Korsan Kraliçe ve “Deniz İtleri”
Susan Ronald’ın kitabı, ‘The Pirate Queen. Queen Elizabeth I, Her Pirate Adventurers, and the Dawn of the Empire / Korsan Kraliçe. Kraliçe Elizabeth I, Korsan Maceracıları ve İmparatorluğun Şafağı” tam da bu periyodun bizim tarafta pek fazla bilinmeyen tarihçesine ışık tutuyor. Ronald’ı izledikçe Elizabeth portresi ve inşa ettiği İngiliz kimliği daha da belirgin hale geliyor. Zamanın büyük amirallerinden Santa Cruz Markisi’nin Elizabeth için “Korsan Kraliçe” dediğini öğreniyoruz. Ardından da bu yaftalamanın arkasında yatan bütün hikayeyi. Daha doğrusu asıl hikayeyi…
Elizabeth’in “Sea Dogs/Deniz İtleri” olarak anılan korsanlarının, en başta, sonradan asalet ünvanı verilecek sıradan bir Protestan çiftçinin oğlu Francis Drake’in maceralarından oluşuyor asıl hikaye. Amerika kıtasını yağmalayan İspanyollar, İspanyolları yağmalayan Drake var karşımızda. Ve olan bitene hayat felsefesi “Video et Taceo / Görüyorum ve Sessiz Kalıyorum.” yaklaşımı içerisinde arka planda destek verip uzaktan izlemeyi yeğleyen bir Elizabeth profili.
Armada zaferi, bir dönüm noktası
İspanyollar her ne kadar olayın farkında olsalar bile, kendi hesaplarına çalışıyor görünen bu korsanlar için Elizabeth’in kapısını çalmanın bir fayda sağlamayacağını pekala biliyorlar. Elizabeth’in bu ustaca manevrasına ancak 1588 yılında bir İngiltere işgali denemesiyle cevap verebiliyorlar. Elizabeth’i hesapta bile yokken tahta çıkaran muhteşem talihi, burada da kendini gösteriyor. İspanyol Armadası büyük bir hezimetle evine dönerken asıl darbeyi düşmandan değil Atlantik sularının insafsız fırtınalarından alıyor. Nitekim Philip II’nin şu serzenişi tarihin kayıtlarına geçiyor:
“Ben Armada’yı insanlarla savaşsın diye gönderdim. Allah’ın rüzgarları ve dalgalarıyla savaşsın diye değil.”
Armada Zaferi, tam anlamıyla İspanya ve Katolik liderliğin çöküşü olurken İngiltere ve Protestan dünyanın yükselişi olarak büyük bir propagandanın sembolü haline geliyor.
Korsanlıkla dolan hazine
Korsan Kraliçe’nin bu işten kazancına gelince, “Deniz İtlerinin Şahı” Francis Drake’in dünyayı turlayıp yaptığı vurgundan hazineye aktardığı miktarın, o yılın (1580) devlet gelirlerini fazlasıyla aştığını yazıyor kaynaklar. Fikir vermek açısından bugünün rakamlarına bir göz atmakta fayda var. İngiltere’nin bu yılki devlet gelirleri beklentisi 672 milyar Pound, yani yaklaşık 870 milyar Euro. Türkiye’ninki ise 183 milyar Euro.
Kitap hakkında ne dediler?
“Susan Ronald, yağma, şöhret ve yeni topraklar peşinde denizleri arşınlarken yılmak nedir bilmeyen korsanlar ve renkli kişiliklerle dolu Elizabeth Dünyası’na doğru yapılan yolculukta bize ustaca kılavuzluk yapıyor.”
The Times edebiyat eki
“Bayan Ronald, yiğitliklerle dolu bir şölene çağırıyor bizi. Devrin müşkil yönlerini ele alış tarzı çarpıcı. Hatta nefes kesici…”
New York Sun
Susan Ronald Kimdir?
Elizabeth I üzerine iki çalışması bulunan yazar, aynı zamanda tarih belgeselleri üzerine yoğunlaşan bir yapımcı. Los Angeles, ABD doğumlu ama uzun zamandır İngiltere’de yaşamayı tercih ediyor. En son “Sheakspeare’s Daughter” adıyla bir roman yazan Ronald’ın toplamda yayınlanmış altı adet kitabı bulunuyor.