90’lı yıllardan beri hayatımızdaydı fakat özellikle son 5-10 yıldır çok sık şekilde karşımıza çıkan, giderek kök salan bir şey haline geldi İslamofobi. Kelime anlamının “İslam korkusu” olması, asıl problemin terör, savaş ve insanlık suçlarından ziyade İslam olduğunun da en net kanıtı. Müslümanlara, İslam dinine ve Müslümanların kutsallarına yönelik her geçen gün artan ön yargı ve ayrımcılık İslamofobiyi besliyor. Özellikle Avrupa’da ve Amerika’da günden güne yayılan ırkçılık düşüncesi ve bunun getirisi olan ırkçı saldırılar, Müslüman insanlara karşı duyulan nefrete, düşmanlığa ve büyük bir kine dayanıyor.
Batı’nın eski hastalığı yeniden nüksediyor
Batı’nın, Müslümanlar söz konusu olduğunda üç maymunu oynaması ama bunun yanında Müslümanlarla bir arada yaşadığı gerçeği, Batı dünyasında ırkçı ideolojiyi benimsemiş insanların büyük bir kısmı için rahatsız edici. Bu rahatsızlığın ve huzursuzluğun İslam’la ve Müslümanlıkla hiçbir ilgisi olmayan terör örgütlerinin gerçekleştirdiği eylemlerle aynı kefeye konulması İslam düşmanlarının ekmeğine yağ sürüyor. Öyle ki İslamofobi Batı’da bir endüstri haline geldi. Sistematik bir şekilde yapılan kara propagandayla ırkçılığın yaygınlaştırıldığı görmezden gelinemeyecek bir gerçek artık.
Mümkün ödüllerin en onursuzu
Dünyanın çeşitli ülkelerindeki savaş mağduru, açlığa, kimyasal silahlara, hava saldırılarına rağmen Türkiye haricinde neredeyse hiçbir ülkeden yardım alamadan hayatta kalma mücadelesi veren Müslümanları konuştuğumuz bu dönemde, Londra merkezli İslami İnsan Hakları Komisyonu, İngiltere’de ve dünyada İslam karşıtı açıklamaları ve eylemleriyle öne çıkanlardan bir liste hazırladı ve bu listedeki bazı isimleri ödüllendirdi.
“İslamofobi ödülleri”nin bu yılki sahiplerinden biri, “Uluslararası İslam karşıtları” kategorisinde yer alan Myanmar lideri Aung San Su Çi. Arakanlı Müslümanlara yönelik başlatılan katliama karşı muazzam bir sessizliğe büründüğü için “ödüllendirildi” Su Çi. Bu hayli ironik ödülü kazanmaya layık görülen bir diğer isim, bu yıl İngiltere’nin en sert İslam karşıtı kişisi olarak ünlenen aşırı sağcı aktivist Tommy Robinson. İslami İnsan Hakları Komisyonu’nun, medya dalında ödüle layık gördüğü kuruluş ise Fox News oldu.
* * *
Faşizmin vitrininde Nobel var
Myanmar’da Müslümanlara yönelik ırkçı nefretin yeniden ortaya çıkmasıyla köylere baskınlar yapıldı, on binlerce Müslüman Bangladeş sınırına kaçtı. Myanmar’ın Nobel Barış Ödüllü lideri Aung San Su Çi ise katliam ve sürgünler karşısında derin bir sessizliğe gömüldü. İki yıl önceki seçimlerde 54 yıllık askeri diktayı devirerek devlet başkanı olan Nobel ödüllü siyasetçi, Arakan’daki zulme ve katliamlara dur diyecek isim olarak görülüyordu fakat Müslümanları katleden ordunun eylemlerine göz yumarak aslında Müslüman düşmanı bir zalim olduğunu da göstermiş oldu. Su Çi, zulme uğrayan Arakanlı Müslümanlar meselesini çözmek için zamana ihtiyacı olduğunu söylemişti. Su Çi’nin başa geçmesinden bu yana katil Myanmar ordusuna herhangi bir yaptırım uygulanmadı ve Arakanlı Müslümanların insani haklarına kavuşturulmasına yönelik tek bir adım bile atılmadı.
* * *
İngiliz tipi Nazizm
Tommy Robinson, Avrupa’da yükselen ırkçılığın İngiltere’deki en büyük sorumlularından olan İngiliz Savunma Birliği (EDL)’nin kurucusu. Irkçı söylemlerini her fırsatta dile getirmekten çekinmeyen Robinson, Columbia Üniversitesi’nde düzenlenen bir etkinliğe telekonferansla katılıp, Müslümanların Avrupa toplumları için tehlike arz ettiğini söyledi. Irkçı politikacı, “İngiltere’de terör tehlikesi listesinde 50 Nazi’nin ismi yer alıyor. Buna karşılık 23 bin Müslüman da bu listede. Bu iki konuyu karşılaştırmak bile gerçekten gülünç, karşılaştırılamayacak iki mesele. Bu gerçekten ciddi bir tehlike ve bu tehlikeye karşı önlemler alınmalı.” açıklamasını yapmıştı. Konuşmasının devamında tüm Müslümanları terörist ilan eden Robinson, Westminster Köprüsünde gerçekleşen terör eylemi için şu ifadeleri kullanmıştı:
“O köprüden gelen geçen herkesi tanırdık. Bizden, içimizden insanlardı. Ancak şimdi o saldırı nedeniyle bölgeden geçmeye insanlar korkuyor. Buna kimsenin hakkı yok. Bizi bu duruma getiren insanların toplumumuzda yeri yok, burada olmamalılar.”
Robinson’un Twitter’da, “Şeriatın pedofiliyi meşrulaştırdığını” ve “İslam’ın küresel bir savaşı / Hristiyanlar üzerine bir soykırımı körüklediğini” belirten açıklamaları da mevcut.
* * *
Fox News’de vicdana yer yok
Rupert Murdoch’ın sahibi olduğu ABD merkezli yayın kuruluşu Fox News’de Fransa olayları yorumlanırken, bir terör uzmanı Steven Emerson, İngiltere’nin en tanınan şehirlerinden olan Birmingham’ı “Müslüman olmayanların giremediği bir şehir” olarak tanımlamış, konuşmasının devamında da Londra’da bazı yerlerde “Müslüman din polisinin dinin kurallarına uygun giyinmeyen herkesi dövdüğünü” söylemişti.
ABD’li medya patronu Rupert Murdoch’ın Peygamber Efendimiz (sav)’e hakaret eden Charlie Hebdo dergisine yapılan saldırıyı bahane edip Müslümanlara çirkin sözler sarf etmesinin ardından, Fox News internet sitesi de Müslümanları “terör kaynağı” olarak nitelemişti. Fox News’in internet sitesinde yayınlanan haberde, Fransa’daki Müslüman mahalleleri “teröristler için insan kaynağı” olarak nitelendirilmişti. Bu mahallelerde Fransız medeni kanununun işlemediği, İslam hukukunun hüküm sürdüğü de iddia edildi. Sakinleri Müslüman olan bu bölgelerin “çeteler tarafından yönetildiği” söylenen haberde, “Polisler yanlarına kuvvetli destek almadan bu mahallelere giremiyor” ifadelerine yer verilmişti.
* * *
‘Ödülü’ kıl payı kaçıranlar
En İslam karşıtı figür kategorisinde TV sunucusu ve köşe yazarı Katie Hopkins, aşırı sağcı Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi’nin (UKIP) eski lideri Nigel Farage, “Britanya İçin” adlı aşırı sağcı partinin kurucusu Anne Marie Waters ile İngiltere Dışişleri Bakanı Boris Johnson da bulunuyordu.
Katie Hopkins, 10 Kasım 2014’te Filistinlileri aşağılayan ve bombalanmalarını teşvik eden şöyle bir tweet atmıştı: “Filistinliler, İsraillileri bıçaklamakla meşgul. Pis kemirgenler İsrail’in altını oyuyorlar. Bombalama kampanyasını başlatma zamanı.” İslam düşmanı olduğunu dile getirmekten çekinmeyen Hopkins, 22 kişinin hayatını kaybettiği Manchester Arena saldırısı sonrasında Twitter hesabından yaptığı açıklamada Müslümanların fırınlarda yakılmasını istediğini söylemişti.
Aşırı sağcı Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi’nin (UKIP) eski lideri Nigel Farage, göçmen karşıtı açıklamalarıyla biliniyor. Nigel Farage, yaptığı bir açıklamada, “İngiltere’deki partilerin birçoğunun Türkiye’nin AB üyeliğini desteklemesi çılgınlık’, Türkiye’nin AB’de olması demek birçoğu yoksul olan 80 milyon insana kapıları açmak demek. Bu da tam anlamıyla deliliktir” ifadelerini kullanmıştı.
İngiliz hükümeti Boris Johnson’a el koysun!
“Britanya İçin” adlı aşırı sağcı partinin kurucusu Anne Marie Waters da İslam’ı hedef alan nefret söylemleri ile tanınıyor. Waters, İslam dinini “şer” olarak nitelendirmişti. İngiltere Dışişleri Bakanı Boris Johnson da “Müslüman ailelerin radikal çocuklarına devlet el koysun” şeklindeki skandal açıklamasıyla gündeme gelmişti.
“Uluslararası İslam karşıtları” kategorisinde de ABD Başkanı Donald Trump, Fransa’nın aşırı sağcı Ulusal Cephe Partisi’nin lideri Marie Le Pen ve Hollanda’da aşırı sağcı Özgürlükler Partisinin (PVV) lideri Geert Wilders yer aldı.
Donald Trump, ABD başkanlık seçimlerinde Müslümanlara yönelik söylemleriyle biliniyor. Trump, Müslümanların ABD’ye sokulmaması gerektiğini söylemiş, ABD’deki camileri de kapatacağını dile getirmişti. Ülkedeki Suriyeli göçmenleri ülkelerine geri göndereceğini söyleyen Donald Trump, Meksika sınırına duvar örerek oradan da göçmenlerin gelmesini engelleyeceğini açıklamıştı.
Fransa’nın aşırı sağcı Ulusal Cephe Partisi’nin lideri Marie Le Pen, 2010 yılında özellikle Müslümanlara karşı sert bir çizgi benimsemiş, Müslümanların Cuma namazlarını cami dışında kılmasını “Alman işgaline” benzetmişti.
Müslümansa ‘terörist’, değilse ‘zanlı’
Hollanda’da aşırı sağcı Özgürlükler Partisinin lideri Geert Wilders da yıllardan beri ırkçı açıklamalarıyla tanınıyor. Wilders, ülkesine artık bir tane bile Türk’ün gelmesini istemediğini söyleyip, “Türklere kapıları kapatalım” demiş, diğer yandan Hollandalı Türklerin darbe karşıtı gösterilerini “aptalca bir davranış” diye değerlendirmişti. Göçmenlerle ilgili de skandal söylemlerde bulunan Wilders, suç işleyen göçmenlerin “pasaportuna el konularak vatandaşlıktan atılması” gerektiğini savunmuştu.
Medya kategorisinde ise İngiliz Daily Mail ve The Sun gazeteleri ödülü kıl payı kaçıran kuruluşlardı. Daily Mail, Londra’da bir teröristin camiden çıkan insanları ezmesinin üzerine olayı servis ederken “terörist” ifadesini kullanmaktan çekinmişti. Daha önceki terör saldırılarında Müslümanları suçlayacak şekilde “Müslüman terörist” ya da “Radikal İslamcı terörist” gibi ifadeler kullanan gazete, bu kez olayı “Beyaz kamyonetli şüpheli” şeklinde manşete taşımıştı.
İngiltere’nin en çok okunan gazetelerinden biri olan The Sun gazetesi ise Paris’te meydana gelen terör saldırılarının ardından, 23 Kasım tarihli nüshasında bir ankete dayanarak yayımladığı haberde “İngiltere’de her 5 Müslümandan birinin DEAŞ’a katılmak için ülkeyi terk edenlere sempati beslediğini” iddia etmiş, ancak gazetenin ankete dayandırdığı haberin anket sorularıyla örtüşmediği ortaya çıkmıştı.