UCM Esed’in savaş suçlarına göz yumuyor: Kaddafi’yi soruştur Esed’i savuştur

Suriye’de, Esad yönetimi ve Rus güçleri tarafından muhaliflere karşı aylardır devam eden saldırılarda kadın, çocuk, yaşlı ayrımı yapılmaksızın on binlerce insan öldürüldü. Esed’in zulmünden kaçan milyonlarca insan yaşadığı yeri terk etmek zorunda kaldı. Rusya’nın bölgede başlattığı operasyonlarda başta Bayır-Bucak Türkmenleri olmak üzere çok sayıda sivil insan hedef haline geldi. Rusya, ne kadar silahlı unsurlara yönelik operasyonlar olduğunu söylese de oradaki hedefin aslında siviller olduğu su götürmez bir gerçek.

Bir tarafta bu acı tablo yaşanırken diğer tarafta uluslararası sorumluluk taşıyan kurumlar bu drama sessiz kaldı. BM Teşkilatı’nın yıllardır Suriye’deki katliamlar karşısındaki tavrı, uyarı ve temenniden öteye geçmedi. Dünyanın birçok bölgesinde yaşanan sorunları yargılama kararı alan Uluslararası Ceza Mahkemesi de (UCM) bugüne kadar Esed için bir soruşturma dosyası açmadı.

UCM ne işe yarar?

1 Temmuz 2002 yılında kurulan ve 11 Mart 2003 tarihinde çalışmaya başlayan Uluslararası Ceza Mahkemesi, soykırım suçları ve saldırılarına bakan bir mahkeme olarak biliniyor. Mahkeme binası, “Ev Sahipliği Antlaşması” yaptığı Hollanda’nın Lahey kentinde bulunuyor. İnsanlığa karşı işlenen en ağır suçların faillerinin cezasız bırakılmaması yönünde büyük bir adımı temsil eden ve 123 ülkenin yargı yetkisi tanıdığı mahkeme, UCM Statüsü’nün yürürlüğe giriş tarihi olan 1 Temmuz 2002’den sonraki savaş suçlarını yargılayabiliyor. UCM’nin o tarihten önceki savaş suçlarını yargılayabilmesi için mahkemeye taraf olan herhangi bir devletin başvuruda bulunması gerekiyor.

Mahkemenin en önemli özelliği, devleti değil kişileri yargılama hakkına sahip olması. Bu durumun temel nedeni, mahkemenin “devletin tüzel kişiliğinin yargılanamaz, yargılansa bile bir ceza ile karşılaşamaz” ilkesinden geliyor. Bu durumda mahkemenin yargılama yetkisine giren suçların işlendiği iddia edilirse, suçları işleyen gerçek kişilere dava açılabiliyor. Bu gerçek kişiler, bizzat suçu işleyenden suç işlenmesi emri verene, en alt düzeyde suça iştirak edenden en üst düzey devlet görevlilerine, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar, Genelkurmay Başkanına kadar uzanabiliyor. Devletler kendi vatandaşlarına özellikle bu kişiler yüksek mevkideyse soruşturma açmak konusunda harekete geçmeyebilir ya da iç çatışma sonucu adalet sisteminin çöktüğü yerlerde bu tür suçlarla ilgilenebilecek yetkili bir mahkeme bulunmayabilir. Bu gibi durumlarda UCM tamamlayıcılık ilkesine dayanarak devreye giriyor.

Tüm soruşturmalar Afrika’da

Mahkeme kurulduğu tarihten itibaren bu zamana kadar 9 ülkeye ilişkin soruşturma başlattı. Bunlar Uganda, Kongo Cumhuriyeti, Orta Afrika Cumhuriyeti, Sudan, Kenya, Libya, Fildişi Sahili, Mali ve Güney Afrika Cumhuriyeti. Soruşturmaların hep Afrika ülkeleri için açılmış olması dikkat çekiyor. 03 Mart 2011 tarihinde Libya ile ilgili olarak açılan ve Kaddafi’yi savaş suçlusu olarak yargılayan soruşturmanın başvurusu Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından yapılmış. 31 Mart 2010 tarihinde açılan Kenya soruşturmasını ise UCM Savcısı, Kenya Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Uhuru Kenyatta’nın da bulunduğu üç hükümet üyesi ve hükümet karşıtı Turuncu Demokratik Hareketi üyesi üç kişinin bulunduğu altı kişi hakkında ve kendi iniyasitifi ile başlatmış.

Uzmanlar soruşturmaların hep Afrika ülkeleri ile olmasının nedeninin uluslararası karar alma süreçlerinde etkili batı ülkelerinin kolaylıkla bu süreçleri işletebilmesi olarak açıklıyor. Bu ülkeler açısından “güçsüz” Afrika konusunda karar almak çok daha kolay görünüyor. Görünen o ki batı ülkeleri ya da UCM için Afrika daha çekici görünüyor.

Lahey’e taşınmayan mesele: Esed

Suriye,  Lahey’de bulunan UCM’ye taraf olmamasına rağmen, insanlığa karşı işlenen suçlar nedeniyle Esed aleyhinde dava açılabiliyor. UCM Statüsü ile mahkemede dava açılabilmesi için 3 başvuru yolu görünüyor. Birinci yol UCM sözleşmesine taraf olan bir devletin talepte bulunması.

Türkiye UCM’ye üye olmadığı için bu başvuruyu yapamıyor. İkinci yol, BM Güvenlik Konseyi’nin başvuru kararı alması ve son olarak da UCM Savcılığı’nın bizzat kendisinin soruşturma için başvuruda bulunması.

UCM Statüsü’ne taraf olan 123 devlet, Suriye’de aç bırakılarak öldürülen, işkence edilen, tepesine varil bombaları yağdırılan ve hatta kimyasal silah kullanılan siviller için duyarsız kalıyor. BM Güvenlik Konseyi ise Esed’in yoldaşı Rusya ve Çin’in veto hakkı nedeniyle bir şey yapmak istese bile yapamıyor. BMGK’nın bu beş daimi üyesi dışındaki mevcut diğer geçici üye devletler (Angola, Çad, Şili, Ürdün, Litvanya, Malezya, Yeni Zelanda, Nijerya, İspanya ve Venezuela) konuyu Güvenlik Konseyi’ne getirebilme gücüne sahip olsa da onlardan da bir girişim söz konusu değil.
UCM Savcılığı olaylarla ilgili olarak doğrudan harekete geçme hakkına sahip olsa da bu acı tabloyu görmezden gelmeye devam ediyor. Bu durum Esed’in yargılanması için üçüncü ve son seçeneğin de uygulamaya konulması ihtimalini ortadan kaldırıyor.

UCM Savcılarının Esed’i yargılayabilmesi için bölgede yeterli delil toplayıp konuyu mahkemeye taşıması yeterli. Suriye’de rejim tarafından işlenen savaş suçlarını belgeleyen fotoğrafların yayınlanmasına rağmen UCM Savcılığı’nın sessizliğe bürünmesi çifte standardı göz önüne seriyor. Zira savcılık delillerin yeterli olması durumunda bile konuya ilişkin UCM’nin yetkili dairesine müracaatta bulunarak karar alınmasını sağlayabilir. Bu kararla konuyla ilgili fezleke hazırlama yetkisine sahip olabilen savcılık, böylece fezleke doğrultusunda Esed hakkında soruşturma açarak yargılamanın önünü açabilir. Fakat şimdiye kadar savcığılın böyle bir girişimi olmadı.

 

Benzer konular