Geçtiğimiz haftanın gündem maddelerinden biri de Anadolu Partisi’nin kapatılmasıydı. Partinin genel başkanı olan Emine Ülker Tarhan, “Tabela partisi olarak devam etmenin anlamı yoktu” diyerek aslında içinde oldukları durumu da özetlemiş oldu. Oysa bu yola çıktıklarında bir hayli umutlulardı. Gezi Parkı olaylarını destekleyenleri bir araya getireceğini düşünen Tarhan, siyaset sahnesinde CHP’nin yerini almayı umut ediyordu. Kuşkusuz Anadolu Partisi yalnız değil. Siyaset tarihimiz büyük ümitler ve kampanyalarla kurulup, hezimetle kapatılan partilerle dolu. “Tabela partisi” olmaktan kurtulamayan bu girişimleri bir kez daha hatırlayalım.
Konjonktür gereği hezimet
Gezi Parkı olaylarının tesiriyle kurulan Anadolu Partisi’nin genel başkanı Emine Ülker Tarhan’ın siyaset hayatında oldukça yeni olduğu söylenebilir. Tarhan, 2011 seçimlerinde siyasete girmeden önce YARSAV başkanıydı. Gezi Parkı olayları ise Tarhan’ın popüleritesini bir anda yükseltti. Parklarda ‘çiçek çocuklar’la kâh sohbet etti, kâh çimenlere çömelip poz verdi. Eylemler bitti, Tarhan Ankara’ya geri döndü. Ancak Taksim’deki popülaritesi parti içi anlaşmazlıkları beraberinde getirdi. Bu durum Anadolu Partisi fikrini ortaya çıktı. Tarhan’ın amacı, Gezi Parkı eylemleri sırasında ortaya çıkan anlayıştan beslenmekti. Kasım 2014’de partisinin kuruluş dilekçesini İçişleri Bakanlığı’na verdi. Twitter, Facebook, ekşi sözlük gibi platformlarda bolca konu edildi. Bir anlamda ‘trend topic’ olması sağlandı. Ancak bu çaba yetersizdi, çünkü ilgi HDP’ye kaydı. Parti, 7 Haziran’da da 1 Kasım’da hüsrana uğradı. Tarhan’a kalırsa bunun nedeni, ‘konjonktür ve seçimin HDP’nin seçimine dönüştürülmesi’ idi. Partisinin tabela partisine dönüşmesini istemeyen Tarhan, geçtiğimiz hafta partinin resmen kapatıldığı açıklamasını yaptı.
O yüzde 45 istedi, halk yüzde 0.48 verdi
Başarısız siyasi girişimlerden biri de 90’lı yıllarda liberalleri etrafında toplayan iş adamı Cem Boyner’e ait. Boyner, 1994’de Yeni Demokrasi Hareketi’ne liderlik yapmaya başlamıştı. Amacı netti, yeni bir Demokrat Parti hareketi başlatmak… Yani en az yüzde 45 oy almak. Yanında Güler Sabancı’dan Zülfü Livaneli’ye, Asaf Savaş Akat’tan Cengiz Çandar’a, Can Paker, Etyen Mahçupyan, Kemal Anadol, Mehmet Altan, Kemal Derviş, Kenan Yılmaz’a ulaşan ilgi çekici isimler vardı. Tahmin edebileceğiniz üzere hareket medyadan oldukça büyük bir ilgi gördü. ‘Genç’, ‘yakışıklı’ , ‘zengin’ iş adamı manşetlerden inmedi. Ancak medya ilgisi yeterli gelmedi. Hareket katıldığı ilk seçimde hezimete uğradı. 1995 genel seçimlerinin sonuçlarına göre Boyner başkanlığındaki parti sadece yüzde 0,48’lik oy alabildi. İlginç olan Boyner’in bu sonucu medyaya yüklemesiydi. Ona göre seçime birkaç gün kala medya aniden kendilerini ‘boşlamış’tı. Başarısızlık bu kadar açık olunca Boyner Nisan 1996’da standart açıklamayı yaptı ve istifa etti: “YDH misyonunu tamamlamıştır.”
Köfte ekmekle barajı zorladı
Türkiye’deki en şenlikli siyasi partilerden birinin de Genç Parti olduğunu kimse inkâr edemez. İlginç vaatleri, köfte ekmek dağıtılan mitingleriyle hayatımıza giren Genç Parti yine bir iş adamının Cem Uzan’ı iktidara taşımaya çalışmasıydı. Hatta Uzan’ın Boyner’e öykündüğünü iddia edenler de oldu. Genç Parti, 10 Temmuz 2002’de Uzan ve arkadaşları tarafından kuruldu. “Türkiye yerinden oynayacak” sloganıyla kuruluşunu açıklayan parti, seçim dönemi boyunca “mazot 1 YTL olacak”, “ÖSS kalkacak”, “dokunulmazlıklar kalkacak” gibi o dönem için hayli uçuk görünen vaatleriyle konuşuldu. Uzan sadece 66 gün boyunca propaganda yapmasına rağmen, beklenmedik bir şekilde 3 Kasım 2002 seçimlerinde yüzde 7,25 oy aldı. Neredeyse barajı geçebilecek kadar oy alan Uzan’a, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği için dava açıldı. Uzan beraat etti ama öfke kontrolü için kitap okuma cezası verildi. 22 Temmuz 2007 seçimlerinde ise yüzde 3,03 alarak yine meclise giremedi. Cem Uzan bu dönemde hakkında devam eden davalar nedeniyle Fransa’dan “siyasi sığınma hakkı” aldı. Halen Paris’te ikamet eden Uzan, propagandaya Twitter üzerinde devam ediyor.
Sürüden ayrılan kuzu: Abdüllatif Şener
Kurulduğu andan itibaren hezimete mahkûm siyasi hareketlerden biri de Türkiye Partisi vakasıydı. Partiyi kurarak başkanlığına geçen isim ise farklı dönemlerde Refah Partisi’nden ve AK Parti’den milletvekili seçilerek TBMM’ye giren Abdüllatif Şener’di. Aslında Şener, Milli Görüş camiası içinde uzun yıllardır tanınan simalardan. 2001 yılında AK Parti’nin kurucu isimleri arasında yer aldı. Ancak zaman içinde parti içindeki aykırı ses olmaya başladı. Şener laiklik, başörtüsü ve Köşk seçimi gibi hassas konularda farklı düşündüğünü açık açık söylüyordu. Gazeteler Şener’in ‘şarap’ maceralarını yazarken muhalefetten övgü alıyordu. Övgüler CHP lideri Deniz Baykal’ın, cumhurbaşkanlığı için “Şener’i düşünürüz” sözleriyle taçlandırıldı. Medya desteğinin ardından 22 Temmuz seçimlerinde aday olmayacağını açıkladı. Kapatma davasından sonra da AK Parti ile yolunu tamamen ayırdı. Şener’i istifanın ardından parti binasından aracına kadar uğurlayan ise İdris Naim Şahin olmuştu. Şener, kendisine verilen görülen- görünmeyen desteğinin devam edeceğini düşünerek Türkiye Partisi’ni kurdu. Ancak aradığını bulamadı. 2011 seçimlerinde partisinin genel başkanlığından istifa etti, bağımsız aday oldu. Fakat seçilemedi. Partisi bir süre tabela partisi olarak kaldı. 2012’de ise kapatıldı. Şener, son seçim öncesinde CHP’de siyaset yapabileceği sinyalini vermişti, fakat listelere giremedi.
Paralel gazla parti kurmak
Hükümeti hedef alan 17-25 Aralık operasyonlarının ardından AK Parti’den ayrılan iki isim iki ayrı parti kurdu: İdris Bal ve İdris Naim Şahin. Paralel yapıya yakınlığıyla bilinen bu iki vekil, sürecin ardından partiden kopacak oylar olacağını düşünüp, farklı siyasi yönelimlerde bulundu. İstifasının ardından Milad Partisi’ni kuran Şahin, özellikle Fethullah Gülen’e yakın kimselerin desteğini alabileceğini düşünmüştü. Fakat işler istediği gibi gitmedi. Bir süre önce kendi partisinden istifa eden Şahin, bakanlığı sırasında bir vatandaşa ‘hadi bi takla at’ demesi medyayı hayli meşgul etmişti. İdris Bal ise AK Parti’den ayrılışının ardından Demokratik Gelişim Partisi’ni kurdu. Ancak kuruluşundan sadece 12 saat sonra Bal’ın ekibinde olan Fevzi İşbilir, partide demokrasi dışı bir ortam olduğunu söyleyerek istifa etti. DGP’de sular hiç durulmadı. Bal bir süre sonra kendi partisinden istifa etti ama faturayı paralel medyaya kesti. Çünkü Bal’a göre başarısızlığının tek nedeni paralel medyanın kendisine değil HDP’ye destek vermesiydi.
CHP patentli Yeni Türkiye
80’lerin sonunda Anadolu Solu teorisiyle tanınan, CHP, SHP ve DSP’de görev yapan İsmail Cem de başarısız olmuş siyasi oluşumlardan, Yeni Türkiye Hareketi’nin başındaydı. 56. ve 57. hükümette Dışişleri Bakanı olarak yer alan Cem, Bülent Ecevit’in sağlığının iyiden iyiye bozulması üzerine, ‘misyonunu tamamladığını’ düşündüğü DSP’den ayrılarak Yeni Türkiye Hareketi’ne katılmıştı. Cem’in yanında Hüsamettin Özkan ve Kemal Derviş de vardı. Kurulan partinin başkanlığına getirilen Cem, o dönemde özellikle sol eğilimli isimlerden yoğun ilgi gördü. Gazeteler, ‘sol birleşiyor, Yeni Türkiye kuruluyor’ başlıkları attı. Ancak Kemal Derviş kısa bir süre sonra aniden CHP’ye geçti. Partinin yaşadığı bu büyük kopuşun ardından 2002 seçimlerinde büyük bir mağlubiyet aldı. Parti, solu birleştirmek bir kenara barajı bile geçememiş, sadece yüzde 1.15 oranında oy alabilmişti. Cem, ağır bir rahatsızlık nedeniyle ABD’ye gitmek zorunda kalınca partinin CHP’yle birleşme kararı alındı.
Çare tabi ki Sarıgül
Eski Şişli Belediye Başkanı CHP’li Mustafa Sarıgül siyasette yeni bir soluk getirme azmiyle Türkiye Değişim Hareketi’ni 2009’da kurmuştu. Birçok ünlü siyasinin yer aldığı oluşum partileşeceğini duyurdu. Slogan belliydi ve her sokakta yazılıydı: Çare Sarıgül. Ancak bir yıl sonra TDH feshedildi. Sarıgül, Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başına geçmesinin ardından değişime şans vermek adına partiyi kurmaktan vazgeçtiklerini açıkladı.
Kadın programlarından siyaset sahnesine
İlahiyatçı Yaşar Nuri Öztürk parti kurmaya heveslenen isimlerden biri. Öztürk, TV’lerin öğleden sonra kuşaklarında popülerleşmeye başladığı dönemin ardından 2005 yılında Halkın Yükselişi Partisi’ni kurdu. Yaptığı basın açıklamalarında, “İlk seçimde iktidardayız” gibi iddialarda bulundu. 2007 seçimlerinde sadece yüzde 0.51 oy alabildi. 2009 yılında Öztürk, “üniversiteyi ihmal ettiği” gerekçesiyle kendi partisinden istifa etti. HYP ise varlığını sürdürüyor.