Organik yaşamın suyunu çıkardık. Daha doğal yaşam, daha iyi yumurta, daha geç pişen tavuk deneyleri derken ne yiyeceğimizi de kime inanacağımızı da şaşırmış vaziyetteyiz. Ama bu bizi temel hedefimizden geri çevirmiyor. Dahası, masum şehirliler olarak doğallığı da ‘ehlileştirilmiş’ biçimde istiyoruz. Bizim organikliğimiz yazın sorunsuz, temiz, belediyecilik hizmetleri tavan yapmış köylerde, kışın büyük marketlerin organik ürün raflarına yakın sıcak evlerimizde mümkün.
İddia o ki güzelim Ege köyü Marmariç’e tatil için gelen bir çift ‘organik yaşam goygoyu’ yaptıkları için köylüler tarafından kovalanmış, biraz da darp edilmiş. Geçtiğimiz birkaç gün sosyal medyada gündemi meşgul eden, bazı internet sitelerine düşen bu haber doğrulanmış değil. Yani ‘zaytungvari’ bir iş de olabilir. Ancak gerçek olsa şaşırmam. Zira adı geçen köylülerin ifadeleri bunu gösteriyor. Olayın kahramanlarından Marmariçli Dursun Kelkit yaşananları şöyle anlatmış: “Her sene şehirden bu tarz tipler buraya ziyarete gelip köyü överler. Köy olarak bu tarz tiplerden çok sıkıldık. Bu çift de köye tatile gelip, ev kiralamış. Yanımıza gelip bizimle konuşmak istediklerini söylediler. Biz de sohbetin nereye gideceğini tahmin ettik ama yine de ses çıkarmadık, günahını almayalım dedik. Ama sohbetin ortasında birden bire ‘hayat size güzel valla. Her sabah tavuktan taze yumurtanızı alıyor, meyvenizi dalından koparıyorsunuz’ deyince birden kan beynime sıçradı. Hayhay hemşehrim o zaman gel sen bizim eve yerleş, ben de sizin Moda’daki evinize oturayım. Zaten kooperatifin kredisini ödeyemediğim için çok gergindim. Sonra tartışmaya köy sakinleri de müdahale edince iş büyüdü.”
Yükselen trend için ipuçları
Gerçek bir karakter olduğuna inanamayacağım kadar akılcı olan bay Kelkit ve arkadaşları, çifti, köyün dışına kadar kovalamış. Haksızlar mı? Bırakın Marmariç köylüsünü biz bile sıkıldık bu organik yaşam züppeliğinden. Yumurtanın tazesi, tavuğun organiği, diş fırçasının doğalı… Hangisinin gerçekten ‘doğal’ olduğunu anlamamızın mümkün olmayacağı yüzlerce ürün var. Hepsi de ‘daha sağlıklı olmamız’ için bize pazarlanıyor. Bazısı market raflarında bazıları ise bu işlere baş koymuş şirketler tarafından kişiye özel olarak ‘tarlasından evinize’ getiriliyor. Bunlarla yetinmeyip ‘köy’e geri dönenlerimiz bile mevcut. Köye dönüş derken, yanlış anlaşılmasın. Kimse dedesinin Yozgat’taki köyüne dönmüyor. Bunun yerine Bodrum, Cunda, Fethiye, Seferihisar ya da Çanakkale’nin köylerini megakent yapmaya ant içmiş gibiyiz. Pazar büyüdükçe ‘organikçilik’ daha da ‘moda’ oluyor. Daha doğrusu yükselen bir ‘trend’. “Ben bu trende katılırım arkadaş” diyorsanız size önerilerimiz var. Köy ekmeği yapmak için Nişantaşı’nda dört derslik bir kurs alıp, kilim workshop’una katılabilir, olmadı bir AVM’deki ‘organik yaşam festivalini’ gezebilirsiniz. İşte sizi organik yaşama götürecek, trendi yakalatacak önemli ipuçları!
AVM ile doğal yaşam rehberi
Doğal yaşam ayağımıza kadar gelmeye hazır. Şehirdeki AVM’mize bile. Mesele yeter ki ‘organik beslenmek’ olsun. Bu düşünceyle harekete geçtiklerini düşündüğüm bir takım organizatörler, kentimizin büyük bir AVM’sinde, “doğal yaşam, organik beslenme, güzellik” gibi konu başlıklarıyla bir festival başlatmışlar. “Doğal yaşamın sırlarının verileceği” iddia edilen festivalde yok yok. Çeşit çeşit ballar, organik yaşamın vazgeçilmez gıdası granolalar, tarhana, bulgur, erişte, köy yumurtası, tereyağı, lor peyniri, içimi yumuşacık, sindirim sistemini çalıştıran sular ve tabi ki detoks ürünleri…
Fransız bageti tadında köy ekmeği
Organik yaşam festivalini gezdiniz ama sizi kesmedi. “Bu işin içine biraz da ‘emek’ katsam” dediniz ve kafayı ekşi mayayla köy ekmeği yapmaya taktınız. Öyleyse top bizde. İlk iş büyük marketlerin raflarından tam organik buğday unları, rüşeym, irmik vs. ediniyorsunuz. Doğal yaşam ürünleri sunan instagram hesaplarından birinden ‘ekşi maya’ da sipariş verirseniz bu iş tamam. Onlarca görüntülü tarif zaten elinizin altında. Ama işin içinden çıkamazsanız Google’da ufak bir araştırma yapıp hemen şehrin göbeğindeki kurslardan birine kayıt yaptırabilirsiniz. Dersimizin adı 4 kurda köy ekmeği yapımı. Eminim babaannem hayatta olsaydı, kursa eğitmen olarak katılabilirdi. Bu maddenin asıl kaybedeni, babaannemden zamanında tarif almayı akletmektense, o günlerin trendi olan hamburgeri mideyi indirmeyi düşünen ben olsa gerek. Zira o sihirli formül elimin altında olsaydı, piyasanın tozunu attırabilirdim. Nasip!
Ekolojik ebeveynlik
Eğer doğallığı kafaya koyduysanız ebeveynliğinizi de ‘ekolojik’ hale getirip organik yaşamınızı taçlandırmalısınız. Öyle mesele ek gıda döneminde de başlamıyor. Bebek daha yeni doğduğunda Ege’nin köylerinden özel olarak getirttiğiniz zeytinyağlarıyla ilk banyosunu yaptırmalısınız ki, o da bu durumu içselleştirsin. Geyiği kenara bırakıp hatırlatmak bir vazife: Şifa niyetine deli balı yedirildiği için hiperaktifliğine birkaç doz daha ekleyen oyun çocukları, süt arttırıcı çay içip bebeğine neredeyse zarar verecek olan anneler, ek gıdaya organik ısrarıyla geçiş yapıp, minik yavrusunun mide-bağırsak florasını bozan ebeveynler mevcut. Aman dikkat.
Çul çaputla ‘kilim workshop’
İşte sevgili babaannemin elini dizine vuracağı bir “workshop” daha. Doğallığa doyamayanlar için, halk eğitim merkezlerinden kopup gelen kilim workshopları. Tabi bunlar Anadolu insanının “çul-çaputla” yaptığı kilimlerden epey farklı. Tamamen organik malzemeler kullanarak üretiliyorlardır, eminim. Seçtikleri desenler de sıradan değil. Bir de tabi klasik usulle örülüyorlar. Klasik usulü kim, kimden öğrenmiş onu bilemiyorum. Bu sanatın gerçekten peşinden koşanların bu işlerden haberi var mı, gerçekten merak ediyorum.
Ehlileştirilmiş köyümüz
Tüm bu bilgileri aldıktan sonra doğal yaşamı deneyimlemek, şehir hayatından uzaklaşmak istediniz. Bunun için illa babanızın, dedenizin köyüne gitmek zorunda değilsin. Fethiye, Cunda, Ölüdeniz, Yalıkavak dururken kimse Yozgat’ı, Malatya’yı veya Gümüşhane’yi dönüş için tercih etmiyor. Nihayetinde bu bir ‘trend’ ve bazı kuralları, olurları- olmazları var. Anadolu bozkırında neden organik bir yaşam sürülemiyor, bir kasaba hayatının sessizliği cezbedici olmuyor bilmiyorum. Ama ibre genelde Ege’yi, Güney Marmara’yı, Akdeniz’i gösteriyor. Nihayetinde burada ehlileştirilmiş köylerle muhatabız. Ama daha da naif bir deneyim istiyorsanız, şehrin göbeğine gelen ‘doğal yaşam köyleri’ de mevcut. Bu köyler özellikle AVM’lerin içine kuruluyor. Çoluk çocuğunuzun elinden tutup, gezdirebileceğiniz organizasyonlarda, prototip ahırlarda hayvan otlatma, süt sağma, yumurta toplama gibi işleri çocuğunuza göstermiş oluyorsunuz. Yumurtaları eve götüremiyorsunuz ancak zaten maksat organik yaşama bir yanından tutunmak değil mi?
Organik kozmetik de var
Organik organik yaşarken ‘kozmetikten’ uzak durmanız gerektiğini düşünmeyin hanımlar. Pazar öyle büyük ki, ‘makyaj’ olayı da kendine bir yer edinmiş. Bunun alengirli bir adı yok. Dümdüz, organik kozmetik diyorlar. Yani içinde kimyasal madde olmadan tamamen ‘doğal’ maddelerle hazırlandıkları iddia ediliyor ürünler. Şirketler, ürünlerini hayvanlara zarar vermeden, doğayı tahrip etmeden hazırladıklarının da altını çiziyor. Tabi ben onların yalancısıyım. Not edelim, bu ürünler diğerlerinin en az üç katı ücretle fiyatlandırılıyorlar.