İslamcılığın 100 yılı arşivleniyor

“İslam’da sosyalizm yoktur diyenler yanılmaktadır. İslam’da materyalist temele dayanan Marksizm yoktur. Sosyalizmin şuurlu tatbikatçıları peygamberler ve onların takipçisi büyükler olmuştur. İsmi ne olursa olsun! İnsanlığın vicdanından doğan bu sistemi materyalist Marksizm’in lekesinden temize çıkarmak lazımdır. Biz bunu yapıyoruz ve böyle yapmakla da Allah’ın ‘adil ve merhametli olunuz’ emrine itaat ediyoruz.”

Bu satırlar 1970 tarihli Hareket dergisinin 54. sayısından. Sosyalizm, Marksizm şimdilerde gündemimizde olmasa da, farklı zaman ve zeminlerde tartışılmış bir konu. Buna benzer yüzlerce konu tartışılmış, ardından unutulmuş, tekrar gündeme getirilirken temellendirmekte güçlük çekilmiş. İslamcılık düşüncesi de bu konulardan biri. Üzerinde çokça yazıldığı ve farklı yönleriyle konuşulduğu halde, bu düşüncenin üretildiği, tartışıldığı ve yaygınlaştırıldığı dergilerin çalışılması düşünülmemiş. Halbuki dergiler, Osmanlı’nın son döneminden bugünün Türkiye’sine kadar İslamcı düşüncenin oluşumunda ve yaygınlaşmasında başat rol oynamıştır.

İslamcı dergilere 80 darbesi

Bu açığı gören ve katkı sunmak isteyen İlmi Etüdler Derneği (İlem), İslamcı dergiler projesi başlattı. Vahdettin Işık koordinatörlüğünde, 2014 yılında başlayan projede dergiler 3 aşamada incelenecek. İncelenmekle kalmayıp, dijitalleştirilip kataloglaştırılacak. Bu yönde 1. aşama, 1900’lü yıllardan, 1960’a kadar olan dönemi kapsıyor. 2. aşama olarak da 1960-1980 arası ele alınıyor. 1960 sonrası Türkiye, sosyoekonomik, sosyokültürel, sosyopolitik meseleleri açısından da farklı bir dönem özelliği gösteriyor. 60 anayasası basına görece bir özgürlük ortamı getiriyor. Sosyal hareketlerin önü açılıyor. Siyasette yeni bir dönem başlıyor. Bu dönemde İslamcı neşriyatta da ciddi bir canlanma görülüyor. Seksenlere kadar bu canlanma devam ediyor. Seksen darbesinden önce bütünüyle kesilen İslamcı mecmualar, seksenlerin ortasından itibaren bambaşka bir mecraya giriyor. 1980’den günümüze kadar olan dönemin incelenmesi de projenin 3. aşamasını oluşturuyor.

ilem (7)

Katalogdan tara, çıktısını al

İyi haber: 2. Aşama dediğimiz 1960 ve 1980 arasındaki İslamcı dergilerin araştırması bitti. Bu kapsamda 50 dergi incelendi, 3440 sayı kataloglandı, 2572 sayı dijitalleştirildi, 8626 yazar tarandı, 79568 girdi oluşturuldu. 1960-80 arasında İslamcılığın herhangi bir konusunda çalışma yapmak isteyen bir araştırmacının, İlem’in merkezine giderek bu kaynaklara ulaşması saatler sürüyor.
İslamcı dergiler projesinin başında olan ve aynı zamanda İlem’in başkanlığını yürüten Lütfi Sunar, araştırmacıların dokümanlara ulaşması için hangi yolu takip edeceklerini şu şekilde anlatıyor: “1960,1980 arasındaki dergilerin okunabilir ve taranabilir versiyonunu bilgisayar ortamına aktardık. Bu dönemle ilgili telif hakları sorunları halen devam ettiği için, internet ortamına açamıyoruz. Fakat www.idp.org.tr adresinden kataloğu tarayabiliyorsunuz. Dergideki her yazı, her bilgi kodlandı ve sisteme aktarıldı. Siz sisteme anahtar kelimeyi yazdığınız zaman, o konuyla ilgili bütün dokümana ulaşabiliyor, merkezimize gelerek istediğiniz dokümanın çıktısını alabiliyorsunuz.”

Kronolojik sırayla gitmeyip, 60-80 arasındaki dönemden başlama sebeplerini sorduğumuzdaysa, Sunar, “O dönem, bizim hem geriye hem de ileriye dönük izleri sürebileceğimiz bir dönem. İslamcılık düşüncesinin Türkiye’de toplumsallaştığı, topluma yayıldığı ve ciddi bir zemin kazandığı bir dönem. Dolayısıyla hem altmış öncesi dönemi anlamak bakımından, hem de seksen sonrası dönemi anlamak bakımından önemli gördüğümüz için bu dönemden başladık. Bir de İslamcılığın ilk dönemine ait neşriyat yeterince var. Özellikle Osmanlı’da yayınlanan dergilerin önemli bir kısmı, Beyazıt Devlet Kütüphanesi ve Atatürk Kitaplığındaki bir proje kapsamında dijitalleştirilmiş. Seksen sonrası dönemde de tanıklıklar daha canlı. Bu dergilerin bazıları halen devam ediyor. 60-80 arası yetim kalmış gibiydi. Bu dönem arasındaki dergilerle ilgili neredeyse hiç çalışma bulunmuyordu. O yüzden bu dönemle başlamayı tercih ettik” diyerek, 60-80 arasını önceleme sebeplerini açıkladı.

Lütfi Sunar: İslamcılık tartışmaları spekülatif olmaktan çıkacak

İslamcı dergileri araştırmak, dijitalleştirmek, kataloglamak nereden aklınıza geldi? Hangi amaçla bu işe başladınız?

İslamcılığın tarihine dair ciddi tartışmalar zaman zaman alevleniyor, bunun üzerine çokça yazılıp çiziliyor. Ancak bunlar olgusal zeminde gerçekleşmiyor. Çoğunlukla spekülatif düşünceler olarak ortaya atılıyor. Tarihsel realitelerle güçlendirilmiş bir İslamcılık tartışması hiç yapılmadı. Halbuki İslamcılık, Türkiye’de pek çok diğer düşünce gibi dergicilik etrafında gelişmiş bir düşünce ekolü. Dergiler, özellikle İslamcılığın hem ilk döneminde, hem de ikinci dönem olarak sayabileceğimiz 1960 sonrası dönemde ciddi bir önem arz ediyor. Pek çok mesele ve kavram ilk defa o dergilerde tartışılıyor. Bu dergiler hakkında hemen hemen hiçbir şey bilmediğimizi fark ettik. İslamcılığın en önemli kaynağı olan bu dergileri erişilebilir, taranabilir hale dönüştürmek için yola çıktık. Böylece İslamcılık tartışmalarını spekülatif olmaktan çıkarıp, verilerle güçlendirilmiş bir zemine taşıyalım istedik.

Ümmetçi bakış açısı önemli bir kriter

İslamcı dergileri nasıl kategorize ediyorsunuz? Hangisinin İslamcı olup olmadığına nasıl karar veriyorsunuz?

İslamcı kavramını geniş tuttuk biraz. Mukaddesatçı, maneviyatçı, milliyetçi ama İslami tonları daha ağır basan dergileri bu kapsama aldık. Özellikle bir İslamcılık tanımı geliştirmedik. Sınırları araştırma yapanlar belirlesin istedik. Milli sınırlara kendisini hapsetmeyen, dünya Müslümanlarıyla teması kesmeyen, ümmetçi bakış açısına sahip olan bütün yayınları bu kapsama aldık. Bir yayının süreç içerisinde farklı ideolojilere büründüğünü de gördük. Bunları da araştırmacıların kendi takdirlerine bıraktık. Bizim buradaki derdimiz, malzemeyi erişilebilir hale getirmek. O yüzden malzemeyi geniş tuttuk. Nihayetinde 1960’la 1980 arasında adı geçen büyük dergilerin tamamını, irili ufaklı diğer dergilerin de önemli bir kısmını çalışmaya dahil ettik.

IDP_brosur-2

Her türlü dergi bağışına açığız

Eski dergilere ulaşmak hiç kolay değil. Birçoğumuz dergi takip ettiği halde, arşivlemeyi ihmal ediyor. Dergilere ulaşmak için nasıl bir yol izlediniz?

Daldan dala atlayarak, uzmanlarını bulup konuşturarak, yayıncılarına birebir ulaşarak, bu konuyla ilgili hatıratlarda, literatür tartışmalarında geçen isimlerin izini sürerek erişmeye çalıştık. 60-80 arasındaki dönemin dergilerine ulaşmak çok güç oldu. 80 darbesi kültür dünyasındaki sürekliliği olduğu gibi kesti. Çünkü insanlar ellerindeki arşivleri yakmışlar, toprağa gömmüşler. Dergileri çatı aralarına bırakmışlar, çoğu bozulmuş. Şahsi arşivlerin yok olduğu bir dönem. Kütüphaneler de doğru dürüst ciltleyip saklamamış. Biz burada özellikle şahıs arşivlerini kullanmaya çabaladık. Sahaflardan bulabildiğimiz dergileri satın aldık. Bu dergiler içerisinde halen daha erişemediğimiz toplamda 200 sayı var. Proje yayınlandıktan sonra insanlar bize ulaşıp, “elimizde şöyle bir dergi var, size verelim” demeye başladı. Her türlü dergi bağışına açık olduğumuzu da sizin vesilenizle duyuralım.

İslamcılık nereye evrilecek bilmiyoruz

Projenin tamamı bitmedi ama 60-80 arası önemli bir veri. Bu aşamaya kadar İslamcılığın değişim evrelerini gözlemleyebildiniz mi?

Genel hatlarıyla gözlemlerimiz oldu. 1900’lü yıllar, İslam dünyasının merkezi coğrafyalarını birleştirmese bile, etki alanı geniş olan imparatorluğun söz konusu olduğu bir dönemdi. Dolayısıyla bu dönemde İslamcılık, imparatorlukla özdeş bir şekilde, ümmeti yeniden ayağa kaldırma vizyonu içerisinde ortaya çıkmış bir düşünce. Bunu birinci dönem olarak adlandırabiliriz. İkinci dönem, bizde Kemalist yönetimin kurulmasıyla birlikte baskıcı bir yönetimin ortaya çıkması, İslam dünyasının geri kalanında sömürge yönetimlerinin baskıcılığı ile kendisini yeniden formüle etme, baskıya karşı direnişin egemen olduğu bir dönem. Bu dönemde cemaatleşmelerin temelleri meydana çıkıyor. Dergiler, bu cemaatlerin sesleri oluyor. 1940 sonrasında yeniden hayata dönen, çok güçlü söylemi olmayan bir İslamcılık yayını söz konusu. Kendisini maneviyatçı bir form içinde sunan, toplumsal meselelere odaklanan bir yapı. Bu ton ellilerle birlikte artmaya başlıyor. Demokratikleşme geldikçe politik söylemin yeniden döndüğünü görüyoruz.

60’lar ve 70’ler İslamcılığın siyasal olarak topluma hitap etmeye başladığı, açıktan toplumsal dönüşümü hedefleyici bir form içerisinde temel iddialarını ortaya koymaya başladığı bir dönemi işaret ediyor. 80 sonrası hem bizde hem küresel düzeyde yeni bir dönemi anlatıyor. Seksenler ayrıca İslam dünyası için hem İran devriminin hem Afganistan savaşının yansımalarının olduğu bir dönem. Bu dönem toplumsal olarak liberalleşmenin, siyasal olarak da İslamcı hareketin radikalleşmesinin yeni bir dönemini ifade ediyor. Bu dönemi İslamcılığın dördüncü dönemi olarak ifade edebiliriz. 2000 sonrasında İslamcılık yeni bir mecraya girmiştir. İçinde yaşadığımız için bu dönemden bahsetmek en zoru. Nereye evrileceğini bilmiyoruz çünkü.

O dönemler, önemli fikir adamlarının çıkarttığı edebiyat dergilerini de İslamcı dergiler kapsamında mı ele aldınız?

Evet, bu kapsam içerisinde aldıklarımız oldu. Mesela Diriliş, hem edebiyat hem düşünce dergisidir. Mavera, edebiyat dergisidir ama aynı zamanda düşünce dergisidir. Bu dönemde İslamcı düşünce, edebiyat formu içerisinde daha fazla alan buluyor. Bunlar iç içe geçmiş vaziyetteler.

İslamcı dergiler de banka reklamı almış

Bu araştırmayı yaparken sizi şaşırtan şeyler oldu mu?

Çok şey oldu. Mesela İslamcı dergilerin banka reklamı aldığını gördük. Hatta içerisinde faizsiz ekonomiye dair yazıların olduğu dergiler de alıyordu. Yaklaşık 260’a yakın banka reklamıyla karşılaşmamız bizi şaşırttı. Dergilerde en çok yazı yazan iki yazarın, müstear isimle yazan yazarlar olduğunu görmek de bizi şaşırttı. Bunlardan biri Necip Fazıl’ın müstearı, diğeri Kadir Mısıroğlu’nun müstearı. Müstear isimlerin yaygın olarak kullanılması, baskı ortamının olduğunu gösterir bize. Anahtar kelimelerde öne çıkan kelimelerin komünizm, sol, Ecevit, Atatürk, Türk, batı, modernite olduğunu gördük. Bu da bize 60-80 arasındaki düşüncenin eleştirel bir düşünce olduğunu gösteriyor. Bu dönem İslamcı dergilerdeki baskın öge, dünyanın değişik yerlerindeki Müslümanların sorunlarına duyarlı olmak, onları takip etmek, onlarla ilgilenmek ve onlarla temas kurmak olduğunu görüyoruz ki, bu aslında bütün İslamcı düşüncenin tayin edici özelliğidir.

Tek kadın dergisi Şadırvan

O dönemin kadın yazarları veya kadın dergileriyle ilgili izlenimleriniz neler?

Kadın yazarlar vardı, ama sayıları çok azdı. Yazar olabilmek için bir şekilde okumuş olmak, yazı yazabilme düzeyine erişmiş olmak ve İslamcı kamusal alanda kendisine yer bulabilmek gerekiyor. Bunlar da o dönemde çok güç. Bir tane kadın dergisi vardı. Şule Yüksel Şenler’le Gülsen Atasever’in çıkardığı Şadırvan dergisi. Uzunca bir süre devam ediyor Şadırvan dergisi. Bu dergi ayrıca Hanımlar Eğitim ve Kültür Derneği’nin de temellerini oluşturuyor.

Projenin kaymağını ilk yiyen benim

Abdüssamed Çelikçi İslamcı dergiler projesinden ilk faydalananlardan. İstanbul Üniversitesi Siyaset ve Uluslararası ilişkiler bölümünde doktora yapan Çelikçi, doktora tezi olarak “Türkiye İslamcılığının Kürt sorununa yaklaşımı”nı çalışıyor. Projenin işini kolaylaştırdığını söyleyen Çelikçi, “Türkiye İslamcılığının millet, milliyetçilik, devlet anlayışını inceleyip, buradan hareketle yaklaşımları ortaya koymaya çalışıyorum. Bu yüzden süreli yayınlar benim için hayati bir öneme sahip. Özellikle 60-80 arası, İslamcı yayıncılığın hızlı olduğu dönemler. Bu proje benim işimi çok kolaylaştırdı. Kütüphane kütüphane dolaşmak yerine, tek tek kataloglaşmış, pdf haline getirilmiş bir biçimde, üstelik hemen hepsinin bulunmuş olması çok işime yaradı. Tezimde bu yazarların neredeyse hepsine odaklandım. Bugün hayatta olan veya olmayan birçok insan, bu süreli yayınlarda yazı yazdı, görüş verdi. Benim tezimin temel sacayağını oluşturuyor. Bu anlamda projenin kaymağını ilk yiyen benim galiba.”

Yeni ile eski arasındaki bağ güçlenecek

Projenin medya ve iletişim koordinatörü Zehra Demir, projenin medyada hak ettiği yeri bulamadığından şikayetçi. Terör olaylarından dolayı gündemin hızla değiştiğini söyleyen Demir, “Her şey normale döndüğünde insanlar bununla da ilgilenecekler” diyor. Demir, projeyle ilgili görüşlerini şu ifadelerle açıklıyor: “Gündemin çok hızlı değiştiği günümüzde, bu dergiler bizi yüz yıl öncesine götürüyor. O zamanlarda yaşayan insanların sosyal hayatına dair bilgileri de bu dergiler sayesinde mercek altına alabiliyoruz. İslamcıların o dönemlerde neleri tartıştıklarını, hatta giyimlerini bile görebiliyoruz. Dönemin siyasetçilerinin, yazarlarının, çizerlerinin fotoğrafları var. Bu çalışmalar arttıkça, yeni ile eski arasındaki bağ daha da güçlenecek. Böylelikle insanlar köklerini kazırken, kendilerini de bulmuş olacaklar. Bu çalışmayı onun için çok özel ve önemli buluyorum.”

İslamcı dergiler projesinin 2. aşamasında proje asistanlığı görevini yürüten Suat Kaymak da, 2. aşamanın nasıl ilerlediğini anlatıyor: “1908’den 1960’a kadar olan dönemde ilk çıkan İslamcı dergi olarak Sıratı Müstakim dergisini kabul ediyoruz. Daha öncesine de gittiğimizde ‘İslami’ olarak geçen dergilere de rastladık. Bunlar bizim araştırma kapsamımıza girmiyor. Şu ana kadar yaklaşık elli dergi belirledik. Onların üzerinde çalışıyoruz. Tarama aşamasını bitirdik, şimdiden sonra kataloglama aşamasına başlayacağız.”

Benzer konular