Bugün bir Yunus Emre kolay çekilmiyor

Hamdım, piştim, yandım.” Pişebilene, yanabilene, tüm ömrün özeti. Yunus Emre’nin asırlar ötesinden gelen bu çağrısını ancak kitaplardan görür, ilahilerden duyardık.

Böyle bir karakteri ekrana taşımak, kanlı canlı hale getirmek bıçak sırtı bir işti. O yüzden yıllar önce bir kere TRT’nin cesaret ettiği proje yıllardır rafta bekliyor, kimse yeni bir Yunus Emre dizisi ya da filmi çekmeye yanaşmıyordu.

Sonra yine TRT, 2015’in Ramazan ayında elini taşın altına koydu. Yunus Emre Aşkın Yolculuğu dizisi iftar sonrası insanları ekrana kilitledi.

Ramazan bitti, dizi de öyle. Sonrasında uzun bir bekleyiş başladı. “Niye kestiniz, devam etmeyecek mi?” soruları her gün sorulur oldu. Kelimenin tam manasıyla “izleyicinin ısrarıyla” dizi yeniden yayında. Ekrandan taşan zikir sahnelerini izleyip, Tapduk Emre karşısında donup kaldıktan bir gün sonra foto muhabiri Sedat Özkömeç’le sete gittik.

Beykoz’un bir zamanlar can damarı olan kundura fabrikası, canlanan dizi sektörünün etkisiyle yine semte kan pompalamaya devam ediyor. Yunus Emre seti de bu fabrikada.

Fabrikanın kapısından girer girmez üzerinize vuran nereden geldiğini kestiremediğiniz ışıklar, köşk dekoru arkasına gizlenen mahalleler. Önünüzden geçen atlar, araba süren yeniçeriler… Burası zamanla mekânın tam manasıyla karıştığı bir yer.

Biz setin bir günlük misafiriyiz. Onun için gördüklerimiz eğlenceli, buz gibi ortam bile bir yere kadar ilginç.

Önce eşiği geçmek gerek

Yunus Emre seti, diğer setlerin biraz ötesinde, içine girmek için de “eşiği” geçmek gerekiyor. Günün sonunda fotoğraflar çekilirken, burası yine karşımıza çıkacak. Sedat, Yunus Emre’yi canlandıran Gökhan Atalay’ı daha iyi görüntü için eşik üstüne davet edince, ben de Atalay da aynı anda “eşiğe basılmaz” diye atılacağız. Burada hatırlayalım, “Aldım himmetimi geçtim zulmeti / Kestim zünnarı şeyh eşiğinde / Yunus elhak dîdâra müştâk / Eriştim aşka şeyh eşiğinde.”

Uzatmayalım, zahiren geçtik eşiği. Geçmemizle duvarda bekleyen oraklar, kenara yığılı çuvallar, sedirlerle bezeli bir alana kavuşmamız bir oldu. Bir yanda dizilmiş odunlar vardı ki, “Bu kapıdan odunun eğrisi bile geçemez” diyen Yunus Emre yine düştü aklıma.

Her setin bir havası olur. Bazı setler kıpır kıpırdır, bazı setler kaotik. Yunus Emre seti sakin. Metre metre kablolar, kameralar, şaryolar arkasında düzenli bir hayat akıyor. Bu hayatı bölen tekrarları ve havada sıklıkla yankılanan “oyun” sesini saymazsak.

Dönem dizisi çekmenin maddi manevi bir sürü güzel yanı ve bir sürü sorunu var. Mesela, oyuncular çarık giyiyor. Su geçirmez ayakkabılara alışmış ayakların çarıkla saatlerce kar üstünde beklemesi zor. Yünlü de olsa bir süre sonra üşütmeye başlayan kıyafetler başka bir sorun. Eskiden ulaşımın atla ya da yayan olması, eriyen karlardan geriye kalan çamurlar, bata çıka yürüyen atlar ya da oyuncular.

Dizinin başrol oyuncularından Yusuf Gökhan Atalay’la konuşuyoruz. Benim için de garip bir deneyim. Karşımda 13. yüzyıldan bir derviş duruyor. “Çok daha iyi projelerin çok daha önce yapılması lazımdı” diyor Atalay. İnsanların bu kadar heyecanla diziyi beklemesi onu da çok etkilemiş. Titizlikle çalışmalarının neticesini aldıklarını söyleyip ekliyor: “Altından nasıl kalkarım diye düşündüm ama hiç düşünmeden kabul ettim yine de.”

Alışık olmadıkları kostümlerle soğukla mücadele ettiklerini yine de bunun önemli olmadığını tekrarlıyor defaatle.

Molla Kasım karakterini canlandıran Baran Akbulut bu setin ve bu rolün diğer setlerle ve rollerle olan farkını tek cümlede özetliyor: “Elinde telefon olmayan bir karakteri canlandırmak çok zevkli benim için. Günümüzdeki bütün karakterler birbirine çok benzedi. 700 yıl önceki karakterlerin hayatına ışınlanmış gibi oluyoruz.”

Dediği doğru. Setin değişkeni çok. Bunu üç dakikalık bir sahne için iki saat atın yürümesini beklerken anlayacağız. Bu bir nefs yolculuğu.

Dizinin yönetmeni Emre Konuk, dizinin gördüğü ilgiden hem şaşkın hem memnun, ilk bölümlerde tepki almalarına rağmen, projenin doğru anlaşıldığı fikrinde:

“İlk sezonda Yunus Emre’nin kadı olması insanlara farklı geldi. İlk bölümlerde kibri, enaniyeti dikkat çekti. Hatta tepki de aldık ama biraz sabredince seyirci Yunus Emre’nin yaşadığı nefs yolculuğunu gördü. Dönem işi yapmak zaten çok zor. Dönemin kendine ait bir tavrı duruşu dramatik yapısı var. Üstelik Yunus Emre çok bıçak sırtı bir karakter, çünkü geleneğimizde büyük saygınlığı olan bir zat. Yunus Emre nasıl Yunus Emre oldu sorusuna cevaplarken gidilen yol, hem onu canlandıran oyuncu hem yönetmen için büyük yük. Bugün de hepimiz aynı şeyleri yaşıyoruz. Âşık oluyoruz, kibirleniyoruz, yalan söylüyoruz. Yunus Emre’nin nefs yolculuğunu izleyenler görüyor.”

İnternetteki yorumlar yönetmen Konuk’u doğrular nitelikte. Şaşıranlar, “Yunus Emre dizisinde ne güzel aksiyon sahneleri var” diyenler, kıyafetleri beğenenler, Yunus Emre’nin ham halinin anlatıldığı günlerdeki olaylara kızanlar. Hareketli bir seyirci ilgisi yaşanıyor.

9 saat eşittir beş dakika

Dizinin ikinci sezonda değişen karakteri Bacım Sultan’ı canlandıran Pelin Orhuner de bu yorumlardan payını alan bir isim. Heyecanla dâhil olduğu ekibi anlatıyor: “Dönem projeleri her zaman oyuncu için avantajdır. Seyirci sizin bambaşka yüzünüzü görür. Tapduk Emre’nin kızı olmak, Yunus Emre’ye sevgi besleyen bir kadının ruhunu canlandırmak beni çok heyecanlandırdı. Sürekli 13. yüzyılda bir şeyh kızı nasıl olur diye araştırdım, sordum.”

Dizinin danışmanları Mustafa Tatcı ve Hilmi Arıç. Kostümlerden hal ve tavırlara kadar oyuncuların hazırlanmasına büyük emekleri var. Herkes isimlerini en az bir kez zikrediyor. İsa Yıldız ve Mehmet Bozbağ tarafından senaryosu yazılan dizinin yapımcısı da Mehmet Bozbağ.

Sette 9 saat geçirdik. O dokuz saat boyunca çekilen sahne dizide 5 dakika ya tutar ya tutmaz. Dizi deyip geçme, nice emekle çekildiğini bil ey seyirci. Ne dumanı üstünde çaylar ne üst üste giyilen çoraplar Beykoz soğuğunu delip geçemiyor. Her bir aşama için sabır gerek, Yunus Emre setindekilerde de bu ziyadesiyle var.

Ezberim fena değildir ama kötü olsaydı da en az 10 kere tekrar edilen bölümleri kayda almıştım. Neler olacağını söyleyip tat kaçırmaya gerek yok, hem çekimler 6 bölüm önden gidiyor. Yine de nasıl derler, siz yine “maceraya hazır olun.”

Benzer konular