Nimetin padişahı: Kudüs’ün zeytinleri

Allah-ü Teâlâ Hazretlerinin İsra Suresi’nin ilk Ayet-i Celilesinde “O Mescid-i Aksâ ki, biz onun etrafını bereketli kıldık” buyurduğu herkesin mâlumudur. Burada sadece Kudüs’ün değil çevresinin de bereketinden söz ediliyor. Âlimler bu bereketin hem maddi, hem de mânevî yönünden söz etmekteler.
Kur’an-ı Kerim’de zikredilen peygamberlerin pek çoğu Kudüs ve çevresinde yaşamış olanlardır. Günümüzde hem Kudüs, hem de çevresi zeytinleri ile şöhret bulmuştur. Adı üstünde Mescid-i Aksâ’nın hemen üstündeki dağın adı da “Zeytin Dağı”dır ki, bu da bölgedeki zeytinin bolluğuna işarettir. Bölge ayrıca hurma, üzüm ve incir cennetidir de… Kaldı ki, bugün Kudüs’ün çevresindeki zengin petrol ve gaz yatakları herkesin gözünü kamaştırıyor. Tarihte de Kudüs’ü ele geçirmek isteyen batılıların yegâne gayesi dinî değil, buranın zenginlikleri idi.

ZEYTİNİ VE HURMASIYLA MEŞHUR

Biz şimdi Kudüs’ün zeytin ve hurmalarından söz edeceğiz. O zeytin ve hurma ki, hem Kur’an-ı Kerim’de, hem de Hadis-i Şeriflerde övülmüştür.
Mü’minûn Suresinin 20. Ayetinde “Sîna dağı çevresinde yetişen bir ağaç bitirdik ki; bu ağaç, yiyenler için hem katık olacak zeytini, hem de zeytinyağını üretir.” Nahl Suresi 11’de ise “(Allah) su sayesinde sizin için ekinler, zeytinler, hurmalar, üzümler ve diğer meyvelerin hepsinden bitirir. İşte bunlarda düşünen bir toplum için büyük bir ibret vardır” buyurulur.
Tin Suresindeki “İncire ve zeytine, Sînâ dağına ve şu güven veren şehir -Mekke’ye andolsun ki, biz insanı hakikaten en güzel biçimde yarattık” ayetlerde İncir ve zeytin açıkça övülen ve Allah (c.c.)’ın üzerlerine yemin ettiği meyveler. Bazı âlimler burada, Filistin’e yani Mescid-i Aksâ’ya özel olarak işaret edildiğini dile getirirler. Şüphesiz ki, en doğrusunu Allah-ü Teâlâ Hazretleri bilir.

KUDÜS YALNIZ BIRAKILMAMALI

Kudüs, kutsiyetini içindeki Mescid-i Aksâ, bağrındaki peygamberler ve şehitlerden alıyor. Mübarek bir şehrin etrafı elbette bereketli olacaktır. Bunda şaşılacak bir durum da yoktur. Hz Meymune annemizden gelen ve Ebu Davud’da yer alan rivayette, Peygamberimiz (a.s.v.) Mescid-i Aksâ’nın ziyaret edilmesini ve gidemeyenlerin de Mescid-i Aksâ’nın aydınlatılması için zeytinyağı göndermesini emrediyor.
Elbette zeytinyağı o günün şartlarının bir gereğiydi. Bugün zeytinyağı değil, para göndermek ve ziyaret etmek daha doğru bir hareket olacaktır. Çünkü Rasülullah (a.s.v.)’ın vurguladığı esas şey, Mescid-i Aksâ’nın garip bırakılmamasıdır.
Hem zeytin ve zeytinyağı, hem üzüm, hem de hurma gerçekten mübarek denmeyi en çok hak eden nebatatın başında yer alır. Hurma, Hz Peygamber (a.s.v.)’in hâlânız ve/veya dayınız diye iltifat ettiği, besin değeri benzersiz bir ağaç. Kudüs de hurma cennetlerinden biri… Gitmek bize nasip olmadı ama gidip gelenler bölgedeki zeytin, hurma bahçeleri ve üzüm bağlarının çokluğundan söz ederler. Ancak Yahudi sadece beldeleri işgal etmemiş, Filistinlilerin ürettiği hurma ve zeytinlere de ne yazık ki el koyuyormuş. Ya ağır vergiler alarak ya da bağ ve bahçeleri ateşe vererek topraktan koparmaya çalışıyormuş Filistinli kardeşlerimizi.
İnsana çok benzeyen ve insanın temel vitamin, mineral, protein ve karbonhidrat ihtiyacının pek çoğunu ihtiva eden hurma, başı kesilince ölen bir ağaç, tıpkı insan gibi. İnşallah gelecek sayılarda hurma bahsini de ele alacağız. Bu nedenle şimdi zeytine odaklanma vakti. Ama şunu da belirtmeden geçmeyelim, İsrail etiketli ve ‘Kudüs hurması’ diye satılanları sakın alıp da Yahudi’yi desteklemeyin!
Zeytin 3 ila 5 bin yıl yaşayabilen bir ağaç. Ancak müfsit insan ona da el attığı için yeni bodur zeytin ağaçları çok kısa ömürlüler. İnsanlar çabuk büyütüp, hızlı hasat edip, zengin olmak istiyor. Ecdat gibi ‘ben dikeyim benden sonrakiler yesin, benim de hasenatım artsın’ gibi bir düşünceye sahip değiller ne yazık ki.
Hz. Ömer (r.a.) ve Ebû Üseyd (r.a.)’den gelen rivayette ise “Rasülullah (a.s.v.) buyurdular ki: “Zeytinyağını yiyin ve onunla yağlanın. Zira o mübarek bir ağaçtandır.” (Tirmizî, Et’ime 43-1852) Bir başka rivayette ise “Zeytinyağını yiyin ve onunla yağlanın, çünkü hoştur, mübarektir. Zira onda yetmiş derde şifa vardır” buyurulmuştur.
Günümüzün çokbilmiş ama hakikati bir türlü kavrayamayan insanı, zeytin ve zeytinyağının kıymetini idrakten çok ama çok uzak. Bu kadim yiyecek yerine işlem görmüş, zararlı yağları yiyerek veya kullanarak hırs ve tamahının cezasını çekiyor.
Yapılan çalışmalar göstermiştir ki, dünyada en çok zeytin, zeytinyağı ve hurma yiyenler hastalanmıyor, özellikle de kanser olmuyorlar. Demek ki, zamanın vebası kanserden korunmanın yolu, doktorların yanlış yönlendirmeleri ile değil, zeytinyağı kullanarak mümkün.
Sanıldığının aksine zeytinden sadece siyah ve yeşil zeytin ile zeytinyağı elde edilmez. Zeytin sütü, çay, sabun, ilaç gibi çok şey… ‘Akdeniz mutfağı’nı diğer mutfaklardan ayrıcalıklı ve üstün kılan şey zeytinyağı değil mi?
Dahası dünyada hafiflik, sıhhîlik ve ekonomiklikte zeytinyağından daha iyisi var mı? ‘Zeytinyağı nasıl olur da ekonomik olur’ diyen çok kişi çıkacaktır. Olsun varsın desinler, çünkü onlar zeytinyağını sadece fiyatıyla ölçüyorlar da ondan. Ekonomiklikle ucuzluk aynı şey değil. Kaldı ki, zeytinyağı gerçek kaynağından alınır ve komisyoncular aradan çıkarılırsa, diğer sözde yağların hepsinden ucuz en azından pahalı değil.

ZEYTİN SÜTÜ

Zeytinyağının türlerine gelince şöyle anlatılır: ‘Olgunlaşan zeytinlerin en hafif şekilde sıkılması ile elde edilen ilk yağa “zeytin sütü” adı verilir ve belki de zeytinin en şifalı hâlidir.
Ekim – Kasım aylarında toplanan henüz olgunlaşmamış yani yeşil haldeki asit ve oksidasyon nisbeti düşük zeytinlerden elde edilen yağa “erken hasat” adı verilir. Bu ise zeytin sütünden sonraki en iyi türdür. Olgun hasat zeytinine göre daha az yağ elde edilmesi nedeniyle daha pahalıdır. Tadı daha meyvemsi iken, kokusu baskındır.
Natürel sızma, rafine, riviera gibi adları olan zeytinyağının; soğuk pres/sıkım ve endüstriyel yöntemlerle elde edilen türleri vardır. Sıkma ısısı yükseldiğinde yağın besin değeri düşer. Bu nedenle endüstrinin müdahil olduğu yağların kalitesi dolayısıyla besin değeri düşüktür.

HAKİKİ ZEYTİNYAĞI NEDİR? NASIL ELDE EDİLİR?

Zeytinin mevsiminde dalından koparılmasının ardından 4 saat içinde, 27 derecenin üzerine çıkmayan bir ısıda, soğuk sıkım yöntemiyle ve hiçbir rafinasyon işlemine maruz kalmadan elde edilen yağa, “soğuk sıkım natürel sızma” yani “hakiki zeytinyağı” denir. Asit düzeyi düşüktür. Yağın asit düzeyi sıfıra en yakın olmalıdır. Mevzuata göre, bu yağın asidi 0,8 dereceden fazla olamaz. Yağ bu yöntemle elde edilirse ve zeytinde de kimyasallar yoksa bu yağ tabiri caizse kusursuzdur. Hasat bekletilir ve sıkma ısısı 27 dereceyi aşarsa kalite bozulur. Derece arttıkça besinler de yok olur.
Asit derecesi arttıkça yağın niteliği de azalır. Bu yüzden 100 gr’ında yağ asidi 0,8’i geçiyorsa “natürel birinci zeytinyağı”, 2-3,3 arasında ise “natürel ikinci zeytinyağı” olarak anılır.
Yüksek asitli yağların endüstriyel işlemlerle yağ asidinin 100 gramda 0,3 gramın altına düşürülmesiyle elde edilen yağa ise “rafine zeytinyağı” denir. Bu yağın rengi açıktır ve tadı da azalmıştır.
Natürel zeytinyağı ile rafine edilmiş zeytinyağlarının karıştırılmasıyla elde edilen ve asidi 1 gramın altında olan yağa da “riviera” adı verilir.
Zeytinyağı ilaçtır, aç karna kaşık kaşık, bardak bardak için, bedeninizi yağlayın, kaşınan yerlerinize sürün. Gürleşmesi ve parlaması için saçınızı yağlayıp bekletin. Saçınızı yine saf zeytinyağından yapılmış katkısız sabunla yıkayarak temizlenin. O, âlemlerin Sultanı Hz Muhammed Mustafa (a.s.v.)’in sevdiği, övdüğü, tavsiye ettiği nimetlerin şahıdır. Şifa olsun!’

Benzer konular