Kudüs’e iz bırakanlar

Kadim Kudüs-ü Şerif şehri, tüm dinler ve tüm medeniyetler tarafından her zaman cazibe noktası oldu. Peygamberlerin de yaşadığı bu şehir, birçok devlet tarafından fethedildi yüzlerce eser yapıldı. Kudüs ve Filistin davası denilince iyi ya da kötü akla gelen isimlerin bu şehirle ilişkisini derledik.

HZ. ÖMER (R.A.) (581 – 644)

Hz. Peygamber (s.a.v.)’in âhirete irtihalinden 6 yıl sonra m.638’de Ebu Ubeyde b. el-Cerrah (r.a.) komutasındaki İslam orduları Kudüs kapılarına dayandı. Şehrin dinî ve siyasî hâkimi Patrik Sophronius, ancak Halife Ömer bin Hattab bizzat gelirse şehri teslim edebileceğini söyleyince, Hz. Ömer Kudüs’e geldi. Şehrin Müslümanlara devrinin ardından, Hz. Ömer, Kudüs’te yaşayan bütün inançlara kendi haklarını veren bir emanname imzaladı. Kudüs’te bugün bile devam eden birçok dinî düzenlemenin temeli, söz konusu fermana dayanır. Şehri gezerken Mescid-i Aksâ’nın yerinin de kendisine gösterilmesini isteyen Halife, günümüzde Mescid-i Aksâ alanı olarak bilinen yerde bir mescit inşa ettirdi.

İşte o emannamenin metni:
“Bismillahirrahmanirrahim. İşte şu vesika, Mü’minlerin emiri, Allah’ın kulu Ömer’in Kudüs halkına verdiği vesikadır. Canlarına, mallarına, kiliselerine, haçlarına, hastasına, sağlıklısına, diğer din mensuplarına, kiliselerinin eve çevrilmeyeceğine, yıkılmayacağına, Kudüs ve civarından bir şey eksiltilmeyeceğine, haçlarından ve mallarından bir şeye ilişilmeyeceğine, dinlerine baskı yapılmayacağına, hiç kimseye zarar verilmeyeceğine, onlarla İliya’da (Kudüs’te) hiçbir Yahudi’nin iskan ettirilmeyeceğine dair güvence veriyorum. İliya halkı da buna karşılık diğer şehir halkı gibi cizye vergisi verecek, Bizanslıları oradan onlar, bizzat kendileri çıkaracak. Bizans Rumlarından kim oradan çıkarsa istedikleri güvenli bir yere gidene kadar can ve malları korunacak. Ama güvenle İliya’da (Kudüs’te) oturmak isteyen kimse İliya halkı gibi vergi vererek oturabilecek. İliya (Kudüs) halkından Rumlarla beraber malını alıp gitmek isteyen de güvenli yere varana kadar can ve malları emniyette olacak, bunların kalan haç ve kiliselerine dokunulmayacak.

Diğer yerlerden olup da bu Artabunla beraber savaşa gelenler de dilerse aynı vergi ile İliya’da kalabilecek, dileyen Bizans Rumlarıyla gidecek, ailesine dönmek isteyen de dönecek ve bunlardan bir şey alınmayacak. Bu anlaşma metninde bulunan maddelere Allah’ın taahhüdü, Peygamberinin zimmeti, halifelerinin zimmeti ve mü’minlerin zimmeti, bu vergiyi vermek şartıyla-geçerli olacaktır.”

EBU UBEYDE B. EL-CERRAH (R.A.) (582-639)

Hicretten 40 yıl önce Mekke’de doğan, Hz. Peygamber’in onuncu dedesi olan Fihr’de Resûlullah ile soyları birleşen Ebû Ubeyde, Peygamber’in İslâm’a davete başladığı ve henüz Dârülerkam’a girmediği günlerde Hz. Ebû Bekir vasıtasıyla müslüman oldu. 616 yılında yapılan İkinci Habeşistan Hicreti’ne katıldı. Daha sonra Medine’ye hicret etti. Resûl-i Ekrem, Her ümmetin bir emini vardır; bu ümmetin emini de Ebû Ubeyde b. Cerrâh’tır”diyerek onu Necran’a gönderdi. Ebû Bekir ve Ömer’in de aralarında bulunduğu bazı sahâbîler Ebû Ubeyde’ye halife olarak biat etmek istediler. Fakat Ebû Ubeyde, bu göreve Hz. Ebû Bekir’in lâyık olduğunu söyleyerek teklifi kabul etmedi. Hz. Ömer Şam bölgesindeki orduların başkumandanlığına getirildi. Bu dönemde Dımaşk, Humus, Hama, Lazkiye, Halep, Antakya ve Kudüs başta olmak üzere Suriye bölgesindeki birçok şehrin fethi onun komutanlığında gerçekleştirildi.

ABDÜLMELİK BİN MERVAN (646 – 705)

Emevi halifelerinden Abdülmelik bin Mervan, Kudüs’e Müslüman kimliğini kazandıran isimlerden. Kubbet-üs Sahra’nın yapımına onun döneminde başlanmış. İslam tarihinin kubbeli ilk yapılarından olan Kubbet-üs Sahra, tamamen yıkılmadan günümüze kadar ulaşan en eski İslam eseri.

SELAHATTİN EYYUBİ (1138 – 4 Mart 1193)

Eyyubi Devleti’nin kurucusu Selahaddin Eyyubi, İslam coğrafyasında birliği sağlamanın yanı sıra Haçlılarla da mücadele etti. 1171’de Fatımi devletine son verdikten sonra Hıttin’de karşılaştığı Haçlı ordusunu mağlup eden Selahaddin, Kudüs’ü kuşattı. Şehrin dışarıyla bağlantısı kesilince kuşatma uzun sürmedi 2 Ekim 1187’de Kudüs, Selahaddin Eyyubi’ye teslim edildi. Şehirdeki 88 yıllık Haçlı İşgali sona ermiş oldu.

SULTAN KAYITBAY (1423 – 8 Ağustos 1496)

Kendisinden önce bölgede hüküm süren pek çok isim gibi Memlük Sultanı Kayıtbay da Kudüs’e oldukça büyük bir önem verdi. Mescid-i Aksâ, Kayıtbay döneminde yenilenmiş ve bazı sağlamlaştırma çalışmaları yapılmış. El-Melikü’l-Eşref tarafından Aksâ arazisinde yaptırılan sebili onartmış ve eserin “Kayıtbay Sebili” olarak anılmasını sağlamış. Ayrıca şehirde Kayıtbay tarafından yaptırılan medrese, çeşme ve han gibi eserler de bulunuyor.

YAVUZ SULTAN SELİM (10 Ekim 1470 – 22 Eylül 1520)

Yavuz, Kudüs’ün Osmanlı egemenliğine girmesini sağlayan Osmanlı padişahı. Kudüs’ün fethinden sonra Yavuz Sultan Selim, şehrin ismini “Kudüs-ü Şerif” olarak değiştirdi ve Osmanlı Devleti, Kudüs’e 400 yıl boyunca hizmetkârlık oldu. Osmanlı için her zaman büyük önem taşıyan mukaddes Kudüs şehrinde birçok sultan hizmette bulundu.
KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN (6 Kasım 1494 – 6 Eylül 1566)

Yavuz Sultan Selim’in vefatından sonra Kanuni Sultan Süleyman da Kudüs-ü Şerif için birçok hizmette bulundu. Şehrin surlarını yeniledikten sonra Kudüs kalesinin restoresini yaptırmış, çok sayıda çeşme inşa etmiş; Mescid-i Aksâ’nın sur ve kapılarını yenileten padişah, Kubbetü’s Sahra’nın yer döşemelerini de yaptırmış. Silsile kubbesinin fayansları yenilenirken, Bab-ı Zehebi kapısını kapattırmış, eşi Hürrem Sultan adına tekke inşa ettirmişti. Kanuni, Kudüs’te özellikle şehrin su sıkıntısı, Mescid-i Aksâ’nın bakım-onarımı, güvenliği ve Kudüs surlarının yeniden inşasına çok önem verdi. Kanuni’nin emriyle inşa edilen eski şehir surları, Osmanlıların Kudüs’te bıraktığı en önemli eserlerden birisi. Surlar, günümüzde hâlâ ayakta. Kanuni döneminde yeniden inşa edilen sur kapılarında sultanın yaptırdığına dair kitabeler yer alıyor.

HÜRREM SULTAN (? – 15 Nisan 1558)

Osmanlı hanım sultanları ve padişahlarının Kudüs’te imar ettikleri eserlerin yüzyıllara yayılan varlığı halen sürüyor. Bunların en bilinenleri Kanuni Sultan Süleyman’ın su sebili. Onun az ilerisinde de Hürrem Sultan’ın yaptırdığı “Haseki Sultan İmarethanesi” bulunuyor. 1552 yılında yapılan eser, yüzyıllardır kesintisiz hizmet veriyor ve tam 462 yıldır her gün Kudüs’ün fakirlerine ücretsiz yemek dağıtıyor. 4 bin 600 metrekarelik yemekhanede haftada beş gün iki farklı yemek veriliyor. Binanın alt katı aşevi olarak hizmet verirken, üst katı yetimler okulu olarak faaliyet gösteriyor. Binanın sağ tarafında ise Kudüslü mesleksiz gençlere marangozluk eğitimi veren bir atölye yer alıyor. Aşevinin kapısından içeri girdikten sonra, kubbeli altıgen yapının altında, şimdilerde kullanılmayan eski kazanlar eski ocağın yerli yerinde durduğu görülüyor. Aşevi sadece Müslümanlara değil, fakir Hristiyan ailelere de hizmet veriyor.

1. ABDÜLMECİD HAN (25 Nisan 1823 – 25 Haziran 1861)

Roma hükümdarı Birinci Konstantin’in annesi Helana Hristiyanlığı seçmiş, ardından Kudüs’te yaptırdığı kazıda İsa’nın gerildiği iddia edilen çarmıhı bulmuş, bulunan yerin üzerine de Kıyame (Kutsal Kabir) Kilisesini yaptırmıştı. Hristiyanlarca önemli olan bu kilisenin temizliği konusunda sürekli anlaşmazlık çıkıyordu. Sultan Üçüncü Mustafa, devrinde çıkardığı bir fermanla kilisenin temizliğini milletler arasında paylaştırmıştı. Padişah Abdülmecid Han, hâdiselere son vermek için bir ferman yayınlar. Ferman kilisenin önünde okunurken kilisenin üst katında pencereyi merdivene çıkıp temizleyen bir Ermeni papaz hemen aşağıya indirilir ve merdiveni almasına da izin verilmez. 1852 yılında çıkan bu fermandan sonra merdiven hiçbir şekilde yerinden oynatılmaz. Bu fermane göre Kilise’nin anahtarı Müslümanlarda olacaktır ve hâlen de böyledir.

2. ABDÜLHAMİD HAN (21 Eylül 1842 – 10 Şubat 1918)

Sultan Abdülhamid Han, saltanatının ilk yıllarında (1880-1895) Filistin’e yerleşmek ve ileride o bölgede bir devlet kurmak isteyen Yahudilerin göçünü engellemek amacıyla tedbirler almış. Sultan Abdülhamid döneminde kutsal şehirde pek çok imar ve tamir faaliyeti gerçekleştirilmiş. Ayrıca şehrin alt yapısı ve su tesisatıyla ilgili yapılar elden geçirilmiş, Kayıtbay Sebili olarak bilinen sebil tamir edilmiş ve Halil Kapısının karşısında inşa edilmiş. 1893 yılında Sultan II. Abdülhamid tarafından yenilenen kemerlerin en önemli özelliklerinden birisi orta direği üzerinde bir güneş saati bulunması. Güneş saati 1907 yılında yaptırılmış. Kudüs ile Yafa arasında yaklaşık 86 bin 630 km uzunluğunda demiryolu yapılmış, ayrıca Osmanlı Devleti Kudüs’te bir yol ağı kurmuş ve mukaddes şehri Filistin’in orta ve güney bölgelerindeki Ramallah, Beytüllahim, El-Halil ve Eriha gibi şehirlerle birbirine bağlanmış. Kubbestü’s Sahra’nın dış cephesinin restorasyonunu yaptırmış, cami dış cephesinin üzerindeki çinilerin bir ucundan bir ucuna Yasin süresini yazdırmış.

FAYSAL B. ABDÜLAZİZ EL-SUUD (1906-1975)

Mescid-i Aksâ’nın ateşe verilmesi, Müslüman dünyayı birleştirmişti. İsrail’e karşı müsamahakâr tavır benimseyen ülkeler bile, yaşananlar karşısında büyük öfke duymuştu. Suudi Arabistan Kralı Faysal bin Abdulaziz’in çağrısıyla 22-25 Eylül 1969’da Fas’ın başkenti Rabat’ta toplanan İslâm ülkeleri devlet, hükümet başkanları, Merkezi Kudüs-ü Şerif olan “İslâm Konferansı Örgütü”nün (İKÖ) kurulmasında anlaştı. Kral Faysal bin Abdulaziz Kudüs için bu hayırlı adımları atmıştı ki, kendisi Suud hanedanı içindeki tek namuslu insan olarak tarihe geçti. Fakat babası Kral Abdülaziz yani Suudi Arabistan’ın ilk kralı ise Şerif Hüseyin iktidarı zamanında Londra’ya götürülüp, sadakat yemini ettirilmiş bir haindir. İngilizler sözde kurucu kral Abdülaziz’den el yazısı ile yazıp, mührünü bastığı bir taahhütname alırlar. Resimde gördüğünüz bu taahhütnamede Abdülaziz, kargacık burgacık el yazısı ile Filistin’de veya herhangi bir yerde “Yahudi devleti” kurulmasına muvafakat ettiğini ve hayatı boyunca İngilizlerden ayrılmayacağının sözünü verir. Güvenceyi alan İngiliz, Şerif Hüseyin’i tahttan indirip, yerine mevcut Kral Selman’ın bedevi babasını kral yapar.

EL HACC MALIK EL ŞAHBAZ (19 Mayıs 1925 – 21 Şubat 1965)

Yıl 1964, El-Hacc Malik El Şahbaz (Malcolm X) Filistin’de. Kısa süren ziyareti sırasında dönemin Gazze Mahkemesi Kadısı Muhammed Bessisu ile görüşür. Filistin mülteci kamplarını da dolaşan Malik Şahbaz, herkesin uyuduğu bir dönemde Filistin kurtuluş mücadelesine destek vererek adını bu sahada da meleklere ve tarihe yazdırır.

YASER ARAFAT (4 Ağustos 1929 – 11 Kasım 2004)

Filistin Kurtuluş Örgütü ve Filistin Direnişinin efsanevî lideri Yaser Arafat, Kahire’de dünyaya gelmiş, çocuk yaşlarda ailesiyle birlikte Kudüs’e yerleşmişti. FKÖ ile başlayan Filistin halkının hakkını arama mücadelesine El Fetih ile birlikte siyasî alanda da devam eden Arafat, önceleri İsrail’i tanımamış ancak 1988’de Birleşmiş Milletler’in 242 sayılı kararını kabul ederek bu duruşunu değiştirmiştir. Oslo’da yapılan görüşmeler sonrası kurulan Filistin Ulusal Yönetimi’nin ilk başkanı olarak görev yaptı. Yaser Arafat, barış görüşmelerinin anlaşmayla tamamlanması sonrası dönemin İsrail Başbakanı Yitzhak Rabin ile birlikte Nobel Barış Ödülü kazanmıştı.

RAİD SALAH (10 KASIM 1958 – GÜNÜMÜZ)

1948 Filistin İslami Hareketi lideri Raid Salah 2003 yılında Siyonist rejim istihbaratı tarafından yakın takibe alınan tutuklanarak 18 ay hapis cezasına çarptırıldı. Asılsız suçlamalarla iki yıl hapiste tutulduktan sonra şartlı olarak serbest bırakılan Salah’ın İsrail dışına çıkmasına izin verilmedi. Sık sık Kudüs’e girişi yasaklanan Salah, bir süre tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılıp seyahat gibi birtakım kısıtlamalardan mahrum bırakılmıştı. Salah tutuklanmasını şöyle özetliyor, “Çünkü hakkımdaki bu kararlar ve tutuklanmalarım İsrail’in zulmünün göstergesine dönüşüyor. Eğer zulüm giderek artıyorsa İsrail’in yıkılması yakındır. Ben ise Mübarek Mescid-i Aksâ’nın zaferi için ucuz bir bedel ödedim.” Geçtiğimiz yıllarda yeniden tutuklanan Salah, halen ev hapsinde. Kudüs-ü Şerif ve Medcid-i Aksâ’ya son 30-40 yılda en büyük hizmeti yapmış kişi olarak kabul ediliyor.

***

Arthur James Balfour (25 Temmuz 1848 – 19 Mart 1930)

Daha önce İngiltere Başbakanlığı yapan Arthur James Balfour, Birinci Dünya Savaşı döneminde ülkenin dışişleri bakanıydı. Yahudi lobisi üzerinden ABD’yi savaşa dahil etme planları yapan Balfour, dönemin önde gelen Siyonistlerinden Walter Rothschild’le olan yazışmalarına, “Majestelerinin Hükümeti, Filistin’de Museviler için bir milli yurt kurulmasını uygun karşılamaktadır ve bu hedefin gerçekleştirilmesini kolaylaştırmak için elinden geleni yapacaktır” ifadesinin de yer aldığı bir mektupla son verdi. 2 Kasım 1917 günü basınla paylaşılan ve “Balfour Deklarasyonu” olarak anılan bu mektup, İsrail’in bölgedeki işgalinin temelini attı. İki ayaklı şeytan Balfour, Kudüs’teki İbrani Üniversitesi’nin Mart 1925’te düzenlenen açılış törenine de katılmış bir isimdi.

David Ben Gurion (16 Ekim 1886 – 1 Aralık 1973)

Polonya’da doğan David Ben Gurion, daha okul yıllarında Siyonist yapıların içinde yer almış, 1912’de eğitim için İstanbul’a gelmiş ve kısa süre sonra Osmanlı Devleti’nin kontrolünde olan Kudüs’e geçmişti. Burada siyasî faaliyetlerin içine girdikten sonra sınır dışı edilse de 1917’deki İngiliz işgalinden sonra yeniden Filistin’e gelerek Siyonist hareketin öncülerinden oldu. 1948’de İsrail’in bağımsızlık bildirgesini okuyan isim olan David Ben Gurion, ülkenin ilk başbakanıydı.

Benzer konular