Gençlerimizin çoğunun İmamoğlu ve CHP’ye oy vermesini bizler sağlamış oluyoruz. İyimser bir rakamla AK Parti’ye oy veren ve hatta AK Parti milletvekilleri ve AK Parti’de görev yapanların çocuklarının yüzde 60’ından daha fazlası, başka partiye oy vermekte.
23 Haziran İstanbul seçimlerinin analizini dikkatlice, hassasiyetle yapmalıyız.
CHP 1946 öncesi tek parti iktidarı dönemi haricinde, ilk olarak böyle ezici bir farkla, seçim kazandı.
Bu CHP’nin başarısı mı? Elbette değil.
Nedir öyleyse?
Kaybın AK Parti yönetimi, seçmen, kazanmaya odaklanan ve CHP’de kümelenen muhalif kitle gibi pek çok etkenin bir arada değerlendirilmesi gereken yönleri var.
Bu hususta söyleyecek çok şey var ve yazılıp çiziliyor da. Ancak kulak kabartılır mı asıl mesele bu.
İstanbul seçmeninin aşağı yukarı 5 Milyonu, 40 yaşın altında. Bunun 2.5 milyona yakını, AK Parti iktidarları döneminde doğdu ve büyüdü.
Demek istiyorum ki, AK Parti öncesindeki olumsuz yönetim ve yoklukların hiçbirisini yaşamadı, bilmiyor.
Bir önemli etken daha gençlerimiz ve çocuklarımız; el bebek gül bebek yetiştiriyoruz. Olumsuz bir şeylerle karşılaşmasınlar diye çabalıyoruz.
Bu iki ana sebepten dolayı, gençlerimizin çoğunun İmamoğlu ve CHP’ye oy vermesini bizler sağlamış oluyoruz. İyimser bir rakamla AK Parti’ye oy veren ve hatta AK Parti Milletvekilleri ve AK Parti’de görev yapanların çocuklarının yüzde 60’ından daha fazlası başka partiye oy vermekte.
Genç seçmenin hemen hemen tamamı, güncel olaylardan etkilenerek oy vermekte. Dolayısıyla, 23 Haziran seçimlerinde gençlerin çoğunluğu üzerinde düşünülmeyi gerektirecek bir durum.
Orta yaş ve ileri yaş grup seçmenler nasıl tepki verdi?
AK Parti’ye oy verenlerin hatırı sayılır bir bölümü, AK Partili belediyeler, milletvekilleri ve bakanların kibirli tutum ve davranışlarından olumsuz etkilenerek bir ders vermek gayesiyle CHP’ye oy verdi.
Bir kesimi de ekonominin olumsuzluklarından etkilenerek CHP dedi.
Reis’in son hafta tekrar konuşmaya başlamasına bazıları tepki gösterip CHP’ye oy verdi.
Kırmızı bültenle aranan Osman Öcalan’ın devlet televizyonunda konuşturulması ve terör örgütü liderinin mektubunun devlet eliyle kamuoyuna açıklanması AK Parti seçmeninde rahatsızlık oluşturdu.
Netice olarak; saydığımız etkenlerden dolayı ve en önemlisi kibirli ve kendini beğenmiş, halktan kopuk AK Partili Belediye Başkanı ve Müdürlerin sebep olduğu kötü havayla yüzde 44.99 iyi bir oydur.
Sevgili Reisimizin ve AK Parti mesullerinin, hepimizin ders çıkarması gereken hikmetli kıssayı, sizlerle paylaşayım istedim.
Hacı Ferşat Efendi cumhuriyet devrinin ilk yıllarında Of’ta yaşamış meşhur bir âlim. O dönemde Of’un derelerinde köprüler yok, yığma taşla ve kalaslar yardımıyla, derelerde karşıdan karşıya geçilir. Dereler taştığında, bu yığma taşlardan yapılan köprülerin üzerinden sular akıyordu. Islanmadan geçmek çok zordu.
Hacı Ferşat Efendi köyden Of’a inecek. Derenin kenarına gelir, bakmış ki dere taşmış. Çoraplarını çıkarıp, paçalarını sıyırır. Tam karşıya geçmek üzereyken, ensesine bir tüfek dayandığını fark etti. Tanımadığı iki kişi, onlar da Hacı Ferşat Efendi’yi tanımıyorlar.
– Hacı Amca bizi karşıya geçir.
– Evladım ben yaşlı başlı bir kimseyim, çelimsiz bir adamım, ben sizi nasıl geçireyim!
Bir taraftan da ensesine silah dayanmış. Çaresiz, adamı sırtına alıp karşıya geçirmiş, dönmüş diğerini de alıp, karşıya geçirmiş.
“-Hacı Amca Eyvallah…” diyen adamlar önde, Hacı Ferşat Efendi arkalarında, Of’a doğru yürümeye başlamışlar. Of’a yaklaştıkça Hacı Ferşat Efendi’yi tanıyanlar, etrafına yaklaşıp ‘Ooo Hocam! Hoş geldiniz’ diyerek yanında öbeklenmeye, çoğalmaya başlamışlar.
Git gide kalabalıklar artmaya başlamış.
O iki kişi, bu işe şaşırmışlar:
“Ya bu adamın etrafına niye böyle doluşuyorlar. Biz yanlış bir iş yaptık galiba” diyerek korkmaya başlamışlar.
Kalabalıktan birisine “Kim bu adam, niye etrafına toplanıyorlar’ diye sorarlar.
– Of’un saygıdeğer âlimlerinden Hacı Ferşat Efendi, sen bunu tanımıyor musun?
– Yapma yahu bilmiyorduk. Hatta biz bir eşeklik de ettik, böyle böyle yaptık…
– Ula ne yaptınız, gidip O’ndan af dileyin. O ilim, irfan sahibi birisidir, sizi affeder.
Adamlar Hacı Ferşat Efendi’nin önüne varırlar.
– Hocam, Kusura bakmayın, hakkınızı helâl edin. Biz bilmiyorduk, tanımıyorduk sizi. Bir eşeklik ettik. Affınıza sığınıyoruz, bizi affedin.
– Estağfirullah evladım. Sizin suçunuz yok. Vardır bizim bir kusurumuz ki, sizin gibileri, Rabbim bizim sırtımıza bindirdi.