Türkiye’ye gelen ilk sihirbazlar

Osmanlı topraklarına ilk gelen sihirbazın (ya da hokkabaz, gözbağcı) Amerikalı Jacob Philadelphia olduğu, hatta Sultan III. Mustafa’ya da gösteriler yaptığı ifade edilmektedir. Lakin onunla ilgili bilgiler yok denecek kadar az. Bir başka görüşe göre bize gelen ilk sihirbaz 1750 yılında İstanbul’da oyunlar sahneleyen İtalyan Joseph Pinetti’dir. Sihirbazların kralı ya da çağdaş sihirbazlığın babası diye bilinen ünlü Fransız illüzyonist Robert Houdin, “Mystères et Confidences” adlı kitabında III. Selim devrinde Comte de Grisy isimli bir sihirbazın İstanbul’a geldiğini, gösterilerini sahneleyebilmek için aldığı izinle bir tiyatro yaptırdığını anlatıyor. İstanbul’da tiyatro yaptıran bir diğer gözbağcı Torinolu Bartolommeo Basco’dur. 1840 yılında Galatasaray Lisesi’nin karşısında bir tiyatro kuran Bosco, Sultan Abdülmecit’in davetiyle sarayda bir gösteri yapmış, siyah ve beyaz renkte iki güvercinin başlarını değiştirerek ilginç bir gösteriye imza atmıştı. Bu tiyatronun idaresi daha sonra arazinin de sahibi olan Halepli Naum ailesine geçmiş, zaman içerisinde burası Naum Tiyatrosu olarak anılır olmuştu.

Esrarengiz bir cinayet

1846 yılında İstanbul’a iki önemli sihirbazın geldiği biliniyor. Bunlardan biri Fransız Debraine, diğeriyse F. Baron. Debraine hem hokkabaz hem vantrilok iken, F. Baron hem sihirbaz hem de atletti. Debraine, Çırağan Sarayı’nda padişaha oyunlar yapıyor, karısı da harem dairesinde hanımlara özel gösteriler sahneliyordu. F. Baron ise Naum Tiyatrosunda uzun süre gösteriler yapmış, Eylül 1850 yılında düzenlenen sihirbazlar yarışması sırasında bir anda ortadan kaybolmuştu. On dört gün sonra odasında kafası kesik, vücudu oda kapısına çakılmış halde bulunan Baron’un değerli eşyaları da çalınmıştı. Bu cinayet tüm incelemelere rağmen hiçbir zaman aydınlatılamadı.

1853 yılında İstanbul’a gelen bir diğer ünlü sihirbaz Alman Carl Herrmann, Naum Tiyatrosu’nda daha çok alet kullanmadan oyunlar yapmış, izleyenleri büyülemişti. Mendilden tüyler çıkarma, elindeki güvercini kaybetme, mendili yakıp tekrar bütün haline getirme gibi gösterilerinin yanında Hint ve Çin kültürüne ait oyunlar da yapmaktaydı. 1864 yılında Dolmabahçe Sarayında, balık dolu kaplara yer değiştirme, tavşan ve kuşlarla gösteriler, çeşitli akıl oyunları gibi temsiller veren Herrmann, Padişah tarafından o kadar beğenilmişti ki yaptığı tüm gösterileri zatı şahaneleri için bir kez daha sahnelemişti. Aynı tarihte İstanbul’a gelen bir başka sihirbaz ise Philippe Talon’dur. İskambil kâğıtları ile yaptığı oyunlar, mendilden kaz, tavuk, balık çıkarma gösterileri kendisini izlemeye gelen İstanbulluları çok şaşırtmıştı.

Kadın illüzyonistler

1854 yılında İstanbul’a Macar Sihirbaz Prof. Velle geldi ve Naum Tiyatrosunda gösteriler düzenledi. Velle’nin temsili arasında insan kesme, şapkadan tavşan ve güvercin çıkarma, tılsımlı çeşme, para yağmuru gibi oyunlar vardı. İzmir’de de gösteriler yapan Prof. Velle’nin diğer sihirbazlardan farkı seyircilere gösteri boyunca hediyeler dağıtmasıydı. Türkiye’ye dört kez gelmiş olan bir diğer sihirbaz Romanyalı George Melides’ti. İlk defa 1865 yılında gelen Melides, Naum Tiyatrosunda gösteriler yapmış, padişahın huzurunda meziyetlerini sergileme fırsatı bulmuştu. İspritizma denemeleri de yapan Melides İstanbul’da hokkabazlık dersleri vermişti.

1867 yılında bu kez Faure adında bir sihirbaz kızı Helene ile birlikte İstanbul’a geldi. Faure o yıllarda çok merak edilen İspritizma oyunları ile Naum Tiyatrosunda sahne aldı. Bir seyirci tarafından elleri ve gözleri bağlı bir şekilde dolaba kilitlenen Faure, İstanbulluların ilk kez şahit oldukları oyununda dolabın içerisinde çalgılar çalıyor, olmayacak işler yapıyordu. 1868 yılında İstanbul’a Theo, Alfred de Caton ve Caseneuve adlı üç önemli sihirbaz daha geldi. Ancak bunlar arasında karısı ile birlikte gelen Marius Caseneuve ismi daha ön plana çıkıyordu.  Türkiye’ye en çok gelen gözbağcı olan Caseneuve, Alkazar Tiyatrosundaki temsillerinde hafıza ve manyetizma oyunları sergilemiş, koluna uzun iğneler saplamasına rağmen kan çıkmamış, solunumunu durdurmuş, konuşan kesik kafa gösterisini sahnelemişti. Ancak kesik kafa oyununda bir talihsizlik yaşanmış, kesik bedenin ayna arkasına gizlendiğini fark eden bir seyircinin oyuna müdahalesi sanatçıyı zor durumda bırakmıştı. 1893 yılında Avrupa Pasajı yakınlarında kendi açtığı tiyatroda gösterilerini sergileyen Caseneuve birçok ülkede çeşitli nişanlar kazandı, Osmanlı sultanından aldığı nişanı ise boynundan hiç çıkarmadı. En son 1905’te İstanbul’a gelen Caseneuve, 1910’da kendi yerine yeğeni, yardımcısı ve öğrencisi Mlle Reine Desolange’ı yollamıştı. Desolange, İstanbul’da gösterimlerini tek başına veren ilk kadın sihirbazdı.

1869 yılında Naum Tiyatrosunun bu seferki ziyaretçisi aslen Macar olan ancak kendisine Çinli imajı veren sihirbaz Ling-look idi. İp oyunları, kılıç yutma, dişleriyle demir kırma gibi gösterileriyle izleyenleri bir hayli şaşırtan Ling-look’tan sonra 1870 yılında Nicolas Kazlow ve ardından Bosco’nun öğrencisi St. Roman İstanbul’a geldi. St. Roman özellikle kart hilelerinde uzmandı. Saraydan şehzadelerin sünnet düğünü için çağırılmış lakin Naum Tiyatrosu yangınında tüm alet ve eşyalarını kaybetmişti.

Sahnede öldü

1877 yılında Dr.Epstein adlı bir gözbağcı İstanbul’da mermi yakalama oyunu sırasında silahın yanlışlıkla ateş alması sonucu hayatını kaybetmişti. 1890’da Tepebaşı Tiyatrosunda on dört kişilik ekibiyle oyunlar sahneleyen Prof. Becker’in havada asılı duran kadın ve insan kesme oyunları çok beğenilmişti. Bu tarihten 1905 yılına kadar Türkiye’ye birçok illüzyonist gelip gitti. 1905 yılı ise sihirbazların İstanbul’a en çok uğradığı yıl oldu. İvanov Clemence, Robert Pelot, Chevalier Giardano, M. De La Montaine gibi isimler hep aynı yıl İstanbul’da gösteriler düzenledi.

1906 yılında Prof. Fedik ve eşinin, Kara Ayna adını verdikleri oyunda, ölmüş meşhur kimselerin suretlerini aynaya yansıtarak canlandırması daha evvel görülmemiş gösterilerden biriydi. Aynı tarihte birçok Avrupa sarayında da gösteriler yapmış Miecislas Andreyev çeşitli iskambil oyunları ve düşünce okuma teknikleriyle ilgili İstanbul’da gösteriler sahnelemişti. 1908 yılında Tepebaşı Amfi Tiyatrosu’nda Trio Giardano, sahneye doktor çağırarak bir insanı kesmişti. Gösteri öncesi verilen ilanlarda da hamile kadınlar ile kalp rahatsızlığı olanların gösteriye gelmemeleri gerektiği yazılmıştı.

1.Dünya Savaşı ve ardından yaşanan İstiklal Harbi sihirbazların eskiden olduğu gibi Türkiye’ye gelmelerini engellemişti. Ülkemize gelen bütün illüzyonistlerle ilgili bilgileri ayrıntılarıyla merak edenler Metin And’ın, “Magic in Istanbul” adlı kitabına başvurabilir.