Ömrünü Türk halk kültürüne adayan Mehmet Halid Bayrı, tek başına yaptığı hizmetlerle adeta bir kurum gibi çalışmış, sürekli âtiye atıf yapılan bir dönemde memleketimizin mazi ile bağının kopmasını engellemeye çalışmıştır. Hiçbir zaman ön plana çıkmaktan hazzetmeyen Bayrı, daha çok yayınladığı kitap ve makalelerle anılmak istemiş, Türk folklorunun unutulmaz, vefalı bir ismi olmuştur.
Talebeyken arşiv yapmaya başladı…
Mehmet Halid Bayrı 8 Şubat 1896 yılında İstanbul Üsküdar’da dünyaya geldi. Aslen Diyarbakırlı olan Bayrı’nın annesi Maide Hanım, babası Deniz Binbaşısı Ahmet Muammer Beydi. Önce Galata Rüştiyesini ardından Kabataş İdadisini bitiren Halid Bayrı’nın gençlik yıllarından itibaren sözlü kültüre olan ilgisi İstanbul gibi renkli bir şehrin imkânlarıyla daha da artmış, bu sayede özel bir çaba sarf etmeden Anadolu’dan büyük şehre gelen taşralıların her halini hafızasına kaydedebilmişti.
Bayrı liseyi bitirdiğinde kendi kararı ile eğitimine İstanbul Darülfünunun Edebiyat Fakültesinde devam etti. Üniversite ona şimdiye kadar Türk folkloruna dair amatörce sürdürdüğü çalışmalarını daha akademik bir zeminde yürütme imkânı sağlamış olmasına rağmen çalışmak istediği alana yönelik ilgi alakanın az olması onu hayal kırıklığına uğrattı. Talebelik yıllarında oluşturduğu şahsi kütüphanesi ve arşivi gelecekte yapacağı çalışmaların ilk kaynaklarını oluşturacaktı ancak Türk halk kültürünün bir kenara itilmişliğinden endişe ediyordu. Mehmet Halid Bayrı’yı yeniden heyecanlandıran, çocuk yaşından beri çalışmaktan zevk duyduğu mevzular ile ilgili tekrar umitvâr olmasını sağlayan husus, bir konferansta Rıza Tevfik’ten dinlediği âşık edebiyatı ve Bektaşi kültürü ile ilgili konular oldu. Bu sohbet ona doğru yolda olduğunu hissettirdi.
1913 yılında üniversiteden mezun olduktan sonra Malkara’ya kâtip olarak tayin edildiğinde annesi ve kız kardeşini İstanbul’da bırakmak zorunda kalan Bayrı, Osmanlı Devletinin I. Dünya Harbine dâhil olmasıyla birlikte tekrar İstanbul’a döndü ve yedek subay olarak Çanakkale’ye gönderildi. Babasını Yemen’de kaybeden Bayrı’nın ailesi İstanbul’da şimdi onun için dua ediyordu. Ancak bu büyük savaş, kendisinin çalıştığı konular için zengin bir hazine olmuştu adeta. Cephede, evlerinden uzakta Mehmetçiklerin söylediği türküleri, manileri, destanları bir bir defterine kaydeden Bayrı, Mondros mütarekesiyle beraber İstanbul’a döndüğünde ilk edebi eserlerini vermeye başladı. İlk neşrettiği eser de Çanakkale Savaşı’nda duyduğu halk kültürüne ait örneklerdi. İhtiyat Zabitleri Teavün Cemiyeti tarafından basılan kitabın adı “Maziden Bir Yaprak”tı.
Halk kültürünün vefalı ismi…
Mehmet Halid Bayrı; genç kuşaklara öncülük edecek, geçmiş ile günümüz arasında bir bağ olabilecek, bu yönde çalışmalar yapacak bir dernek kurmak istiyordu. Darülfünundan arkadaşı olan Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu ile bunun için çalışmaya başlamış, birlikte nizamnamesini hazırladıkları Türk Halk Bilgisi Derneğinin temelini Yusuf Ziya Demircioğlu’nun da (İstanbul Devlet Konservatuarı Müdürü) yardımıyla atmışlardı (1927). Ankara’da açılan derneğin bir şubesi de İstanbul’da kurulmuş, Fuat Köprülü, Yusuf Ziya Demirci, Abdülkadir İnan, Agâh Sırrı Levent, Ahmet Kutsi Tecer, Süheyl Ünver ve daha birçok isim münferit olarak destek vermeye başlamıştı. Derneğin asıl yükü asla ön planda görünmek istemeyen Bayrı’nın omuzlarındaydı.
1929 yılının Kasım ayında derneğin İstanbul şubesi “Türk Halk Bilgisi Haberleri” adlı bir dergi yayınladı. Mehmet Halid Bayrı yönetimindeki dergi 1931 yılına kadar bin bir güçlüklerle mücadele ederek ancak on dokuz sayı çıkabildi. Bir ara kapatıldı ancak Fuat Köprülü’nün desteği ile 1942’ye kadar yeniden okuyucuları ile buluştu (124 sayı). Memleketin her yerinden gelen mektupları tasnif edip hepsine üşenmeden cevap yazan Bayrı, tek başına bu dergi için her şeyini feda etti. Üstelik sadece burada değil başka yayın mecralarında da Türk Halk Kültürü ile ilgili sayısız makale ve yazı neşretti. Folklor çalışmalarının sistemli ve geniş bir şekilde yayılmasında önemli hizmetlerde bulunan Bayrı’nın kitapları yetmişli yılların sonuna kadar sürekli basıldı, kendisinden sonra gelen ilim adamlarına rehberlik etti. Özellikle birinci el kaynaklara dayanan İstanbul folkloru, İstanbul argosu, İstanbul mahallelerinin hikâyeleri, taşradan İstanbul’a gelmiş halk ozanlarının eserleri ile ilgili çalışmaları hayretle takip edilmiş ve okunmuştu. Bunun dışında 1932 yılında arkadaşları Yusuf Ziya Demircioğlu ve Hikmet Turhan Dağlıoğlu ile birlikte Balıkesir, Dursunbey ve Sındırgı’da yaptığı folklor derlemeleri de önemli çalışmalardandı.
İstanbul için çalışırken rahatsızlandı…
Mehmet Halid Bayrı’nın en çok emek verdiği, iki bin kelime ve deyimden oluşan eseri “İstanbul Argosu ve Halk Tabirleri” adlı eseriydi. İstanbul’un tüm semtlerini, kahvehanelerini dolaşarak kaleme aldığı bu eser hala bir başucu kaynağıdır. 1947 yılında basılan “İstanbul Folkloru” ise İstanbul’a ait beş bölümden oluşan bir derlemedir. Diğer önemli eserleri; Türk Halk Edebiyatına Ait Maddeler: Mâniler, Halk Şairleri Hakkında Küçük Notlar, Halk Âdetleri ve İnanmaları, XIX. Yüzyıl Halk Şiiri, XX. Yüzyıl Halk Şiiri, Âşık Gevherî, Âşık Viranî Divanı, Yer Adları ve Yer Adlarına Bağlı Folklor Bilgileriyle İstanbul.
Ömrü; memuriyet, sahaflar, kese kâğıtçılar (maddi sıkıntılar çeken ailelerin önemli eserleri kâğıt fiyatına kese kâğıtçılara sattığı bilinirdi) ve yayıncılar arasında geçen Mehmet Halid Bayrı bu yüzden evliliğini dahi yürütemedi. Emeklilik günlerinde eserlerini yayınlatmakta sıkıntı çeken Bayrı’nın İstanbul için yaptığı çalışmalara kış mevsiminde bile sokak sokak dolaşarak devam etmesi rahatsızlanmasına neden oldu (romatizma ve bronşit). 1958 yılında 62 yaşında sessiz sedasız hayata veda ederken ardında yayınlanmış ve yayınlanmayı bekleyen onlarca eser bıraktı. Vefatı ile birlikte İstanbul halk kültürü çalışmaları da yetim kaldı.